Tarih: 12.02.2012 10:29

Ahkâm Kesmek (Deneme)

Facebook Twitter Linked-in

Her biri atasözü gibi, belleklerde yerleşen Ziya Paşa?nın Terkib-i Bent?inden bir beyitle yazıma başlamak istedim;?? Anlar ki  verir laf ile  dünyaya nizamat,/ Bin türlü  teseyyüb  bulunur hanelerinde.?? Bu günkü Türkçemizle  ifade edecek,yorumlayacak  olursak; toplumda  pohpohlanmayla   öyle kendini beğenmiş ,kendini bir şeyler sanan insanlar vardır ki  onlara bir şeyler  beğendirmek mümkün değildir.Kendi inanç ve doğrularının dışında  başka doğruların olduğunu kabullendirmek  mümkün değildir.Akıllarının ermediği ,bilmedikleri hiçbir  şey yoktur.Her şeyin aliyyülalasını  onlar bilir.Yer yarılmış kendileri çıkmıştır.Yakın çevrelerindeki,çıkar ilişkisi olan goygoycuların yaptığı meth ü senalar  onu  mest etmeye yeter.Burnunun  dibini dahi  görmez.Muhteristirler, deyim yerindeyse,gözlerinin altı kabarmıştır ,en yakın çevrelerini dahi görmezler.Methedilmekten,övülmekten adeta mest olurlar.Yakın çevrelerindekilerde;liyakat, basiret, yetenek  olmadığı için  hep kendinin ağzına baktıklarından ,kendini  herkesten üstün görme psikozu taşırlar.Gerektiğinde ,yeteneksizlikleri  nedeniyle çevrelerindekileri  bir peçete gibi silip  atmak çok  kolaydır.Bütün inisiyatifi  kendinde topladığı için çevresindeki haledeki  yardakçıları istediği gibi  kullanma  imkanı vardır.O kemik yalayıcıların  ortamdan  nemalanmak için  atmayacakları takla yoktur.O haledekilerin  kimileri de ;vehimli,korkak,konumunu korumak düşüncesinde olanlardır.Onları da  sindirmek ,pusturmak  oldukça kolaydır.Ne olursa,olsun  onlar  konumlarını kaybetmek  istemezler.Onları da  istediğin yöne kanalize etmek  çok kolaydır.

Toplumun alt katmanlarından geldiği için komplekslidir. Hem çevresi, hem kendisi kimsenin kendilerinden bir adım önde olmasını özümleyemez ve kabullenemez. Hep kurgusu, hissettirmemeye çalışarak ütopyasındaki konuma gelme özlemini taşır. Bunun gerçekleşmesi için de ince hesaplar içindedir. Ama çevreye, böyle bir imaj vermekten özenle kaçınır. Yani, dostunun bir yüzünü, düşmanının iki yüzünü öp, mantalitesiyle hareket eder.

Fikriyatı, felsefi düşüncesi dar bir çerçeveyle sınırlıdır. Aldığı basma kalıp mantalite neyse, bilgi dağarcığında o vardır. O şartlanmanın devamı niteliğinde vefalı davranmaya çalışır. Bazı kez; etkin bir muhalefetle karşılaştığında, bukalemun gibi renk değiştirir, demagojiye baş vurur. Temel düşünceleriyle çelişen dünya görüşüne rağmen, onlardanmış gibi gözükür.

İkbal ve istikbal için hem kendinin hem aile efradının ekonomik birimi de olmalıdır. Bunun için ağabeylerinin deneyimlerinden istifade eder. Onların engin tecrübelerinden yararlanır. Onlar istenildiğinde el kiri gibi yıkanınca akıp giderler. Onlar da yararlandıkları nimetlerden tatmin olmayı bilsinler ve fazla ayakaltında dolaşmasalar da iyi ederler.

 Mücadelesinin ana mihverini, düşmanının silahıyla mücehhez olmak oluşturur. Bu arena, savaş alanı gibidir. Muarızlarını, düşmanlarını alt etmek için her türlü desiseye başvurmak mubahtır. Sana hayat hakkı tanımayana sen de hayat hakkı tanımayacaksın. Düşmanının, düşmanı; en yakın dostun olacaktır. Acırsan acınacak duruma düşersin. Hikmet dolu sözleri hayatında uyarlar. Muarızlarını birer, birer ortadan kaldırır. Meydan bu kez kendisine büsbütün kalır. Düşmanını karınca dahi olsa hor görmez. Sonuna kadar mücadeleyle hayatiyetine son verir Hepsini silip süpürür.

Zaman, zaman şecaat arz ederek, çevresinde etkin olunması gerektiğine inanır. Onun için güçlü dostlarından yardım talebinde bulunur. Doğal olarak pragmatist dostlar yardıma hazırdır. Haber servislerindeki yandaşlar sayesinde gündeme oturur. O, artık ülkeleri fetheden, kıtaları aşan bir fatihtir. Ama içi dolu, ama boş kendinden söz ettirir. Bu şecaati de her fırsatta,  temcit pilavı gibi ısıtılıp, ısıtılıp topluma sunulur. Yakın civarıyla dostane ilişkiler kurduğu görünümü verse de güçlü dostlar için bir gemici kavgası her an başlatılabilinir. Dost görünenlerle kavgalı olunur.

Galaksideki, saman yolundaki yıldız kümeleri gibi,  kendi galaksisinin merkezinde; kendi çevresinde  peyk, yeni gezegenler, yörüngeler  yaratmak azmindedir. Aceleye gerek yoktur. Her şey zamanla yerli yerine oturacak, istediği gezegen sistemi; güneş sistemi gibi yerine oturacaktır.

 Bu içi boş sahte kahramanlara ilişkin meziyetleri say, say bitmez. Bakın bir beyit bizi nerden nereye getirdi. İnsanın çevresinde gerçek bir dost, uyarıcı olmazsa

Hatalar bir çığ gibi uzar gider.

Söz ve yazı ile kendini ifade etme, Cenab-ı Allah?ın insana  ne büyük bağışıdır. Bu özelliğimiz bizi eşref-i mahlûkat kılar.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —