Gündem

Gündem Haberleri

Kahramanmaraş Dosyası 29

Kahramanmaraş Dosyası  29

Ben, personelden bir kısımlarının bulunduğu görevin yükünü çekecek kapasitede olmadığını ya da personelden bazılarının bulunması istenilen görev yükünü çekemeyeceklerini açıkça söylemiş ve teklifleri ya da aracılıkları bu yüzden kabul etmemişimdir. Benim bu şekilde davranmam bazı çevrelerce hata ve yanlış olarak değerlendirilmiş, bazı çevrelerce de "siyaset bunu kaldırmaz" denilerek bu davranış, esasta doğru olduğu halde suçmuş gibi gösterilmeye çalışılmıştır.

İşin esasına bakılacak olursa herkesin farklı becerileri veya beceremedikleri işler vardır. Kamu hizmeti verilen yerlerde, hizmet vermeyen ya da hizmet veremeyen, kendisini geliştirmeyen, işine saygılı olmayan kişileri illaki bir yere getirip oturtmak kadar anlamsız bir davranış yoktur. Hatta bu tür davranışlar, ifade biraz ağır gibi görünse de halka ve hakka hakarettir denilebilir de. Yani bunun arkasında ;"Siz ancak bu uygulamaya layıksınız!" demeye varan gizli bir ifade vardır.

Yeri geldikçe kaç kere bu konuya işaret ettim; görev verme konusu bir vebaldir. Şöyle bir soru soralım; yöneticiler veya tavassutçular (aracılar) başarılı olmayan, görevin gerektirdiği yeteneğe sahip olmayan, işini hakkıyla yapmayan bir kişiyi kendi özel işlerinde çalıştırırlar mı? Eğer kendi işinde çalıştırmayacaksa, o kişi, o zaman devlet işinde de çalıştırılmamalıdır. Bu tür davranışların farklı bir yönü daha vardır; "Muhakkak ki Allah emanetleri ehillerine vermenizi ve insanlar arasında âdil olarak (herkesin hakkını vererek) hükmetmenizi emreder." (Nisa 4/58) ayetine göre, görev verilirken iki hususa dikkat etmek gerekir. Birincisi; görev, işi bilene, ehline verilecek, diğeri de görev verilirken adil olunacaktır yani kayırmacılık yerine hak edene görev verilecektir.

Bazı kişiler için; "Bu çalışanlar, dışarıya çıksalar herkes havada kapar." gibi söylenen boş lafların sarf edildiği zamanlar olur, olmuştur. Becerisi olmayan kişilere dışarıda kesinlikle iş vermezler, zaten onlardan bazılarına da dışarıdan teklif gelse, orada bir gün bile durmazlar. Bürokrasinin yani kamu işlerinin hantallaşmasının sebebi de bunlar ve benzeri uygulamalardır. Bunlar başta kentimizin ve ülkemizin en büyük sorunlarındandır.

"Pabucun dama atılması" işini her ne hikmetse daha çok da ilgili programlarda, hep yöneten durumunda olanlar anlatırlar. Bu tür anlatımlar örnek alınmıyorsa anlatım boşunadır, zaman heba edilmiş, dinleyenler aldatılmış olur. Bir iş veya söz güzelse, doğruysa örnek alınır ve uygulanır, dolgu malzemesi olsun, konuşmayı süslesin diye anlatılmaz, anlatılmamalıdır, etik olmaz. Kamu hakları keyfi ve hoyratça kullanılmamalıdır. Kentimiz başta olmak üzere ülkemiz ve diğer dostlarımız, bu ağır ve veballi yükten derhal kurtulmalı ve bir daha da bu ağır yükün altına girmemelidirler. Biz burada şehrimizi konuşuyoruz, yazıyoruz; ilimizin kalkınmada ve tanıtımda, gerekli performansı yakalayamaması bu yüzdendir işte!

Olması mümkün olmayanı yapmak ya da haksız istekleri yerine getirmek, topluma ve işe bir getirisi olmayacak veya işlerin gecikmesine sebep olacak görev değişikliği, nakil ve açıktan atamaların hepsi birer haksızlıktır. Haklı olanın hakkını korumak, ona sahip çıkmak herkesin görevi olmakla beraber özellikle de güç sahibi olanların görevidir. Bu işin ciddiyet kazandığını ben daha görmedim. Nerde haksız birisi varsa, nerede çalışmadan, yorulmadan iş yapmak, para kazanmak isteyen varsa onlar, kendilerine bir şefaatçi ararlar. Aracı olanların birçokları da o kişiler hak ettikleri veya haksızlığa uğradıkları için değil, "Bu bana çalışır!" diye düşündükleri için aracı olurlar. Olan da memlekete olur, hizmet ulaşacak halka olur.

