Tarih: 12.03.2015 14:28

Kahramanmaraş Dosyası 39

Facebook Twitter Linked-in

Bu bölümü yazdığım (11.02.2015) günden bir gün önce, asansörde birlikte çıktığım komşum, yoğun yağmur yağışından dolayı ayakkabıları su ile dolduğu için hasta ziyaretine gitmek üzereyken evine dönmek zorunda kalmış olduğunu söyledikten sonra; "Yağmur foyamızı ortaya çıkarıyor!" dediğinde ben utandım. Bilirim, komşum kesinlikle bana karşı böyle bir söz söylemez, eminim o sözü bana karşı da söylememiştir ama bu kentin belediyesinde görev yapmış birisi olarak ben kendiliğimden kendimi sorgulama gereği duydum.

Başkan Yardımcılığı görevine başladığım sıralarda birimler arasındaki dağınıklık, takipsizlik had safhaya ulaşmış, üretim, yerini durağanlığa terk etmiş bir durumda idi. Belki bu sözüme de yine çok ama çok canı sıkılanlar ve üzülenler olacaktır ama benim abartıda bulunmayacağımı, bir yerlere yüklenme niyetinde olmadığımı, canı sıkılacak olanlar da dâhil beni tanıyan herkes bilir. Ben sadece bu kentin neden gelişmediğinin şifrelerini çözmek için bu yazı serisinde değerlendirmelerde bulunmaya çalışıyorum.

Bu kadar yoğunluk ve karmaşa içerisinde nerede ki belediyenin üçte ikisi kadar birimin yönetimi ve işleri üzerimdeyken bir de içeriden müdahaleler, engellemeler ve engellerle uğraşıyor, bir taraftan da onları aşmaya çalışıyordum.

Bu yoğunluk içerisinde nerede ki her gün saat 23.00'e kadar, arada bir de sabaha kadar çalıştığım zamanlar çok oluyordu. Bu çalışma temposundan üst yöneticinin ve harcama yetkisine sahip olanların hemen hiçbirinin haberi bile olmuyordu. Çoğu zaman geç saatlere kadar çalıştığımı bilen müdür arkadaşlardan bir-ikisi bazen bana eşlik ediyordu ama şoförümüz ve hizmetleri ile bize destek veren, özveri ile çalışıp nöbete kalan bir personelimiz, bir de nöbetçi güvenlikçiler en yakınımızdaki kişiler olarak bu çalışmalarımızı yakinen biliyorlardı.

Bunu niye diyorum; kesinlikle övgü istemiyorum, hele madalya hiç istemiyorum, hiçbir zaman yapılmayan teşekkürü de kesinlikle beklemedim. Belediyeciliği severek ve ibadet olduğuna inanarak yaptım. Bir programda lise öğrencisi bir arkadaş; "Belediyecilik nereden aklınız geldi?" diye sormuştu da ben de; "Sizin yaşınızda iken biz, mahallede arkadaşlarımızla belediyecilik konuşuyorduk!" demiştim. Gerçekte de öyle olmuştu.

Belediye hizmetlerinin çok düşük seviyede olduğu zamanlarda daha biz onbeş-onaltı yaşlarımızda iken,  bir araya geldiğimiz arkadaşlarımızla belediye hizmetlerinin yüksek seviyeden yürütülmesi konusunu tartışıyor ve değerlendirmesini yapıyorduk. O zaman da bu işler sanki bilinerek yapılmıyordu.

Asfaltlamanın henüz kentimize gelmediği o dönemlerde, sokaklarda ve hatta cadde denilebilecek yollarından bazılarında, karataş denilen parke bile döşeli değildi. Bazı yollara, tabir yerindeyse, içerisinde çocuk kafası kadar çakıllar bulunan kumlama yapılıyordu. Gecenin sükûnetinde, kum ya da çakıl üzerinde yürüyenlerin ayak sesleri kırk-elli metreden duyulurdu. Buna bile minnet duyuluyordu. Evet, ülkemiz ve kentimiz yokluk çekiyordu ama ülke nimetlerinden, kentler adil bir paylaşıma tabi değildi. Bir de hizmetleri güzel ve yerli yerince yapmak nedense başarılamıyordu.

