Kahramanmaraşlı söz yazarı Ozan İsmail Topal: "Bir şehrin kültürü olur, inanır mısınız Maraş'ın kültürü yok, Türkiye çapında Maraş kültürü diye bir şey yok. Ben dışarıda bulunuyorum, böyle bir şey görmedim, dışarıda Maraş kültürü diye bir şey yok. dedi.
Ozan Bulut, İsmail Topal, Halil Arıkcan ve saz sanatçısı Ali Küçük, Kahramanmaraş sanatçılarının en büyük problemi olarak yeterli destek edilmemesini gösterdi. Özel günlerde şehir dışında getirilen sanatçıların hem daha pahalı olduğunu hem de Kahramanmaraşlılar için anlamı olmadığını savunan sanatçılar, Ozanların, Aşıkların ve Sanatçıların bu günlerde sahneye çıkmalarına imkan verilmesi gerektiğini söyledi. Ozan Bulut, "Türk milletinin özünde türküler yatar, türküler Türk'ü anlatır. Biz tarihin olaylarında sana bir şey sunmaya çalışırız, gençler verdiğimiz bu mesajları alamıyorsa kabahat onlarındır, almasını bilen gelin alır. Almasını bilen tarihini okur, değerlerini bilmiyorsun ben ne yapabilirim." diyerek gençlerin kendi kültürüne uzak olduğunu ve bu anlamda bir gayret içine girmediğini savundu. Ozan Bulut Kahramanmaraşlı ozanları saz çalıp türkü söyleyen şehrin diğer sanatçılarından ayıran özellikleri şöyle anlattı: "Biz eften püften, mani türü yazmamaya çalışıyoruz. Derinliği olmayan klasik sözlerle, oldubitti sözlerle aceleye getirmek istemiyoruz. Derin, yaralayıcı memleket meselelerini dile getiren eserle yazıyoruz. Karacaoğlan gibi Halktan aldığını halka vermeye çalışan bir ozan olmaya çalışıyoruz."
OZANLAR DA GAZETECİDİR
"Ozanlar uyarıcıdır yani, gazetecidir, sizin meslektaşınızım ben." şeklinde konuşan Ozan Bulut sözlerine şu şekilde devam etti: "Eskiden iletişim yoktu, görsel yayın yoktu. Ozanlar kopuzunu eline alır çalardı, gittiği yerlere bir gencin öldüğünü, bir gelinin suda boğulduğunu haber verirdi. Karacaoğlan devrinde veya bundan elli sene önce, ozanın esas görevi gazetecilikti, birinci işi gazetecilikti. Ozanın asıl misyonu olumlu ya da olumsuz olayları destanlaştırarak halka sunmaktır. Eskiden destanlar satarlardı, filan yerde bir adam ölmüşse bunun destanı yazılır, adam eline alır destanı bir de teyp asardı boynuna onunla destan satardı 25 kuruşa, 10 kuruşa, 15 kuruşa artık fiyatı ne ise. Bu da bir habercilik olayıdır. Gazeteler şehirlerde olabilir ama kıyıda köşede, köyde gazete bulunmuyordu. Ilıcada bir olay olmuş geliyordu burada destanla sana anlatıyordu, bunun gazetecilikten ne farkı var."
Ozan ve Aşıkların bir birlerinden farklı olduğunu söyleyen
Bulut şunları söyledi: "Şairin sesi yoktur yazar, kalemi güçlüdür, destan yazar
satar. Ozanda aynısını yapar ama Aşık daha fazlasını yapar. Aşık irticalen
söyler, mesela senin yüzüne karşı dörtlükleri dizer. Ozan oturur masanın başına
kalemle yazar, beste yapar, güfte yapar sana sunar. Aşık'ta böyle bir şey
yoktur, sazı eline alır söyler. Halil Arıkcan sanatçı kategorisine girer,
piyasa söyler bu şu demektir, benden eser almış çalmış söylemiş, müzik yapmış
piyasa demektir. Yani İbrahim Tatlıses'ten, Mahsuni Şerif'ten söyler.