Müftülükte görev yaptığım yıllardaydı; bir gün, daireye çok sık gelip giden kişilerden biri geldi. Müftü Bey o gün yoktu, o olmayınca bana uğradı. O beni tanımıyordu ama ben kendisini tanıyordum. O zaman çok etkili bir partiden İl Genel Meclis Üyeliği görevinde bulunuyordu. Sadece kendisi değil, yakın akrabaları ve çevresinin tamamı farklı yerlerde olsalar da politika ile uğraşıyorlardı. Yani çok etkin politikacı idi bunlar. Oturması teklifinde bulundum. O tabi oturmadı; "Benim işim var, benim işe bakın o bana yeter." gibi sözler söyledi. İsteğinin ne olduğunu sordum, bir görevlinin nakil işi idi. Böyle bir işi takip ettiğini duyuyordum ama içeriğini o anda öğrendim. Diyorum ya olmayacak işe olur demek, karşıdaki insanlara saygısızlık olur, olmaması gereken bir işi oldurmak da halka saygısızlık, işe de haksızlık olur.

Ben o zata o işin olamayacağını söyledim. O bana sert bir ses tonuyla; "Neden?" dedi. Ben de, çalışma yönergesine göre bu işin olmasının mümkün olmadığı söyledim. Açtım yönergenin ilgili maddesini okudum.

Daha önce de benzer bir iş için Başkanlığa yazı yazılmasını söylediğinde Müftü Bey'e ; "Bulunduğu yerde iki yılını doldurmadan, iki yılın dolmasına birkaç gün de kalsa Başkanlık o atamayı onaylamaz ." dedim. Postada geçecek günlerle Ankara'ya varana kadar o sürenin dolacağı söylendi. Müftü Bey bana hak verse de arada etkin kişiler vardı çünkü. Konu beni aşıyordu. İstenildiği gibi iş yapıldı ve gönderildi. Hâlbuki çok açık bir şekilde, yönergede ;"Nakil sınavı yapıldığı tarihte, görevli bulunduğu yerde iki yılını tamamlamış olmalıdır."  yazıyordu. Bu yazının, tam da o günlerde cevabı gelmişti. Başkanlık, o atamayı onaylamadığı gibi yönetim de o işten dolayı tekit almıştı.

O yazıyı da meclis üyesi kişiye okudum. Adam çok şaşırmış, tabir yerindeyse vurgun yemiş gibi, adeta sarsılmıştı. Başkasının işi için bu kadar perişan olanı ilk defa gördüm. Ben tekrar ;"Buyurun oturun, bir ikramda bulunalım." dedim. O zat bana ;"Sen bana hayatımda görebileceğim en büyük ikramda bulundun. Sen ayağa kalkarsan ben seni kucaklamak istiyorum." dedi. Sonra da ;"Yahu arkadaş, ben ilçe müftüsüne varıyorum, "Baş üstüne" diyor, kaymakama varıyorum aynı söz, il müftüsüne varıyorum tamam diyor, valiye söylüyorum merak etme diyor, ama bu iş iki aydan beri olmuyor. Demek ki bunlar, bu işin olmayacağını biliyorlar, fakat bana "olur" diyorlar. Demek ki bir işi siyaseten de zorlamamak gerekiyormuş, ben arkadaşları zorladıkça onlar da zorlanıyorlarmış. Benim ayağım şimdi yere bastı." benzeri sözler söyledi.

Bu kurumdan talep edilenlerde bir başka yanlışlık daha vardı ki; yetersiz ve liyakatsiz kişiler için devreye girildiği çok oluyordu. Bu yüzden de kurum çalışanlarının çoğu yara alıyordu. Özellikle bu kurum müdahaleyi çekemez, bunun hesabını da kimse yüklenemez ve veremez!

Ben, bulunduğum her görevde ve yaptığım her işte, doğru iş yapmayı asla hata değil, onur verici davranışlar bilmişimdir.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım türden değerlendirmede bulunanların veya yönetimde olmadığı halde dışarıdan müdahalede bulunmayı kendileri için bir hak olarak görenlerin, neden böyle davrandıkları aslında bellidir; içeride iş yaptıracakları ya da gerektiğinde bilgi alacakları, kendilerine sadık kişiler olsun istemektedirler.

Bir de ısrarla bazı masaları isteyen görevli kişilerin, birinci işleri dışarıdadır, asıl işleri ikinci iş konumundadır. Israrla veya araya birilerini koyarak kendilerinin belirlediği masada bulunmak istemeleri, daire içi işlere fazla muhatap olmadan ya da bağlayıcı bir yönü bulunmadan, dışarıdaki işini takip etmeye daha müsait olmasındadır.



1

Kahramanmaraş’ta Tarihi Eser Kaçakçılığı Operasyonu

2

“Her Türlü Afet ve Acil Duruma Hazırız”

3

Kahramanmaraş’ta emlakçılık sektörüne yeni bir boyut geliyor!

4

Sinan Akçıl, Şarkılarıyla Unutulmaz Bir Gece Yaşattı

5

İstiklalspor Basketbol Takımı Fırtına Gibi Başladı! 77-66’lık Zafer