TBMM`de kabul edilen sendikalar ve toplu iş sözleşmesi yasasının kabulü sonrasında açıklama yapan Milletvekili Sıtkı Güvenç, yeni yasa işçilere ve iş hayatına geniş haklar veriyor dedi.
Güvenç açıklamasında şunları
söyledi. ''Ak Parti Kahramanmaraş Milletvekili, sağlık aile çalışma ve
sosyal işler komisyonu üyesi olan Güvenç, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi
Yasası`nın Kabulü ile ilgili olarak yaptığı açıklamada" Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu yasalaşırken ülkemiz de sendikalaşmanın beyana dayalı
olarak%60'lar seviyesinde olduğu söyleniyordu. SGK verileri çerçevesinde gerçek
rakamlar ortaya çıkınca bu oranın%8,5'larda kaldığını gördük. Örgütlü bir
toplum olduğumuzu düşündüğümüz yıllar geride kalmıştı. Bu şartlar altında
örgütlü toplumun önünü açacak düzenlemelerin hızla yapılması gerekliliği ortaya
çıktı. Çünkü biz AK Partililer biliyorduk ki örgütlü toplum daha demokratik bir
ülke demektir. Bizim de hedefimiz daha demokratik bir ülkede yaşamaktır.
Dünyada örgütlenme ve sendikal hareket, sanayi devriminin ardından gittikçe
ağırlaşan çalışma şartlarını daha insancıl seviyelere çekmek, emeğin
sömürülmesine karşı, çalışanların dayanışması sonucu doğmuş, demokrasilerin
vazgeçilmez unsuru olmuştur. Bilindiği gibi Kapitalizm 17.yüzyılda ortaya
çıktı. Buhar gücünün üretimde kullanımının yaygınlaşması, dokuma tezgâhlarının,
benzeri teknik makinelerin yapılması üretim verimliliğini artırdı. Büyük
fabrikaların kurulmasını sağladı. Sanayi'deki artan işgücü ihtiyacı, insanların
tarımdan koparak fabrikalarda çalışmaya başlamasına yol açtı.1800'lü yıllarda
yaşam koşulları, bugün hayal edilemeyecek kadar ağırdı. Yıllarda işçilerin
hastalık ya da kaza sigortası yoktu. Emeklilik hakları, Yıllık-haftalık
izinleri yoktu. İş güvenliği, iş güvencesi yoktu. İşçilerin hak talepleri büyük
şiddetle bastırılıyordu. Her şeye karşın işçiler yaşadıkları sefalete karşı
tepkilerini ortaya koyarak mücadelelerini sürdürdüler. Önceleri dayanışma
dernekleri, yardımlaşma sandıkları kurmaya başladılar. Bu örgütlenmelerin amaçları kaza, hastalık,
ölüm halinde işçinin kendisine, ailesine yardımcı olmaktı. Başlangıçta bu
amaçla kurulan örgütlenmeler zamanla ücretlerle, çalışma koşulları ile
ilgilenmeye başladı. Yardımlaşma sandıkları ile dernekler zamanla sendikalara
dönüştü.18.yüzyılda sendikalar devlet tarafından tanındı. Fransada 1871
yılında Paris'te işçiler ilk işçi yönetimini kurdular.1884 yılında Sendikalar
Örgütlenme hakkını elde ettiler. Almanya'da 19.yüzyılın ortalarında Sendikal
hak sağlandı. Sendikalar 20. Yüzyılda etkin örgütlenmeler haline geldi.
ÜLKEMİZDE SENDİKAL HAREKETLER
Ülkemizde de, endüstriyel
ilişkilerin gelişmesine paralel olarak sendikalaşma konusunda önemli mesafeler
kat edilmiştir. İş yaşamı üzerine ilk düzenleme olan 1936 tarihli 3008 sayılı
Kanun ile işçi yararına düzenlenmeler yapılmasına rağmen, "milli menfaatler"
gerekçe gösterilerek grev ve lokavt yasağını benimsenmiştir. İkinci Dünya
Savaşından sonra değişen dünya ve Türkiye koşullarında, çalışma yaşamının daha
kapsamlı biçimde düzenlenmesi gereği duyulmuştur.1947 yılında yürürlüğe giren
5018 sayılı Sendikalar Kanunu ile sendika özgürlüğü açısından önemli ilkeleri
benimsenmiş, ancak grev yasağı kaldırılmadığından, sendikalar, çalışma
koşullarını çalışanlar yararına değiştirecek bir etkinlik
gösterememişlerdir.1961 Anayasası'na paralel olarak hazırlanan 274sayılı Kanun
ile getirilen sendikal hak ve özgürlükler, 275sayılı Kanunla toplu iş sözleşmesi,
grev ve lokavt hakları ve iş uyuşmazlıklarının çözüm yolları ile
tamamlanmıştır. Böylece ülkemizde ilk kez endüstri ilişkileri sisteminin tüm
unsurları kanunla düzenlenmiştir. Ne yazık ki 12Eylül 1980darbesi ve 1982
Anayasası ile başlayan süreç, 1983 yılında yürürlüğe giren 2821sayılı
Sendikalar Kanunu ile 2822sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununa
da yansımıştır. Milli Güvenlik Konseyi, söz konusu kanunlar ile endüstri
ilişkiler sistemini devletin denetimi altına almaya çalışmıştır. Özellikle
2010yılında Anayasa'da yapılan değişiklik kapsamında toplu iş ilişkilerini
düzenleyen yasaların özgürlükçü bir tutumla ele alınması kaçınılmaz olmuştur.
