“Türkiye
Gündem 5.03.2013 18:09:51 0

“Türkiye'yi Suriye'ye sokamayacaklar”

Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Mustafa Şahin Kahramanmaraş Türk Ocakları tarafında düzenlenen "Arap Baharı Sürecinde Ortadoğu ve Türkiye” konferansına katıldı.

Doç. Dr. Mustafa Şahin Arap baharı olarak adlandırılan sürecin başladığı döneme dair ilginç tespitlerde bulundu. Suriye'de başlayan iç savaşın ilk dönemlerinde yaptığı tespitin şu anda ortaya çıktığına işaret eden Şahin, Suriye'de iç karışıklıklar başladığında "Esad'ın gitmesi çok zor, kalması imkânsız." şeklinde bir tespitinin olduğunu dile getirdi. Şahin Türkiye'nin Suriye ile savaşa girecek mi şeklindeki sorunun yanlış olduğunu, sorulması gereken doğru sorunun Türkiye Suriye'ye girer mi şeklinde olması gerektiğini söyledi. Şahin, Suriye'nin içinde bulunduğu sorunlardan ve sıkıntılardan dolayı Türkiye ile savaşamayacak durumda olduğunun altını çizdi. Doç. Dr. Mustafa Şahin, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Suriye ile ilgili politikasını değiştirmeden önce, demokratik yönetim ve halka özgürlüklerin verilmesi adına Beşar Esad'ı ikna etmek için yoğun bir çalışma yürüttüğünü kaydetti.

İKİ YILDIR ORTA DOĞUDA NE OLUP BİTİYOR

İki yıldır orta doğuda ne olup bittiğinin,  Arap baharı nedir ne değildir şeklinde bir sorunun sadece Türkiye'de değil dünyada çok tartışıldığını ifade eden Şahin şöyle konuştu: "2010 yılı aralık ayında Tunus'da başlayan süreç iki yıldır orta doğuyu kasıp kavuruyor. Hatta bizi de sizi de etkilemeye başladı. Peki, bu nedir ne değildir diye bir soru vardır? Bir kısmı şöyle cevap verdi: Biz ne konuşursak konuşalım, bu aslında Büyük Orta Doğu Projesinin bir devamıdır. Amerika yaptı programı insanlar da isyan ettiler aslında olan bu. elbette biz nasıl ilgileniyorsak ABD'de her dönem bölgede kendi direk müdahale değilse bile acaba bu mücadele bana döner mi diye çaba içerisine giriyor.

BU İŞİ AMERİKANIN ÜZERİNE ATMAK KOLAYCILIK OLUR

Ben, Arap baharının başlangıç itibariyle, halk hareketlerinin çıkış noktasının yerli olduğunu düşünenlerdenim. Çünkü bu insanlar 100 yıldır niçin isyan etmiyordu da şimdi isyan etti?  Bu soruyu soruyorsunuz şimdi. Amerika hakkında çok eleştiri yazısı yazanlardan biriyim fakat bu işi sadece Amerikanın üzerine atmanın bu işten sıyrılmak olduğunu, kolaycılık olduğunu düşünenlerdenim. Peki, ne oldu da bu insanlar 2010 yılının aralık ayı geldiğinde birden bire harekete geçtiler? Şöyle görmek lazım. Birkaç dönemde Araplar aldatıldı ama oryantalist bakış açısıyla, batı kavramlarıyla, orta doğuya baktığımız zaman anlayamıyoruz. Birinci dünya savaşında Türkleri buradan göndereceğiz ve siz bağımsız olacaksınız denildi. Kendi geleceklerinize siz şekil vereceksiniz dediler. Oldu mu? Olmadı. Ne yaptılar isyan ettiler. Çok enteresandır isyan ettirilen, İngilizlerin isyan ettirdiği kişi genellikle bizde seküler milliyetçiler, bu tabiri özellikle kullanmak istiyorum, böyle düşünür.

BATILILAR TÜRKLERİ VE ARAPLARI KANDIRDI

Arapları Türklerden, Türkleri Araplardan uzaklaştırmak için dediler ki Araplar sizi arkadan vurdu. Onlara da dediler ki Türkler İslamiyetken uzaklaşıyor, halifeliği de kaldırdılar dinden uzaklaşıyor dediler. O dönemlere iyi bakmak gerekiyor. Aslına baktığınız zaman, bu doğuş itibariyle Arap isyanı değil. Türklere karşı Türk imparatorluğuna karşı Orta Doğuda iki tane isyan vardır ikisi de Arap milliyetçiliği içinde olsa da dini özelliği olan isyanlar. Bir tanesi 1740'lardaki Vahhabi isyanıdır. Dikkat edin ikinci isyan bu güne kadar duyduğunuzu da hiç zannetmiyorum, şerif Hüseyin Arap milliyetçi olarak tanınır, hayır şerif Hüseyin Müslümanların namaz kılanların günde beş vakit döndükleri kıblenin yöneticisi. Bu İngilizler tarafından özellikle seçilmiş. Başka bir aşiret liderini seçseniz başınızda bu kadar insan toplayamazsınız. Özellikle bunu seçiyorlar ki Arapları Türklere karşı daha iyi harekete geçirsin."