Karataş parke döşenirken, mahallemizin bir bölümünün yağmur sularının bir yerde toplanıp bırakın yağmurlama hattını kanalizasyona bile verilmesi akıl edilememiş, bütün suyun yönü bizim eve verilmişti. Her yağmur yağdığında, kapı önünde göllenme olmasından dolayı eve girip çıkmakta oldukça zorlanıyorduk.

Ne de olsa mektepli idik. Bir dilekçe yazmıştım ve dilekçede; falanca yerden beri toplanarak gelen yağmur suları "kanalizasyona" verilmediği için bölgeden gelen yağmur sularının evimize doğru akmakta olduğunu, bu yüzden tehlike yaşadığımızı belirtmiştim.

Babam dilekçeyi belediyeye götürecekti. Okul çıkışı tam da belediyenin (eski) önünden geçerken babamı gördüm. Beraber belediye binasına girdik. Dilekçenin havale edildiği kişi, dilekçeyi okuduktan sonra bana baktı; "Sen mi yazdın bu dilekçeyi? "dedi. Benden "evet" cevabı alınca; "kanalizasyon ne demek lan?" dedi ve ukala der gibi laflar etti. Daha sonra adam bir hayli bize kızdı. Demem odur ki Maraş belediyesi, ta geçmişten beri yaptığı işin bilincinde olmayan bu zihniyetteki kişilerle yönetilmiş demek ki!

Ben burada yargılamada bulunmuyorum, hantal bir yapılanmanın sebeplerine işaret etmeye çalışıyorum. Bu yapının, kente getirdiği yükten ve ilimizin kaybettiği zamandan ve gelişme göstermeyiş nedenlerinden söz ediyorum. Yönetimin tutum ve davranışlarında kasıt bulunmadığı halde bir zafiyet olduğu için yöneticiden görevli her kişiye kadar,  alışkanlıktan gelen rehavet de dâhil büyük ölçüde bir adanmışlıktan söz ediyorum.

Göreve başladığım ilk yaz günleri olsa gerek; Ulu Cami Kavşağı'ndan başlayıp Şekerdere istikametinden Vakıflar Öğrenci Yurdunun üst taraf yani kuzey tarafındaki yol kavşağına kadar olan güzergâhta "reklam olur diye demek istemiyorum ama anlaşılması için demek zorundayım, şimdiki TEKZEN kavşağına kadar " yağmurlama hattı oluşturmak üzere planımızı yaptık, vakit geçirmeden de işe başladık.

O zamanlar, yağmur yağdığında, hatırladığım kadarıyla Akdere-Uzunoluk, Boğazkesen-PTT, Kayabaşı-Haydarlı, Akçakoyunlu-Dükkanönü, Ulu Cami ile Kale'nin güney etekleri arasında kalan kısım başta olmak üzere birçok kavşaklara kamyonlarca kum ve çakıl yığılırdı. Bunu, bugün için otuz yaş üzerinde olan herkes bilir ama unutulmuştur.

İlgili birim o zaman bana bağlı idi. Söz konusu birimde görev yapan bazı kişilerden Başkan'a kadar, gelen değişik tepkilerden ve müdahalelerden dolayı sıkıntılı bir süreç yaşadık. Hele bazı Kazma Bağları sakinlerinin verdikleri olumsuz tepkiler oldukça can sıkıcı idi. Bu işin yapılması zorunlu idi ve yapılacak zamanı da yaz ayları olacaktı. Bu tür işlerin kış aylarında yapılması zaten uygun olmayacağı gibi mümkün de değildi.

İşin başlangıcında gelen tepkilerden etkilenerek kendisi de tepki veren Başkan, bir akşam teşkilat toplantısında hem de benim bulunduğum bir ortamda, teşkilattan bazı arkadaşların, yapılan işlerin bir kısmına gereksiz tepki vermelerine karşılık yanlış değerlendirilmelerde bulunulduğunu söylemişti. O gün de çok yağmur yağmıştı. Başkan Bey bir itirafta bulunarak eleştirilerin yersizliğine işaret etmişti ve ;"Bakın arkadaşlar, Mahmut Nedim Bey yağmurlama hattına başladığında ben de trafik aksayacak diye tepki vermiştim. Her şeye rağmen o, bu çalışmayı yaptı. Bakın, bugün yoğun bir yağış oldu, Ulu Cami Kavşağında geçmişte biriken kum ve çakıldan eser var mı? " benzeri sözler etmişti. Burada şunu anlatmaya çalışıyorum; bir görev verilen kişi her nerede olursa olsun doğru işler yapmalıdır. Aynı şekilde talepte bulunanlar da kasıtlı hareket etmekten kaçınarak makul taleplerde bulunmalıdırlar.

