Bu yıl 17 milyon öğrenci ders
başı yaparken son atamalarla beraber 846 bin öğretmen de iş başı yaptı. Son
atamaların da öğretmen eksiğini gidermediğini belirten Alagöz öğretmen açığı
bulunan yerlerle ilgili olarak hala somut bir adım atılmadığını ifade etti.
Okullardaki kılık kıyafet tartışmalarına değinen Alagöz: "1982 yılından kalma
darbe döneminin iklimini yansıtan kılık ve kıyafet yönetmeliği bir an önce
değiştirilmelidir."dedi.
Son yıllarda eğitim sisteminde
sürekli değişiklikler yapıldığını söyleyen Alagöz, bundan sonra yapılacak değişikliğin
son olması gerektiğini ifade etti. Alagöz, öğretmen atamalarının bir gereklilik
değil zorunluluk olduğunu dile getirdi. Alagöz, Yönetici ve öğretmenlerinin
ders ve ek ders saatlerine ilişkin esaslarda adaletsizliklerin olduğunu
belirterek bir an önce giderilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Kahramanmaraş Eğitim Bir-Sen 1
Nolu Şube Başkanı Adnan Alagöz yaptığı açıklamada şunları dile getirdi:
"2014-2015 yılı toplu sözleşme sonuçlarıyla yüzleri gülen eğitim çalışanlarının
Milli Eğitim Bakanlığı merkezli biriken sorunlarına çözüm getirme adına yetkili
sendika olarak yaptığımız öneriler doğrultusunda atılan olumlu adımları
takdirle karşılıyoruz. İki yıla yakın zamandır çıkarılmayan yönetmeliklerin bir
biri ardına yayınlanıyor olması, özür grubu atamalarında eşlerin aile
bütünlüğünü sağlama adına bütün şartların zorlanması gibi iyi niyet
çerçevesinde ortaya konulan gayretleri önemsiyoruz. Eğitim çalışanlarının
yaşadığı sorunların ortadan kaldırılması adına Kurum İdari Kurulu (KİK)
toplantılarında imza altına aldığımız, ikili görüşmelerde altını çizdiğimiz ve
çeşitli vesilelerle gündeme getirdiğimiz aşağıdaki hususlarda da somut adımlar
atılmasını bekliyoruz."
"Yeni eğitim-öğretim yılına; yeni
sistem-dershane, kayıt-kapasite, atama-ihtiyaç, yönetici-rotasyon gibi
kelimeler üzerinde yoğunlaşan tartışmalarla girmiş bulunmaktayız. 2013-2014
eğitim-öğretim yılında yaklaşık 17 milyon öğrenci ders başı, Milli Eğitim
Bakanlığı bünyesinde görev yapan, yeni 40 bin atamayla yaklaşık 846 bin
öğretmen iş başı yaparken, istihdamda güçlük çekilen yerlerdeki öğretmen açığı
konusunda ise hala somut bir adım atılmış değil."
Eğitim çalışanlarının yüzünün
gülmesinin eğitimde de yüzlerin gülmesini sağlayacağını ifade eden Alagöz şu
şekilde konuştu: "Eğitimcilerin yıllardır devam eden, 666 sayılı KHK ile ise
tamamen gün yüzüne çıkan mali sorunlarının çözümü hususunda ortaya koyduğumuz
irade sonuç vermiş ve 2014-2015 toplu sözleşmesinin kazananı şüphesiz eğitim
çalışanları olmuştur. Öğretmenlerin özel hizmet tazminatına her ay 150 TL,
öğretim yılına hazırlık ödeneğinde toplamda 210 TL, taban aylık zammı ile
maaşlarda yüzde 14'lük artış, emekli ikramiyesinde bir kalemde 5 bin 250 TL
artış, toplu sözleşme ikramiyesine yüzde 33 oranında zam, emekli memur
maaşlarına aylık 146 TL, 4/C'lilerin maaşlarında ise toplamda yüzde 50'ye varan
iyileştirme gibi önemli kazanımlarla sonuçlanan toplu sözleşmede eğitim
çalışanları kazançlı çıkmıştır. Pansiyonlu okullarda diğer okullardan gece
nöbeti tutanlara 2 saat ilave ek ders ödenmesi, okul yöneticilerinin derse
girme zorunlulukları nedeniyle yaşanan problemin çözümünde önemli adım olan
müdür ve müdür başyardımcılarının haftada girmek zorunda oldukları 6 saat ek
ders zorunluluğunun 2 saate düşürülmesi dâhil olmak üzere son iki yıl
içerisinde toplu sözleşmelerde sadece eğitim çalışanlarına özel 18 kazanım ile
eğitim çalışanlarının da yüzü gülmeye başlamıştır. 2002-2010 arası yapılan ve
sıfır kazanımla sonuçlanan toplu görüşmelerde unutulan eğitim çalışanlarının
biriken sorunlarının çözümünde Milli Eğitim Bakanlığı'na çok görev düşmektedir.