ORTA DOĞUDA YÖNETİCİLER ÜLKEYİ AİLE ŞİRKETİ HALİNE GETİRDİ

Orta doğudaki krallıklar ve emirlikler hakkında bilgi veren Doç. Dr. Mustafa Şahin şunları söyledi: "İşte bölgedeki krallıklar, emirlikleri batı ile çalışan yapı olarak görürler. İkinci dünya savaşından sonra bir dalga daha başladı. Arap Milliyetçiliği, Baas, Irak'ta, Suriye'de, Nasır hareketi, Kaddafi'nin 69'da Libya'da hareketi müthiş bir dalga başladı. Aslında devlet okullarında eğitim almış, köylü kökenli, aristokrat aileden gelmeyen kitledir bu Arap Millyetçileri. Nasır, Saddam, Esat ve oğlu, Kaddafi. Bunlar, eski krallar şeyhler sizin ekonomik, iç ve dış sorunlarınıza çare bulamıyor, biz sizin bütün dertlerinizi çözeriz dediler. O dönemde olan bütün hareketleri devrim diye adlandırdılar, biz de ona devrim dedik. Ama ben bu gün baktığım zaman bunların tamamının darbe olduğunu görüyorum. Oluş itibariyle devrim sonuç itibariyle darbe. Çünkü halkın desteğini alıp iktidara geliyorsunuz fakat halkı sistemin içine çekmiyorsunuz. Siyasal sistemin içinde halk olmadığı zaman buna halk yönetimi deme şansınız var mı? Buna cumhuriyet adını verdiler. Fakat her gelen yönetici aldığı yönetimi halkla paylaşmak yerine maalesef bir aile şirketi haline çevirdiler ülkeyi.

Orta doğuda öyle bir şey var ki, yönetici, ister cumhuriyetle yönetilsin ister krallıklar, ya öldüğü zaman ya da öldürüldüğü zaman değişiyor. Onun için adı cumhuriyet olmasına rağmen yönetici iktidardan giderken ben gidiyorum oğlum gelsin diyor. O zaman senin krallıkla farkın ne? Hüsnü mübarek oğlunu hazırlıyordu, Esad öldü oğlu Esad'ı geldi, Kaddafi kendi oğlunu getirmeye çalışıyordu.

"MISIR ORDUSU AMERİKA'NIN VE İSRAİL'İN ÇIKARLARINI KORUYOR"

Ve bu baskı çok önemli, o zaman eskilerden beri baskı varda neden 2010 Aralık ayına gelince bu baskı ortaya çıktı? 1945 ile 1990 arasında bölgede şöyle bir gelişme var. İki kutuplu bir sistem, orta doğudakiler de tek başlarına ayakta kalamayacaklarını bildikleri için bir kısmı doğu bloğuna yakın duruyor diğer bir kısmı batı bloğuna yakın duruyor. Bu iki taraftan biriyle sorun yaşadığınızda diğerine sığınıyorsunuz. Örneğin mısır doğu bloğundayken batıya geçiyor. ABD Mısıra yardım ediyor, para veriyor. Bu Camp David antlaşmasının diyetidir, İsrail'in varlığını korumasının diyetidir. 1979'da beri Mısır ordusu, Mısır'ın ve Mısır Müslümanlarının çıkarlarını değil İsrail'in ve Amerikanın çıkarlarını koruyan bir ordudur, bunun başka hiçbir izahı yok."

