Her yönetici işinde mutlak başarılı olmak ister, başarılı olmak zorundadır da. Ancak başarılı olabilmenin önce yöntemlerinin bilinmesi gerekir. Başarının ilk şartı ve olmazsa olmazı dürüstlük ve adalettir. Bu istikamette yürümeyenlerin başarıları oldukları zamanlar olsa da bu başarı aldatıcıdır, saman alevine benzer.
Başarının önemli etkenlerinden
bir diğeri ise iyi bir ekiple çalışmaktır. Bu sadece başarının gerekleri değil
sorumluluğu alınan makamın ve o makamın sözde değil gerçekte sahibi olan halkın
hakkıdır. Yeni Yerel Yönetimler Yasası hazırlanırken, Genel Merkezden, görüş
isteği içerikli bir yazı gelmişti. O yazıya verdiğimiz cevabın içerisine aşağı
yukarı; "Belediye Başkanları, seçildikleri zaman, onlara kendi ekibi ile çalışma
imkânı verilmelidir. Yani Başkan çalışacağı ekibini kendisi seçmeli ve onlarla
görev yapmalı, görev süresi bittiğinde de ekibi ile birlikte belediyeyi terk
etmelidir." şeklinde bir madde yazarak
Başkana imzalattırıp göndermiştik. Böyle bir madde yasada yer almadı.
Bir yönetimin çalışmaları
sırasında doğru ve kesin yararlı olacak işler yapılmalıdır ki onun adı başarı
olabilsin. İşler doğru ve güzel yapıldığında hak gözetilmiş olur, böyle
yapılmadığında ise asıl hak sahiplerinin hakkı ötelenmiş ya da zayi edilmiş
olunur. İşin bu yönünün düşünüldüğüne dair bir belirti gören var mıdır bilmem!
Zamanın akışı içerisinde,
gerektiğinde aktif olmaları, daha fazla verim almak için personel arasında
düzenlemeler yapılıyordu yapılmalıdır da. Bu anlayışla yapılan düzenlemeler ve
görevlendirmelerden dolayı bana gönül koyanlar olduğu gibi benim de gönül
koyduğum kişiler olmuştur ama asla ne çalıştığım yerlerde, ne de dışarıda yani
sivil hayatta, kimseye karşı kinim olmadığı gibi kasıtlı olarak personelin
görevlerinde asla değişiklik yapılmamış, makamdan değişiklik talebinde de
bulunulmamıştır. Arkadaşlar arasında sohbet ederken; "Kin ile devlet
yönetilmez!" sözümü çok kere söylediğim gibi uygulamada da buna bağlı kalmaya
özen göstermişimdir.
Kin ve devlet işi birbirine
yakışmaz. Biz böyle biliriz, böyle de inanırız. Gönül koymak ayrı, kindar olmak
ayrı iştir. Allah, Peygamber Efendimize kin tutmamayı öğütlemiştir,
emretmiştir, biz bunu böyle biliriz. Hz Hamza'yı şehit eden kişi Müslüman
olduktan sonra bağışlanmış ancak çok da göz önünde olsun istenmemiştir. Nüans
farkı işte böyle bir şeydir. Allah'a hamdolsun işlemler sırasında, adaletsiz
davranışlarım ve uygulamalarım olmamıştır. Görev yaptığım süre içerisinde
Disiplin Kurulu Başkanlığı yaptım, disipline gelen işlerde, kişinin durumuna
uygulanabilecek birden fazla madde varsa, cezanın en az ve hafif olanını tercih
etmişimdir.
İşlerin akışı ve işleyişi
doğrultusunda, görev yerlerinde değişiklik yapılması uygun görülen personelden
bazılarına verilen yeni görevin, o kişilerden yine bazılarının veya o kişilerle
bağlantılı olanların, dışarıdaki işine uygun olmadığı, bunun için araya adam
koydukları duyumlarını alıyordum, ya da bilgileri bana ulaşıyordu. Bunların
yanı sıra bir de gereğinden fazla görevlinin bulunduğu, adeta yığılma olan
bürolar vardı. Bulunduğu birimde, kendine göre iş olmayan personelin, oradan alınıp
aktif göreve verilmesinden daha doğal bir uygulama olmadığı halde bu tür
uygulamalardan dolayı rahatsızlıklar yaşanıyordu. Bu durumda olup da
kendilerinin beklentilerinin dışında bir göreve getirilmiş olanlardan bazıları,
bu beklentilerini ya açıkça belirtiyorlar ya da birileri aracılığı ile
beklentilerini bir şekilde Başkana ulaştırıp uygulamadan kurtulmak için
olağanüstü çaba sarf ediyorlardı. Hatta hiç memuriyeti olmayan, şirket elemanı
olarak çalışanlardan bazıları için müdürlük verilmesini isteyenler ve ısrar
edilenler bile vardı. Hâlbuki bir görevlinin müdür olabilmesi için yüksekokul
mezunu olması ve en az on yıl devlet memurluğu yapmış olması şartı vardır. Bu
işler böyle mi yürütülmüş ki müdür olması mümkün olmayan kişilere bile müdürlük
görevi verilmesi talebinde bulununlar çıkmıştır, doğrusu anlaşılması çok zor
bir durum yani olacak bir iş değil!
Daha önceki bölümde de
söyledim; özel işyerinde çalıştırılan bir elemana, oturduğu yerde yani herhangi
bir iş yapmadan ücret verirler mi veya yaptığı işi bir başkasının işiyle
birleştirme durumunda hiçbir problem olmayacaksa o elamanı orada tutarlar mı?
Böylelerinin görev yapmak istedikleri alanlardan, yıllar önce uygulamadan
kalkmış olanları bile vardı. Böyle olduğu halde, bize gelene kadar, işlerliği
olmayan bazı işlerin sadece adı kullanılarak iş yapıyor görünenler olmuş. Bu
kişilerin arkasında bulunanlar, ya işin içyüzünü bilmemektedirler ya da
bildikleri halde bunu kendileri için bir hak olarak görmektedirler! Bu durumda
olanların istedikleri masalar, onlar için bir ofis gibidir. Uygulamadan kalkmış
olan, geçmiş zamanın işlerinden birinde çalıştırılmayı ısrarla isteyen
görevlilerin arkasında duranların, bunu anlamadıklarını gördüm. Üst yönetici de
çoğu zaman bunları göremiyordu.