Tarih: 18.02.2015 09:34

Kahramanmaraş Dosyası 35

Facebook Twitter Linked-in

Devletin malını kullanırken, yetkili kişiler başta olmak üzere devlet işinde çalışan herkes, hiçbir şeyi zayi ve israf etmemeye azami derecede dikkat etmeli ve gereken titizliği göstermelidirler. Bizim bildiğimize göre; yetkili kişiler, devlet hesabından harcama yaparken çok dikkatli, kendi hesabından harcama yaparken ise cömert olmalıdırlar. Unutulmamalıdır ki hiçbir şey burada kalmayacak yapılanların hesabı bir gün mutlaka sorulacaktır!

Henüz başkan yardımcılığı yapmadığım ancak başkana vekâlet ettiğim bir zamanda, getirilen evrakları imzalamak için inceliyorken, bazı birimlerde görev yapan bir kısım personele, birkaç ay birleştirilmiş de olsa nerde ki yarım maaş tutarında, kimilerine çok daha fazla yani bir aylık maaşlarından çok, fazla mesai tahakkuk ettirildiğini görmüştüm. Değerlendirmesini yaptım, böyle bir fazla mesai yapılmasını mümkün kılacak, haklı gösterecek bir taraf bulamadım, göremedim. Belki doğru idi diyeceğim ama diyemiyorum çünkü bu işlerin nasıl uygulandığını az çok bilirim, daha açıkçası ben gördüklerimden tatmin olmadım. Başta, veriler bir kere akla uygun düşmüyordu. Bunu söylerken kimseyi itham etmek maksadıyla söylemiyorum, sadece yöneticilerin ne kadar dikkatli olmaları gerektiğine ve taşıdıkları sorumluluklarına, gerek yöneticiler gerekse çalışanlar tarafından bu tür işlemlerin bir haksızlık olarak algılanmayıp doğal bir işmiş gibi görülmesi ve algılanmasındaki yanlışlığa işaret etmek istiyorum.

Yeri gelmişken şunu da belirteyim ki; anlamadıkları veya bilmedikleri konuları, kendisini küçük düşüreceği korku ve çekincesiyle, araştırıp öğrenmeden ve sorgulamadan ya da okumadan, yazıları önüne geldiği şekliyle imzalamak, birçok yöneticinin ortak hatalarındandır. Allah'ın izniyle hiçbir yazıyı okumadan, hiçbir tahakkuku incelemeden ve anlamadan imzalamadım. Uygun görmediklerim bir tarafa imla bozukluğu olan yazılara bile geçit vermedim.

Bu bağlamda bir ayrıntıya daha işaret etmek isterim ki; yetkililerden birinin imzalamadığı bir evrakı, niçin imzalamadığına dair bilgi almadan, bir üst yetkili o evrakı kesinlikle imzalamamalıdır. İşin doğru ve etik olanı budur. Öncelerini bilmiyorum ama bizim dönemimizde bu konuda gereken titizlik maalesef gösterilmemiş, üst yöneticiye yardımcı olduğumuz halde onun bizi yok saymayı tercih ettiği bazı zamanlar olmuştur. Bardağı taşıran son damlaya kadar, hiç de etik olmayan bu uygulamalara, şehrimize ve halkımıza hizmet adına tahammül etmişimdir. Doğruluğunu araştırmadan, kurgulanmış olma ihtimali üzerinde durmadan, kendisine intikal ettirilen yanlış ve hatta yalan beyanları müşterek arkadaşlarımıza anlatan ve yakınan makam sahibi kişinin, bu davranışlarına karşı verdiğim sinir savaşlarını dışarıya belli etmeden kendi iç dünyama hapsetmek suretiyle azami tahammülü gösterdim, sağlığımın altüst olması pahasına göreve devam etmişimdir.

Bir işyerine verilen ruhsat, bir vatandaşın şikâyetine binaen Bölge İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Acil çözüm aranıyor, çözüm olmadığı için de bulunamıyordu, hâlâ da çözüm bulunamadığı, işyerinin görüntüsünden anlaşılmaktadır.

O işyerini tanımlanmış olarak satan belediye, İşyeri sahibi tarafından haklı olarak tabir yerindeyse sürekli sıkıştırılıyor, sıkıştırıldıkça da belediye yönetimi işe çözüm arıyordu.

Bir gün ilgili birimlerden biri, Valilik Makamına hitaben bu konu hakkında görüş isteyen bir yazı yazmıştı. Ben yazıyı imzalamadığım gibi yazının üstüne de; "Mahkeme kararı olan bir konuda görüş istemeye ne gerek var!" diye not düşüp iade etmiştim.

Günümüzün bir kısmını sahada çalışarak geçirdiğimiz için yine dışarıda idim. Başkan Bey telefonla bana: söz konusu işlem için Valilikten neden görüş istediğimizi sordu. Ben de cevaben öyle bir yazı göndermediğimizi söyledim, araya kim nasıl bir fitne soktuysa veya nasıl bir kurgulama yapılmışsa o ısrarla gönderdiğimizi söylüyordu. Onun ısrarcılığı karşısında bir an ben bile şüpheye düştüm ve "Ben şimdi hemen daireye dönüyorum, bilgi alınca eğer dediğiniz gibiyse yani ben imzalamışsam gereğini de hemen yaparım." dedim.

Daireye döndüm ve şoförü ilgili birime göndererek arkadaşlara söz konusu dosyayı getirilmelerini söylemesini istedim. Tabi ilgili arkadaşlar telaş içerisinde dosyayı alıp getirdiler. Amir arkadaş yazıyı buldu, baktım, sözünü ettiği yazıyı Başkan kendisi imzalamış. Amir arkadaşa, evrakın Başkana nasıl imzalattırıldığını sordum, o da; yazının üzerine az önce belirttiğim notu düştüğümü ve imzalamadığımı, fakat müdür arkadaşın Başkanla görüşüp söz konusu yazıyı benim imzalamadığımı söylemesi üzerine Başkanın; "Siz yazın, ben imzalarım." dediğini söyledi.

Ben, benzer konularda arkadaşlarımla sohbet ederken, hiyerarşinin ilahi bir sistem olduğunu söylediğim zamanlar olmuştur. Bununla ilgili olarak; "Yüce Allah, arada melek veya diğer yöntemler olmaksızın peygamberlerine vahiy göndermekten hâşâ aciz mi ki vahyi melekle gönderiyor? Allah, peygamberleri ile arada melek devreye girdiriyorsa, hiyerarşi ilahi bir sistem demektir." demişimdir. Evet, biraz uçuk bir yorumlama olarak değerlendirilebilir ama bunları görmek insanın önünü açar diye düşünüyorum. Bazı kuralları yok saymak, insanı başarıya değil başarısızlığa ve daha ilerisi vebale ve sıkıntılara götürür.

Bu işlerin önemini anlamayanlar, benim bu tür konulardaki titizliğimi kendileri açısından, fuzuli görerek ve biraz da istihza (alaya alma) içerikli bir şekilde dillerine dolamış olsalar da doğru bildiğim yoldan şaşmadım. O kişilerin davranışları sadece kendilerini küçültür ve vebal yüklenmelerine sebep olur. Bir millet için dil ne kadar önemli ise kurumların, dili doğru kullanmaları da o kadar önemli ve gereklidir. Hz Ömer halifeliği sırasında, Şam Valisi Muaviye'den gelen bir mektuptaki imla hatasından dolayı valiyi uyarmış ve o görevliyi, dili düzgün kullanmadığı için uyarmasını ve görevden uzaklaştırmasını istemiştir. Bu da işin bir başka tarafıdır.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —