Tabi ki belediyede taşları yerine oturtmamız kolay olmadı, ancak üst yönetici bunları ya bilmek istemedi ya da idare-i maslahatı tercih etti.
Bir defasında Başkan Bey yurt
dışında idi. İşine gelmeyen telefonlara bakmamayı huy edinmiş, bundan dolayı da
özellikle meclis üyesi arkadaşların şikâyette bulunduğu bir görevli, sabahtan
öğle sonrasına kadar ne sekreterlerin aramasına ne de bizzat benim aramama
cevap vermedi. Sinir gerginliğim son haddine geldiği bir anda Başkan Bey beni ardı.
Birçok kişide olduğu gibi benim de gerginlikten sesim bozulur. Bunu fark eden
Başkan Bey bir şey mi olduğunu sordu. Ben de durumu anlattım ve ; "Eğer
geldikten sonra tekrar görevine iade etmeyeceğine söz verirseniz şu anda derhal
bu kişiyi görevden alacağım." dedim. Tabi söz verilme yerine "Ben gelince
hallederim." denildi ama hiçbir şey de yapılmadı. O gün bana bunu yapan kişi
daha sonra kendisine farklı işlerde benzer davranışlarını sürdürdü. Bir tarafta
hizmet üretmeye çalışırken bir tarafta da kapris yüklü personelin hışmından
belediyeyi, diğer personeli ve vatandaşı, bir adım ötesinde ise makamın onurunu
korumaya çalıştım demeyeceğim mücadelesini verdim.
Belediyenin çıkınlarını açmak
niyetinde değilim, burada yazdıklarımı da sadece bu şehrin gelişmemesinin
sebeplerini ortaya koymak ve geleceğe dair faydam olursa ışık tutmak için
anlatıyorum. Belediye Başkanı; "Şu iş neden yapılmadı?" diye ilgililerine
sorduğunda sorumlu kişiler, kendi hatalarını örtmek için " Başkanım, siz yokken
Nedim Bey imzalamadı." derlermiş. Ya da işin başlangıcını Başkana imzalattıktan
sonra prosedür gereği sadece işin devamı ile ilgili kısmını bana imzaya
getirdikleri halde yani ben işimi başlangıca göre doğru yaptığım halde,
Başkanın sonradan o işin yapılışına itiraz ettiği zamanlar oluyormuş. "Mış,
muş" dememin sebebi, bunların bir kısmını ben sonradan öğrendiğim, bir
kısımlarını da bana yöneltilen sorulardan anladığım içindir.
Her ne hikmetse bana sorulan
soruların hepsinde de benim üzerime yıkılmak istenilen işlerin ya da yazışmaların
benimle alâkasının olmadığını ortaya koyduğum halde bu işlerin ihalesinin benim
üzerimde kaldığını da sonradan öğrendim. Kimi iş ile ilgili olarak sonradan
ortaya çıkan olumsuzluktan yara almamak için veya ortaya çıkan olumsuzluğun,
işi yapanlar tarafından sonradan anlaşılmasından dolayı ortalık
karıştırdığında; "Efendim, Nedim Bey söyledi, onun üzerine yaptık." Denilirmiş.
Bunlardan kaç tanesini ortaya çıkardığım halde işin üzerine gidilmediğini
biliyorum. Ben kasıt var demiyorum, iş bilmezlikten söz ediyorum, bir de
sıkışınca ne maksatla olursa olsun yalana başvurulmasının veya sığınmacılık
yapılmasının yanlışlığını anlatmaya çalışıyorum. Bu tür davranış ve yöntemler
devlet yönetim ahlâkıyla da Müslümanlıkla da bağdaşmaz. Bu tür hastalıklar bu
kesime nereden bulaştı bilmiyorum.