AMERİKA'YA EN YAKIN OLDUĞUMUZ DÖNEM DARBE DÖNEMLERİDİR

Türkiye'nin ABD'ne en yakın olduğu dönemin demokratik seçimlerin olduğu dönemler olmadığını söyleyen Şahin şöyle konuştu: "Peki, Türkiye'nin Amerika'ya en yakın olduğu dönem hangisidir biliyor musunuz? Darbelerin olduğu dönemdir, 12 Eylül, 60 dönemidir en yakın olduğumuz dönem. Bunu iyi görmemiz lazım. Bunu göremeyenler demokratik seçimle gelenlerin Amerika'ya en yakın olduğumuz dönem olarak görüyor, hayır öyle değil darbe dönemleridir en yakın olduğumuz dönem. Bu bütün belgeleriyle ortadır. Soğuk savaş döneminde kendini kurtaran liderler sonrasında abisiz kaldılar. Kendilerini koruyan bir yapı artık yok, Sovyetlerin çökmesi bu durumu ortaya çıkardı. ABD'nin 2001'den 2003'e kadar olan süreçte, benim çılgın kadro dediğim Neo Conlar, Bush'un dâhil olduğu kadro şöyle düşünüyordu. Rusya yıkıldı ben artık dünyanın her bölgesinde istediğim şekilde istediğimi yaparım düşüncesi oluştu. Dünyayı ve Orta Doğuyu değiştirecek askeri, ekonomik, siyasi gücün kendisinde olduğunu düşünen bir kadro. Fakat Afganistan ve Irak'ın işgali ABD'nin de bir sınırının olduğunu gösterdi.               

HALKI SİYASİ SİSTEMİN İÇİNE ÇEKMEZSENİZ BU BİR YERDE PATLAR

Suriye'de ne işimiz vardı şu anda en çok merak ettiğiniz konu bu. Suriye'de baba oğul Esad döneminde ailenizden biri tutuklandığında onu sormaya gidemiyordunuz, aynı şey sizin de başınıza geliyordu. Suriye'de yaşayan Kürtlerin bir kimliği yoktur, aslında Kürt olarak siz yoksunuz. Bu idare sistemi ila nihaye gitmez. Orta Doğu nüfus artış hızının en yüksek olduğu bölgedir yüzde 2,5"3 oranıyla, işte siz bu insanları siyasal sistemin içine çekmezseniz bu bir yerde patlayacak. İşte uygun zaman da bu zamandır. Neden bu zamandır bir; Amerika bunun içinde baktı ki artık bu insanlarla bu iş gitmeyecek. Kaddafi ile Mübarek ile bu iş gitmeyecek. Amerika artık halkı haklı görüyorum dedi, çünkü bu sistemi taşıyamayacağını biliyordu."

ESAD'IN GİTMESİ NEDEN ÇOK ZOR?

Suriye'de Beşar Esad yönetiminin devrilmesinin çok zor olmasının üç sebebi olduğuna dikkat çeken Şahin şöyle konuştu: "Suriye'deki ayaklanma diğer ülkelere göre uzun sürdü, iki yıldır devam ediyor. Neden bu kadar uzun sürdü? Bir buçuk yıl önce olaylar başladığında bir yazı yazmıştım, Esad'ın gitmesi çok zor, kalması imkânsız. Peki neden? Gitmesi neden zor, bu gün açıklanan rakamlara göre 70 bin insan öldürüldü, bu ikinci katliamdır. Suriye'de bu katliamın ilki 1982'de oldu, düşük rakamı veriyorum bu 20 bin, diğer rakam 40 bin biz ortasını alalım 30 bin insan Hama ve Humusta katledildi. Esad'ın gitmesinin çok zor olmasına üç açıdan bakmak lazım, Suriye'nin içi, bölge, uluslar arası konjoktör."

Bir de Orta Doğuda devletler askeri, düşmanlarla savaşmak için değil kendi halkını bastırmak için kullanıyor. Bizde de bakın, maalesef muhalefeti bastırmak için kullanıyor şeklinde konuşan Şahin sözlerine şöyle devam etti: "Suriye'nin içinde herkes Esad'a karşıtı değil, Esad'ın yüzde 40'a yakın destekçisi var. Bu gün Suriye'de Esad'ı ayakta tutan içindeki bu azınlık destekçisidir. İkincisi bölge, baktığımız zaman müthiş bir destekçisi var İran. İran ülkenin güvenliğini kendi sınırında başlatmıyor, çevre ülkelerin güvenliğinden bakıyor meseleye. Akıllı davranıyor, batıyla masaya oturduğu zaman diğer ülkeleri konuşuyor. Siz kendi sınırlarınızda başlatırsanız güvenliği başkenti koruyamazsınız. Dolayısıyla Suriye giderse Lübnan'a uzanamam, doğu Akdeniz'e uzanamam, Hizbullah'a destek verip İsrail i sıkıştıramam diyor. Esad isterse şeytanın dünyada destekçisi olsun, benim rejimimi koruduğu için ona destek veririm diyor. İşte İran'daki rejim kendini korumak için Esad'a destek veriyor."

