Kahramanmaraş internet haber sitelerinden biri olan Maraş Aktif internet haber sitesinin 23 Ocak 2015 Cuma günü manşetinden girdiği haberdeki iddialara göre: "Gözü yaşlı anne Güllü Durdu, grip olduğu endişesiyle Kahramanmaraş Necip Fazıl Şehir Hastanesi Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Ek Hizmet binası acil servisine götürdüğü 1,5 yaşındaki çocuğunun son kullanma tarihi geçmiş iğne verildiği için hayatını kaybettiğini iddia etti."
Maraş Aktif internet haber sitesinin yayınladığı haberin devamı ise şu şekilde:
Kahramanmaraş Dulkadiroğlu
ilçesi Divanlı Mahallesi 16014. Sokakta ikamet eden Anne Güllü Durdu (35) 20
aylık Hüseyin isimli oğlunun Pazartesi günü çeşitli ağrıları nedeniyle şikâyet
ettiğini söyledi. Çocuğunun grip olduğunu tahmin ettiğini ifade eden anne
Güllü, Hüseyin'in ağrılarının arttığını söylemesi üzerine hastaneye götürerek
hem muayene edilmesi hem de gerekli ilaçların verilmesi için ambulans
çağırdığını kaydetti. Anne, gelen ambulans görevlisinin Hüseyin'i muayene
etmesi neticesinde çocukta ciddi bir sağlık sorunu olmadığını, bir süre buhar
verildiği takdirde kendine geleceğini söylediğini anlattı. Ancak kendisinin
buhar verdiğini buna rağmen çocuğunun şikâyetlerinin kesilmediğini söyleyerek
Hüseyin'i hastaneye götürmek istediğini görevlilere açıkladığını belirten Anne,
oğlunu Kahramanmaraş Necip Fazıl Şehir Hastanesi Kadın Doğum ve Çocuk
Hastalıkları Ek Hizmet Binası acil servisine getirdiğini aktardı.
Burada Hüseyin'i muayene eden
acilde görevli doktorun oğlunun ciddi bir sağlık problemi olmadığını, kendisi
istediği takdirde 2 gün hastaneye yatış yaptırabileceğini söylediğini kaydeden
Anne, kendisinin de bunu kabul ettiğini anlattı.
Anne Güllü Durdu ve Hüseyin'in
teyzesi İlkay Atlamış, Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesinde küçük
çocuğa son kullanma tarihi dolmuş iğne verildiğini iddia etti. Serumuna söz
konusu iğneler eklendikten 3 dakika sonra çocuğun durumunun ağırlaştığını
söyleyen Anne ve Teyze, Hüseyin'in bu iğneler nedeniyle hayatını kaybettiğini
iddia etti. Pazartesi yoğun bakıma alınan Hüseyin'in Salı günü Kahramanmaraş
Üniversitesi Tıp Fakültesine sevk edildiğini söyleyen Anne Güllü, oğlunun 1 gün
de burada yoğun bakımda kaldıktan sonra Çarşamba günü hayatını kaybettiğini
belirtti.
Yetkililere seslenen acılı
anne Güllü Durdu ve teyze İlkay Atlamış, kendilerine yardım edilmesini ve bu
durumun aydınlatılmasını istedi.
"YİNE HEMŞİRELER SERUMU TAKARKEN HİÇBİR ŞEYİ YOKTU"
Çocuğunun durumu hakkında ve
hastanede yaşadıklarıyla ilgili bilgi veren Anne Güllü Duran şunları dile
getirdi: "Soğuk algınlığı, grip olduğunu düşündüm 2 gün evde ilaçlarıyla tedavi
ettim, ayaktaydı. Pazartesi günü oynuyordu, bacak ağrısı, kol ağrısı gibi
gripten kaynaklanan ağrıları vardı. Ben de hastaneye gidelim iğne yaptıralım
diye ambulans çağırdım. Ambulans doktorunun bana dediği, hastaneye bile
gitmesine gerek yok, çocuğun ciğerlerinde hafif iltihap olduğunu, bronşit
olduğunu, burada buhar verelim ondan sonra rahatlar götürmeyelim dedi. Ben de
buhar makinem var zaten fayda etmiyor, iğne vurdurup serum takalım dedim. Benim
isteğim üzerine kadın doğum hastanesi acile gittik, oraya kadar çocukla
ambulansta oynadık, konuştuk, yine hemşireler serumu takarken hiçbir şeyi
yoktu. Orada doktor yine çocuğun bronşit olduğunu, benim isteğimle 2 gün
yatırıp yatırmayacağımı sordu, yoksa gerek yok dediler. Ben de tamam yatıralım,
iyi olacaksa 2 gün serum alsın dedim.
"İĞNENİN KATILMASIYLA ÇOCUĞUN FENALAŞMASI 3 DAKİKA
SÜRDÜ"
Yukarı servise gönderdiler,
serviste 2 tane hemşire biz zaten girer girmez insanlara insan gibi
davranmıyorlardı, bağırıp, çağırıyorlardı, biri geldiğinde onu kovuyorlardı.
