Gazetemizin 16 Şubat 2015 Pazartesi günü (dün) manşetinden verdiği "Eyicil'e İlbey'in Köşesinden Cevap başlıklı haber Kahramanmaraş genelinde büyük yankı buldu.
Geçtiğimiz günlerde Ajanslarda, gazetelerde ve internet haber sitelerinde yer alan "Eyicil'den 1925`teki idamlarla ilgili çarpıcı açıklama" adlı haber birçok basın yayın organı tarafından kullanılmıştı. Haberde Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Eyicil,"Kahramanmaraş'ta idam edilenlerin şapka kanununa muhalefetten değil hırsızlık suçundan idam edildiğini öne sürmüştü.
Söz konusu haberi köşesinde
değerlendiren habervaktim.com haber
sitesi köşe yazarlarından Ali İlbey "Maraş
şapka isyanında asılanlara "hırsızlıktan asıldılar" iftirası" başlıklı köşe
yazısıyla cevap vermişti. Gazetemizin Köşe Yazarlarından olan Ömer Baydemir de
köşesinde Eyicil'e "Tarih Yazmak" başlıklı yazısıyla cevap verdi.
"7 Şubat 2015 tarihli Köşe
Yazarlığı yaptığım Yorum Gazetesi'nde de yer alan Ahmet Eyicil'in 1925 Şapka Olayı'na ilişkin haberde bana Atatürk'ün tarihle ilgili iki sözünü çağrıştırdı.''Tarih
yazmak,tarih yapmak kadar mühimdir.Yazan yapana
sadık kalmazsa değişmeyen hakikat
,insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.Tarih hayal mahsulü olamaz.Tarih
yazarken gerçek olayları bulmaya çalışmalıyız.Eğer bunları bulamazsak
mechuliyeti ve bu noktadan cehlimizi
itiraf etmekten çekinmeyelim.''Yazılanlar ile tarihi gerçek
ne kadar çelişkili.Yazılanlar karşısında hem ben , hem de Kahramanmaraş
kamuoyu dehşete kapıldı.Tarih ,bu kadar
çarpıtılarak, tahrif edilerek kamuoyuna
bilgi olarak sunulamaz. Toplumun hassasiyetlerini bilmek, gazete
yönetiminin de görevi.Buna özen göstermesi
gerekir.
" diyerek köşesinde cevap verdi.
Ayrıca Basında yer alan "Eyicil'den
1925`teki idamlarla ilgili çarpıcı açıklama" adlı haber için bugün saat: 12:30'da Şapka Kanunu sebebi ile
asılan ailelerin torunlarının bir basın açıklaması yapması bekleniyor.
(KÜRŞAD KEREM AKÇAKALE)
Ömer Baydemir'in yazısının tamamı:
Tarih Yazmak
7 Şubat 2015 tarihli Köşe
Yazarlığı yaptığım Yorum Gazetesi'nde de yer alan Ahmet Eyicil'in 1925 Şapka Olayı'na ilişkin haberde bana Atatürk'ün tarihle ilgili iki sözünü çağrıştırdı.''Tarih
yazmak,tarih yapmak kadar mühimdir.Yazan yapana
sadık kalmazsa değişmeyen hakikat
,insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.Tarih hayal mahsulü olamaz.Tarih
yazarken gerçek olayları bulmaya çalışmalıyız.Eğer bunları bulamazsak
mechuliyeti ve bu noktadan cehlimizi
itiraf etmekten çekinmeyelim.''Yazılanlar ile tarihi gerçek
ne kadar çelişkili.Yazılanlar karşısında hem ben , hem de Kahramanmaraş
kamuoyu dehşete kapıldı.Tarih ,bu kadar
çarpıtılarak, tahrif edilerek kamuoyuna
bilgi olarak sunulamaz. Toplumun hassasiyetlerini bilmek, gazete
yönetiminin de görevi.Buna özen göstermesi
gerekir.
Bu yazının içeriğini, şu
gerekçelere dayandırdım. Birincisi; tam 12 Şubat Kurtuluş Bayramı, 7 Haziran
seçimleri arefesi, siyasisi, aday adayları, bürokratları hep kentte. Kendinden
söz ettirmek ve dikkat çekmek için bundan büyük fırsat mı olur? İkincisi; her
ne kadar görevinden istifa edip aday adayı olunmadı. Ama , geçmişte siyasi
hevesi olan kişi olarak mantalitesi birileriyle örtüşen bir siyasi partiden neden aday adayı olunmanın yatırımı olmasın? Üçüncüsü;
kaş yapayım derken,göz çıkarma kabilinden; öteden beri Kahramanmaraş'ın üzerinde, kara bir kabus, gibi dolaşan lekeyi
sileyim derken, burada iyi niyet de olabilir, kabuk bağlamış yarayı yeniden kanatmak hepten yanlış
Böylesine bir yöntemle beğeni
kazanılmaz
Eyicil'in: "inceledim" dediği belgelerin objektifliği, doğruluğu ne derece
sağlıklıdır? Bu konuda başka bilimsel hangi kaynaklara ulaşmıştır? O günleri
yaşayan,içinde olan insanlardan kimleri
dinlemiştir? Kendisinin arşiv dediği belgeler, o günün haletiyle yazılanlar çizilenlerdir. Devlet ve
yargı dünya kamuoyuna kendi kusurlarını
göstermemek amacına yöneliktir. Akıl var, iz'an var
İsim,isim bahsedilen sanıkların; kimi imam, kimi mütevelli,
kimi hacı,kimi hoca kimi de hafız
Bu insanların hırsız, hicip olması mümkün
mü? Bu yargılanan birkaç kişiyle
yakınlığım oldu. Hepsi de onurlu, dini bütün dindar insanlardı. Bu yazıda beni
gocunduran bir ilinti yok. Ancak, her
Kahramanmaraşlı gibi benim de
haysiyetime dokundu. Böylesine fütursuz
şeyler yazmak Eyicil'in başını
ağrıtacağa benziyor. Yarın yargı yoluyla
ilgili aileler tarafından manevi
dava açılabilinir.
