Türkiye'nin tanınmış simalarından biri olan ve kitapları yüzlerce baskı yaparak rekor kıran Eğitimci Yazar Doç. Dr. Halit Ertuğrul Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi'nde konferans verdi.
Başarmanın önemi ve başarıya
giden yolda engeller hakkında bilgiler veren Ertuğrul anlattığı yaşanmış
olaylarla dinleyicilerine duygulu anlar yaşattı. Başarmak için en büyük engel
olarak kişinin kendisini gösteren Ertuğrul, arkadaş çevresinin hedefe ilerleyen
gençler için önemli olduğuna vurgu yaptı. Türk aile yapısında ilişkilerin çok
güçlü olduğuna dikkat çeken Ertuğrul, lise dönemindeki gençlere seslenerek,
anne ve babalarına karşı vefa hissi taşıyorlarsa onlar için hayatta başarılı
olmalarının en büyük gayeleri olması gerektiğinin altını çizdi. Toplumda ikinci
sınıf insan muamelesi görmemek için başarının kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğunu
ifade eden Eğitimci yazar Halit Ertuğrul, gençlerin başarmaktan başka çıkar
yollarının olmadığını ifade etti. Başarı için mazeret bulmanın çok kolay
olduğuna dikkat çeken Ertuğrul, mazeret bulmada usta olanların başarıyı asla
bulamayacaklarına vurgu yaptı.
AYAKLAR ALTINDA EZİLMEMEK İÇİN BAŞARIYA İHTİYACIMIZ VAR
Bu güne kadar 4 bin konferansa
katıldığını söyleyen Ertuğrul her konferansında sorduğu bir soruyla başladığı
konuşmasına şöyle devam etti: "efendim sorar mısınız kendinize ben niçin
yaşıyorum? Ben neden var oldum, ben insan olmakla hangi görevleri üstlendim,
ben bu gün insan olmanın neresindeyim, benim neden başarıya ihtiyacım var, ben
başarılı olamazsam bu zalim hayat içerisinde halim ne olur? diye acaba kendi dünyamıza dönüp böyle bir
hesaplaşmamız oldu mu? 4 bin kez sorduğum bu sorulara aldığım cevapları iki şık
haline getirdim. İnsanın iki nedenden dolayı başarıya ihtiyacı var. Bir,
annenizi babanızı sevdiklerinizi mutlu etmek için başarıya ihtiyacımız var.
İki, ömür boyu ayaklar altında ezilmemek için, çaresiz bir insan durumuna
düşmemek için başarıya ihtiyacımız var."
Başarılı olmak için birinci
sebep olarak anne, baba ve sevilenlerin mutlu edilmesini gösteren Ertuğrul
şunları söyledi: "Çok sık yurtdışına çıkıyorum, bir şey fark ettim, dünya
milletleri içerisinde hiçbir milletin annesi babası bizim annemiz babamız kadar
hayatını evlatlarına vermemiştir. Espri yapmıyorum, abartmıyorum, hiçbir
milletin annesi babası bizim annemiz babamız kadar evlatları için gözyaşı
dökmemiştir."
EĞER BİZDE EVLATLIK VEFASI VARSA, EĞER BİZDE KİŞİLİK
VARSA
Avrupa'da aile ilişkileri
hakkında çarpıcı birçok anısını anlatan Ertuğrul Türk aile yapısı ile diğer
toplumların aile yapısını karşılaştırırken yaşadığı bir olayı şöyle anlattı:
"iki sene önce Viyana'ya gitmiştim, bizi misafir eden Türk ailesinin
Avusturyalı bir komşusu var eşime anlatmıştı ondan dinledim. Kızı 18 yaşına
gelmiş, kızım demiş artık sen 18 yaşına geldin, benim annelik görevim bitti
burada. Artık seninle aynı evi paylaşamam, kazandığımı sana yediremem, git
kendine bir gelecek bul demiş. Kızcağız çıkıyor 8 ay kendisine Viyana
sokaklarında bir hayat arıyor, gelecek arıyor, bulamıyor. Efendim sizden çok
çok özür diliyorum, 8 ayın sonunda
kızcağız her şeyini kaybetmiş vaziyette annesine dönmek zorunda kalıyor. Anne
