Her biri atasözü gibi, belleklerde yerleşen Ziya Paşa?nın Terkib-i Bent?inden bir beyitle yazıma başlamak istedim;?? Anlar ki verir laf ile dünyaya nizamat,/ Bin türlü teseyyüb bulunur hanelerinde.?? Bu günkü Türkçemizle ifade edecek,yorumlayacak olursak; toplumda pohpohlanmayla öyle kendini beğenmiş ,kendini bir şeyler sanan insanlar vardır ki onlara bir şeyler beğendirmek mümkün değildir.Kendi inanç ve doğrularının dışında başka doğruların olduğunu kabullendirmek mümkün değildir.Akıllarının ermediği ,bilmedikleri hiçbir şey yoktur.Her şeyin aliyyülalasını onlar bilir.Yer yarılmış kendileri çıkmıştır.Yakın çevrelerindeki,çıkar ilişkisi olan goygoycuların yaptığı meth ü senalar onu mest etmeye yeter.Burnunun dibini dahi görmez.Muhteristirler, deyim yerindeyse,gözlerinin altı kabarmıştır ,en yakın çevrelerini dahi görmezler.Methedilmekten,övülmekten adeta mest olurlar.Yakın çevrelerindekilerde;liyakat, basiret, yetenek olmadığı için hep kendinin ağzına baktıklarından ,kendini herkesten üstün görme psikozu taşırlar.Gerektiğinde ,yeteneksizlikleri nedeniyle çevrelerindekileri bir peçete gibi silip atmak çok kolaydır.Bütün inisiyatifi kendinde topladığı için çevresindeki haledeki yardakçıları istediği gibi kullanma imkanı vardır.O kemik yalayıcıların ortamdan nemalanmak için atmayacakları takla yoktur.O haledekilerin kimileri de ;vehimli,korkak,konumunu korumak düşüncesinde olanlardır.Onları da sindirmek ,pusturmak oldukça kolaydır.Ne olursa,olsun onlar konumlarını kaybetmek istemezler.Onları da istediğin yöne kanalize etmek çok kolaydır.
Toplumun alt katmanlarından geldiği için komplekslidir. Hem çevresi, hem kendisi kimsenin kendilerinden bir adım önde olmasını özümleyemez ve kabullenemez. Hep kurgusu, hissettirmemeye çalışarak ütopyasındaki konuma gelme özlemini taşır. Bunun gerçekleşmesi için de ince hesaplar içindedir. Ama çevreye, böyle bir imaj vermekten özenle kaçınır. Yani, dostunun bir yüzünü, düşmanının iki yüzünü öp, mantalitesiyle hareket eder.
Fikriyatı, felsefi düşüncesi dar bir çerçeveyle sınırlıdır. Aldığı basma kalıp mantalite neyse, bilgi dağarcığında o vardır. O şartlanmanın devamı niteliğinde vefalı davranmaya çalışır. Bazı kez; etkin bir muhalefetle karşılaştığında, bukalemun gibi renk değiştirir, demagojiye baş vurur. Temel düşünceleriyle çelişen dünya görüşüne rağmen, onlardanmış gibi gözükür.
İkbal ve istikbal için hem kendinin hem aile efradının ekonomik birimi de olmalıdır. Bunun için ağabeylerinin deneyimlerinden istifade eder. Onların engin tecrübelerinden yararlanır. Onlar istenildiğinde el kiri gibi yıkanınca akıp giderler. Onlar da yararlandıkları nimetlerden tatmin olmayı bilsinler ve fazla ayakaltında dolaşmasalar da iyi ederler.
Mücadelesinin ana mihverini, düşmanının silahıyla mücehhez olmak oluşturur. Bu arena, savaş alanı gibidir. Muarızlarını, düşmanlarını alt etmek için her türlü desiseye başvurmak mubahtır. Sana hayat hakkı tanımayana sen de hayat hakkı tanımayacaksın. Düşmanının, düşmanı; en yakın dostun olacaktır. Acırsan acınacak duruma düşersin. Hikmet dolu sözleri hayatında uyarlar. Muarızlarını birer, birer ortadan kaldırır. Meydan bu kez kendisine büsbütün kalır. Düşmanını karınca dahi olsa hor görmez. Sonuna kadar mücadeleyle hayatiyetine son verir Hepsini silip süpürür.
Zaman, zaman şecaat arz ederek, çevresinde etkin olunması gerektiğine inanır. Onun için güçlü dostlarından yardım talebinde bulunur. Doğal olarak pragmatist dostlar yardıma hazırdır. Haber servislerindeki yandaşlar sayesinde gündeme oturur. O, artık ülkeleri fetheden, kıtaları aşan bir fatihtir. Ama içi dolu, ama boş kendinden söz ettirir. Bu şecaati de her fırsatta, temcit pilavı gibi ısıtılıp, ısıtılıp topluma sunulur. Yakın civarıyla dostane ilişkiler kurduğu görünümü verse de güçlü dostlar için bir gemici kavgası her an başlatılabilinir. Dost görünenlerle kavgalı olunur.
Galaksideki, saman yolundaki yıldız kümeleri gibi, kendi galaksisinin merkezinde; kendi çevresinde peyk, yeni gezegenler, yörüngeler yaratmak azmindedir. Aceleye gerek yoktur. Her şey zamanla yerli yerine oturacak, istediği gezegen sistemi; güneş sistemi gibi yerine oturacaktır.
Bu içi boş sahte kahramanlara ilişkin meziyetleri say, say bitmez. Bakın bir beyit bizi nerden nereye getirdi. İnsanın çevresinde gerçek bir dost, uyarıcı olmazsa
Hatalar bir çığ gibi uzar gider.
Söz ve yazı ile kendini ifade etme, Cenab-ı Allah?ın insana ne büyük bağışıdır. Bu özelliğimiz bizi eşref-i mahlûkat kılar.