 
    Müslüman toplumlardan başka diğer inanç ve dünya görüşü sahibi her toplumun, işinin başında olduğunu ve işini gelişen şartlara göre en iyi bir şekilde yapmaya çalıştığını görmeyen yoktur herhalde. Bunu görüp de kahrolmamak elde değil, belki de; olmaması mümkün değil, demek daha doğru olurdu!Sebebi açık ve net;Müslümanlar neden yapmaları gerekenleri yapmıyorlar,bulunması gereken konumda değiller ki?
Müslüman toplumlarda ne oluyor peki? Ellerinden tutulan kişi merkez etrafında hızla sayısızca çevrilip yere bırakıldığında o kişide ne oluyorsa Müslüman toplumlarda da o oluyor işte! Geçim sıkıntısı, yokluk, perişanlık başta olmak üzere kavga, gürültü, çekişme adına ne varsa hepsinin azdan çoktan yaşandığı bu toplumlarda, o başı dönen adamın yaşayabileceklerinin kaç katı başı dönmüşlük yaşamaktadır maalesef. Bunu kim yaparsa yapsın, yapılana ve bunun yapılmasına aldırış etmeyenlere işaret etmek istiyoruz herhalde. İşin en fazla sorguladığımız tarafı da; Müslümanların, ellerini sürekli neden başkalarına kaptırıyor olmaları? İşin en çok irdelenmesi gereken tarafı da budur mutlaka.
Tartma yetisi kaybolmuş veya düzeneği kurulmamış iskelet bir teraziden doğru tartı neticesi vermesi beklenebilir mi? Yeryüzünde Allah?ın temsilcisi durumunda olmak gibi çok ağır fakat ağırlından çok daha onurlu bir görevin kendisine bizzat Allah tarafından verildiğinin farkında olmayan, ya da olmak durumunda bulunmayan Müslüman kişi/kişilerden bu kutlu görevin neticelerini beklemek de mümkün değildir elbette. Zaten böyle bir veriyi hak etmedikleri için Müslüman toplumlar dünya konjonktüründe söz sahibi olamamaktadırlar ya!
Kendileri Allah?ın yanında yer almadan Allah?ın kendilerinin yanında yer alması gibi haksız bir beklenti içerisinde bulunanların, ya da kendilerince yaşadıklarını yeterli görenlerin, bir bakıma Allah?ın taraf tutmasını bekler bir durumda olduklarının farkında bile olmayışları ayrı bir sorumsuzluk ve haksızlık göstergesidir. Her şartta adil olmayı emreden Allah?tan adaletsizlik beklemek en hafif ifadeyle şık değildir. Allah?ın yeryüzünde temsilciliği gibi kendisine verilen onurlu bir görevin gereklerini inanan kişinin yerine getirmeyişi neyle izah edilecektir?
Daha çok inanç ve ahlâkla ilgili olmakla beraber bu duruma etki eden ekonomik faktörlerin kuşatmasını göz ardı etmek de doğru değildir. Zengin azınlık sınıflarlarının oluşmasına sürekli imkân verilmesine karşılık, çoğunluğun muhtaç durumdan kurtarılmasının yollarının açılmaması ve geçim sıkıntısı çekenlerin sürekli dış desteklerle hayatını devam ettirmesi gibi kırılganlığa ve tedirginliğe sebep olan durumlar, bu oluşumun en kuvvetli destekçisidir. Adaletin olmadığı yerde güven de olmaz, riya başta olmak üzere her türlü kural dışı hal ve davranışlar ise kuvvetle böyle ortamlardan beslenir.
İyiliğin yaşanması için çaba sarf etmeyi, bunu dillendirmeyi, yazmayı, telkin etmeyi, adına ne denilirse denilsin iyiliğin yaşanması için uğraşmayı, bu doğrultuda emek vermeyi, kötülüğü kötülük olarak bilmeyi ve belirtmeyi, kötülüğe insanlar adına karşı çıkmayı, yermeyi, kötülüğü yayanları, teşvik edenleri her kim olursa olsun uyarmayı emreden Allah?ın bu çağırısının, Müslüman toplumlar bugün neresindedirler acaba?
Bu alanda söylenecek bir tek söz vardır ki; Müslüman toplumlar en büyük kötülüğü kendilerine bizzat yine kendileri yapmaktadırlar!