Prof. Dr. Ahmet Hamdi Aydın'ın
yöneticilik yaptığı panele Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni araştırmacı
yazar Kazım Güleçyüz ve eğitimci yazar Halil İbrahim Akgünler konuşmacı olarak
katıldı.
Yeni Asya Gazetesi
Kahramanmaraş temsilcisi Mehmet Diken yaptığı açış konuşmasında şunları
söyledi: "İslam'ın telkin ettiği kardeşlik, insanın kendi milliyetine ver
ırkına muhabbet taşıması diğerlerine düşmanlık beslemesine sebep teşkil
etmiyor. Bu ölçüler dışındaki insanlığın huzur ve mutluluğunun tesisine çalışan
fikir ve ideolojiler son yüzyılımızda birinci ve ikinci cihan savaşlarına ve
Ortadoğu'yu ve diğer kıtaları kan gölü haline getirdiğine şahit olduk ve hala
oluyoruz. Bilhassa pusulasını kaybetmiş param parça olmuş 1,5 milyar İslam
aleminin şu anki durumu biraz sonra anlatılacak olan felaket asrının adamı
Bediüzzaman Said Nursi'nin tüm insanlık
huzur ve saadeti için sunduğu
Kuran`i pusulalara devletlerin ve milletlerin ne kadar ihtiyacı olduğunu
göreceğiz."
"İSTİKBAL
İNKILABATINDA EN GÜR SEDA İSLAMIN SEDASI OLACAKTIR"
Diken, konuşmasında
Bediüzzaman Said Nursi'nin din ve milliyet konusundaki fikirlerinin menfi
milliyetçilik yapanlara ders verdiğine dikkat çekti. Bin yıllık dönemde farklı etnik grupları bir
arada yaşatan unsurun dinin, milliyetin hayatı ve ruhudur' düsturuna bağlı
olduğunu ifade eden diken şöyle devam etti: " bunun dışında hareket eden
milliyet kardeşliğini, İslam kardeşliği yerine hakim kılmaya çalışanı
Bediüzzaman, bir kalenin taşlarını kalenin içindeki elmas hazinesi yerine koyup
o elmasları dışarı atmak gibi ahmakça bir cinayet olarak nitelendirmektedir.
Hala fert, toplum ve devlet olarak bütün Müslümanlar müminler kardeştir
ayetinin gereğini yerine getiremiyor."
Diken, tüm insanların
Bediüzzaman'ı ve eserlerini tanıdığı zaman, ümitvar olunuz şu istikbal
inkılabatı içerisinde en gür seda İslam'ın sedası olacaktır' ifadelerinin
tahakkuk edeceğine vurgu yaptı.
KAHRAMANMARAŞ`TA ŞEHİT OLANLARIN TORUNLARINA KILIÇ
ÇEKMEM
Panelist H. İbrahim Akgünler
Bediüzzaman'ın sürgün edildiğine ve zehirlendiğine dikkat çekerek şunları
söyledi: "Bediüzzaman Van'da iken Şeyh Sait isyanı çıkıyor. Şeyh Sait Üstad'dan
yardım diliyor. Üstad, hayır, ben Çanakkale'de şehit olanların, ardından
istiklal harbinde, Kahramanmaraş'ta şehit olanların torunlarına kılıç çekmem.'
Diyor. Ama bunlara rağmen sürgüne gönderiyorlar. Barla'ya sürgüne
gönderdiklerinde, burası küçük bir yerdir burada ölsün gitsin diyorlar.
Barla'da kimseyle görüşmesin, konuşmasın diyorlar ama öyle olmuyor. Bir
bakıyorsunuz Risalei Nur gibi büyük bir davayı başlatıyor. Risalei Nur gibi
hakikaten önümüzde bir medeniyet oluşturacak hadiseyi meydana getiriyor. 8 yıl
içerisinde Risalei Nur'un büyük kısımları orada yazılıyor. Ondan sonra
hapisler, sürgünler, işkenceler başlıyor. Eskişehir hapsi, burada idamdan
yargılanıyor, Kastamonu'ya, Afyon'a sürgün ediliyor, bu süreçler içerisinde
sürekli üstada ve talebelerine sıkıntı veriyorlar."
