Tarih: 04.04.2013 18:54

Alyaz kendi zirvesini oluşturmaya çalışacak

Facebook Twitter Linked-in

Uzun yıllar boyunca radyoculuk yaptığını ifade eden Alyaz, hala devam ettiği radyoculuğu severek sürdürdüğünü söyledi. Geniş bir dinleyici kitlesinin olduğunu belirten Alyaz programlarını  özellikle gençlerin takip ettiğini anlattı.  Radyoculuk hayatında edindiği bilgi ve tecrübelerinden dolayı gençleri daha iyi anladığı için şu anki görevinde başarılı olacağına inandığını kaydeden Alyaz sınava hazırlanan öğrencilere tavsiyelerde bulundu.

Radyo programcılığı ve kendisi hakkında bilgi veren Mustafa Alyaz şunları söyledi: ``2007 yılından beri Esko radyoda Genel Yayın yönetmenliği yapıyorum ve şu anda her iki işimi birden yürütmeye çalışıyorum. Ben radyoculuğu kendi doktoram olarak görüyorum. Orada da yine insanlarla birlikteyiz, orada da insanlar amacımız burada da insanlar amacımız. 1983 doğumluyum, hayatımda hep şunu dedim;  bugün asla kaybeden ben olmayacağım. Hep böyle düşündüm, hep kendi işimi yaptım. Hiçbir şeye başarı gözüyle bakmadım, hep daha fazlası dedim. Hayat insana fırsatlarla geliyor ve ben bugün Marem Körfez  dershanesindeyim. Bu zamana kadar yaşantımdan dolayı bu dershanede rehberlik ve danışmanlık yapıyorum. İşte benim başarım bu. Ben de öğrenciler gibi beş saat altı saat uyku uyuyorum. Buradan artan zamanda radyodayız artık.``

Körfez dershanesinde işe başlama süreci hakkında konuşan Alyaz şu şekilde konuştu: `` Buradaki öğretmenlerin bir çoğu eskiden benim öğretmenimdi. Radyocu olduğum için bu güne kadar Marem Körfez dershanesiyle beraber çalıştık. Dershanenin kuruluşundan bu zamana kadar hep beraberdik. Ben buraya rehberlikçi olacağım diye gelmedim, ben tercih edildim. Ben 15 yıldır radyocuyum ve bizim bir dinleyici kitlemiz var. Bizi gençler dinliyor, benim 15 yıllık bir birikimim var gençler üzerinde. Bir genç ne ister neyi yapmak ister bunun çok iyi farkındayım.``

BAŞARIYA ULAŞMAK İSTEYENLER HAYATINDA FEDAKARLIK ETMELİDİR

Yeni başladığı görevinde yoğun bir tempoyla öğrencileri geleceğe hazırlamaya çalıştıklarını ifade eden Alyaz şunları anlattı: ``Dört günden beri gerçek anlamda çok yoğunuz, YGS açıklandığı döneme denk geldi burada göreve başlamamız bunun da getirdiği bir yoğunluk var. YGS sorunları olsun, öğrencilerin sorunları olsun, LYS çalışma sistemi olsun ve öğrencilerle bire bir görüşme olsun, şu anda gerçek anlamda bir rehberlik çalışması başlattık. Öğrencilere yeni çalışma sistemini aşılamaya çalışıyoruz. Artık YGS'yi biz geride bıraktık, YGS ile bir sorunumuz kalmadı, çünkü oldu bitti, geçmişe dönüş yok. Geçmiş için yapabileceğimiz her hangi bir şey de yok. Gerçek anlamda geleceği düşünen öğrencilere dedik ki; artık şimdiden yapman gereken nedir? Seneye dershaneyi düşünüyorsan şu andan itibaren başlamak gerekir. LYS'yi gerçek anlamda düşünen arkadaşlarımıza da dedik ki; 2,5 ay var sınava, bu süre içinde hayatını düzene sokacaksın. Bunun için, hayattan soyutlanacaksın. Cep telefonun olmayacak, kullanmak zorundaysan sessizde olacak. Facebook yok, televizyon yok. Yapması gereken ders çalışmak.  Öğrencinin hayatında lüksler vardır. Bizim her şeye ihtiyacımız var. Öğrencinin de buna ihtiyacı var. Öğrenci kendi lüksünü bırakmadıktan sonra başarıya ulaşamaz. Biz diyoruz ki hayatınızdaki lüksiyatı bırakın. Cep telefonu bir lükstür bir öğrenci için. Özellikle iki buçuk ay kalmış bu bir lükstür. Televizyon bir lüks. Gezmek bir lüks. İnternet bir lüks. Facebook bir lüks. Öğrenci iki buçuk ay dişini sıkacak ve ömür boyu hayatını kurtaracak.``

