Azerbeycan'da yaşanan olaylar
hakkında açıklama yapan Yücel şunları söyledi: "Komşumuz Azebaycan'da 2010
yılından bu zamana insan hak ve özgürlükleri noktasında sıkıntılar
yaşanmaktadır. Ülkemizde yaşanan ve insanımıza hiçbir faydası dokunmayan 28
Şubat sürecinin bir benzerinin Azerbaycan'da yaşanmakta oluşu esef vericidir."
İnsanların özgürlüğünün önündeki
engellerin kaldırılması gerektiğini ifade eden Yücel şöyle konuştu: "Nerede
olursa olsun özgür ve hak sahibi olarak doğan insanların özgür ve hak sahibi
olarak yaşamlarının önündeki her türlü engeli reddetmek insan olmanın bir
gereğidir. Biz hangi inanç ve düşünceden olursa olsun her insanın düşünce,
fikir ve ibadet özgürlüğünün kutsallığına inanıyoruz. İnsanlar başkaları üzerinde şiddete
başvurmaksızın ve dayatma yapmaksızın inandığı değerleri öğrenebilmeli, bu değerler
etrafında örgütlenebilmeli, bu değerleri kendi çocuklarına öğretebilmeli ve en
önemlisi de inandığı değerleri yaşayabilmelidir. Bir toplumda inanç ve düşünce
hürriyetinin olması insanların inandıkları değerleri yaşamasıyla mümkündür.
İnsanların varlığını hedef almayan, şiddet içermeyen, dayatma olmayan bir
inancın yaşanmasına engel olmak zulümdür, haksızlıktır, insan hak ve
hürriyetlerini gasp etmedir."
Bir Müslüman mükellef olduğu
dönemden itibaren inancının gereğine uygun olarak örtünmek ister.' Şeklinde
konuşan Yücel şöyle devam etti: "Bu örtünmenin nerede nasıl olacağı inancımızın
temel referansı olan Kur'an-ı Kerim'de mevcuttur. Her Müslüman'ın bu hakkın
kullanılmasını talep etmesi en doğal hakkıdır. Bu hakkın halkının neredeyse
tamamı Müslüman olan Azerbaycan'da kısıtlanmasının hiç bir gerekçesi olamaz.
Hele hele Azerbaycan'da misafir olan başörtülü öğrencilerin öğrenimlerine son
verilmesinin, okuldan atılmasının, tutuklanmasının ya da sınır dışı edilmesinin
izah edilir bir yanı yoktur. Azerbaycan Hükümetinin görevi halkın haklı taleplerini
ve ihtiyaçlarını yerine getirmektir. Bu konuda yapılacak çalışmalar ya da
atılan adımlar hak sahiplerine karşı bir lütuf değil bilakis yönetici olmanın
bir zorunluluğudur. Bu böyleyken hak ve ihtiyaçları giderme yerine kanunsuz bir
şekilde en temel hakların bile yasaklanması kabul edilemez." (M. Serhat TOPALCA)