BALDIRAN ZEHRİ İÇMEYE GEREK YOK
Milletin huzuru için
Bediüzzaman'ın projelerinden istifade edilmesinin önemli olacağına değinen
Akgünler şöyle devam etti: "Güncel bir konu olduğu için söyleyeyim bizim
siyasilerimiz baldıran zehrini içeceğiz diyorlar. İşin zorluğunu, barışın,
huzurun sıkıntılarını anlatmak için baldıran zehri içmeye razıyım diyorlar.
Üstada 19 defa baldıran zehri içirmişler zaten. Bu milletin huzuru, sükunu, imanı
ve Kuranı için 19 kez zehir içirmişler. Baldıran zehri içmeye gerek yok,
Üstadımızın o projelerinden istifade edilsin netice itibariyle ülke huzura ve
sükuna kavuşacaktır."
MENFİ MEDENİYET İNSANLARIN AHLAKINI BOZMAYA TEŞVİK EDER
Medeniyetin Bediüzzaman Said
Nursi tarafından müspet ve menfi medeniyet olarak ikiye ayrıldığını anlatan
Akgünler şu şekilde konuştu: "Bediüzzaman hazretleri medeniyet meselesini ikiye
ayırıyor. Menfi medeniyet, müspet medeniyet. Avrupa'ya şu anda 100 yıl belki
biraz daha fazla hakim olan medeniyet tarzı menfi medeniyetti. Menfi
medeniyetin temel unsurları Bediüzzaman'ın tarif ettiği şekliyle en önemli
birinci maddesi kuvvete dayanmasıdır .kuvvetli olan haklıdır, kuvvetli olan
hükmünü geçirir tarzında bir düşünce üretmesidir. İkinci ise menfaattir, her
şeye menfaat açısından bakar. Devletler arasındaki münasebetlerde olsun, şahıs
bazındaki münasebetlerde olsun menfaat açısından bakar. Üçüncüsü hayat ve temel
prensibini mücadele üzerine kurar. Dördüncüsü kitleleri birbirine bağlayan
unsurları menfi milliyetçilik ile yani ırkçılık dediğimiz menfi milliyet
üzerine kurar. Beşincisi ise heva ve hevesi tahrik eder, insanların ahlaki
yapısını maalesef bozmaya teşvik eder. İşte Avrupa medeniyetini esas olarak bu
çerçevede değerlendiriyor Bediüzzaman hazretleri. Bu medeniyetin sonuçları
olarak iki tane büyük dünya savaşı bize göre insanların karşılaştığı en büyük
musibetlerdendir. Sadece ikinci dünya savaşında 70 milyon kişi hayatını
kaybetmiştir."
TERÖRÜN TEMEL SAİKİ IRKÇILIKTIR
Avrupa'nın menfi medeniyetinin
milletler üzerindeki en büyük tahribatının ırkçılık olduğuna vurgu yapan
Akgünler şunları söyledi: "Belki de bu medeniyetin bize en büyük tahribatı
ırkçılık noktasındadır. Irçılık, Avrupa'nın bölünsün, parçalansın diye içimize
soktuğu hakikaten berbat bir fikirdir. Osmanlıyı parçalayan ırkçılıktır. Yanı
başımızda terör hadisesine baktığımız zaman temel saik noktalarının ırkçılık
olduğunu görüyoruz."
