ÖMER BAYDEMİR
17 Mart 2016 Cuma günü Diyanet İşleri Başkanlığı'nın duyurusu üzerine; Cuma günleri, sabah namazları cemaati olduğum Ulu Cami'nin saat 04.00 sularında, Şekerdere, Ulu Cami istikametinde yola koyuldum. Arkamdan hızla beni sollayıp geçen Kahramanmaraş Valisi'nin de Ulu Cami'ye gittiğini tahmin ettim. Park için Ulu Cami civarına vardığımda, tahminimde yanılmadığımı anladım. Huzurda Müftü Efendi de vardı. Birlikte Kahramanmaraş'ın nabzı olan Ulu Cami'ye girdik. Az sonra Ezan-ı Muhammedi okundu. Cemaat sünneti eda etmeye koyuldu. Sünnetlerin kılındığına hamle eden müezzinler, paylaşarak Yasin-i Şerif'i okudular. Bilahare müezzin kamet getirerek farz namazına durduk. İmam efendinin Kur'an tilaveti her zamankinden daha etkili teganni ediliyordu. Bu günkü sabah namazımızda Çanakkale Zaferi safha, safha gözümüzün önünde canlandı. Savaşta; Seddül'ül Bahir'de, Anafartalar'da, ConkBayırı'n da, Nusret Mayın Gemisi'nde yapılan kahramanlıklar birer mucize Kıyamda, Kur'an tilaveti sırasında Anafartalar Gurup Komutanı Mustafa Kemal'in, elindeki kırbacıyla düşmanı göstererek, en ön safta, Mehmetçiğe ; 'Size hücum etmeyi emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum.'' Diyen komutunu duyar gibi oluyorum. Yahya Kemal olasın da; ' Ulu mabedle karıştım vatanın birliğine, /Çok şükür gördüm bu saatlerde yine./ Yaşayanlarla beraber bulunan ervahı.'' diye bu sabah namazını terennüm edebilesi.
Bu özel günde kentin valisinin, belediye başkanının, müftüsünün ve diğer bürokratların olması gurur verici, gerçekte de olması gereken tablo Ulu Cami'miz unutulmaz anılarla dolu. Bilenler hatırlayacaktır. Restorasyondan önce, caminin orta alanında, devlet ricalinin namaz kılması için tahsis edilen 50-60 cm yüksekliğinde 9 metrekare kadar platform vardı, söküldü. Kahramanmaraş'ın manevi dünyasında Ulu Cami'nin bir başka yeri vardır. Ölüp de musalla taşına konan cesedin, cenaze namazının orda kılınması evladı, ayali için onur kaynağıdır.
Bayrak Olayı, Şapka ayaklanması hafızalarda tazeliğini korurken aklıma rahmetli Kur'an hocam Hafız Ökkeş'in (Kulgörür) anlattığı anıyı sizlerle paylaşmak istedim. Dönem Abdülhamit dönemi, günlerden Cuma, cami hınca hınç dolu Zamanın adeti üzere, Maraş Sancağı mutasarrıfı Cuma namazında. Maiyetiyle beraber yukarıda sözünü ettiğim hünkar çardağında bulunuyor. Cuma namazının bütün usul ve erkanları yerine getiriliyor. Hoca efendi bildiğimiz 'Amenerresulü'nün hutbede ' Fansurna alelgavmil kafirun'' ,mealen: 'Sen mevlamızsın bizim. Artık kafirler güruhuna karşı bize yardım et.'' Kısmını okuduğunda, mutasarrıf ayağa kalkıp, imama müdahaleederek: 'Bu son kısmı okumasan olmaz mı? ' Der demez cemaate bir dalgalanma oluyor. Kimileri sen com musun (JÖN Türk), kimileri fer mason musun diyerek üzerine saldırıyorlar.. Epey bir hırpalıyorlar Mutasarrıfın Maraş'ta kalma imkanı kalmıyor. O yıllarda toplumumuz iki kutuplu hale gelmiş. Kimileri padişah yanlı olanlar, kimileri de Jön Türkler tarafı olanlar. Karşı taraf Jön Türklere; dinsiz, mason, Siyonist gözüyle bakıyor Adamın da ne olduğunu bilemeyiz. Doğrusunu en iyi ancak Allah bilir.
O mübarek Cuma günü Çanakkale Şehirlerimizin ruhuna binlerce hatim bağışlandı. Şehitliklerinin ötesinde; valisi, belediye başkanı, milletvekili, halkımızla iç içe olarak minnet duygularımızı paylaştık. Onlar şahadetlerinin yanında bir hayra vesile de oldular.
Ulu Camimizin Cuma geleneklerinden biri de zikir halkası vardır... O gün tam bir vecd halinde halkla, devlet zikre durdu. Zikrin arkasından Kur'an tilaveti ve tüm Diyanetin 2500 hatmi şehitlerimizin ruhlarına bağışlandı. Dulkadiroğlu Müftümüzün gözleri yaşartan duası ile o şehitlerimizin mübarek ruhlarını haberdar ettik. Valisi, belediye başkanı, milletvekili, halkımız, içimiz arınmış, yıkanmış, durulanmış olarak Ulu Mabed'den ayrıldık.İşte bu ruh ,bizi millet yapan ruhtur.Bu ruhtur ki bizi yüzyılları aşarak bu güne taşımıştır.