diyor ki, kızım madem bir gelecek kuramadın geldin, zaten bu evin iki odası
var, birini sana vereceğim ancak kirasını alacağım. Mutfakta yediğin her yemek
için de parasını alacağım, ister burada kal, ister git kendine bir hayat kur
diyor. Ya bizim annelerimiz ne yapar; akşam sofra kurduğunda bakar ki gelin
ettiği kızının, okula gönderdiği yavrularının sevdiği yemekler var oturup
ağlamaya başlar. O bir lokma boğazına düğümlenir, Mümkün olsa sofrayı sırtlanır, kanatlanır,
kaşık kaşık yedirir ondan sonra rahat eder. Hacettepe üniversitesinde 14
yaşındaki bir kızımızın vefat ettiği ana şahit oldum, anne doktorun ayaklarına
kapanmış ağlıyordu. Doktor kulun kölen olayım, elini ayağını öpeyim, kızımı
kurtar, canımı iste canımı vereyim diyen bir anne gördüm. Hangi anne babamıza
sorsanız evladın için ne yapardın diye. Arkadaşlar bırakın bir canı, olsaydı
milyonlarca canını feda ederdi. Şimdi söyleyin, bize canını veren, bize
hayatını veren annenize babanıza nasıl teşekkür etmeyi düşünüyorsunuz
arkadaşlar. Eğer bizde evlatlık vefası varsa, eğer bizde kişilik varsa, eğer
bizde onur varsa, bana canını veren şu insanı mutlu edebilmek için geceyi
gündüze katarım. Çünkü adam olmak bunu gerektiriyor. Bana söyler misiniz, anne
babalarımız bunu bizden hak etmiyor mu arkadaşlar? Çoktan hak ettiler, işte
bizim bunun için başarıya ihtiyacımız var. İşte bizim bundan dolayı başarmaktan
başka şansımız yok."
BEN SİZE TÜRK FİLMİ ANLATMIYORUM, ZALİM BİR HAYATTA
YAŞIYORUZ
Halit Ertuğrul, ömür boyu
ayaklar altında ezilmemek için başarıya duyulan ihtiyacın daha önemli olduğunun
altını çizdi. Ertuğrul, çocukken okulu çok sevdiğini ve rüyalarında okulu
gördüğünü anlattığı konuşmasında kitap almak için ihtiyacı olan parayı simit
satarak kazanmaya çalıştığını söyledi. 50 simit karşılığı fırıncıya 20 gün
çalışma sözü verdiğini ancak o gün aşırı yağmur yağması nedeniyle simitlerin
ıslandığını ve satmakta zorlandığı bir anda bir kişinin gelerek simitlerin
hepsini aldıktan sonra şehrin kendisine bağışlanmış gibi mutlu olduğunu ifade
ederek şunları söyledi: " Meğer mutluluk ve huzur neymiş biliyor musunuz?
Mutluluk ve huzur başarılı olup ailenize, kendinize, çaresizlere, mağdurlara
yardım etmekmiş. Onların elinden tutmakmış, onlara destek olmakmış. Ben size
Türk filmi anlatmıyorum, zalim bir hayatta yaşıyoruz, biz gariban aile
çocuklarıyız, bizim başarmaktan başka şansımız yok. Bizim arkamızda holdingler
yok, biz başaramadığımız gün ömür boyu ikinci sınıf insan muamelesi görürüz.
Lütfen bana inanın, ben size hikâye anlatmıyorum."
TÜRKİYE'NİN EN İYİ AYAKKABI BOYACILARINDAN BİRİYİM
Ertuğrul her zaman gururla
anlattığını söyleyerek 14 yıl ayakkabı boyacılığı yaptığını ve Türkiye'nin en
iyi ayakkabı boyacılarından birisi, birinci sınıf bir ayakkabı boyacısı
olduğunu ifade etti. Ankara Belediyesinin açmış olduğu ayakkabı boyacılık
yarışmasına katılarak Türkiye birincisi olduğunu sözlerine ekleyen Ertuğrul
şunları söyledi: " bunları niçin anlatma ihtiyacı hissettim, benim gibi bir
ayakkabı boyacısı, benim gibi bir dul kadının oğlu, benim gibi sıradan bir
insan çıkıp buralara geldiyse, sizler gibi yetenekli, sizler gibi kabiliyetli
kardeşlerimin, Allah aşkına başarmaması için bir sebep var mı?"
