2007 yılından beri Esko Fm`de genel yayın yönetmenliği yapan Mustafa Alyaz, Marem Körfez Dershanesinde Rehberlik ve Danışmanlık öğretmeni olarak göreve başladı.
Uzun yıllar boyunca radyoculuk
yaptığını ifade eden Alyaz, hala devam ettiği radyoculuğu severek sürdürdüğünü
söyledi. Geniş bir dinleyici kitlesinin olduğunu belirten Alyaz
programlarını özellikle gençlerin takip
ettiğini anlattı. Radyoculuk hayatında
edindiği bilgi ve tecrübelerinden dolayı gençleri daha iyi anladığı için şu
anki görevinde başarılı olacağına inandığını kaydeden Alyaz sınava hazırlanan
öğrencilere tavsiyelerde bulundu.
Radyo programcılığı ve kendisi
hakkında bilgi veren Mustafa Alyaz şunları söyledi: ``2007 yılından beri Esko
radyoda Genel Yayın yönetmenliği yapıyorum ve şu anda her iki işimi birden
yürütmeye çalışıyorum. Ben radyoculuğu kendi doktoram olarak görüyorum. Orada da
yine insanlarla birlikteyiz, orada da insanlar amacımız burada da insanlar
amacımız. 1983 doğumluyum, hayatımda hep şunu dedim; bugün asla kaybeden ben olmayacağım. Hep böyle
düşündüm, hep kendi işimi yaptım. Hiçbir şeye başarı gözüyle bakmadım, hep daha
fazlası dedim. Hayat insana fırsatlarla geliyor ve ben bugün Marem Körfez dershanesindeyim. Bu zamana kadar yaşantımdan
dolayı bu dershanede rehberlik ve danışmanlık yapıyorum. İşte benim başarım bu.
Ben de öğrenciler gibi beş saat altı saat uyku uyuyorum. Buradan artan zamanda
radyodayız artık.``
Körfez dershanesinde işe
başlama süreci hakkında konuşan Alyaz şu şekilde konuştu: `` Buradaki
öğretmenlerin bir çoğu eskiden benim öğretmenimdi. Radyocu olduğum için bu güne
kadar Marem Körfez dershanesiyle beraber çalıştık. Dershanenin kuruluşundan bu
zamana kadar hep beraberdik. Ben buraya rehberlikçi olacağım diye gelmedim, ben
tercih edildim. Ben 15 yıldır radyocuyum ve bizim bir dinleyici kitlemiz var.
Bizi gençler dinliyor, benim 15 yıllık bir birikimim var gençler üzerinde. Bir
genç ne ister neyi yapmak ister bunun çok iyi farkındayım.``
BAŞARIYA ULAŞMAK İSTEYENLER HAYATINDA FEDAKARLIK
ETMELİDİR
Yeni başladığı görevinde yoğun
bir tempoyla öğrencileri geleceğe hazırlamaya çalıştıklarını ifade eden Alyaz
şunları anlattı: ``Dört günden beri gerçek anlamda çok yoğunuz, YGS
açıklandığı döneme denk geldi burada göreve başlamamız bunun da getirdiği bir
yoğunluk var. YGS sorunları olsun, öğrencilerin sorunları olsun, LYS çalışma
sistemi olsun ve öğrencilerle bire bir görüşme olsun, şu anda gerçek anlamda
bir rehberlik çalışması başlattık. Öğrencilere yeni çalışma sistemini aşılamaya
çalışıyoruz. Artık YGS'yi biz geride bıraktık, YGS ile bir sorunumuz kalmadı,
çünkü oldu bitti, geçmişe dönüş yok. Geçmiş için yapabileceğimiz her hangi bir
şey de yok. Gerçek anlamda geleceği düşünen öğrencilere dedik ki; artık
şimdiden yapman gereken nedir? Seneye dershaneyi düşünüyorsan şu andan itibaren
başlamak gerekir. LYS'yi gerçek anlamda düşünen arkadaşlarımıza da dedik ki;
2,5 ay var sınava, bu süre içinde hayatını düzene sokacaksın. Bunun için,
hayattan soyutlanacaksın. Cep telefonun olmayacak, kullanmak zorundaysan
sessizde olacak. Facebook yok, televizyon yok. Yapması gereken ders
çalışmak. Öğrencinin hayatında lüksler
vardır. Bizim her şeye ihtiyacımız var. Öğrencinin de buna ihtiyacı var. Öğrenci
kendi lüksünü bırakmadıktan sonra başarıya ulaşamaz. Biz diyoruz ki
hayatınızdaki lüksiyatı bırakın. Cep telefonu bir lükstür bir öğrenci için.
Özellikle iki buçuk ay kalmış bu bir lükstür. Televizyon bir lüks. Gezmek bir
lüks. İnternet bir lüks. Facebook bir lüks. Öğrenci iki buçuk ay dişini sıkacak
ve ömür boyu hayatını kurtaracak.``
DÖRDÜNCÜ SINIFTA ÖĞRENCİLER NASIL RAPOR ALACAĞINI
DÜŞÜNÜYOR
Lise 4. sınıfa gelindiğinde
öğrencilerin farklı bir düşünce içine girdiğine dikkat çeken Alyaz şunları
söyledi: `` Rehberliğin önemi tamamen ama tamamen bir insana
standartları kazandırmak. Bir insanın
standardı yoksa, disiplini yoksa, disiplinsiz bir şekilde ders çalışma
varsa bu öğrenciden başarı bekleyemezsiniz.