Eyicil'i aydınlatmak
açısından, olayın tanıklarından deden ve yargılanan din adamı Ökkeş Can (Tahmaslı)'dan olayla ilgili dinlediklerimi yazayım. Benim
yaşım 70 .O, insanların anlattıklarını noktası virgülüne hatırlıyorum. Yargının
en efdal olanı, kamu vicdanında da aklanmak veya mahkum edilmektir. 1961 de idam
edilen; Menderes, Polatkan, Zorlu
halkımız nezdinde demokrasi şehitleridir. Yargıç Eğesel, savcı
Başol nefretle anılmaktadırlar. Her
akşam, radyodan Yassıada duruşmalarını
içimiz kanayarak dinledik. Onun için kim ne yaparsa yapsın toplumun
hassasiyetlerini göz ardı etmemelidir.
Dedemden dinlediklerim: "Şapka
inkılabı olmuştu. Kimimiz şapka, kimimiz
de fotür giyer olmuştuk. Kimse bunu
yadırgamamıştı. Bilenler taktığımız fesin
Rumların milli serpuşu olduğundan
haberdardı. Bir, iki din cahili kişi toplumu etkilemeye çalıştı. Bazı gafiller
de onlara inandılar. Bunları saysan sayıları 40-50 yi bulmaz. O zamanki CHP
yönetimi neden bilinmez. Müdahil olup bu
insanları sindirecekleri yere kayıtsız kaldılar. Cahilce hareket ederek
Bayazıtlı Cami karşısındaki
hapishaneye de haber uçurarak
kendileriyle birlikte hareket etmelerini istediler. Cuma namazı öncesi
mahkumlar hareketlendi. Gardiyanlar
kapıları tuttu. Jandarma da elini çabuk tutup mahkumlar kıpırdatılmadı. Kesin
kes bir tek mahkumun firarı söz konusu
değildir. Bu arada Ulu Cami'de 30-40 kişilik bir grup sesini yükseltti. Cemaat
ne olduğunun farkında değildi.Kapı altına yürümeye tevessül ettiler. Hapishane olayından dolayı
teyakkuzda olan asker bir avuç bu
kalabalığı derdest etti. Olay basit aşayiş-i adiyedendi. O günlerin garnizon komutanının;'' Kimsenin burnu dahi
kanamadı,tutuklananlara bir göz dağı
verip salıverelim'' önerisine, maalesef, o günkü CHP İl yönetimi karşı çıktı. Garnizon
komutanını Gazi'ye telgaraf çekerek haber vermekle tehdit ettiler. O da çaresiz
39 kişiyi 28 kasımda Ankara'ya havale
etti. Sanki kafamızdaki fes Müslüman
alametiydi. Büyük fazıl din adamlarımız: Hafız Ali Efendi, Zekerriya Efendi, Şakir
Hoca Efendi,Karamanlı Fakısı,Duruş Hoca
Efendi, Darendeli Hoca efendiler basit
asayiş olayına hiç iltifat etmediler. Çünkü abartılıp, büyütülecek şey değildi.
Müftü Hafız Ali Efendiyi Ulu Cami'de,
hep şapkasını çevirerek namaz kıldığını görmeyenimiz var mı? Kılık ve kıyafetin Müslümanlıkla ne alakası var? Hapishanedeki
serzeniş için gelen müfettiş de;''Aslanı
da demir kafese koyarsan
böyle olur, bir şey icap etmez.''diyerek çekip gitmiştir. Bu 39 kişinin
birçoğu Cihan Harb'inde, Kurtuluş
Savaşı'nda, 12 Şubat Maraş Kurtuluşunda savaşmış kahramanlardı.Çok yazık
ettiler,günahlarına girdiler. Allah bilir ya, nahak yere feda edildikleri için
Cennet-i Ala'dadırlar.
Allah nur içine
yatırsın.''diye dua ederdi.