BAŞARISIZ İNSAN OLDUĞUNUZ GÜN İKİNCİ SINIF İNSAN
OLURSUNUZ
2 sene önce üniversite
sınavlarında ilk 50'ye öğrenciler ile yaptıkları araştırma sonuçlarını anlatan
Ertuğrul ilk 50'ye nasıl girdiklerini sorduklarında öğrencilerin cevapların
şunlar olduğunu söyledi: " Öğrencilere bunu nasıl başardıklarını sorduk. Hocam
dediler önce biz başarmaya inandık. Başarmak inanmakla başlar. Geri zekâlı
zannedilen bir öğrenciyle süper zekâlı zannedilen bir öğrenci arasında bilimsel
anlamda bir kelimelik fark vardır. Süper zekâlı zannedilen öğrenciler başarmaya
inanmış öğrencilerdir. Geri zekâlı zannedilen öğrenciler başaramayacağına
inanmış öğrencilerdir. İki, hocam dediler biz çalışmalarımızı yürütürken
kimseyle yarışmadık kendimizle yarıştık. Başkasıyla yarışmak başarı değil,
gerçek başarı kişinin kendisiyle yarışmasıdır. Başkasıyla yarışan aldanabilir
ama kendisiyle yarışan asla aldanamaz.
BAŞKASINI GEÇEN BİRİNCİ OLUR AMA KENDİSİNİ GEÇEN
ŞAMPİYON OLUR
Başkasını geçen geçilir ama
kendisini geçen asla geçilemez. Bu cümleyi ezberleyin, başkasını geçen birinci
olur ama kendisini geçen şampiyon olur. Üç, hocam dediler biz sınıflarımıza
ders için adım atar atmaz kendimize söz veriyorduk, dersin sonuna kadar
öğretmenimizden başka kimseyi asla duymayalım, dinlemeyelim diyorduk. Dört,
hocam dediler biz ders döneminin başında başarıya inanmış bir arkadaş grubu
seçtik. Başarıdan başka bir şey düşünmeyen, yalnızca başarıya odaklananlarla
beraber olduk, başarısız arkadaşlarla birlikte kurtulduk. Yapılan bilimsel
çalışmalarda başarılı bir grupla beraber olan daha başlamadan yüzde 70'lik bir
başarıyı satın almıştır. Başarısız bir grupla birlikte olan daha başlamadan
başarısızlığı yüzde 70 satın almıştır. Dört, bir cümle söyleyeceğim,
arkadaşınız kadar önemlisiniz, arkadaşınız kadar değerlisiniz, arkadaşınız
kadar başarılısınız, arkadaşını seçen geleceğini seçer. Eğer başarmak gibi bir
niyetiniz varsa, Allah rızası için ne olur kiminle birlikte olduğunuzu gözden
geçiriniz. Benim arkadaşım beni başarıya mı taşıyor, benim arkadaşım benim
önümde engel mi? Biz bu gün adını koyamazsak yarın başarısız olduğunuz gün ömür
boyu ikinci sınıf bir insan olursunuz, arkadaşlar ben bunu yaşayarak geldim,
ben size hikâye anlatmıyorum."
BAŞARISIZ İNSANLAR DEPRESYONA GİRER
Öğrencilerin depresyona girme
sebebi olarak başarısızlığı gösteren Ertuğrul şöyle konuştu: "Ben 15 yıldır
Gazi Üniversitesinde depresyonlu öğrencilerle boğuşuyorum. Kimler depresyona
girer biliyor musunuz? Başarısız olduğunuz gün, adam yerine konulmadığınız gün,
önemsenmediğiniz gün, fazlalık gibi görüldüğünüz gün depresyonlar başlar. Ben
onlarca öğrencinin, intihar etmeyi düşünen öğrencilerin dram dolu hayatından
geliyorum. Bir cümleyle bu konuyu toparlıyorum, kendinizi anlamak için lütfen
arkadaşınıza bakın."
MAZERET BULMADA USTA OLANLAR BAŞARIYI ASLA BULAMAZLAR
Mazeret üretmenin kolay
olduğunu ancak başarını önünde büyük bir engel oluşturduğunun altını çizen
Ertuğrul şunları söyledi: " bu başarılı öğrenciler, Hocam dediler biz
çalışmalarımızı yürütürken asla mazerete sığınmadık, asla plansız programsız
çalışmadık yapacağımızı hiçbir zaman bir gün sonraya bırakmadık. Bu üç kural
hayatımızın kuralıydı dediler. İki yıl önce başarısız 100 öğrenci üzerinde
çalışma yaptık, başarısızlığın en önemli nedeni olarak mazeret çıktı. Mazeret
üreten, mazeret bulan, mazerete sığınan hiçbir insan asla başarılı olamamıştır.
Mazeret bulmada usta olanlar başarıyı asla bulamazlar." (M. Serhat TOPALCA)