Çünkü bir çok konu var, eski sistem gibi değil. Okullarla ayrıyız, okullar
dördüncü sınıfta LYS konularını işlerken biz burada öğrenciye YGS konusu
anlatıyoruz. LYS`ye girecek olan öğrenci
sadece şunu yaşıyor, okul artık boşaldı. Dördüncü sınıf öğrencileri nasıl rapor
alırım derdinde. Bir öğrenci kendini bilmezse hiç bir şey başaramaz. Biz burada
öğrenciye kendini bilebileceği, kendi hayatını düzene sokabileceği disiplini
vermeye çalışıyoruz.``
Kahramanmaraş`ın başarı
ortalamasının düşük olmasının sebeplerinden biri olarak öğrencilerin yarışa
hazırlanır gibi sınava hazırlandığını gösteren Alyaz konu hakkında şunları dile
getirdi: ``şu anda biz kendi ders çalışma sistemimizi başlattık öğrenci
geliyor bu sabah erken kalktım ve iki konuyu bitirdim diyor. Bu bizi çok mutlu
ediyor. Öğrenci bu şekilde disiplinli şekilde çalıştığı zaman bir buçuk ay
sonra LYS konusu kalmayacak. Ve bir ay sadece test çözecek, pratik yapacak,
kitap okuyacak. Bizim şu anda Türkiye genelinde başarı ortalaması olarak 58.
sırada olmamızın sebebi, biz öğrencileri yarışa hazırlıyor gibi hazırlıyoruz. Üniversite
sınavı bir yarış değildir, ben o gözle bakıyorum. Üniversite sınavı kendi
zirveni yaratmaktır, kendin olmaktır. Adaptasyon süresi vardır, sabır süresi
vardır, motivasyonu vardır, konsantrasyonu vardır.``
BENDE ÖYLE BİR İSTANBUL AŞKI VAR Kİ...
Hedefine kilitlenen bir
öğrencinin yapması gerekenleri Fatih Sultan Mehmet`in hayatında bir örnekle
dile getiren Aylaz şu anekdotu paylaştı: ``ben öğrencilere şunu diyorum, Fatih
Sultan Mehmed İstanbul`u fethederken altı ay yatağına girmemiş. Annesi geliyor
diyor ki oğlum yatağını sabahları sen düzenleme hizmetçiler düzenlesin diyor.
Fatih Sultan Mehmet penceresi Rumeli`ye bakan bir odada kalıyor. Diyor ki, anne
benim içimde öyle bir İstanbul aşkı var ki ben altı aydır yatağa girmedim,
yatağa hiç girmedim ki bozulsun. Fatih Sultan Mehmet İstanbul`u bu şekidel
fethetti. Sen uykundan feragat etmezsen, arkadaşlarından, dostlarından,
televizyondan, facebooktan fedakarlıkta bulunmazsan hayatında başarılı olma
şansından düşer.``
YAPABİLDİĞİNİN EN İYİSİNİ YAP
Aylaz`ın üniversiteye hazırlanan
öğrencilere tavsiyesi şunlar oldu: ``YGS'de aldığı puan ne ise ona göre
çalışması gerekir. 300 puan alan öğrenciyle 380 alan öğrenci arasındaki fark 80
puan, bu da hafife alınacak bir şey değil. Şu anda yeni karar çıkmadı ama
sanıyorum değişiklik yapılarak YGS`nin LYS`yi etkileme orana yüzde 21 ile 27
arasında değişecek. Geçen yıl yüzde 40 YGS, yüzde 60 LYS idi. Bu noktada
öğrencilerin LYS daha ağırlık vermesi gerekiyor. İki buçuk aylık süre çok kısa
bir süre. Ancak bu sürede bir öğrenci LYS`yi kazanabilir. YGS`si istediği kadar
kötü olsun, barajı geçtikten sonra benim açımdan hiç bir sorun yok. YGS`de ne
kadar az aldıysan LYS`de o kadar çok yap. Ben öğrenciye şu kadar net yapmalısın
demiyorum, yapabildiğinin en iyisi yap. Yapabildiğinin en iyisini yapmak için
de kendi hayatından fedakarlıkta bulunmak lazım. Kısacası şunu ifade edebiliriz
bu iki buçuk aylık sürede öğrenci kendi hayatından bir takım fedakarlıkta
bulunursa çok bir şey kaybetmez ancak buna karşılık geleceğini kurtarmış olur. Bu
gün telefon kullanmaz ise, facebook`la uğraşmaz ise kaybedecek hiç bir şeyi
yoktur. Buna karşılık derslerine ağırlık verir, üniversiteye konsantre olursa
bir anlamda hayatını kurtaracak demektir. O zaman hiç bir şekilde ümitsizliğe
kapılmaya gerek kalmaz, YGS`de elde edilen düşün puanın açığı da bu şekilde
kapatılmış olur.``
Yorum Gazetesi olarak, Mustafa
Alyaz`a Körfez dershanesindeki yeni görevinde başarılar diliyoruz.
(M. Serhat
TOPALCA)