Panele, Kahramanmaraş
Milletvekili Yıldırım Ramazanoğlu, AK Parti İl Başkanı M. Fatih Erkoç,
Toç-Bir-Sen Genel Başkanı Günay Kaya ve davetliler katıldı.
Doç. Dr. Fikret Mazı'nın
moderatörlüğünü yaptığı ve panelist olarak katıldığı programda, Ayhan Ogan,
sivil toplum düşüncesinin tarihi gelişimi ve Türkiye'de sivilleşme, Prof. Dr.
Niyazi Can, eğitim hakkına çok yönlü bir bakış ve eğitimde sivilleşme, Doç. Dr.
Erdinç Yazıcı, demokratik duruş açısından sivil toplum örgütlerini düşünmek,
Avukat Metin Doğan, internete ulaşma ve sosyal medya kullanımında haklar ve
çizgiler, Günay Kaya, hak ve hürriyetler bağlamında sendikal haklar, Doç. Dr.
Fikret Mazı, yerel yönetimler ve sivil toplum ilişkisi, konularıyla ilgili
konuşma yaptı.
Program, saygı duruşu ve
İstiklal Marşı'nın okunmasının Memur Sen Kahramanmaraş şube Başkanı Adnan
Alagöz'ün açış konuşmasıyla başladı.
Memur Sen Kahramanmaraş şube
Başkanı Adnan Alagöz yaptığı konuşmada şunları dile getirdi: "Biz de bir sivil
toplum kuruluşu olarak ilimizde sivil toplum bilincini ve demokrasi kültürünü
geliştirici faaliyetler yapmak, demokratik bir anayasa yapma sürecindeki
Türkiye'de toplumumuzda sivilleşmenin bireysel hak temelli yaşamanın önemiyle
ilgili farkındalık oluşturmak amacıyla bu programı gerçekleştiriyoruz."
"SİVİL TOPLUM, DEMOKRATİKLEŞMENİN EN ÖNEMLİ AKTÖRÜ
OLARAK KABUL EDİLMEYE BAŞLANDI"
"Son yıllarda akademik ve kamusal söylem
içinde sivil toplum kavramının yeniden canlandığını, toplumsal değişimin temel
ve birincil aktörlerden birisi konumuna yükseldiğini söyleyebiliriz." şeklinde
konuşan Alagöz sözlerine şu şekilde devam etti: "Sivil toplum bu yeniden
canlanma sürecinde toplumsal gelişimin, demokratikleşmenin ve ekonomik
kalkınmanın önemli bir aktörü olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Bu sivil
toplumun hareket alanı sadece yerel ve ulusal alanda değil bölgesel ve küresel
alanlara uzanmıştır. Bu gelişimin sonucunda modern zamanlarda siyaset alanına
damgasını vuran ve siyaset yapma eylemini sadece siyasi partilere indirgeyen
devlet merkezci eğilimin ne etkili ve verimli ne de demokratik toplum yönetimi
için yeterli olmadığı ortaya çıkmıştır. Sivil toplum artık sadece demokrasinin
olmazsa almazı değil toplumu iyi yönetmenin bir parçası olmuştur. Sivil toplum
bir ülkede toplumsal yaşamın devlet denetiminden bağımsız olarak kendini
örgütleyebileceği, kendi etkinliklerini bu örgütler yoluyla koordine
edebileceği ve yine bu örgütler yoluyla kendi taleplerini siyasi alana
taşıyabileceğini ortaya koyan kurumlardır.
"SİVİL TOPLUM TOTALİTER, DESPOTİK DEVLETTEN DEMOKRASİYE
GEÇİŞİN ANAHTARIDIR"
Sivil toplum, devlet toplum ayrışması içinde
toplumun devletten ahlaki ve siyasi olarak daha güçlü ve daha belirleyici
olduğunu gösterdiği sürece demokratikleşmenin ve demokratik toplum yönetimine
yön verme görevinin üstlenicisidir. Çünkü sivil toplum bireysel hak ve
özgürlüklerin kazanımı mücadelesinin dolayısıyla da totaliter, despotik
devletten demokrasiye geçişin anahtarıdır. Bu bağlamda sivil toplumun güçlü ve
etkin olduğu siyasi rejimler demokratik, sivil toplumun yasaklandığı ya da yok
edildiği rejimler totaliter, sivil topluma belli derecede özgürlük verilirken
aynı zamanda sivil toplum üzerinde güçlü devlet denetimi taleb eden rejimler
ise otoriter olarak sınıflandırılmaktadır."
"SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI DEVLETİN BİREYİ UNUTMASI
HALİNDE
"
Sivil toplum kuruluşlarının
birçok alanda önemli işlevleri olduğunu ifade eden Alagöz, devletin bireyi
unutması halinde devreye girerek bazı hatırlatmalar yapması gerektiğine
değinerek şöyle konuştu: "Günümüz sivil toplum kuruluşları çalışmalarında
siyasal alana baskı yapmak, demokrasiyi toplum tabanına yaymak eşitliği
yaygınlaştırmak, insanların onurunu yükseltmek bu doğrultuda istek ve
tavsiyeleri mevcut yönetime iletmek, bilimin, giyimin, düşüncenin, hukukun
üzerindeki vesayetleri ortadan kaldırmak, örgütlenmeyi teşvik etmek gibi
kendine özgür bir takım işlevleri de bulunmaktadır. Ayrıca toplumun refahı için
var olan devlet tüm faaliyetlerinde toplumu gözetmek zorundadır. Yapılacak
seçimlerden kamu yönetimine kadar devletin tekelinde olan işlerde birey bir
nesne olarak değil fark edilme ihtiyacı hisseden bir birey olarak
algılanmalıdır. Sivil toplum kuruluşları devletin siyaset gibi tekelleştiği
sahnede bireyi unutması halinde devreye girip devlete de bazı hatırlatmalar
yapmalıdır."
Kahramanmaraş Kent Konseyi Başkanı
Zeynep Arıkan ise konuşmasında şunları söyledi: "Ülkemizde 2000'li yılların
başlarından bu yana yerel yönetim alanında çok büyük reformlar yapıldığını
hepimiz gözlemliyoruz. Strajik
planların katılımcı yöntemlerle hazırlanması ve yerel karar alma süreçlerine
sivil toplumun etkin biçimde katılması amacıyla yerel katılım mekanizmaları
güçlendirilmiş ve belediyelerde kent konseyleri kurulması zorunlu hale
gelmiştir. Son yıllarda birçok alanda olduğu gibi yerel yönetimlerde de bu
anlamda belirginlik kazanan bu değişim süreci tek yönlü karar mekanizmasına
haiz bir yönetim biçimi yerine yerel halkın taleplerine cevap verecek nitelikte
yöntemler benimsemekte, sivil toplum örgütlerine önem veren bunların
gelişmelerinin önünü açan katılımcılığı, saydamlığı, yerinden yönetimi, sonuç
odaklı ve uygulama yollarını teşvik eden bir anlayışın yerleşmesi için de kent
konseyleri yönetmeliği düzenlenerek yürürlüğe girmiştir." (M. Serhat TOPALCA)