Bütün çağların sıkıntısı olduğu kadar bütün çağlarda yaşayan fesatçıların da tutanağı ve tek sığınakları olmuştur ayrımcılık. Bitmesi şöyle dursun, körelmeye başladı denileceği anda yeniden canlanmasından başka bugüne kadar bir şey şahsen görmedim.
Her fırsatta bu büyük ve ifritçe tehlikeden söz açmama belki iç geçirenler, kızanlar var ama ne olursa olsun bu felaketten kurtulmanın yolunu bilmek ve bulmak zorunda olduğumuza inanıyorum! Değişen bir şey oluyor mu, olmuyor, olmasa da doğruları söylemekten ve yazmaktan başka hangi çıkar yol var ki?
Bırakalım bir tarafa Türkiye?yi, dünya siyaseti bu eksende fasit bir daire çizip duruyor. Bundan en büyük zararı ise Müslüman halk görüyor. Müslüman halkın başındaki idareciler başta olmak üzere yönetimin ucundan tutanların/tutunanların büyük çoğunluğunun ise tuzu kuru, eğer vicdan azabı çekmiyorlarsa veya ileride çekmeyeceklerse tabi! İşte Irak, Libya, Afganistan hatta bahar yaşıyor denilen Mısır halklarının durumları ortada, Tunus?u ise henüz ne bekliyor bildiğimiz yok! Barış götürmek ve demokratikleştirmek için Afganistan?da bulunduğunu iddia eden Amerika, askerlerinden bir kısmının Kur?an-ı Kerimleri yakmak suretiyle Müslüman halkı derinden yaralayarak göz göre göre işlediği yeni cinayetle, bölge halkı üzerinde çevirdiği ve tezgâhladığı oyunlardan birini daha sergilemiş ve planlarından bir parçayı daha uygulamaya koymuştur. Orada kalıcı olmanın ifritçe kurgusundan ve dışa yansıyan içgüdüden bir örnek işte! Çıkan her olay, bunların kalıcılığının da bahanesi olacaktır!
Bir tarafta Müslüman toplumlardaki iç çekişmeler, diğer tarafta dış güçler tarafından bu halkın başına, başına indirilen darbeler, onlarda iflah olacak takat bırakmamaktadır. Güçlerin çarpıştığı Suriye?de akan kan yürekleri parçalarken, kimler için kan akıtıldığı ise gönüllerde ayrı bir yara açmaktadır. Kimin galip geleceğini kestirmek o kadar zor olmamakla beraber, usturuplu bir şekilde egemen güç olma yolunda emin adımlarla ilerleyen zalim gücün yakınına düşen bir millet olmak, kendini bilenleri farklı bir şekilde yaralamaktadır!
Kim bilir; Birbirinizle çekişmeyin, yoksa korkaklaşırsınız da rüzgârınız kesilir, kuvvet ve gücünüz elden gider, beyanına sırt çevireli Müslüman ahalinin aldığı darbeler, onların aklını başından almıştır. Bırakalım Müslüman olmayanlara İslam?ın hayat veren nefesini ulaştırmayı, kendi içinde nefes kesen davranışlarından dolayı perişanlıktan bir türlü kurtulamayan toplumların yaşadığı sefalet yürekleri dağlamaya yeter de artar da! Bu kadar zenginliğin içersinde sefalet hayatı sürmek ne demektir? Cebi para dolu kişinin parasını başkalarına kaptırması ve üstüne üstlük bir de dayak yemesi hazmedilecek bir durum mudur? Sömürgeci devletler karşısında Müslüman halkın durumu bu değil midir?
Sömürgeci insanları sırtında taşımak bu insanlara ağır gelmiyorsa önce işe nereden başlanacağını bilmek ve kestirmek gerekir. Üç kuruş etmez çıkarlar için insan onurunu hele de Müslüman olma onurunu çiğnetmek, bırakın Müslümanlığı bir tarafa insanlığa bile sığmaz! Ne acıdır ki, bugün yapılanlar bundan başka bir şey değildir.