Herkesten, ağzına yakışanı söyler bu sanatçı kategorisindedir. Büyüklerimiz
sanatçının tarifini şöyle söyler, iş yapabilme kabiliyetini haiz olan kişilere
sanatçı denir. Sanatçılık sadece türkü yazıp söylemek değil. Örneğin bir bakır
ustası sanatçıdır, işleme yapıyorsa sanatkârdır. Allah'a şükür biz de üç
kelimeyi bir araya getirerek sanatçılık yapmaya çalışıyoruz. Esas sanatçı, işin
membaı, ozanlar, Aşıklar ve şairlerdir. Biz pişiririz Halil Arıkcan yer, biz
yemesini bilmeyiz. Ses olarak çok da güzel sesimiz yok, biz pişiririz Yusuf Ali
söyler, halka güzel sunmak lazım."
EN ZORU SAHNE SANATÇILIĞIDIR
Söz yazarı İsmail Topal ses sanatçılarının işinin daha zor olduğunu belirterek şöyle konuştu: "Aslında en zorunu onlar yapıyor. Üvertür sanatçılarıdır, herkesin söylediğini söyleyebilen. Bir ozan vardır kendi tarzında bir şey söyler, kendi çalar söyler, güzel bir şey yapar. Bir sanatçı vardır kendi eserlerini seslendirir, bilinçli yapar, bilerek yapar hata yaptığını başkası yorumlayamaz. Ama üvertür sanatçı bütün piyasayı söyler herkes onun hakkında yorum yapar. Hepsini söylemek, herkesin istediğini söylemek zorundadır. Hepsini söyleyebilen sanatçı sahne sanatçısıdır."
FAKİR OLMADAN, DERT ÇEKMEDEN OZAN OLUNMAZ
Bir kişinin ozan veya Aşık olması için fakir olması, dert
çekmesi gerektiğini söyleyen Bulut, zengin insanların aşık olamayacağını
savunarak şöyle konuştu: "Ozan Bulut 26"27 yaşında başladım yazmaya bazıları
hoşuma gitmedi yırtım attım. Bazı yerlerde yara aldım olumsuzlar yaşadım.
Gurbete çıktım, parasızlık, fakirlik bu insanlarda olmalı. Olmazsa yazamaz,
Aşık olamaz, ozan olamaz, mutlaka bir sıkıntı çekmesi lazım. Bir zengin bu
şekilde yazamaz, yazarsa da klasik şeyler yazar. Çikletler içinde mani türü
dörtlükler olur, işte zenginler sıkıntı çekmeyenler onun gibi yazar. Bir dert çekerek derdin derinine inemez de,
askere gitmiştir bunu da yüzeysel olarak gençler kulaktan dolma yazılar
yazarlar, işte bunlardan yazarlar onlar da."
Dede Korkut'un ozanların piri olduğunu ve ozanın ağzı bozuk olmadığını, içki içmediğini söyleyen Bulut şu şekilde konuştu: "Türk milletinin yüzde 99'u ozan olabilir. Dede Korkut bizim pirimizdir, kopuz çalmış. Ozanlıkta dervişlik vardır, ozanın ağzı bozuk olmaz, ozan içki içmez, bade içer eğer Allah tarafından içerse. Alevi Bektaşi derneklerine bakıyoruz orada ozanlığa çok önem verilmiş. Pir Sultan'dan bu yana. Hacı Bektaşi Veli hazretleri, zaten Allah'ın velisidir. Pir sultan bir öncüdür, halkın öncüsüdür. Aleviler zaten asıl olarak Türk'tür, Aleviler ve Türkler aynıdır. Bunlar saza, kopuza çok önem vermiştir, günümüzde de öyle. İşte Aşık Mahzuni Bektaşidir, Erdal Erzincan çok güzel bağlama çalan, deyişleri harika olan biridir. Sünniyim ama ben iyileri alırım, görüşlerimiz farklı olabilir ama bir yerde buluşuyoruz. Ozanlıklarında, Orta Asya'dan gelişlerinde, Anadolu'ya Horasandan girişlerinde, Hacı Bayramı Veli, Hacı Bektaşi Veli, hocaları Ahmet Yesevi Anadoluyu Türkleştirmek için çalışıyorlar."