DÖRDÜNCÜ SINIFTA ÖĞRENCİLER NASIL RAPOR ALACAĞINI DÜŞÜNÜYOR

Lise 4. sınıfa gelindiğinde öğrencilerin farklı bir düşünce içine girdiğine dikkat çeken Alyaz şunları söyledi: `` Rehberliğin önemi tamamen ama tamamen bir insana standartları  kazandırmak. Bir insanın standardı yoksa, disiplini yoksa, disiplinsiz bir şekilde ders çalışma varsa  bu öğrenciden başarı bekleyemezsiniz. Çünkü bir çok konu var, eski sistem gibi değil. Okullarla ayrıyız, okullar dördüncü sınıfta LYS konularını işlerken biz burada öğrenciye YGS konusu anlatıyoruz.  LYS`ye girecek olan öğrenci sadece şunu yaşıyor, okul artık boşaldı. Dördüncü sınıf öğrencileri nasıl rapor alırım derdinde. Bir öğrenci kendini bilmezse hiç bir şey başaramaz. Biz burada öğrenciye kendini bilebileceği, kendi hayatını düzene sokabileceği disiplini vermeye çalışıyoruz.``

Kahramanmaraş`ın başarı ortalamasının düşük olmasının sebeplerinden biri olarak öğrencilerin yarışa hazırlanır gibi sınava hazırlandığını gösteren Alyaz konu hakkında şunları dile getirdi: ``şu anda biz kendi ders çalışma sistemimizi başlattık öğrenci geliyor bu sabah erken kalktım ve iki konuyu bitirdim diyor. Bu bizi çok mutlu ediyor. Öğrenci bu şekilde disiplinli şekilde çalıştığı zaman bir buçuk ay sonra LYS konusu kalmayacak. Ve bir ay sadece test çözecek, pratik yapacak, kitap okuyacak. Bizim şu anda Türkiye genelinde başarı ortalaması olarak 58. sırada olmamızın sebebi, biz öğrencileri yarışa hazırlıyor gibi hazırlıyoruz. Üniversite sınavı bir yarış değildir, ben o gözle bakıyorum. Üniversite sınavı kendi zirveni yaratmaktır, kendin olmaktır. Adaptasyon süresi vardır, sabır süresi vardır, motivasyonu vardır, konsantrasyonu vardır.``

BENDE ÖYLE BİR İSTANBUL AŞKI VAR Kİ...

Hedefine kilitlenen bir öğrencinin yapması gerekenleri Fatih Sultan Mehmet`in hayatında bir örnekle dile getiren Aylaz şu anekdotu paylaştı: ``ben öğrencilere şunu diyorum, Fatih Sultan Mehmed İstanbul`u fethederken altı ay yatağına girmemiş. Annesi geliyor diyor ki oğlum yatağını sabahları sen düzenleme hizmetçiler düzenlesin diyor. Fatih Sultan Mehmet penceresi Rumeli`ye bakan bir odada kalıyor. Diyor ki, anne benim içimde öyle bir İstanbul aşkı var ki ben altı aydır yatağa girmedim, yatağa hiç girmedim ki bozulsun. Fatih Sultan Mehmet İstanbul`u bu şekidel fethetti. Sen uykundan feragat etmezsen, arkadaşlarından, dostlarından, televizyondan, facebooktan fedakarlıkta bulunmazsan hayatında başarılı olma şansından düşer.``

YAPABİLDİĞİNİN EN İYİSİNİ YAP

Aylaz`ın üniversiteye hazırlanan öğrencilere tavsiyesi şunlar oldu: ``YGS'de aldığı puan ne ise ona göre çalışması gerekir. 300 puan alan öğrenciyle 380 alan öğrenci arasındaki fark 80 puan, bu da hafife alınacak bir şey değil. Şu anda yeni karar çıkmadı ama sanıyorum değişiklik yapılarak YGS`nin LYS`yi etkileme orana yüzde 21 ile 27 arasında değişecek. Geçen yıl yüzde 40 YGS, yüzde 60 LYS idi. Bu noktada öğrencilerin LYS daha ağırlık vermesi gerekiyor. İki buçuk aylık süre çok kısa bir süre. Ancak bu sürede bir öğrenci LYS`yi kazanabilir. YGS`si istediği kadar kötü olsun, barajı geçtikten sonra benim açımdan hiç bir sorun yok. YGS`de ne kadar az aldıysan LYS`de o kadar çok yap. Ben öğrenciye şu kadar net yapmalısın demiyorum, yapabildiğinin en iyisi yap. Yapabildiğinin en iyisini yapmak için de kendi hayatından fedakarlıkta bulunmak lazım. Kısacası şunu ifade edebiliriz bu iki buçuk aylık sürede öğrenci kendi hayatından bir takım fedakarlıkta bulunursa çok bir şey kaybetmez ancak buna karşılık geleceğini kurtarmış olur. Bu gün telefon kullanmaz ise, facebook`la uğraşmaz ise kaybedecek hiç bir şeyi yoktur. Buna karşılık derslerine ağırlık verir, üniversiteye konsantre olursa bir anlamda hayatını kurtaracak demektir. O zaman hiç bir şekilde ümitsizliğe kapılmaya gerek kalmaz, YGS`de elde edilen düşün puanın açığı da bu şekilde kapatılmış olur.``

Yorum Gazetesi olarak, Mustafa Alyaz`a Körfez dershanesindeki yeni görevinde başarılar diliyoruz.
(M. Serhat TOPALCA)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —