Tarihi akış içinde, Ehli Salip?le Hilal?in çatışması, kendi mecrasında hayatiyetini sürdürmektedir. Semavi ve İbrahim?i dinlerdeki tek tanrı inancı olduğu, bu tekli inancın diğer semavi dinlerle İslam?ı yakınlaştırılacağı görüşünde olanlar vardır. Sanki Hıristiyan?lıktaki, Allah inancında Üçlü Teslis yokmuş gibi, gözlerini kapamış, kulaklarını tıkamış gibiler?
Biz, Kahramanmaraşlılar bu Haçlılar?ın cemaziyül evvelini biliyoruz. Yaşı atmışın üzerinde olan, bizim nesil; dedelerimizden, ninelerimizden bunların Kahramanmaraş?ta yaptıkları melaneti birinci ağızdan dinleyerek büyüdük. Uzun yıllar birlikte hak hukuk gözeterek yaşadıkları Müslüman Türk komşularının fırsat bulunca gözlerini oymaya tevessül etmişlerdir. Atalarımız bir sözü boşa irad etmemişlerdir; ??Besle kargayı, oysun gözünü.??Burada beni kaygılandıran, yeni yetişen nesillere bunu gereğince anlatamamanın ve hissettirememenin zaafı içinde olmamızdır. Şimdi de kalkmış milli bayramlarımızla uğraşıyoruz. Yok, bunlar Faşizmim, Komünizmin kutlamalarından esinlenerek yapılıyormuş.
Ne alakası var? Sosyal, siyasi, medeni hayatımızı düzenleyen bütün anayasa deneyimlerimiz hem Faşizm?e hem Komünizm?e kapalı anayasalardı. Her şeye bir kulp takma alışkanlığımız, o halde, padişah cüluslarındaki kutlamaları, dağıtılan ulufeleri, şehzadelerin sünnetlerindeki şenlikleri, sürre alaylarını da Faşist Almanya?dan kopya mı ettik diyelim? El insaf, belki bu kutlamalar monotonlaşmış olabilir. Sen ona yeni projelerinle bir dinamizm kazandır da seni kutlayalım.
İşte, 24.01.2012 tarihinde Fransız Senatosunda nihai şeklini alan, Sözde Ermeni Tehciri yoktur diyene verilecek cezaya ilişkin yasanın arkasında yatan gerçek; vay efendim bu işin özünde Fransa?da yapılacak olan seçimlere yatırım amacı güdülüyormuş. Oysa bu ayzberkin
suyun üzerinde gözüken tarafı? Bu güne değin, onca çabamıza rağmen, AB?ye alınmayışımızın, engellenmesinin özünde yatan gerçek, Müslüman bir ülke olmamızdır. Zaten AB fikri İncil?in ön gördüğü bir düşüncedir. Domuzdan post, gâvurdan dost olmayacağı gerçeğini, 92 yıl önce dedem, ninem bizzat yaşamışlar. Bu inanç ve düşüncelerini de bana telkin etmişlerdi. Ön bir şartlanmışlıktan uzak bu duygularla 1986 da görevli olarak Fransa?ya gittim. Yaşadıklarım ve gördüklerim çok ilginçti. Bir boşluğu doldurmak amacıyla Yozgatlı gönüllü din adamı, işçi, Vehbi Demirağ ?ın bir karşılık gözetmeksizin gösterdiği gayret ve çabayı hiç unutmam. Boş zamanlarında Türk işçi çocuklarına Kur?an öğretirdi. Çok da güzel Kur?an tilavet ederdi. Gözyaşları içinde dinlerdik. İnsan kendi vatanında olamayınca, çan seslerinden bunalınca, öz vatanında ibadet etmenin kadrini, kıymetini daha bir başka anlıyor. Vehbi hoca gene bir gayretle metruk bir binanın zemin katını kiralayarak mescit şekline getirmişti. Orada, civardaki Türk işçileriyle Cuma namazlarımızı eda ederdik. Cuma günlerini iple çekerdik.Vatanın dört bucağından gelen Türk işçileri buluşur hasret giderirdik.Cumalar bir dayanışma günüydü de?Cenazesi olanlar,problemi olanlar sorunlarını dillendirir ortak çözüm yolları bulunurdu..Hasılı,cumanın tam felsefesine uygun icraatlar gerçekleşirdi.
