Örf, adet, gelenek, görenek ve
hukuk kurallarına göre kurulan ailenin ana, baba ve çocuklardan oluşan toplumun
en temel sosyal kurumu olduğunu ifade eden Türk Parlamenterler Birliği Genel
Başkanı Nevzat Pakdil, "Türk toplumu için kutsal bir kurum olan aile, o
toplumun gelenek, görenek, dil, din ve diğer özelliklerinden yaşandığı en küçük
temel unsurudur. Toplumun çekirdeği olan ailenin temel taşı da babadır. Babanın
itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı bir anlayış, aile yapısını çözülmeye doğru
götürmektedir. Ailede dede, nine, baba, anne ve çocukların yeri bellidir,
yerleri değiştirme, bazılarını yok sayma, aileden dışlama gibi durumlar
toplumsal hastalıklara sebebiyet verir" dedi.
Babalar günü sebebiyle tüm
babaların gününü kutlayan Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Nevzat
Pakdil, "Ailenin temel direği, koruyucu ve kararlı duruşuyla evin güven
kaynağı, gösterdikleri özverilerle bir fedakârlık timsali olan babalarımızdır.
Baba, sevgi, saygı ve hoşgörü bağlarıyla kurulmuş güçlü bir aile yapısının
temel taşını oluşturmaktadır. Dede, nine, baba, anne ve çocuklardan oluşan aile
düzeninin son zamanlarda sarsılmaya başladığını görüyoruz. Bu dizinde dedenin,
ninenin çıktığını, çocuğun da teke indirildiğini görüyoruz. Bazı kesimler
aileye karşı savaş açtılar. Ailenin düşmanları, aslında insanlığın
düşmanlarıdır. Çünkü ailesiz insan olmaz. İnsani özellikler, ancak aile
ortamında oluşur, gelişir. İnsan, ancak bir aile ortamında babadan sevgiyi,
anneden şefkati, kardeşten paylaşmayı öğrenerek, gerçekten insan olur. Bu
bakımdan aile karşıtlığının toplumun temeline dinamit koyma anlamına geldiğini
kimse unutmamalıdır" dedi. Pakdil açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Ailesiz çocuklar, sevgisiz
büyümenin verdiği buruklukla iç dünyalarına döner, kendi âlemlerine kapanırlar.
Hayattan ve toplumdan kopar, sürekli tatminsiz, mutsuz, kırılgan ve hastalıklı
bir ruh hali içinde olurlar. Sevgisiz
büyümek, bazen de tam tersi bir karakter sahibi yapar. Saldırgan, kaba, kural
tanımaz, vuran, kıran ve sevgisizliğinin intikamını bütün toplumdan almaya
uğraşan bir huzursuzluk odağı haline gelir. Bütün bu gerçeklere baktığımızda,
ailenin insan yetiştirme okulu olduğu apaçık görülür. Bu sebeple, diyoruz ki,
ailesizlik, aile ortamının etkisiz hale gelmesi, insanlığa düşmanlık
demektir. Ailenin gücünü kaybettiği
yerlerde insan, başıboş, bencil, maddeci ve sevgisiz kaldı; sokağa düştü,
kalpsiz, hissiz bir şekilde sömürülmeye hazır hale geldi.
Arnold Toynbee, (Eğer
şimdiden, çok ciddi tedbirler alınmazsa insanlık üç hastalıktan kendini
kurtaramayarak batacaktır. Bu üç hastalık, ırkçılık, alkol ve ailesizliktir)
der. Peygamberimiz de aile kurumuna büyük önem vermiş anne ve baba hakkının
teslim edilmesi, onlara ihtiyarlıklarında (öf) bile denilmemesi gerektiğini
öğütlemiştir."
Ailenin yıkılması halinde
toplumun sarsılacağını, büyük bir yıkım yaşayacağını, devleti ayakta tutmanın
imkânsız hale geleceğini ifade eden Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı
Pakdil, "Ana-baba ve çocukların, ailesine ve topluma karşı pek çok
sorumlulukları vardır. Özellikle ana-baba ailede saygı, sevgi ve huzuru temin
etmek için birbirlerine karşı görevlerini yerine getirmelidirler ve böylece
çocuklara da iyi örnek olmalıdırlar. Çocuklar da saygıda kesinlikle kusur
etmemelidir. Aile topluma karşı sorumlu olduğu gibi kendi mensubu olan
bireylere karşıda sorumluluğu vardır. Bu görevin yerine getirilmesiyle hem aile
hem toplum huzuru ve saadeti yakalayacaktır. Aile bireyi her yönden
yetiştirdiği gibi, kendisini toplumda en iyi şekilde temsil eden sosyal bir
fert haline getirmelidir. Aile toplumun özüdür, onu tahribe yönelen her şey
toplumun tahribine yönelmiş demektir. Kişi yalnızlığa itilip, toplumdan
dışlanmamalıdır. Sosyal ilişkilerin bozulduğu, insanlığın manevi yönden boşluğa
itildiği, yalnız insanlar topluluğu batı toplumunda intiharların bu denli fazla
olmasının sebebi de budur. Son söz olarak diyoruz ki, (Aileni koru, babana,
atana sahip çık)" diyerek açıklamasını tamamladı.(Fatih YALÇIN)