Şahin, Suriye'de Esad döneminin devam etmesinde etkili olan küresel destek hakkında şunları söyledi: "Küresel desteğe bakalım, ilk sırada Rusya geliyor. Çin var, Çin genelde akıllı politika takip ediyor. Ön cephede yer aldığınız zaman yara alma riskiniz fazladır. Dikkat edin Amerika ön cephededir İsrail arkadadır, Rusya ön plandadır Çin arkadadır. Rusya 1990'lı yıllarda aşağılandı, fakat Putin ile birlikte yeniden canlandı. Rusya ilk olarak yakın çevresini kazandı. Rusya, ben artık 1980'lerdeki 1990'lardaki Rusya değilim, ben küresel bir gücüm diyor. Suriye'de BM'deki etkisini kullanarak aslında küresel bir güç olduğunu dünyaya göstermek istiyor. Bunun için Suriye'ye destek veriyor."

TÜRK DIŞ POLİTİKASI ÇOK ELEŞTİRİ ALDI

Bunları hesaba koyduğunuz zaman Esad'ın gitmesi çok zor, ama diğer taraftan kalması imkânsız. Öyle gözüküyor ki artık Kaddafi gibi bir çukurda bulunacak gibi gözüküyor şeklinde konuşan Şahin şöyle devam etti: "Şimdi de Türkiye'nin politikasına bakalım. Türk dış politikası çok eleştiri aldı. Ben şunu savunanlardan değilim sana ne Suriye'den. Sen bir villa dikeceksin etrafında gece kondular yanacak sen evinin içinde bana ne diyeceksin. Böyle bir şey deme şansın var mı? Yok. Oradaki Sünni sorun yaşasa burada sen yaşıyorsun, oradaki Kürt bölgesi harekete geçse buradaki harekete geçiyor. Oradaki Çerkez sorun yaşasa buradaki

sorun yaşıyor.

TÜRKİYE UZUN SÜRE ORTA DOĞUYU GÖRMEDİ

Türkiye uzun süre Orta Doğuyu görmedi. Hatta biliyorsunuz biz orta doğuyu ilk çalışanlardanız. Eskiden orta doğu dendiği zaman kitaplara baktığınızda işte Ortadoğu çıkmazı, kaynayan kazan böyle algılanıyordu. 2000 yılından itibaren Türkiye'nin Orta Doğuya yeni bir yaklaşımı oldu, bu bölgeye uzak durmayla bu iş olmaz. Aslında Türkiye'nin Orta Doğuya ilgi duymasının sebebi ne dini sebeplerdir ne de ideolojiktir; ekonomiktir. 2001"2002 yıllarında Türkiye'nin ihracatının yüzde 60 Avrupa'ya yapılıyordu, bu dönemde 30 milyar dolar ihracatı vardı. Bu gün 150 milyar dolara yaklaşan ihracatının yüzde 35 Afrika ve Orta Doğuya yapılıyor. Onun için orta doğuyla ilk dönemlerde yüksek düzeyde stratejik iş birliği adı altında bölgeye entegre olmaya çalıştı. Hem siyasi hem ekonomik kapı açmaya çalıştı. Şimdi bizimkiler bakıyor 30,40,50 anlaşma yapılmış, biz bu kadar neden anlaşma yaptık diyorlar. Evet, geçmişte hiçbir şey yapılmamış, mevzuat oluşturuyorsun, alt yapı oluşturmaya çalıyorsun."

SURİYE KONUSUNDA BİZİMKİLER TAŞI BİRAZ İLERİYE KOYDULAR

 Arap baharı sürecinde Türkiye'nin bir seçim yapmak zorunda kaldığına değinen Şahin şunları söyledi: "Bence Arap baharı Türkiye'yi bir seçim yapmayla karşı karşıya bıraktı. O döneme kadar 1 Mart tezkeresi ve İsrail konusunda Türkiye halkının ve iktidarın İsrail'e karşı bakışı orta doğudaki imajını arttırdı. 2000 yılından Arap baharının başladığı 2010 yılı Arap baharı sürecine kadar Orta Doğuda etnik kimliği fark etmeksizin en itibarlı olduğunuz bölgeydi. Türkiye Libya'da tereddütlü davrandı. Arap baharında Türkiye'nin halkın yanında olarak ortaya koyduğu tavır Sünni kesimde itibarını arttırırken Şii kesimde bunun tam aksi olarak ortaya çıktı.   Dünyada 1,5 milyar Müslüman var, bir seçim yapacaksanız bu nüfusun yüzde onunu oluşturan Şii kesimin yanında mı yer alacaksınız yoksa yüzde 90 olan kesimin mi? Peki hocam hiç mi yanlış olmadı diyeceksiniz. Türkiye'nin burada bir ileri okuması oldu, biliyorsunuz BM'nin aldığı kararın mürekkebi kurumadan Fransa Libya'ya girdi. Bizimkiler acaba dedi Libya'da olduğu gibi çok aceleci davranıp biz de tereddüt edersek, 1920'de olduğu gibi Fransızlar yine Suriye'ye gelir mi okuması yaptılar. Onun için bizimkiler taşı biraz ileriye koydular, arkaya baktılar ki hiç kimse yok. Birkaç aydır yavaş yavaş geri çekilme siyaseti izliyorlar."