Eğitim çalışanlarının yüzünün gülmesi, eğitimde işlerin iyi gitmesine vesile
olacak ve başta Bakanlık olmak üzere öğrencilere ve velilere olumlu
yansıyacaktır."
"YENİ SİSTEM SON DEĞİŞİKLİK OLMALI "
Son 10 yıl içinde eğitim
sisteminde sürekli değişiklikler yapıldığını belirten Alagöz son değişikliğin
kalıcı olması gerektiğini ifade ederek şunları konuştu: "Milli Eğitim
Bakanlığı, son 10 yılda YGS, OKS, SBS gibi 5 sistem değişikliğiyle ortaöğretime
geçiş sistemi konusundaki arayışını sürdürmektedir. Dershane sektöründe
patlamaya yol açan sınavlı geçiş sistemi yerine, sürece yayılmış merkezi çoklu
sınavla ölçümü esas alan, "Temel Öğretimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi"ni
hayata geçirmeye çalışan Bakanlığın bir daha hata yapma lüksü bulunmamaktadır.
Yeni sistem önerisi üzerinde yapılan tartışmaları da dikkate alarak son
şeklinin verilmesi gereken yeni sistem, eğitimde yapılan son sistem değişikliği
olmalıdır."
"YENİ ÖĞRETMEN ATAMASI GEREKLİLİK DEĞİL, ZORUNLULUKTUR"
Yeni öğretmen atamalarıın
zorunluluk olduğunu söyleyen Alagöz şunları dile getirdi: "Milli Eğitim
Bakanlığı 40 bin yeni atama gerçekleştirmiştir. Eğitimde ücretli öğretmenlik
uygulamasının tarih olması, sınıfların kadrolu öğretmenlerle buluşması için
yeni öğretmen ataması gereklilik değil, zorunluluktur. 40 bin atama öncesi
acil olarak 100 bin atama yapılmalıdır' diyerek öğretmen ihtiyacına dikkat
çekmiştik. 60 puan uygulaması dolayısıyla bazı branşlarda açılan kontenjanlara
yeterli oranda müracaat olmamış ve 3 binden fazla kadro boş kalmıştır. Boş
kalan kontenjanlar için, ek atama ve öğretmen ihtiyacı göz önüne alındığında,
yeni bir ilk atama kaçınılmazdır."
Görevde yükselme ve unvan
değişikliği için acilen çalışma başlatılması gerektiğini ifade eden Alagöz şöyle
konuştu: "Şube müdürlüğü kadroları için 13 yıldır görevde yükselme takvimi
uygulanmamaktadır. Şef kadroları için en son 2009 yılında atama
gerçekleştirilmiş, merkez ve taşra teşkilatı memur kadrolarına atanabilmek için
ise en son Mart 2010'da görevde yükselme sınavı gerçekleştirilmiştir.
Teknisyen, tekniker, mühendis ve benzeri unvanları kapsayan ve yapılması
planlanan unvan değişikliği sınavı ise 2011 yılı Ağustos ayında gündeme gelmiş,
önce ertelenip sonra ise iptal edilmiştir. Bakanlık, görevde yükselme ve unvan
değişikliği ile ilgili ivedilikle çalışma yapmalı ve talebi karşılamalıdır."
"8 YILLIK MUAMMAYA SON VERMELİDİR."
Kariyer basamaklarıyla ilgili
düzenleme yapılmasının gerektiği aktaran Alagöz şöyle konuştu: "Öğretmenlik
kariyer basamaklarında 2005 yılında yapılan Yükselme Sınavı sonrası boş
kontenjanlar üzerinden başlayan tartışmalar, Anayasa Mahkemesi'nin 21.5.2008
tarihli iptal kararıyla farklı bir boyut kazanmış fakat atılan adımların
sonuçlandırılmaması üzerine aradan geçen 8 yıl içerisinde eğitim çalışanlarının
mağduriyetleri artarak devam etmiştir. Bakanlık, öğretmenlik kariyer
basamaklarında, yetkili sendikanın da bilgisi dâhilinde, gerekli düzenlemeleri
bir an önce yapmalı ve 8 yıllık muammaya son vermelidir."
