Tarih: 27.09.2013 18:22

Bilsek'ten “Dil” hassasiyeti

Facebook Twitter Linked-in

Yönetim Kurulu üyesi eğitimci Ramazan Avcı tarafından kaleme alınan bildiride, dilin, milleti meydana getiren milli kültürün ve milli duygunun taşıyıcısı, birliğin ve kültürün teminatı olduğu belirtildi.

Türk Dil Bayramı'nın kutlandığı bugünlerde işyerlerinde sıklıkla rastlanan yabancı isim kullanımının dilde onulmaz yaralar açacağını dile getiren Avcı, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

"Türkçe, dünyada kullanılan 5 bin civarında dil arasında en çok konuşulan 5. büyük dil olması bakımından bir dünya dili olarak bugüne kadar varlığını sürdürmüştür. Türkçe bugün, Kuzey Buz Denizi'nden başlayıp Hindistan'ın kuzeyine, Çin Halk Cumhuriyeti'nden başlayıp Avrupa'nın en uç noktasına kadar yaklaşık 12 milyon kilometrekarelik bir coğrafyada 220 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. 600 bini aşkın söz varlığı olan bu zengin dilin 100'e yakın ülkede öğrenimi yapılmaktadır.

Bugün Türkçemiz yabancı kelime özentisi nedeniyle ‘öz yurdunda garip' konumuna düşürülmüştür. ‘Show-room'larda ‘sale'ler, ‘chicken house'lerde ‘menü'ler, ‘outlet center'lerde ‘sleem feet' giysiler gözlerimizi yaşartmıyor, kamaştırıyor. Fakat özenti çılgınlığı, daha doğrusu bilinçsizliği, sınır tanımıyor. Artık yabancı dilden alınan kelimelerin Türkçe söylenişleri de özenti hastasını tatmin etmiyor. Mesela ‘kuaför' biçiminde bir ad vermek ona göre ‘demode'dir. ‘Cuaffour' biçiminde yazmalı ki ne kadar yenilikçi ve entel olduğu belli olmalı, dükkânı Fransız müşterileriyle dolup taşmalı. Kart, kafe diye telaffuz edilmeli ama ‘cart', ‘cafe' şeklinde yazılmalı. Hatta Türkçeyi bozmak için bir adım daha atıp Türkçe kelimeleri de İngilizce gibi yazmalı, Vishne, dönerchi, börekchy, pacha… gibi.

Ne yazık ki, popüler kültürden en az etkilenmesi gereken ilimiz Kahramanmaraş'ta da bu özenti ve bilinçsizlik başını alıp gitmektedir. Bu çılgınlık ilimizin isminin ‘Marash', Ökkeş'in isminin ‘Occash' biçiminde yazılmasına kadar ulaşmıştır. Kahramanlar, şair ve yazarlar kenti olarak adlandırdığımız Kahramanmaraş, kültür emperyalizmine hiç direnç göstermeksizin teslim olmaktadır.

Biliyoruz ki dil, ancak sevdirilerek ve dil bilinci oluşturularak korunabilir. Bireysel çıkarlarını milli çıkarların önünde tutan bazı bireylerin ancak yaptırımlardan anladığı da bir gerçektir. Bu durumda Belediye, Ticaret ve Sanayi Odası, Esnaf Odaları gibi kurum ve kuruluşların Türkçe olmayan işyerlerine ruhsat verme konusunda tavır geliştirme veya levhalarla ilgili vergilerde Türkçe lehine ayrımcılık yapılmasına yönelik çalışmalar yapmalıdırlar. ‘Dil' dernekleri levha dernekçiliği yapmak yerine toplumu bilinçlendiren etkinlikler düzenlemelidir. Sınıf ve Türkçe öğretmenleri dilbilgisi öğretmenliği, edebiyat öğretmenleri de edebiyat tarihçiliği yapmak yerine önce dil bilinci uyandırmakla sorumlu olduklarının farkında olmalıdırlar.

1930'lardan 1980'lere kadar yürürlükte olan 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun 21. maddesi, çeşitli işyerlerinin kapılarına asılacak levha ve tabelaların Türkçe olmasını şart koşmaktaydı. Bu yasanın yeniden uygulanması için bütün sivil toplum kuruluşlarının ve vatandaşların kamuoyu oluşturmaları hayırlı sonuçlar doğuracaktır.

Atatürk'ün başkanlığında toplanan Türk Dil Kurultayı'nın 81. yıldönümü münasebetiyle kutlanan Türk Dil Bayramı'nı, bayramı gurbette geçiren garip bir vatandaş duygusuyla idrak ederken, günün özenti hastalığından kurtulmamız için uyarıcı rol oynamasını diliyoruz."İHA




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —