Organizasyon bozukluğu mu
desem, organizatörlerin mi bozukluğu? Evet, fikir herkeste başka başkadır,
düşünce renk renk cümbüşüyle değer katar hayata ve zaten genelde herkes aynı
şeyi düşünmez. Ama sanıyorum bütün insanların ortak olarak kabul edeceği bir
takım işler, gerçekler, değişmez kurallar ve herkesin menfaatine olan eylemler
vardır.
Zaman da herkes için eşsiz bir
servet, belki işi biraz abartarak, mukaddes bir değerdir diyebiliriz. Bununla
beraber üzerine yemin edilen bu değer zannediyorum ucuz bir meta gibi çar çur
edilemeyecek kadar lüzumsuz, sıradan bir şey değil, aksine insanoğlu için en
değerli hazinedir. Ve zamanın değerli olduğuna kim itiraz edebilir?
Hele bazı meslekler için
zamanın apayrı bir önemi, kıymeti vardır, dakikalarla yarışır, bir anlık dilimi
dahi harcamamak için çırpınırsınız ve kaybettiğiniz her dakika sizin için en
büyük kayıptır. Bu mesleklerin içinde yer alan Gazetecilik mesleğini yapanlar
vakti öyle kafasına göre kullanamaz, istediği gibi hareket edip dakikalarını
lüzumsuz yere harcayamaz. Öyle bir lüksü de yoktur zaten ama bu mesleği icra
edenlerin vaktini katleden, kafasına göre harcayan, keyfine göre ayarlamaya
çalışan, zihinlere-zihniyete, pervasızlara ne demeli?
Basın toplantısı ya da program
var diye davet edildiği zaman belirtilen, bir anlamda söz verilen, tayin edilen
vakit akdimizdir denilen o zaman acaba neden bazı kişi, kurum ya da kuruluşlarca
harcanır. Acaba niçin vakti günler öncesinde tespit edilen o an geldiğinde
muhataplar bir türlü ortada olmaz, niçin söz veren bu insanlar bizzat
kendilerinin belirlediği vakte riayet etmez. Efendiler eğer verdiğiniz sözü
tutamayacak kadar kendinize güvenmiyorsanız, belirlediğiniz vakti kendi
keyfinize göre kullanacaksanız, neden insanların zamanını harcayarak bu ucuz
sorumsuzluğu durmadan tekrar ediyorsunuz. Acaba sizin saatlerinizle, evrensel
olarak kullanılan zaman dilimi arasında bir uyuşmazlık var da bundan
gazetecilerin mi haberi yok? Sizin vaktiniz keyfinize göre mi ilerliyor, sizin
saatleriniz baktığınız zaman istediğiniz vakti mi gösteriyor?
Belki sizin için zamanın
hiçbir değeri olmayabilir, belki de siz vakti o şekilde kullanarak bir
şeylerden kaçmaya çalışıyor olabilirsiniz, belki siz on dakika, yirmi dakika,
otuz dakika sonra olsun keyfimize göre olsun diyebilirsiniz. Ama hiç düşünüyor
musunuz, davet ettiğiniz, bir sorumluluk bilinciyle hareket eden bu insanların
dakikalarla yarıştığını? Acaba biliyor musunuz, sırf görevlerini yapabilmek
için bu insanların saatlerce oradan oraya koşturduğunu, dakikalarca, bazen
saatlerce ayakta beklediğini ve işi bitinceye kadar enerjisini son damlasına
kadar harcadığını? Acaba farkında mısınız, bu insanların sizden aldıkları
bilgileri derleyip toparladıktan sonra en kısa zamanda sizin ulaşmak istediğiniz
insanlara iletmek amacıyla canına okuduğunuz o dakikalar için neler çektiğininin.
Ve biliyor musunuz bu insanların da bir ailesi var, eşi var, çocuğu var, dostu,
arkadaşı var ondan vakit ayırmasını bekleyen. Siz işiniz ya da mesainiz bittiği
zaman ailenizle, dostunuzla keyf sürerken bu insanların hala işinin başında
olduğunun ve katlettiğiniz o vakti bir an önce telafi etmeye çalıştığının
farkında mısınız? Haberiniz olsun, o insanların da bir ailesi var, o insanların
da çocuğu var. Haberiniz olsun o insanların, içinde sizin de olduğunuz koca bir
ailesi var ve onların beklentisine de bir an önce cevap vermek zorundalar.
Şimdi rica ediyorum açıklar
mısınız? Saat 14.00'da başlayacak dediğiniz program neden 14.30 ya da 14.40'da
başlıyor? Açıklar mısınız, akşam saat 20.00'da başlayacak diye günler önce ilan
ettiğiniz program neden 21.00 olduğu halde hala başlamıyor? Açıklar mısınız,
basın toplantısı 12.00'da başlayacak dediğiniz halde dakikalar geçmesine rağmen
siz nerdesiniz?
Burada herkesin suçu var diye
ilan etmiyorum, herkes aynı şeyi yapıyor diye iftira atmıyorum. Rica ediyorum,
şu organizasyonu iyi ayarlayın, belirttiğiniz vakitte biz oradaysak siz de
orada olun, kimi davet etmişseniz o da orada olsun. Ve bizde işimizi yapıp kafayı
yemeden huzur içinde görevimizi yerine getirelim.
Ve tekrar edeyim, defalarca
buna sebep olan, zamanın değerini bilmeyen, kurallara göre değil keyfe göre
hareket eden kişi, kurum ve kuruluşları; Şiddetle, kınım kınım kınıyorum!