DÜŞMANIMIZ MERT DEĞİL, MÜTTEFİKİMİZ DOST DEĞİL

Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyadan ve şartlardan dolayı sürekli uyanık olması gerektiğine dikkat çeken Şahin sözlerine şöyle devam etti: "Maalesef bizim düşmanımız düşman değil, mert değil. Müttefikimiz de müttefik değil. Dostuna da güvenemiyorsun, düşmanına da. Sürekli uyanık olmak zorundasın. 2008 yılında Avrupa'da başlayan ekonomik kriz, 2010 yılının sonunda başlayan siyasi türbülans bölgeyi çökertti. Şimdi diyor ki bölgesel güçler İran olsun digerleri olsun biz gidiyoruz Türkiye'nin de burnu sürtülsün. Batılı da diyor ki Türkiye artık hayır diyecek konuma geliyor.

SURİYE AFGANİSTANLAŞIR, TÜRKİYE'DE PAKİSTANLAŞIR

2002 2003 ve daha öncesini düşünün. Hayır diyen bir Türkiye'yi kabul etme şansı yok. Diyorlar ki onun için Suriye gibi bir yere Türkiye'yi tek başına angaje edersek Türkiye siyasi ekonomik ve askeri anlamda güç boşalması yaşar. Bizimkiler de bunu fark ettiler, Türkiye'yi Suriye'ye sokamayacaklar. Türkiye Suriye'ye savaş açar mı diye bir soru var bunun bu şekilde sorulması yanlış, güçler eşit değildir. Şöyle sorulması bence daha doğru olur; Türkiye Suriye'ye girecek mi? Benim düşüncem şu idi: Türkiye Suriye'ye girseydi, Suriye Afganistanlaşır, Türkiye'de Pakistanlaşırdı. Beni bir şey sevindiriyor, Türkiye artık kendi bölgesinde olayı genişletmekten çok, olayı lokalize bir şekilde çözmeyi öğrendi. Türkiye şimdi Suriye'yi lokal anestezi ile çözmeye çalışıyor. Son bir cümle söyleyip bitireyim, kuzey ırak bu gün Diyarbakır'dan daha Türkiyeli." (M. Serhat TOPALCA)


Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

15.7° / 7.4°

Kahramanmaraş’ta Tarihi Eser Kaçakçılığı Operasyonu

“Her Türlü Afet ve Acil Duruma Hazırız”

Kahramanmaraş’ta Hapis Cezası ile Aranan 2 Şahıs Yakalandı

Başkan Görgel: “1,3 Milyar TL’lik Yatırımla Yeni Ekinözü’nü İnşa Ediyoruz”

Görgel: “Elbistan’a 5,5 Milyar TL’nin Üzerinde Yatırım Kazandıracağız”

Kahramanmaraş’ta Otodan Hırsızlık Yapan 3 Şahıs Yakalandı

Kahramanmaraş’ta Hapis Cezası ile Aranan Şahıs Yakalandı

Kahramanmaraş’ta sahte reçete operasyonu

Akpınar, “Esnaf Kan Ağlarken Biz Gülemeyiz “

Yeni Geçici Çarşının Kurulumu Hızla Sürüyor

Cinsel İstismar Suçundan Hapis Cezası ile Aranan 2 Şahıs Yakalandı

KMTSO Başkanı Buluntu’dan Mücbir Sebep Çağrısı!

Başkan Görgel: “Şehrimizin 100 Yıllık İhtiyacını Karşılayacak Altyapı Yatırımı Kazandırıyoruz”

Kahramanmaraş’ta Hapis Cezası ile Aranan 2 Şahıs Yakalandı

Kahramanmaraş’ta Karaca Ve Geyik Trofesi Kaçakçılığı Operasyonu

Ağustos Fuarının Etkinlik Takvimi Yayınlandı

KASKİ’de 6 Daire Başkanı Değişti

Onikişubat ve Dulkadiroğlu’nda 18 Mahallede Su Kesintisi Yaşanacak!

Kahramanmaraş’ta Zeytin tenekesine gizlenmiş uyuşturucu madde ele geçirildi

Kahramanmaraş’ta Sahte İçki Operasyonu