BİZE VERİLEN SÖZLER TUTULMADI
Kahramanmaraş'ta birçok müzisyen olduğunu ancak onlardan ayrılan özelliklerinin hem söz yazıp hem de söylemeleri olduğunu belirten Ozan Bulut, çeşitli etkinliklere katıldıklarında kendilerine verilen sözlerin tutulmadığını söyleyerek şunları söyledi: "Her mahallede üç beş tane düğün çalan gruplar var. Onlardan bizi ayıran özellikler, biz yazıyoruz, çiziyoruz, sazla söylüyoruz, atışma yapıyoruz, çeşitli etkinliklere katılıyoruz, festivallere gidiyoruz. Ama bir şekilde paramız ödenmiyor. Mesela, şikâyet babında değil, geçen sene şiir dinletisinde İbrahim Sadri, Bedirhan Gökçe Kenan Işık geldi. Mustafa Ceceli geldi, burada 700 bin lira gibi bir rakam, yani yeni parayla yaklaşık bir milyon lira. Hasbel kader bizi de çağırdılar üç dört kişiyle beraber, Hanefi Öksüz`ün orada tarihi bir evde yerel kıyafetlerimizi giydik klip çektiler bize. Orada Maraş üzerine derlemeler yaptık, atışmalar yaptık büyük dev ekranlarda gösterdiler. Ondan sonra elinize sağlık dediler bizi gönderdiler. Orada Başkan Bey ve yardımcıları da vardı, biz onların gönlünü ederiz şeklinde konuştular ama daha gönlümüzü etmediler. İşte Bedirhan Gökçe Abdurrahim abinin şiirini okuyor, 40"50 bin lira para alıyor. Bize bin lira beş yüz lira bile vermediler. Geçen senelerde Kalede şiir dinletisine katıldık, Belediye Başkanı, Başkan yardımcıları, bütün ekip oradaydı. İki tane ozan arkadaşımızla beraber ben de katıldım. Aşık Selami, Aşık Nuri ve ben üçümüzde şiir okuduk, tabi orada üst düzey insanlar vardı. Bir bey efendi çıktı dedi ki, bu ozanlar beni etkiledi, 10 tane kitap yazdım, bunların hepsini de çiziyorum, yeniden yazacağım dedi. Bunu orada bulunan herkes, bahsettiğim kişiler, duydu. Yani bizim şiirimizin güzel olduğunu, ozanların gerçekten yetişmiş olduğunu ima etmeye çalıştı. O programda okuduğum şiir şu idi:
Namert insanlara kul köle olup
Yüzüne ögerek yağdan hazlanmam
Gücü yetmeyince pusuya salıp
Canları düşüren ağdan hazlanmam
Amel defterimiz kapanmaz diye
Bahçe dikmiş üzüm yesinler paye
Riyakârlık yapıp kötüyse gaye
Şarap çıkartılan bağdan hazlanmam"
BİZ ZİNCİRİN SON HALKALARIYIZ
Yeterli destek bulamadıkları gelecekte Kahramanmaraş'ta Ozan yetişmeyeceğine değinen Bulut şu şekilde konuştu: "Biz zincirin son halkalarıyız, bu iş finanse edilmezse, önem verilmezse hiçbir şekilde ozanlar çoğalmaz. Göl yerinden su eksik olmaz derler de bir gün o göl yeri kurur, bataklığa döner. Bizi bazı yerlere çağırıyorlar ama parasız, finanse edilmiyor. En önemli sorun bizim memleketimizde neden bir halk evi yok. Ben isterim ki memlekette devlet ya da belediye tarafından finanse edilen, kirası karşılanan hatta hibe edilen, bir vakıf gibi çalışan bir müzik evi, halk evi, saz evi olsun. İnsanların gelip bir birinden bilgi alacağı bir yer yok. Diğer şehirlerde bunun onlarca örneği var. Şimdi sen gidip ben böyle bir yer açacağım desen sana on tane sorun çıkarırlar. Ne yapacaksın, ne edeceksin, ne kazanacaksın nasıl kazanacaksın, devlete ne ödeyeceksin diye sorun çıkarırlar. Yani birileri çıkıp da bunlar güzel bir şey yapıyor buna yardımcı olalım demiyor. Geçen gün arkadaşlarımız konser verdi, Türk Halk Müziği derneği, çok güzel oldu. Ama bu arkadaşlarımız açtıkları derneğin kirasını ödeyemiyor. 6"7 sene önce Halk Ozanları Derneğini açtık, Öksüz Ozan birinci başkandı ikinci başkan bendim. Maraş apartmanın altında küçük bir yerdi, koku yapıyordu. Altı sene faaliyet gösterdik, belediyeye çok gittik geldik, bizimle görüşmek istemediler ve yer vermediler. 200 ozan sanatçıdan üye yapmıştık şimdi bu 20'ye düştük. Yerini taşıdık her şeyini kendi imkânlarımızla karşılıyoruz."
KAHRAMANMARAŞ'TA HİÇ Mİ SANATÇI YOK?