Bu cumalarda bir de handikabımız vardı. Mescidin önünde dikkat çekmemek için toplanmaktan çekinirdik. Çünkü sataşmalara muhatap oluyorduk. Bir defasında, sarhoş bir Fransız ?ın köpeği ile bizlere saldırdığını hiç unutmam. Adam, Fransızca ; ??Defolun, gidin ne yapıyorsanız ülkenizde yapın, burası Katolik Hıristiyan ülkesidir. ?? diyerek naralar atıyordu. Hepimiz sinmiş, en ufak bir mukabelede bulunmadan, boyunlarımız bükük mescidin içine doluştuk. Polise başvursak sonuç alamayacağımız açıkça belliydi. Polis de Fransızca tabirle rasist(ırkçı) ,bizleri potansiyel suçlu gören şartlanmışlık içindeydi. Gel de her Cuma camilerimizde gürül, gürül eda edilen Cuma namazlarının ne büyük nimet olduğunu idrak etme? Bize bu günleri sağlayanlara ne kadar minnet, şükran duysak azdır. O Rıdvan Hocalar ki bize kim olduğumuzu hatırlatan insanlardır.
Dini vecibelerimizi yerine getirmek gibi milli günlerimizin de büyük önem taşıdığını biliyoruz. Genç kuşaklara, bundan 92 yıl önce emperyalist Hıristiyan Fransızların, yerli iş birlikçileri Ermenilerle birlikte yapmak istedikleri, yaptıkları zulmü 12 Şubat Bayramı olmasa yeni yetişen nesle nasıl anlatacağız: Şehit Evliya?yı, Mıllış Nuri?yi, Senem Ayşe?yi, Eşbah Osman?ı, Abdal Ceren Ağa?yı, Sütçü İmam?ı, Doktor Mustafa?yı, Aslan Bey?i ve 52 şehidin kim olduklarını, neler yaptıklarını???Vatan sevgisi imandandır.?? Düşüncesini dimağlara nasıl yerleştireceğiz? İlgililere, yetkililere çok büyük görevler düşmektedir. 12 Şubat Kurtuluş Bayramı ?mızı kutlamaya ilişkin yeni geliştirilen projelerle daha etkin hale getirilmelidir. Kutlama siyasi şov olmaktan çıkarılmalı, insanların dimağlarına işleyen etkinliğe dönüştürülmelidir. Angarya kabul edilip savsaklanmamalıdır. Kutlama törenleri sırasında Kurtuluşa ilişkin tablolar canlandırılırken biteviyelikten uzak, tekrardan uzak yeni bir heyecan katıcı öğeler bulunmalıdır. Günler, aylar evvelinden buna kafa yorulmalıdır. Bildiğimiz gibi Kurtuluş Savaşı?mız tüm dünyada esir milletlere ilham kaynağı olmuşsa, Kahramanmaraş?ın Kurtuluşu da tüm Türkiye?ye ilham kaynağı olmuştur. Yaşaması, yaşatılması her Kahramanmaraşlının asli görevi olarak hissedilmelidir.
