Çalışanların hakkını korumak nasıl yöneticinin sorumluluğunda ise hazineyi zarara uğratmamak da aynı şekilde yöneticinin sorumluluğundadır ve de görevidir. Bu düşünce ve inancın her durum ve şartta korunması çok önemlidir. Yönetici, birilerine şirin görünmek için adaleti ve hakkı çiğnememelidir, böyle bir hakka sahip değildir. Bir tarafta çalışanların haklarını, alınlarının teri kurumadan verilmesini ilke edinilmeli diğer taraftan da onlara haramın ve haksızlığın kapısı aralanmamalıdır. Bu anlayış ve inanç, doğru iş yapmak isteyen yöneticiye her zaman yardımcı olacaktır.
Devlet dairelerinde çalışanlar
arasında, fazla mesai konusunda genelde yanlış bir algı olduğunu bilirim. Yasa,
yönetmelik veya genelge gibi uygulama usul ve gerekleri ile belirlenen, yazılı
beyanlarla fazla mesaiye imkân veren talimatlar, fazla mesai yapılsın ya da
yapılmasın onun ücreti her hâlükârda alınacaktır şeklinde, genelde yanlış
algılanmaktadır. İdareciliği zayıf veya personele şirin görünme durumunda olan
yöneticilerin bu uygulamalara geçit vermesi de bu işlerin yanlışlıklarla
sürdürülmesine imkân vermektedir.
Özellikle inançlı insanlar,
üzerlerine devlet ve kul hakkı geçirmekten uzak duracak bilinçte ve karakterde
olmalıdırlar, böyle olmadığında o kişilerin dindarlıkları sorgulanacak boyuta
gelmiş demektir. İnsanlar yetiştirilirken de bu anlayış ve inançta
yetiştirilmelidirler. Buna yöneticiler de dâhildirler, çünkü onlar yönettikleri
kişilerden sorumludurlar. Yönetimde en çok işlenen yanlışlıklardan biri de bu
konunun anlaşılmasında yaşanmaktadır. Bir kişiye yapılacak haksız bir
iyilik, -aslında ona iyilik denmez-
bütün halka karşı yapılan kötülük ve haksızlık demektir.
Elimizden geldiğince bu
kriterlere uymaya çalıştığımız için yukarıda sözünü ettiğim fazla mesai
cetvelini gerçekçi ve uygun bulmadım. Bürokrasinin içinden geldiğim için
uygulamaları ne de olsa bilirim. Bu yüzden ilgililerine; "Bana bunu açıklayın!"
dedim. Ancak yapılan açıklamalar beni tatmin etmediği gibi kendileri de tatmin
olmadılar. Daha sonra bu mesailer bordro üzerinde bir hayli azaltılmıştı. Eğer
başta yapılan doğru ise niçin sonradan değiştirildi, doğru değilse bunlar neden
yapılıyordu? Görünen o ki: bu alanda da geçmişten beri gelen bir boşluk
oluşmuş, biraz da sorumluluk taşıyanlar bu yanlışlığa kapı aralamışlar.
Yönetici, ilk önce yönettiği
kurum veya kuruluşun işleyişini tanımalı, tanımaya çalışmalı, çaba sarf etmeli,
işlemlerden hiç değilse biraz haberdar olmalıdır. Yapılan hatalardan dolayı
yönetilenler kadar yönetenler de suçludurlar. Bu tür konularda gereken özen ve
dikkat gösterilmeden, kırıcı olmaması için buraya yazmadığım ifadeleri
kullananların söylediklerinin bir anlamı olmayacaktır. İşte güzel şehrimiz
Maraş'ın açmazlarından birisinin şifresi burada gizlidir.
Bir gece geç saatlerde il
dışından geliyordum. Yol güzergâhında bulunan bir birime girdim. Kritik bir
yerde gece vardiyasında görev yapan bekçilerin ikisinin de uyuduğunu
gördüm. Şoföre önce telsizlerini
aldırttım, fark etmediler, birini uyandırdım, kalkınca önce, oraya nasıl girmiş
olmamadan dolayı beni sorgulamaya çalıştı. Çünkü adam, beni tanımadığı gibi
benden önceden beri belediyede çalışan şoförü de tanımıyordu. Şoförün
müdahalesi ile beni tanıdıktan sonra, dolaşmam sırasında uyuduğunu gördüğüm
halde arkadaşını kendisine sordum. Sistem kurulmuş, verdiği cevapta; "Gündüz
işe gitmişti, yorulmuş, ben de dinlenmesi için izin verdim, şimdi uyuyor."
demez mi? İş derken dışarıdaki çalışmasını kast ediyordu. Sadece bu olay bile
kimin kimi idare ettiğini ve takipsizliğin insanları ne hâle getirmiş olduğunu
kanıtlıyordu. Hani çok kullanılan bir söz var ya; "Çiftlik!" tam da öyle işte.
Haksızlıklar, sadece parasal
işlerde seyrediyor görünse de bu tür işlerin de sonu paraya dayanmakta değil
midir? Maaşlı işe gece vardiyasında devam edilecek ve uyuyarak sözüm ona görev
yapılacak-aslında dinlenilmiş olunacak- , gündüz de gidip dinlenmiş olarak
başka işte çalışılacak! Olacak iş mi bu şimdi? Gündüz çalıştığı işte yorulan
adam gece işini nasıl yapacaktır? Bu sadece belediye personeli için değil,
bütün kurumlar için de böyledir. Bunların hepsi değerlendirilmesi gereken
işlerdir. Bu tür uygulamalara fırsat veren her kademedeki yöneticiler, bu
adamların sırtını yasladığı herkes ve kazancını helal ettiremeyen kendileri,
hazineye karşı dolayısıyla halka ve insanlığa karşı suç işlemiş olmaktadırlar.
Sorumluluk nedir bilinmeyen,
haram ve helali ayırt edemeyen bir kısım insanların bulunduğu bir ortamda görev
yaptım. Uygulamalarımdan dolayı vicdanım rahat, bu anlattıklarıma bağlı olarak
haksızlıkları örtmeye çalışanlar, kendilerini nasıl bir sorgulamanın
beklediğini artık kendileri düşünsünler.
Ben belediyeden ayrıldıktan
sonra hakkımda yazılan bir köşe yazısına yorum yazan, ismini ve kendisini bilmediğim
bir vatandaşımız: "Nedim Tepebaşı belediyeye bir kimlik kazandırmıştır." diye
yazmıştı da beni de çok duygulandırmıştı. Bunlar elbette ki kolay olmadı.