Bana sen niye geldin dedi, ben de yatış var dedim. Bana, yine yatış var, sanki
yatak mı var ki alalım dedi, ben de aşağıda doktor gönderdi beni, ne
yapabilirim dedim. Beni muayene odasına aldı, bir seruma 3 tane iğne kattı
çocuk hiçbir şey yoktu, iğnenin katılmasıyla çocuğun fenalaşması 3 dakika
sürdü, 3 dakikadan aldılar bana eks oldu hastanız dediler. 20 dakika sonra
kalbinin durduğunu, 20 dakika sonra çalıştığını, beynin oksijensiz kaldığını,
mide kanamasını geçirdiğini yani her şey orada bin tane hastalık çıkarttılar.
Zaten 20 dakika sonra da beyin ölümünün gerçekleştiğini söylediler. 2 gün orada
kaldı sonra da Tıp'a sevk ettiler, bir gecede orada yattı ölüsünü
verdiler."
"AZICIK UMUT VARSA O ARADA ZATEN O UMUT DA BİTMİŞ,
GİTMİŞ YANİ HER ŞEY GİTMİŞ"
Kadın Doğum Hastanesinden KSÜ
Tıp Fakültesine sevk edildikten sonra çocuğu taşıyan ambulansta görevlilerin
solunum cihazının da şarjının bittiği şeklindeki konuşmalarını duyduklarını
iddia eden Anne şunları söyledi: "Ambulans ile gönderdiler, ben makinelerden
anlamıyorum, orada konuşulanlar, şarjının olmadığını, yaşam ünitesinden
çekildiğini, oraya kadar, orada eski usul bir şeyle götürdüklerini, Tıp
Fakültesinin doktoru da bana aynı şeyi dedi, nasıl getirebildiniz bu çocuğu
buraya kadar' diye. Azıcık umut varsa o arada zaten o umut da bitmiş, gitmiş
yani her şey gitmiş. O cihazı hastaneden
verdiler, ambulansta olmadığını, yetişkinler için olduğunu söyleyince doktor
hemşirelere söyledi ve orada konuşuluyor, şarjı yok, şarjı yok. Hatta ambulans
doktoru söyledi nasıl şarjı yok, neden şarj ettirmiyorsunuz diye. Bu oraya
kadar idare eder dediler verdiler, dıt dıt ötüyordu zaten. Buradan oraya kadar
zaten oksijensiz gitmiş çocuk. Zaten oraya götürdüğümüzde doktor öldüğünü niye
gönderdiklerini söyledi. Yine de bekleyelim, her şeye hazırlıklı olun dedi."
"ACİLDEN YATIŞ YAPTIRAN DOKTORU ÇAĞIRDILAR O BİLE ŞOK
GEÇİRDİ"
Çocuğun serumuna tarihi geçmiş
3 tane iğne katıldığını iddia eden Güllü Duran şöyle konuştu: "İğnenin ismini
söylemediler ama orada iğnenin 1 yıl tarihinin geçtiğini, onun farkına
varamadıklarını kendi aralarında konuşurken işitiliyor. Şunu söyleyeyim o iğne
öyle bir şey yaptı ki diğer hasta refakatçisi bile fark etti. Bir serumu yarıya
kadar boşaltıp aynı iğneden 3 tane sıktı ve ben şu anda o iğneyi bin tane iğne
getirseler içinden seçer alırım yani o kadar dikkatimi çekti. Acilden yatış
yaptıran doktoru çağırdılar o bile şok geçirdi, bana sarıldı kızım ben bunu
sağlam gönderdim ne oldu burada' diyor. Doktor şuurunu kaybetti, ben soruyorum
doktora hocam ne oldu diyorum'. Bilmiyorum, bilmiyorum ne oldu, ben de
bilmiyorum ne yaptılar bu çocuğa' dedi.
En sonunda hemşiresi falan geldi, bana,'çocuk yaşasa da biz hep senin
arkandayız, hakkını ara' dediler. Onlar bile biliyordu orada o hemşirenin bir
şeyler yaptığını."
"NEDEN VATANDAŞLARIN CANINI YAKIYORLAR, KENDİLERİ ANNE
BABA DEĞİL Mİ?"
"İNSAN MUAMELESİ YAPMIYORLAR BİZE"
Yetkililere seslenen ve sonuna
kadar çocuğunun hakkını arayacağını ifade eden Anne Güllü Durdu gözyaşları
içinde feryat ederek şunları söyledi: "Ablam Sağlık Bakanlığı'nı aradı, her
şeyi yapacağım bu bizim ikinci cenazemiz, biri de 14 yaşında, bir gün önce
teyzemin torunu öldü ve yanlış tedaviden ciğerini patlattılar. İkinci dün daha
onun cenazesi kalkmadan benim oğlumun cenazesi geldi. Yapıyorlarsa ya Sağlık
Bakanlığı yapsın bir şey, neden vatandaşların canını yakıyorlar, o çocuklar
nasıl meydana geliyor, anneyi babayı hiç düşündükleri yok mu? Kendileri anne
baba değil mi? Ve biz orada soru soramıyoruz, hiçbir sağlık ekibine soru soramıyoruz.