"ADALETTEN UZAK EK DERS ESASLARI DEĞİŞMELİDİR"
"Millî Eğitim Bakanlığı
yönetici ve öğretmenlerinin ders ve ek ders saatlerine ilişkin esaslardaki
adaletsizlikler bir an önce giderilmelidir." şeklinde konuşan Alagöz sözlerine
şu şekilde devam etti: " Devam edilemeyen bir gün için 7 saat ek ders ücretini
kesen, 2 gün işe gelmeyene 2 gün, gelmediysen geri kalan 3 günde gelme diye
adeta 2 güne 3 gün bonus öngören ek ders esasları bir yığın adaletsizlik
içermektedir. Okul türüne göre yöneticilerin haftalık alacakları ek ders
oranlarında ve öğretmenlerin branş bazında maaş karşılığı okutmak zorunda
oldukları ek ders saatlerinde yeniden gözden geçirmeyi gerekli kılan
düzenlemeler masaya yatırılmalı ve adaletsizlik duygusunu güçlendiren
çarpıklıklar bir an önce giderilmelidir."
"Okullara öğrenci başına bütçe
aktarılmalı ve eğitimde tahsildarlık dönemi bitirilmelidir." diyen alagöz
şunları ifade etti: "Eğitim kurumlarında öğrenci başına bütçe uygulaması artık
kaçınılmaz olmuştur. Okullarda tahsildarlık dönemi tarih olmalıdır. Zaruri
giderler dâhil ücretli personel gibi kaçınılmaz masraflar okul aile birliği
bütçesinden karşılanmakta, dolayısıyla okul yönetimi, öğrenci ve veli arasına,
iletişimi perdeleyen mali konular girmektedir. Okulların mali sorunları yük
olmaktan çıkarılmalı ve eğitim yöneticilerinin asli işlerine yoğunlaşması
sağlanarak eğitim liderliği yapmalarına fırsat verilmelidir."
İl içi özür grubu talepleri de
dikkate alınması gerektiğini savunan Alagöz şöye konuştu: "Milli Eğitim
Bakanlığı'nın taleplerimiz doğrultusunda özür başvurusunda bulunan
öğretmenlerin tamamını tercih ettikleri illere ataması önemli bir sorunu çözmüş
ve öğretmen eşlerin aile bütünlüğünü sağlamıştır. Bakanlık aynı şekilde, il içi
özür grubu tayinlerini de yaparak, öğretmen ailelerine rahat bir nefes
aldırmalıdır."
"ALAN DEĞİŞİKLİĞİ İPTALİ İLE BAŞLAYAN KARGAŞA,
MAĞDURLAR GRUBU OLUŞTURULMADAN AŞILMALIDIR"
Alan değişikliği iptaline ve
alan değiştirenlerin iptal taleplerine çözüm isteyen Alagöz şunları kaydetti: "
Milli Eğitim Bakanlığı, 15.05.2013 tarihli yazısında, alan değişikliği
işlemlerinin Temmuz ayı içerisinde sonuçlandırılacağını duyurmasına rağmen alan
değişikliği ve değişiklik iptal talepleri konusunda herhangi bir adım
atılmamıştır. Danıştay 2. Dairesi'nin, 2012 Yılı Öğretmenlerin İl İçi Alan
Değişikliği Kılavuzu'na yönelik açılan davalarda kısmi yürütmenin durdurulması
kararı vermesi sonrası Zihinsel Engelliler Sınıf Öğretmenliği ve Teknoloji ve
Tasarım Öğretmenliğine alan değişikliği yapanlar, önceki alan ve görevlerine
dönüşlerinde mağduriyet yaşamaktadır. Alan değişikliğine esas olmak üzere,
Danıştay kararındaki gerekçede dikkate alınmak suretiyle 80 sayılı Talim ve
Terbiye Kurulu kararında gerekli değişiklikler de yapılmalıdır. Konuya ilişkin
sertifika programları vakit kaybetmeksizin başlatılmalı ve alan değişikliği
iptali ile başlayan kargaşa, mağdurlar grubu oluşturulmadan aşılmalıdır.
Bununla birlikte, yükseköğretim programlarının sınıf öğretmenliği alanı
dışındaki başka alanlara atanmaya esas teşkil eden bölümlerinden mezun olup
sınıf öğretmeni olarak çalışanların mezuniyet alanlarına atanmaları için alan
değişikliği imkânı sağlanmalıdır."
"NORM KADRO YÖNETMELİĞİ BİR AN ÖNCE YAYINLANMALIDIR"
Norm kadro yönetmeliğinde her
hangi bir değişiklik yapılmadığını ifade eden Alagöz şunları konuştu: "Milli
Eğitim Bakanlığı, çoğunlukla okul dönüşümlerini gerçekleştirmiş, lise türlerini
yeniden tanımlamış ama değişen koşulları ve alanda yaşanan sorunları göz ardı
ederek norm kadro yönetmeliğinde değişikliğe gitmemiştir. Bakanlık, yönetici ve
öğretmenlerin norm kadro yönetmeliğini, paydaşların önerilerini de almak
suretiyle acilen değiştirmelidir."
