YOLCU VE EŞKIYA, NEDEN BÖYLE BİR İSİM
Büyük medeniyetin yolcusuyuz
Peygamber, "Bir yolcu gibi ol." demiştir. Dünya bir gölgeliktir, dinlenirsin,
terini soğutur ve bir mataradan yudumladığın su ile gırtlağını ıslatırsın
Sonra, yola devam.
Bu dünya yalnızlıkların, konup
göçmelerin dünyasıdır. Şu kısacık konukluk zamanlarında, insanların
birbirlerini kırmasına, üzmesine ve yok saymasına gerek de yok, diye
düşünüyorum. Yolculuklar esnasında bir eşkıya, kötü niyetli biri yolumuzu da
kesebilir. Bazen o, somut bir acımasızdır, bir imgedir bazen, metafordur. Ama muhakkak
bir eşkıya vardır. Bu nefs de olabilir. Büyük büyük kavgaların, savaşların,
mütarekelerin düşman unsurları da
Ve Yolcu ve Eşkıya ismi böyle doğmuştur.
Üzeyir Peygamber'in menkıbesinden yola çıkılarak oluşturulmuş kurgusal bir
metin.
NUHAN NEBİ, NEDEN ÖYKÜDE ISRARCI. ÜÇ KİTABINIZ
YAYINLANDI, HEPSİ DE ÖYKÜ
2011'de "Kaçış" yayınlandı. Bu
kavram, yazarı, anlatıcıyı ve kahramanları toptan korkak ilan edebilir. Ama
değil; bu kaçış korkudan, ürpertiden kaynaklanan bir kaçış değildir. Bu, iki
yüzlülüklere, çıkar ilişkilerine, insanların kıkırdak yapılı hallerine yüz
çevirmedir. Haysiyetli ve onurlu bir duruşla, oynak tavırların hepsine sırt
dönmektir. Anadolu'ya, samimiyete, içtenliğe doğru kaçmaktır. Ve edebiyatın
burcu; samimiyet
2014 Ocak ayı
Yolcu ve
Eşkıya
On sekiz kısa öyküden oluşuyor.
Neden öykü, konusuna şimdi
geçebilirim.
Kendimi en kolay ve rahat
ifade edebildiğim bir tür olduğu için öykü. Ben, aslında şair olmayı çok
istemişimdir. İç kavgaların, heyecan depremlerinin ifade biçiminin şiir olması
gerektiğini söylüyorum. Ama olmadı. Mısralar bana hep yabancı ve kırgın durdu.
Öyküde karar kılmak durumunda kaldım. Müzisyenlik, bir bestenin notalarında iz
sürmek de içimde bir ukde olarak kalmıştır. Şair olamadım, müzisyen de
olamadım. Şiire ve şarkıya en yakın tür
olduğu için öykü yazmaya karar verdim. Bu tercih, deneme de olabilirdi. Ama
öykü, durduğum nokta. Şarkılarımı özgürce söyleyebileceğim, pervasız notaların
kanatlanabileceği yer olduğu için öykü.
ÖYKÜLERİNİZİN BESLENDİĞİ GÖZELER NELERDİR, DESEM
Gelenek, her şey
Tabii bunu ilkel öngörüler,
iptidai bir bakış açısı ve gerilerde kalmak olarak değerlendirmek büyük
yanlışlık olur. Çağın gerekleri ve modern zamanların edebiyatı getirdiği nokta
neresi, bunu bilmek, yazın dünyasına bu çerçeveden bakmak ve böyle şartların
içinde düşe-kalka gelenekten beslenmek, önemli olan
Benim için, yazmaya
çalıştıklarım ve ortaya koyduklarım için Mevlana önemli bir ay ışığıdır;
gecenin tenhalığında
Mesnevi, Fihi ma Fih
Cevher bitmiyor, bitmez de. Yunus
Emreler, Fuzuliler, Hacı Bektaşlar, Dede Korkutlar
Bunlar devasa gözenekler,
çağıl çağıl akan şelalelerdir. "Hugo, Shakespeare, Schiller, Goethe bizim
klasiklerimizdir." diyen Batılı bir entelektüel, Melih Cevdet'e "Sizin
klasikleriniz kimlerdir." diye soruyor. Bu mukallit aydının verdiği cevabı
bilir misiniz Sevgili Kerem? Şunu diyor şair(!) Anday: "Bizim klasiklerimiz
yoktur." Yazıklar olsun
Yazıklar olsun
Bâkiler, Şeyh Galipler, Kutadgu
Biligler
Yukarıda saydığım isimleri söyleyemeyen, onları yok sayan kafa
yapısına yazıklar olsun. Batı'nın içimizdeki sömürge aydınları
Biz bu şamdanlardan,
geleneğimizden beslendik; hâlâ da besleniyoruz
"Modernizmin gemisinden tüm
eskileri atıyoruz, putları yıkıyoruz." Mealinde laflar eden Mayakovski ve aynı
zihniyetteki kişileri de alaycı bir tebessümle takip ediyorum. Ve "Biz Gogol'un
paltosundan çıktık." diyen Dostoyevski'yi derin bir saygıyla selamlıyorum. Ve
sesimi şöyle gümrahlaştırıyorum "Biz Dede Korkut'un börkünden, Orhun
Kitabeleri'nin gölgelerinden çıktık."