Bizi azarlıyorlar, insan muamelesi yapmıyorlar bize ve sonuna ben çocuğumun
hakkını arayacağım, sonuna kadar."
" ALLAH'TAN AÇMIŞIM DOLABI, BÜTÜN İLAÇLARIN TARİHİ
GEÇMİŞ"
Hüseyin Durdu'nun teyzesi
İlkay Adlamış kardeşinin kendisini çağırdıktan sonra yanlarına gittiğini, hastanede hastanın bulunduğu yere
çağırdıklarını, bir bez alıp gelmesini istediklerini belirterek şunları
konuştu: "İçeriye girdim, çocuğun her yerinde hortumlar falan makineye
bağlanmış, ne oldu benim yavruma dedim. Yok bir şey panik yapma, seni aldıysak
bizi pişman etme dedi. Sonra 2 tane hemşire ilgilendi bizimle, dedi ki bezini
değiştireceğiz. Ben değiştiririm dedim, hayır sen dokunmayacaksın sadece bezini
alacaksın ve altına koyacaksın dedi. Bezi açtığımda sadece kan doluydu, bu yavruya
ne olmuş dedim. Yok, bir şey, mide kanaması geçiriyor dedi. Sonra yanına
oturmamı istediler, Hüseyin ben geldim yavrum dedim, öyle deyince çocuğun
yanaklarından yaşlar süzüldü. Diğer hemşire getirdi bir tane iğne, kafada bir
tane hortum takılıydı onun olduğu seruma enjekte yaptı. O arada, Allah'tan
açmışım dolabı, bütün ilaçların tarihi geçmiş' dedi. Bir ilaç ismi söyledi,
özellikle onun bir yıl olmuş, biri gelip araştırsaydı, sorsaydı biz ne cevap
verecektik' dedi. O zamana kadar beni fark etmiyor tabi, bu çocuk ne olacak
şimdi, ne diyeceğiz bu çocuğun sahibine' dedi. Öyle deyince karşıdaki (dudağını
ısırıyor) etti, beni gösterdi, sen ne yapıyorsun ya dedi."
Teyze İlkay Adlamış: "İçimiz
yanıyor, ne olur yalvarıyorum, gereken yerler de duysun, yetkililer de duysun,
artık bu hastanelere bir şeyler yapın, ne gerekiyorsa onu yapın. Biz 3 gün
içinde 2 tane yeğenimizi toprağa verdik, 14 ve 1,5 yaşında, ikisi de yanlış
tedavi, yanlış ilaç yüzünden. Lütfen yalvarıyorum artık." diyerek sözlerini
bitirdi.
"AİLENİN İDDİA ETTİĞİ GİBİ SON KULLANMA TARİHİ GEÇMİŞ
BİR İLAÇ KULLANIMIYLA İLGİLİ BİR ŞEY SÖZ KONUSU DEĞİL"
Kahramanmaraş Necip Fazıl
Şehir Hastanesi Başhekimi Uzman Doktor Şemi Atilla, konu hakkında yaptığı
açıklamada söz konusu iğnelerin tarihinin geçmiş olması gibi bir durumun mümkün
olamayacağını savundu. Aynı zamanda aile tarafından kurumlarına bir şikâyet
geldiği takdirde gerekli yasal işlemleri yapacaklarını kaydetti. Başhekim Şemi
Atilla konu hakkında yaptığı açıklamada şunları dile getirdi: "Hasta akut
bronşit ve yüksek ateş tanısıyla bizim acil servisimize geliyor. Serum,
antibiyotik, ateş düşürücü veriliyor ve çocuk uzmanı görüyor ve yatırıyor.
Serviste tedavisi yapılıyor orada bir şekliyle havale geçirmeye başlıyor,
muhtemelen ateşten. Sonra fenalaşıyor ve yoğun bakıma alınıyor, yaklaşık 1 gün
kadar yoğun bakımda kalıyor sonra üniversiteye sevk ediliyor. Ailenin iddia
ettiği gibi son kullanma tarihi geçmiş bir ilaç kullanımıyla ilgili bir şey söz
konusu değil. Çünkü genel prensip olarak ilaçların takibi söz konusudur, öyle
bir şey yok. Hasta yakınları bize sanıyorum bu anlamda şikâyette bulunmamış
olursa da onunla ilgili idari soruşturma da başlatırız. Ama o iddia edilen şey
bizim açımızdan doğru değil, öyle bir şey biz tespit edemedik." (FATİH YALÇIN)