"GÖREV TANIMLARI İSE NETLEŞMELİDİR"
Öğretmen dışı personelin görev
tanımının hala belirsizliğini koruduğunu açıklayan Alagöz konu hakkında şunları
anlattı: "Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarında çalışan yardımcı hizmetli, memur,
şef vb. eğitim çalışanlarının görev tanımlarını içeren bir metin bulunmamakta,
keyfilikler çalışanları mağdur etmektedir. Atama, yer değiştirme kriterleri de
bulunmayan bu çalışanlarımızın geleceğinin amirinin iki dudağı arasından
çıkacak karara bırakılması yakışmamaktadır. Bir an önce atama yer değiştirme
kriterleri belirlenmeli, görev tanımları ise netleşmelidir."
Yeni derslik yapımı konusunda
seferberlik İlan edilmesi gerektiğini söyleyen Alagöz şöyle konuştu: "4+4+4
eğitim sisteminin ruhunda, kademelendirilmiş müstakil okullar öngörülmektedir.
İkili eğitim gören okulların son bulması, aynı binada üç okul uygulamasının
bitirilmesi ve sınıf mevcutlarının OECD ortalamasına çekilebilmesi için yeni
derslik yapımı konusunda seferberlik ilan edilmelidir. Az da olsa, balık istifi
öğrencilerin bulunduğu bazı sınıflar geride bırakılmalı ve Türkiye, eğitimde
fiziki kapasite artırımı için her imkânı değerlendirmelidir."
"EĞİTİMDE
DEMOKRATİK HAK' KAVRAMI BENİMSENMELİDİR"
Okullarda karma eğitim
sistemine değinen Alagöz şunları dile getirdi: "1927 yılında Ortaöğretim
Dairesi'nin eğitimin karma olması yönündeki teklifine zamanın Talim ve Terbiye
Dairesi'nin karşı çıkmasına rağmen Maarif Vekili Mustafa Necati tarafından
hayata geçirilen ve 28 Şubat'ta kalıcı hale getirmek için Milli Eğitim
Kanunu'nda değişiklik yapan zihniyet, halkın demokratik haklarını hiçe
saymaktadır. 1999'da Milli Eğitim Kanunu'nun 15. maddesini "Okullarda kız ve
erkek karma eğitim yapılması esastır" şeklinde değiştirenler, özel eğitim
kurumlarını ve dershaneleri dahi kapsayacak şekilde dayatmanın sınırlarını
genişleterek Avrupa'da "Yüzyılın Pedagojik Yanlışı" diye adlandırılan, bilimsel
verilerin iddiaları doğruladığı bir yanlışa herkesi mahkûm etmiştir. Devletin
görevi, insanlara dayatma yapmak değil, demokratik haklarını tanımaktır."
"EN BÜYÜK TALEBE DÖNÜŞEN YASAK ACİLEN KALDIRILMALIDIR"
"Şapka kanununa dönen kılık ve kıyafet
dayatmasına kaynaklık teşkil eden darbe dönemi mevzuatı değiştirilmelidir."
şeklinde konuşan Alagöz şöyle devam etti: "1982 yılından kalma darbe döneminin
iklimini yansıtan kılık ve kıyafet yönetmeliği bir an önce değiştirilmelidir.
Çalışanların saçı, bıyığı, ayakkabı topuk boyu, pantolonunun kumaşı, kazağının
yakası ve başının açık olup olmaması gibi birçok gereksiz ve gülünç ayrıntıları
içeren ucube yönetmelik tarihteki kirli yerini almalıdır. Danıştay 12.
Dairesi'nin "başörtüsü ceza gerekçesi olamaz" kararı, Kamu Denetçiliği
Kurumu'nun yönetmelikten "görev mahallinde baş daima açık ibaresi
çıkarılmalıdır" tavsiyesi hükümet tarafından dikkate alınmalı ve
gerçekleştirdiğimiz kampanya sonucunda toplanan 12 milyon 300 bin imza ile
kamuda özgürlük eksenli en büyük talebe dönüşen yasak acilen kaldırılmalıdır."
Alagöz: "Bu vesileyle tüm
öğretmenlerimizin 2013-2014 eğitim öğretim yılının hayırlara vesile olmasını,
tüm öğrencilerimizin güzel bir eğitim öğretim yılı geçirmesini temenni ediyor
başarılar diliyoruz." Diyerek sözlerini bitirdi. (M. Serhat TOPALCA)