Çok örnek olmasına rağmen bir
tanesini anlatabilirim; Belediye Başkanı telefonla beni arayarak, "Ben yokken
(şu konuda) neden ihale açtın?" dedi. Başkanı bizzat ilgilendiren konularda,
bizzat kendisinin haberi olmadan böyle bir işi yapmak şöyle dursun davranışlara
tevessül bile etmediğim halde bu soruya muhatap olmam çok canımı sıktı. Ben de
kendisine ,"Ben, sizin olmadığınız zamanda hiçbir ihale açmadım, o işte bir
yanlışlık var." dedim. O bana ," Aha kardeşim, burada yazıyor, Belediye Başkanı
Adına M.Nedim Tepebaşı " Belediye Başkan Vekili diye." deyince bu sefer ben;
"Yazının üst kısmına bakınız, konu nedir, bir defa Başkan adına Başkan Vekil
yazılmaz, ben de böyle bir yazıyı imzalamam. İhaleyi siz açmışsınız, ben işin
devamını imzalamışımdır." dedim. Az sonra tekrar aradı ; " Bak elimdeki evrakta
da öyle ." dedi. Ben tekrar ısrarla o
işte yanlışlık olduğunu söyledim.
O sırada, belediyeden ihale
almış bir şirket yetkilisi Başkanın yanında imiş. Tekrar beni arayarak o kişiyi
bana göndereceğini söyledi. Şirket yetkilisi biraz sonra yanıma geldi. Çok
geçmeden Başkan da benim yanıma geldi. Arkası sıra görevli bir arkadaş içeri
girdi ve elindeki dosyayı Başkan Beye verdi. Başkan Bey, görevlinin, dosyada
açıp sunduğu sayfaya baktı, telefon görüşmesindeki aynı tarz ifadeyle ;" İşte
kardeşim, ihaleyi sen açmışsın." dedi. O sırada ben dosyaya baktım ve; "Bakar
mısınız , İlgi Başkanlık Makamının oluru ile açılan ihaleye katılımınız uygun
görülmüştür.' Yazıyor. Bunun ilgi Başkanlık oluru nerede?" dedim. Bu sefer
ilgilisine telefonda ; "Ya, Kardeşim kaç oldu, bir evrakı doğru düzgün
gönderemediniz." dedi. Karşıdaki ne dediyse Başkan; "Tamam ya kardeşim,
gönderme!" dedi ve kalktı gitti.
O şirket yetkilisi bana; "Sizi
tebrik ederim, bu konuşmalara, Başkan Bey'in yanında olduğum için baştan beri
şahit oldum. Ben işim gereği hep belediyelerle çalışırım, nasıl böyle bir iş
olabiliyor, nasıl böyle bir tutuma cesaret edilebiliyor anlamadım. Başkan Bey,
sizinle çalıştığından dolayı çok şanslı. Ben, sizin gibi işini bu kadar iyi
bilen bir başkan yardımcısı görmedim." dedi. Daha kaç tane benzer olay var ama
anlatmaya gerek yok. Bunları anlatmamda kesinlikle bir kasıt yoktur. Eğer
kasıtlı hareket etsem bunların hepsini ve dahasını ta belediyeden ayrıldığımda
anlatırdım. Ben bunları, belediye ve diğer kurumlar da dâhil, görevliler
arsında işinin ehli olmayan kişilerin şehrimize ve ülkemize verdikleri
zararları anlatmaya çalışıyorum. Körü körüne iş yapmak doğru mudur?
En ciddi iş olan devlet
yönetiminin nasıl yürütüldüğüne dikkat çekmek istiyorum. Devlet işi lakaytlığı
(ciddiyetsizliği) asla kaldıramaz. Eğer ciddiyet elden giderse bugünkü (2014
tarih itibarıyla söylüyorum) duruma benzer sıkıntılar yaşanır. Kaç yıldan beri,
özellikle de son bir yıldan bu yana ülke genelinde ne kadar çetrefil işler
içerisinde boğuşulduğunu herkes görmektedir.