Dede bir kuzenimiz olan Ökkeş Can Hoca efendiden de dinlediklerim
şunlardı. Bu zat daha sonra
görevine devam etmiş ve emekli olmuştu. "O
gün, Cuma namazını eda etmek için
Ulu Cami'de idim. Her şey olağan gözüküyordu. Birden caminin içinde bağrışmalar
oldu. Cemaat de tedirginleşti. Her kafadan bir ses çıkıyordu.'' Kapı altına
gidip durumu arz edelim.'' Diyerek hareketlendiler. Biz de ne olup-bittiğini
anlamak için, o gurubun peşine takıldık. Haberli olan asker bizi kıpırdatmadı, bile
Zaten diğer insanlar dağılıp gitmişti. 40 kişi
kadar olanımızı tutukladılar. Yaptığımız bir şey yoktu. Bir şeyler kırıp,
dökmedik, kimseye bir zarar vermedik. Sadece ortada söylenen şey:'' Bu
şapka diye söylenen serpuş gavur kisvesidir, giymek istemiyoruz,
ilgililer bunu bilsin.''buydu. Salıverilmeyi beklerken tevkif edildiğimiz
haberi geldi. Ankara'ya İstiklal
Mahkemesine gönderileceğimiz haberi, belimizi kırdı.
Mahkeme çok acımasız kararlar
veriyordu. 18 ocakta bir grup beraat edip salındı. Bir ara mahkeme reisi Kılıç
Ali'nin Maraşlı tutukluları ziyaret edeceği haberi bizi sevindirdi. Çünkü
Maraş'ın kurtuluşunda bulunan Kılıç Ali
Maraşlıyı tanıyor, Maraşlı da onu biliyordu. Gelişi bayağı moral oldu. Maraş kurtuluşunda Mustafa
Kemal, kurtuluşa katkısı olması ve
Kuvay-ı Milliye'yi örgütlemesi için bir takım asker ve bir de makinalı
tüfekle görevlendirmişti. Kılıç Ali de
karargahını Pazarcık'a kurmuştu. Aslan
Bey'le temas kurarak kurtuluşa bayağı
katkısı oluştu. Yiğit, fedakar, vatanperver Maraşlıyı iyi tanıyordu. Mahkemede kendilerinin
suçsuzluklarını kanıtlayacak ifadelere özgü telkinlerde bulundu. Şapkaya karşı
olmadığımızı imkanları olsa alabileceklerini,yanlış anlaşıldıklarını beyan
etmemizi tembihledi. Tavassutunedenyle bizlere kelpçe vurulmadı. 14 ocakta
başlayan mahkemede Kılıç Ali'nin tembihlediği doğrultuda ifade verdik. Ara,ara ifadelerimize müdahele
edip kendimizi kurtaracak tarzda ifade vermemize bizi yönlendiriyordu. Mahkeme
sürecince müezzin Hafız Mehmet, Ali,
Hacı Hüseyin ilk ifadelerinde ısrarcı
davranıyorlardı. İfadelerini değiştirmeleri için yapılan müdahelelere karşı
çıkıyorlardı. Asker Osman idama çarptırılınca mahkeme heyetine; "Maraşale bir mektubum var
verilmesini istiyorum .'' dedi ve mektubu verdi.Meğer Maraşal Fevzi
Çakmakla Sakarya'da bulunmuş ve
karargahta onun emir erliğini yapmış.Devlisi gün salıverildi. Oysa burada yargılananların
tamamı; Cihanharbinde, Kurtuluş Savaşında, Maraş müdafasında mücadele vermiş kahraman kimselerdi. İdam
cezasına çarptırılan üç isimin o andaki
halet-i ruhiyeleri bilmek ne mümkün? Neye kahrettiler, neye küstüler, österilen
vefasızlığa mı içerlediler. Budenli
muameleyi hak etmedikleri inancında mıydılar?Mahkemede hapis cezasına
çarptırılanlar da kısa zaman sonra
çıkarılan afla serbest kaldılar.Bu işi
çığrındançıkarıp,abartıp mazlum insanların kanına girenler de o
insanlar da şimdi Hak dünyadalar.Hak dünyada hesaplaşacaklardır.Allah inan insanları gıybet ve iftiradan saklasın.Demek ki şeytan
ivga verirse insanın başına neler,nelergeliyor.Allah
da biz de biliyoruz bu insanlar bir hiç
uğruna feda edildiler.''diyerekkolunın yeniyle göz yaşlarını sildi.
Bütün bu yazdığım hatıralardan
şu sonuca varıyoruz.Bu idealist insanlar inandıkları bir uğurda canlarını
vermişler.Olayın irtica ile uzaktan yakından bir ilintisi yoktur. Hem bu kenti hem bu insanların ailelerini bu
töhmetten kurtarmak için bu insanlara iade-i itibar verilmelidir.Ben milletin vekiliyim diye kasım kasım
kasılanlara işte bir görev
Eyicil de bu mazlumların ailelerinden nasıl özür dileyeceğine kendisi
karar vermeli.Çok yazık ve çok ayıp