12 Şubat gibi bu özel günlerin bir ruh halinin gelecek kuşaklara taşınması için büyük rolü vardır. Söz gelimi; Fransa?da görevim sırasında bir 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutladık. Kutlama günü yaklaştıkça öğrencilerimde, Türk işçi ailelerinde bir heyecan, bir heyecan? Bu bayram milli dayanışma günü olarak idrak ediliyor. Yapılacak kutlamalar için herkeste bir katkıda bulunmak için özel bir çaba? Maalesef aynı görev yerimdeki, devrimci sınıf öğretmeni arkadaşım bu işlere bigane? Bana en ufak bir katkısı yok. Ben çırpınıyorum. Kısıtlı imkânlarımla bir oyun sahneleyeceğim. Kendi hazırladığım koro, solo şarkılarımız türkülerimiz var. Halk oyunları ekibim tamam. Reji, aranjör, suflör, ,sunucu hepsi benim. Çevre de bana yardımcı olup, destek veriyor. Ispartalı, Yozgatlı Türk işçileri var. Türkiye gibi değil. Birini bulsan bir diğerini bulamıyorsun. Ispartalı Adnan belediyeye ait salonu kiralamakla görevli. Salon 4-5 bin kişi kapasiteli bir salon. Bayram günü geldi çattı. Hiç değilse salonun tezyin edilmesini sınıf öğretmeni arkadaşımdan rica ettim. Tüm Türk işçileri, iş günü olmasına karşın, milli günümüzü kutlayacağız diyerek iş yerlerinden hep izin almışlar. Ben salonun dolmayacağından endişeli idim. İşçilerimiz, anneler, babalar, çocuklar hep bayramlıklarını giymişler. Şen, şakrak salon tıklım, tıklım doldu. Saint Claude?den,Selüpsen?den , Morez?den onca uzaklığa rağmen hep gelmişlerdi.23 Nisan kutlamalarının bir başka anlamı var buralarda.Tüm Avrupa ülkelerinde böyle?Kozmopolit,devrimci arkadaşım salonu Fransız bayraklarıyla donatmış.Salona geldiğimde ilk işim ; Türk bayraklarının yanındaki Fransız bayraklarını toplamak oldu. Nezaketen bir tanesini bıraktım. Bendeki bu tepki Kurtuluş gazisi dedemden dinlediğin Fransızların Kahramanmaraş?ta yaptıkları şen?i katliamdan kaynaklanıyordu. Yıllar yılı okul müdürlüğü yaptığım dönemlerde; çaylar, anma törenleri, sergiler, defileler, okul geceleri düzenledim. Hatta bir defasında Devlet Tiyatroları sanatçılarının sahnelediği Ojeni Oney?in İp adlı eserini sahnelemiştik. Hiç birinde Fransa?daki kadar heyecanlandığımı hatırlamıyorum. Sahnedeki en ufak etkinliğimiz alkışlara boğuluyor. Çocuklarım da Allah ?tan çok başarılılar. Beni mahcup etmiyor. Her şey mecrasında akıcı olarak sürüyor. Koroyu idare ediyorum, sunuculuk yapıyorum. Sunumum sırasında, bir türküyü anons ederken ünlü halk ozanımız Aşık Veysel Şatıroğlu?nun;??Türküz ,türkü çığırırız.?? Dizelerini kullandım. Salon alkıştan yıkılıyordu. Alkışlanan ben değildim, Türklüğümüzdü. Bu insanların bir şekilde bu duygularını canlı tutmak gerekir. Görmeden, bilmeden bu gurbetin kahrını çekenlerin bu kabil manevi desteğe ihtiyaçları var. Bunu her vesilede de kanıtlıyorlar. Onun için hangi mülahaza ile ilintili olursa olsun bu milli bayramları mülga etmenin çok yanlış olacağı ortada? Ben yıllarca, öğretmenlik, idarecilikler yaptım. Bayramlar öncesi yapılan bando çalışmaları hazırlıklar bir ruh aşısı vermek bakımından çok etkin bir yol. Cumhuriyetin ilanı, TBMM?sinin açılışı, Atatürk?ün Samsun?a çıkışı, nihai zaferin kazanıldığı 3o Ağustos?un neresi yanlış. İş gücü kaybı, monotonlaşma bahane olamaz? O gün, televizyonda bayramlarımızın aleyhinde dersine iyi çalıştığını söyleyen Hasan Celal Güzel?i açık oturumda dinlerken küçük dilimi yuttum.Duyduğum şeylere Milli Eğitim Bankı iken vakıf değilmiş,bilmiyormuş.İstihza ederek konuşuyor.Söyleşiye telafonla katılıp siz bakanken bunları fark etmediniz miydi ?Diye sormak istedim. Sonra da değmeyeceğine hamlederek vaz geçtim. İllaki birilerinin icraatlarını onaylamak zorunda mısın? Yazık vesayetçi bir rejimden kurtuldum derken, başka bir vesayetçi düşüncenin bendesi oluyor.
Nankör ve inkarcı olmak, demagoji yaparak makul bir düşünce olarak gösterilemez. Yeni, eski tarihimizi kabullenmek ondan gerekli ibreti almak, aklın ve sağduyunun tek yoludur. Bütün temennim bizim bu milli günlerimizin polemik konusu edilip, inatlaşarak siyasi malzeme olarak kullanılması hepten yanlıştır. Yanlış hesap, Bağdat?tan döner.