Bu kapsamda, sosyal tarafların büyük oranda mutabakat sağladığı bir metin
ortaya çıkarılmıştır. Kanun ile sendikal örgütlenmenin önünün açılması,
endüstri ilişkileri sistemimizin çağdaş standartlara ulaşması, üyesi olduğumuz
İLO' nun eleştirilerinin karşılanması için gerekli düzenlemeler yapılmıştır.
Sendikalar ve İş Güvenliği ile Sendikal hak ve özgürlükleri; özgürlükçü ve
demokratik toplum esasları temelinde yeniden düzenlenmesi hedeflenmektedir. Bu
anlayışla Sendikalar, Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu
birleştirilerek kanunun metni; kısa, sade, anlaşılır hale getirilmiş, başta
2010 Anayasa değişikliği olmak üzere ILO ve AB normlarına uygun bir yapıya
kavuşturulmuştur.
KANUN NELER GETİRİYOR
Sendika kurucusu olabilmek
için; fiilen çalışıyor olma dışında Türk vatandaşı olma ve Türkçe okur-yazar
olma koşulları kaldırılmaktadır.28 olan işkolu sayısı dünya uygulamaları da
dikkate alınarak 20'ye indirilmektedir. Sendika özgürlüğüne aykırı olan
sendikaya üyelik ve üyeliğin sona ermesinden noter koşulu kaldırılmaktadır.
Kanuna göre, sendikaya üyelik ve üyelikten çekilme, Bakanlıkça sağlanacak
elektronik başvuru sistem ile Devlet kapısı üzerinden gerçekleştirilecektir.
Sendikaların kuruluş usulü basitleştirilmektedir. Yazılı beyan yeterli kabul
edilmekte, gazete ilanı yerine Bakanlık internet ortamında ilan yeterli
sayılmaktadır. Anayasadan kaldırılan hükme paralel olarak "aynı iş kolunda ve
aynı zamanda farklı işyerlerinde çalışan işçilere birden çok sendikaya üye olma
hakkı" tanınmıştır. Böylece, özellikle esnek çalışma yöntemi ile birden fazla
işverene bağlı olarak çalışanlara birden çok sendikaya üye olma imkânı
getirilmektedir. Sendika yöneticisi seçilenin iş sözleşmesinin askıda kalması
esas kabul edilmekte, sendikal nedenlerle ayrım veya iş sözleşmesinin feshi
halinde işçinin hukuki hakları güçlendirilmektedir. Sendikal hak ve özgürlükler
işçi topluluğu adına "toplu iş sözleşmesi" ne dönüşmediği sürece herhangi bir
anlam ifade etmemektedir. Toplu iş sözleşmeleri yoluyla çalışma hayatını
düzenlemek, hem yasa koyucunun çalışma ilişkilerine "keyfi" müdahalesini
sınırlandırmakta hem de işverenin çalışma koşullarını "tek taraflı"
belirleyebilme yetkisini önlemektedir. Toplu iş sözleşmesi düzeni, tek başına
işveren karşısında zayıf olan işçilere birleşme şansı vererek pazarlık yapma
yoluyla işçi-işveren ilişkisinde karşılıklı eşitlik ilişkisinin kurulmasını
sağlamaktadır. Bu sayede kurulan güç dengesi, çalışma barışı ve çalışma
düzenini sürekli kılmaktadır. Uygulamada yer alan grup toplu iş sözleşmelerinin
tanımı ilk kez kanunda düzenlenmiştir. Sendikanın yetki işlemleri sırasında
diğer sendikaların açtığı işkolu tespit davası nedeniyle toplu iş sözleşmeleri
sürecinin uzamasını engellemek amacıyla, sendikalara yıllarca süren davaların
sonucunu beklemeden toplu iş sözleşmesi yapma imkânı getirilmektedir.