Maraş yöresine ait türkülerin ve ozanların halk tarafından bilinmediğini söyleyen İsmail Topal şöyle konuştu: "Şimdi sokağa çıksan kaç tane Maraş türküsü biliyorsun diye sorsan kimse bilmez. Maraş ozanlarından kaç tanesini tanıyorsun desen kimse söyleyemez, faaliyet yok ki bilsin. Beni görse tanımaz adam ne iş yaptığımı bilmez."
Üniversite gençlerine soruyorum Necip Fazıl kimdir diye kim abi diyorlar Çok duyarsız bir gençliğimiz var şeklinde konuşan Ozan Bulut'a gençlere bir şey verilmediği için karşılık alınmadığın söyleyen Halil Arıkcan şunları söyledi: "Abi gençlere bir şey vermedik ki alalım. Vermeden almak Allah'a mahsus, biz de imkânsızlıklardan dolayı veremiyoruz. Bununla beraber Ramazan programında Urfa'dan üç defa sanatçı çağırdılar buraya. Maraş'ta hiç mi sanatçı yok ki başka şehirden getiriyorlar."
SÜMER EZGÜ'YÜ ONA KATLAYACAK SANATÇILAR VAR
Özel günlerde şehir dışından sanatçı davet edilmesine tepki
gösteren Bulut şunları söyledi: " Kahramanmaraş'ta Aşıklar, Ozanlar hiçbir
şekilde destek görmüyor, bir de biz yabancı hayranıyız. Sümer Ezgü gelmiş
buraya bir şey veremez. Eğe türküleri söyler yani burada Ezgü'yü ona katlayacak
insanlar var, Ali baba iyi bağlama çalar ama düğünlere gitmekten başka bir şey
yapmıyor. Bir sanatçıya çalmalı, belediye nezdinde konserler veriliyorsa
sürekli aranan bir insan olmalı İsmail Topal ozan olarak çalıp söyleyecek, ben
söyleyeceğim Halil Arıkcan sanatçı olarak çıkıp coşturacak."
TÜRK MİLLETİNİN ÖZÜNDE TÜRKÜLER YATAR
Kahramanmaraşlı sanatçıların çıktığı konserlerin reklâmı iyi
yapılırsa halk da dinlemek için gelir şeklinde konuşan Ozan Bulut sözlerine
şöyle devam etti: "Daha önce konser
vermiştim ve halkın katılımı çok iyiydi. Şimdi hiçbir yerde reklâm yapılmadan,
duyuru yapılmadan düzenlediğimiz konsere bu kadar ilgi oluyorsa destek olunduğu
zaman halkın ilgisi daha fazla olacak demektir. Biz kendimizi sunamıyoruz,
yetkililer bize destek olup bizi sunarsa konser alanı tıklım tıklım olur. Türk
milletinin özünde türküler yatar, türküler türkü anlatır. Tarihin olaylarında
sana bir şey sunmaya çalışırız, gençler verdiğimiz bu mesajları alamıyoruz
kabahat onlarındır, almasını bilen gelin alır. Almasını bilen tarihini okur,
değerlerini bilmiyorsun ben ne yapabilirim."
KÜLTÜRÜMÜZE SAHİP ÇIKMIYORUZ
Kahramanmaraş'ın kültürüne sahip çıkılmadığın ve şehir
dışında Kahramanmaraş kültürünün bilinmediğini savunan İsmail Topal şöyle
konuştu: "Bu bahsettiğimiz şeyler Belediyeden ya da hiç kimseden destek almadan
da yapılır. Ancak neden hiç kimse kendi kültürüne sahip çıkmasın. Bir şehrin
kültürü olur, inanır mısınız Maraş'ın kültürü yok, Türkiye çapında Maraş
kültürü diye bir şey yok. Ben dışarıda bulunuyorum, böyle bir şey görmedim,
dışarıda Maraş kültürü diye bir şey yok. Maraş'ta popüler kişileri bile tanıyan
yok, yüz kişiye Mahsuni Şerif kim desen büyük çoğunluğu bilmez, popüler
olmayanı zaten hiç kimse bilmiyor. Ben 40 yıldan beri bu işin içindeyim daha
yeni yeni beğenerek severek dinlediğim türkülerin Maraş yöresine ait olduğunu
öğreniyorum. Kültür Müdürlüğü'nün görevi nedir?" (M. Serhat TOPALCA)