Türk Parlamenterler Birliği (TPB) Genel Başkanı ve Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil, Suriye`de kimyasal silah kullanıldığı yönündeki iddialara ilişkin, ''Suriye`de kimyasal silah kullanılması, vahşette geldiğimiz son noktayı gösteriyor'' dedi.
Pakdil, Kahramanmaraş`ın
Göksun ve Ekinözü ilçelerini ziyaretinde yaptığı açıklamada, küresel güçlerin
hakimiyet alanlarını genişletme planlarının dünyayı kan gölüne çevirdiğini
söyledi.
Suriye`de kullanıldığı iddia
edilen kimyasal silah sonrası 1300 sivilin ölmesini ''vahşet'' olarak
nitelendiren Pakdil, şunları kaydetti:
''Şu anda küresel güçler
egemenlik savaşı yapıyorlar. Bu savaşın mağdurları, kaybedenleri, acı çekenleri
ise masum insanlardır. Bebeklerin, ihtiyarların, kadınların, çocukların öldüğü
dünyada güç olma, etkin olma mücadelesinin hiçbir anlamı yoktur. Zulüm üzerine
kurulan bir iktidar ve egemenlik alanı ne kadar abad olabilir, ne kadar
insanlığa fayda sağlar? Suriye`de insanlar ölürken, Birleşmiş Milletler de (BM)
denge savaşı yapılıyor. Bunun mantığını anlamak mümkün değildir. İnsanlık
ölüyor, dünya seyrediyor.''
DÜNYADA 70 BİN TON KİMYASAL SİLAH VARLIĞI BULUNUYOR
Esed güçlerinin Şam`ın Doğu
Guta banliyösüne düzenlediği ve kimyasal silahların da kullanıldığı bildirilen
saldırılarda 1300 civarında insanın ölmesini kınadıklarını ifade eden Pakdil,
kimyasal silah kullanımının uluslararası anlaşmalarla da yasaklandığını
vurguladı.
Çok miktarda hardal gazı ve
sinir gazı stoğuna sahip olduğu düşünülen Suriye`nin kimyasal silah kullanımını
yasaklayan Uluslararası Kimyasal Silah Anlaşması`na imza atmayan birkaç ülkeden
olduğuna dikkati çeken Pakdil, ''Bu bir bakıma `ben gerektiğinde kimyasal
silah kullanırım` anlamına da gelir. Suriye, Mısır`da yapılan darbe ve
sonrasındaki katliamlarla cesaret bulmuş gibi gözüküyor. İki yıldır süren iç
savaşta kimyasal silahların da kullanılmaya başlanması, insanlık dramında
gelinen noktayı bize göstermektedir'' dedi.
Ülkelerin uluslararası
anlaşmalar sonrasında kimyasal silah stoğu ile ilgili bildirim mecburiyeti
bulunduğuna işaret eden Pakdil, dünyada 70 bin ton kimyasal silah varlığının
olduğunu ifade etti.
Yetmiş ton kimyasal silah
varlığının yüzde 95`inin ABD ve Rusya`da bulunduğunu öne süren Pakdil,
''2003 yılından bu yana kimyasal silahların yüzde 11`nin imha edildiği
düşünülüyor. Bunları da düşündüğünüzde küresel güçlerin bu tür insanlık
dramlarını seyretmesinin sebebi de anlaşılabiliyor'' diye konuştu.
BM`nin Suriye`deki
gelişmelerle ilgili kınama metni bile ortaya koymadan sadece ''derin
kaygı'' ifadesi ile toplanıp dağılmasını ''acziyetin göstergesi''
diye nitelendiren Pakdil, şöyle devam etti:
''Bazı ülkeler Birleşmiş
Milletler`e, kimyasal silah kullanıldığı iddialarını acil olarak soruşturulmasını
talep ediyor. Fakat bunun da yapılması bile mümkün gözükmüyor. Çünkü bunun
yapılabilmesi için güvenlik şartı isteniyor. Şu anda Suriye`de güvenlik
şartının uygulanması mümkün gözükmüyor. Zaten Şam yönetimi de güvenlik
konusunda uluslararası gözlemcilere güvence vermiyor. Yani dünya barışı için
kurulan Birleşmiş Milletler`in bu yapısı ile başarılı olma şansı bulunmuyor.
Sadece küresel güçlerin sahne oyunun oynandığı bir platform olarak kalmaya
devam eder. İnsanlıkla birlikte, insanlık onuru da ölüyor. Mısır'da insanlar
ölüyor, dünya seyrediyor. Suriye`de insanlar ölüyor, dünya seyrediyor. Ölenler
Müslümanlar olunca herkes susuyor, dünya kılını bile kıpırdatmıyor. Körfez
Savaşı`na petrole bulanan bir karabatak kuşuna herkesin yüreği sızladı. Batı, bu
fotoğraftan yola çıkarak propagandalar yaptı fakat Suriye'de çocuklar,
kadınlar, ihtiyarlar kimyasal silahların kullanılması sebebiyle ölüyor,
cesetler meydanlarda, depolarda toplanıyor, kimsenin yüreği sızlamıyor. Bu
manzaraya kimsenin sesi çıkmasa bile bizim sesimiz çıkar. Bu durumu telin
ediyorum.''
MISIR`DA DARBE KARŞITLARINA
YÖNELİK KATLİAM
Pakdil, Mısır`da darbe
karşıtlarına yönelik katliama ilişkin de Türkiye`nin olaylar karşısında haktan,
hukuktan ve hakikatten yana olduğunu belirterek, şunları söyledi:
''Burada bir kısım
insanlar şu veya bu sebepten, dünyevi bir kısım mazeret ve gerekçelerle bir
haksızlığın yanında durabilir, haksızlığa destek vermiş olabilir ama biz hiçbir
zaman haksızlığa prim veremeyiz. Kendi program ve çalışmalarımızda hiçbir zaman
çifte standartlara yol vermedik. Mısır`da hakikaten zulüm ve haksızlık var.
Kendi ülkesindeki insanlarına, halkına karşı acımasız bir şekilde güç
kullanıyor, silah kullanıyor ve keskin nişancılarla bilerek ve gözeterek bazen
ise hiç gözetmeksizin kendi insanlarını vuruyor. Şu ana kadar 4-5 bin insanın
öldüğü söyleniyor ve bu ölenlerin içerisinde bebekler, çocuklar ve kadınlar da
bulunuyor. Hiçbir ayrım yapılmadan bu katliam devam ediyor. Mısır`da katliama
katliam diyemeyen, darbeye darbe diyemeyen AB ülkeleri ve diğer batılı ülkeler
kendilerini tekrar bir sınava çekmeli. Mısır`daki zulüm bir an önce son
bulmalıdır. Mısır Cumhurbaşkanı ve tutuklanan siyasi liderler derhal serbest
bırakılmalıdır. Bir an önce seçimlere gidilmelidir ve yeni meclis ortaya çıkmalıdır.''AA