YAZARLIKTA ALAYLI OLMAK MI ÖNEMLİ SİZCE MEKTEPLİ OLMAK
MI?
Böyle bir sorunun muhatabı
ustalarımız olmalıydı.
Mektepli olmak, işin dil
kuralları boyutunu öğrenmek çok önemli. Nasıl yazdığını, biçimi tartabilmek,
kuralları masanın başına geçtiğinde tatbik edebilmek lazımdır. Noktayı,
virgülü, birleşik ya da ayrı yazılması gereken (de, da) ları bilmiyorsa yazar,
ona biraz dur, öğren de gel, denmeli. Bu da mektepli olmaktan geçiyor
Ama asıl olan alaylı
olmaktır
Bir ustanın rahlesinden
geçmek, onun terbiyesi altında yetişmek, has edebiyatçıyı doğuran şeylerdir,
diye düşünüyorum. Ustadan tevazu öğrenmek, oturup kalkmayı bilmek, onun
konuşmalarında yok olmak önemlidir. Bir usta, bir çırak ve yavaş yavaş
ustalaşan bir çırak
Bir örs, bir çekiç, kızgın alevler; bir usta bir çırak
sonra ustalaşmış bir çırak. Edebiyatçılığın haysiyetini, sağlam duruşunu
öğrenmek gerekmektedir. Bu da bencileyin alaylı olmaktan geçiyor.
ÖYKÜLERİNİZDE
OLAY ÖYKÜCÜLÜĞÜNÜN PEK OLMADIĞINI GÖRDÜM
Evet. Bir durumu kurgulamak ve
o durum etrafında gergefi genişletmek önemli benim için
Bu, yazın dünyasına,
öyküye bakışla ilgili bir şeydir
Çehov
okursunuz, Sait Faik okursunuz, Rasim Özdenören okursunuz ve o yolda yazmaya
başlarsınız. Benim için önemli olan durum öykücülüğüdür
BİR YAZARDA SİZCE EN ÖNEMLİ ÖZELLİK NE OLMALIDIR
Duru bir duygu sahip olmak,
içtenlik bence en önemli olan unsurdur. Yazar, yapmacık tavırlardan, boyalı bir
halden devamlı uzak durmalıdır. Kahramanlar günlük yaşamın içindedirler. Bir
hikâyedeki kadını otobüste görmem beni o kadar heyecanlandırmıştı ki, bunu
ifade etmek çok zor olsa gerek. Yazar ya olduğu gibi görünmelidir, ya da göründüğü
gibi olmalıdır
-BİRAZ DA NUHAN NEBİ ÇAM'DAN SÖZ EDELİM
Maraş'ta doğdu. 1974'ün
Haziran'ıydı... Babam, Maraş'ta bazı zamanlar beni köy düğünlerine götürürdü.
Gençler halay çeker, silah atar ve çayırda güreşirlerdi. Ben bir elma ağacının
gölgesinde, olup biteni uzaktan izler, yahut karşıdaki tepelere tırmanırdım.
İçimde bir şair ruhu gezdiriyordum
GÜNÜMÜZ ÖZELDE ÖYKÜ GENELDE EDEBİYAT DÜNYASINI NASIL
GÖRÜYORSUNUZ.
Gruplaşmalar almış başını
gidiyor, bir komitacılık, hizpçilik her yanımızda. Bunlar Türk Edebiyatı'na
ihanet ettiklerinin farkına bile varamayan körlerdir, bence. Edebiyatımızın
modern zamanların bayırlarından tırmanmaya başladığından bu yana ediplerimiz ya
da kendini öyle zannedenler büyük bir yanılgı içindeler. 1900'lü yılların
aydını-yazarı "Efendisinin ilaçlarını içmekten çekinmeyen şapşal uşak." büyük
bir taklitçi. Ve ihanetin; Fuzuliler'e, Bakiler'e, Mevlânalar'a, Yunuslar'a,
Şeyh Galipler'e ihanetin farkında değiller. Şimdiki edebiyatçılarımız ahbap
çavuş şarkıları söylüyorlar
Teşekkür edirim