Ünal, Eczacılar Odası`na
ziyaretinde yaptığı konuşmada, muhalefetin hiçbir konuya katkı sunmadığı için
itibarsızlaştırmayı tercih ettiğini söyledi. CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu`nun ``Demokratikleşme Paketi``ni itibarsızlaştırmak için ilginç
yaklaşımlar sergilediğini belirten Ünal, şunları kaydetti:
''Sayın Başbakana sorduğu
soruyu ona sormak lazım, `sen hiç tuvalete gitmedin mi?` diye. Çünkü kanunla
Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin hangi harfleri kullanacağı belirlenmiştir.
Devrim kanunları olarak resimlerine varıncaya kadar çekilmiş ve
yerleştirilmiştir. Kendisini devrim kanunlarının bekçisi olarak ilan eden Kemal
Kılıçdaroğlu, tuvalete gittiğinde oradaki `W`yi görüp bugüne kadar `bu kanuna
aykırıdır` niye dememiş?''
2010, 2011 ve 2012 yılında
kongrelerinde 63 maddelik bir demokratikleşme yol haritası ve siyasi vizyon
belgesi açıkladıklarını dile getiren Ünal, açıklanan maddelerde de ''Biz
Türkiye`yi demokratikleştirirken, yasalardaki anti demokratik unsurları da
temizleyeceğiz'' dediklerini ifade etti.
Demokratikleşme paketinin de
bunlardan biri olduğunu kaydeden Ünal, şöyle devam etti:
''Biz Anayasa Uzlaşma
Komisyonu`nda bunları değiştirelim dediğimizde, komisyonundaki CHP`li üyeler
`bunlar devrim kanunlarıdır bunlara dokundurmayız` diyorlar. Sayın Kılıçdaroğlu
bunları konuşmak yerine demokratikleşme paketini itibarsızlaştırmak için böyle
bir yol tercih ediyor. Eğer biz demokratik bir sistem kuracaksak, öncelikle
toplumsal taleplerin sorun olmadığını anlamamız gereklidir. Toplumsal
taleplerin bir sonucu olarak da insanların kendi kimliklerine kendi inançlarına
saygı duymamız gerekiyor.''
Eski devlet aklında
vatandaşların ''Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var. Bunun etnik kimliği yok.
Bunun yaşam biçimi yok. Anayasal olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bütün
nitelikleri'' şeklinde tanımlandığına dikkati çeken Ünal, şunları söyledi:
''Yani devlet vatandaşa
nasıl Türk olacağını, nasıl Müslüman olacağını ve nasıl vatandaş olacağını
dikte etmiş. Dikte ettiği de yetmiyormuş gibi de eğitim sistemi aracılığıyla
ona eğitimin temel aracı olarak da nasıl vatandaş olunacağını öğretmeye
kalkmış. Bu kadar basit. Şimdi biz de diyoruz ki, devlet vatandaşına bir
inancı, bir yaşam biçimini, bir etnik kimliği dayatamaz.''
Ünal, devletin görevinin
vatandaşın inancını, kimliğini, değerlerini korumak ve onun yaşaması için
güvenli bir zemin hazırlamak olduğunu belirterek, ''Dolayısıyla biz
demokratik bir sistem kuracaksak, çoğulculuğa ve farklı taleplere cevap veren
yeni bir devlet aklı inşa edeceksek, bu yeni devlet aklında bu tür şeylere
mahal vermememiz lazım'' diye konuştu.AA