VEDA HUTBESİ İNSAN HAKLARI MANİFESTOSUDUR
Müspet medeniyet hakkında
bilgi veren Akgünler şöyle konuştu: "Müspet medeniyet, İslam medeniyetinde hak
önce gelir, önce hak, hukuk adalettir. Ferdin hukukunu gözetmede azami gayret
gösterir. Biz medeniyetimizi İslam hakikatleri üzerine kuracağız. İnsan hakları
diyoruz, bakın Efendimizin veda hutbesi bir insan hakları manifestosudur. Orada
temel mülkiyet hakları, kadın hakları ve diğer temel haklar sayılmıştır. Daha
insanlık tam olarak bu noktaya gelmemiştir inşallah gelecektir. İslam
medeniyeti yardımlaşmayı teşvik eder, faizin önünü keser işçi ve diğer hakların
verilmesini tavsiye eder. Irkçılık yerine Din, vatan ve sınıf birliğini öne
sürer. Aynı inanca sahipsek, aynı vatanda yaşıyorsak bunlar bizim birlik
unsurlarımızdır. İslam medeniyetinin dördüncü ve beşinci özelliği Allah
rızasını hedef alır, insanları faziletli insan yapmaya çalışır."
TÜRKÇÜLÜK DAYATMALARI İSYAN PSİKOLOJİSİNİ DOĞURDU
Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın
Yönetmeni araştırmacı yazar Kazım Güleçyüz yaptığı konuşmada şunları söyledi:
''Türkçülük adına yapılan dayatmalar baskılar maalesef diğer etnik gruplara
mensup insanlarda isyan psikolojisinin doğmasına sebebiyet verdi. Bunun en
ileri boyutunu Kürtçülük meselesi olarak görmekteyiz. Osmanlıda da Türkler
vardı ve bunlar devleti yöneten bir kavimdi. Ama Türklüklerini ırkçılık olarak
öne çıkarmadıkları için bir rahatsızlık söz konusu değildi. Cumhuriyetten sonra
bu Türk kimliği etnik bir kimlik olarak ve bir üst kimlik olarak dayatıldığı
için diğer etnik gruplarda reaksiyonel bir tepki doğurdu.''
İslamiyetten sonra arap
toplumunda kavimcilik esası üzerine inşa edilen anlayışın değiştiğine dikkat
çeken Güleçyüz şunları kaydetti: ''Cahiliye döneminde Arap toplumunda,
İslam`dan önceki, sosyal bağlar kabileler arası kavmiyetçilik üzerine inşa
edilmişti, hatta Arap toplumunun kendi arasındaki taassup esasına dayanan gerginlikler yaşanıyordu. Ama
Kuran`ın tecellisiyle o rabıtalar, kavmiyetçilik esası üzerine bina edilen
ilişkiler, gerilimler kesildi ve onların yerine dini rabıtalar öne çıktı. İşte
asrı saadette o muazzam inkılabın getirdiği en önemli neticelerden birisi bu
kavmiyetçi asabiyeti ortadan kaldırıp aynı inancı paylaşan insanlar olma
esasına dayanan bir millet bilincini vücuda getirmiş olmasıdır.''
FARKLI KAVİMLERİN OLMASI DAYANIŞMA İÇİNDİR
Türklüğün İslamiyet`le
kaynaştığını ifade eden Güleçyüz şöyle konuştu: ''Bazıları özellikle Türkçü
milliyetçiler, Türkçülük yaparken Türklerin bin sene İslam`a bayraktarlık
yapmış olan kimliğini de reddederek İslam`dan uzaklaştırılmış bir Türk kimliği
oluşturmaya çalışmışlar ve bu aslında Türklüğe de zararlıdır. Türklük böyle bir
şey değil, Türklük tam tersine İslam`la kaynaşmış, İslam`la kardeş olmuştur.
Allah insanları Adem ile Havva`dan yaratmış ama farklı kavimler olarak
oluşturmuş. Bu farklı kavimler olarak yaratılmış olmanın hikmeti, bir
birleriyle mücadele etmesi, çatışması için değil yardımlaşması ve
dayanışmasıdır. Dünya çapında yapılan en son anketlere göre 1.6 milyarlık
Müslüman nüfusu var, bunların hepsi de bizim kardeşimiz. Farklı milletlerden
oluşuyor, farklı yerlerde yaşıyor ama İslam ortak anlayışı bizi bir araya
getiriyor. Asrı saadetten İslam ile gelen bu şuuru Bediüzzaman tekrar ihya
etmenin mücadelesini vermiş.'' (M.
Serhat TOPALCA)