Sendikaların toplu sözleşme yapabilmesi için yüzde 10 olan işkolu barajı
yüzde3'e indirilmiş, işletme toplu iş sözleşmelerinde yüzde50+1 olan işletme
barajı ise muhafaza edilmiştir. Kanun ile aynı işkolunda aynı işverene ait olan
işyerlerinde sendikaların yetki alabilmesi kolaylaştırılmaktadır. Toplu iş sözleşmesinden
yararlanmada uygulamada yaşanan sorunlar giderilmiştir.Sendika ve
konfederasyonların idari ve mali denetimleri, iç denetim organları dışında dış
denetim mekanizması olarak bağımsız yeminli mali müşavirlere bırakılmaktadır.
Sendika yöneticilerinin işledikleri suçlar nedeniyle sendika tüzelkişiliği
sorumlu tutulabilmekte ve sendikalar kapatılabilmektedir. Kanun ile suçların
şahsiliği ilkesine uygun olarak bireysel olarak yöneticiler tarafından işlenen
suçlarda sadece o yöneticilerin görevlerine son verilmesi öngörülmektedir. İş
Kanunundaki çalışma yaşına paralel olarak 15yaşını doldurmuş olan işçilerin
sendikaya üye olabilmesine imkân tanınmaktadır. Sendikaların, uluslar arası
işçi ve işveren kuruluşlarının kurucusu olabileceği, üye ve temsilci gönderebileceği,
dış temsilcilik açabileceği düzenlenmektedir. Sendika ve konfederasyonların
kanunda belirtilen sınırlamalara uymak ve tüzüklerinde belirtmek kaydıyla
faaliyetlerini serbestçe yapmalarına imkan tanınmaktadır. Sendikaların uluslar
arası kuruluşlardan izinsiz bağış alması, faaliyetinin durdurulma sebebi
olmaktan çıkarılmıştır. Sendikaların tutacakları dosya, defter ve kayıtlar
kanundan çıkarılmış, konu yönetmeliğe bırakılmıştır. Sendikalara tüzüklerinde
yapacakları düzenlemeler ile çeşitli organlar oluşturabilme ve bu organların
görevlerini belirleme serbestliği getirtmiştir. Anayasa değişikliğine uyum
sağlamak amacıyla"çerçeve sözleşmelere "imkân tanınmaktadır. Sendikaya üyelik
aidat miktarında üst sınır kaldırılmış, üyelik aidatının miktarının kuruluşların
tüzüklerinde belirtilen usul ve esaslara göre genel kurul tarafından
belirlenmesi esası getirilmiştir. İşyerinin devrinde yaşanan sorunlar
çözümlenmiştir. Anayasa değişikliğine uyum sağlanarak "genel grev, siyasi
amaçlı grev ve dayanışma grevi ile işyeri işgali, işi yavaşlatma, verimi
düşürme ve diğer direnişler" olarak sayılan grev ve grev benzeri eylemler kanun
metninden çıkarılmaktadır. Anayasa değişikliği ile "Grev esnasında greve
katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu, grev
uygulanan işyerinde sebep oldukları maddi zarardan sendika sorumludur" hükmü
kaldırılmıştır. Kanun ile değişikliğe uyum sağlanarak, greve katılan ancak
kendi üyesi olmayan işçilerin neden olduğu zararlardan sendikanın sorumlu
tutulmayarak, özel hukuk genel esaslarına aykırılık giderilmektedir. Yüksek
Hakem Kurulunda en çok üye ye sahip konfederasyona ait olan ikinci üyelik hakkı
uyuşmazlık konusu olan taraf sendikanın üyesi bulunduğu konfederasyona
tanınarak tüm konfederasyonların temsili sağlanmaktadır.
SONUÇ OLARAK;
Anayasa değişikliğine paralel
olarak bu Kanun, demokrasimizin gelişmesine, işçilerin örgütlenmesinin önündeki
engeller kalkacak, ve çalışma hayatının kalitesinin artmasına katkı sağlayacak,
Türkiye endüstri ilişkileri sisteminin uluslar arası normlarda öngörülen
standartlara erişilmesinde önemli bir aşama olacaktır.Ülkemizdeki iş yaşamının
temel sorunlarından biri ortadan kalkacak, işçilerin örgütlenmesinin önünde
engeller kalmayacak, çalışma hayatındaki demokrasi ortamı gelişecektir.Türkiye
endüstri ilişkileri sisteminin uluslar arası normlarda öngörülen standartlara
erişilmesinde önemli bir aşama olacaktır.
Hükümet olarak göreve
geldiğimizden buyana daha büyük bir Türkiye hayali ile çıktığımız yolda İş
Barışının önemine inanıyor ve bu anlamdaki çabalarımızla devam ettiriyoruz."