Söz konusu yağmurlama hattı Kahramanmaraş merkezinde yapılan ilk yağmurlama hattıdır. Daha önceleri yağmur sularının toplanması için yollara yerleştirilen ızgaralardan geçen sular, kanalizasyon hatlarına bağlı imiş, işin içerisinde bulunana kadar bunu biz de bilmiyorduk. Ancak ızgaralardan çok fena kokular geldiğini yolda yürürken hissedebiliyorduk.

Bütün kent merkezinde, yağmur sularını tahliye sistemine kavuşturmayı planlamıştık ki o birimle yollarımız ayrıldı yani o birim benden alındı. Fakat o zamana kadar yağmur sularının biriktiğini gördüğüm her yere acil çözüm olarak ızgaralar konulmasını sağladım. Bu vesileyle, söylediğim her işi gece gündüz demeden, hemen anında yapan Malik Gülşen'i rahmetle anmak isterim. Emekli olduğunu duydum Cengiz Çelik ve aynı birimin başka sahasında görev yaparken emekliye ayrılan Duran Ustaya huzurlu bir yaşam dilerken yine aynı birimin farklı kademesinde halen görevine devam etmekte olan Mahir Bolat'a üstün gayretlerinden dolayı teşekkür ederim.

Yağmurlama hatları çekilirken, döşenen boru veya büzlerin kuturlarının yani çaplarının dar olduğunu, daha büyük ebatlarda borular kullanılmasını söylemiştim. Bana verilen cevapta basınçtan dolayı yağan yağmur miktarını, döşenen boruların rahatlıkla taşıyacak kapasitede olduğu söylenmişti. Böyle denilmesine rağmen ben uygun bulmuyordum. Bugün görüyoruz ki biraz fazla yağan yağmurda, suyu taşıyamayan borular, taşıyamadığı miktarı ızgaralardan dışarı atmaktadır. Bu da hem sürücülere hem de vatandaşlara zor anlar yaşatmaktadır.

Bu işin aslında en ideal olanı galeri sitemini kurmaktır. Gelişmiş şehircilikte bu sisteme er ya da geç geçilecektir. Bir an önce başlanılmasında yarar vardır. Bir işi birkaç kere yapmak kesinlikle ekonomik değildir. Her nedense bizim toplumumuz ve yönetim şeklimiz hiçbir zaman bu anlayışta hareket etmemiş ve çalışmasını ona göre programlamamıştır. Ortaokul öğrenciliğimiz yıllarında, belediye yayın bürosundan yapılan "ihtiyaten yaptırılacaktır" şeklindeki ihale ilanları hep dikkatimi çekmiş ve eleştirilerime muhatap olmuştur.

 

Şehircilik kısaca bir tarifle; yönetimin vatandaşına rahat bir yaşam temin etmesi demektir. Üzülerek söylüyorum, yaşadığımız kırk-elli yıl gerisinden buna yana yağmurlu havalarda yaşanan eziyette hemen hiçbir değişiklik olmamıştır. Geçmişte kaç kere arabaların savurduğu çamurlu sulardan dolayı yoldan tekrar eve dönüp üzerimi değiştiğimi bile hatırlıyorum. Aynı olumsuzluğun hâlâ yaşanıyor olması Cumhurbaşkanı'nın Başbakanlıktan ayrılmadan kısa süre önce belediye başkanları ile yaptıkları toplantının gündemine bile girmişti.

Belediyeden ayrıldıktan sonra da birkaç kere yazmıştım, bu durumdan dolayı birçok bölgede yaşanan sıkıntıların en fazla çilesini Necip Fazıl Kültür Merkezinden sonra Tekerek yolunda seyreden sürücüler ve daha kötüsünü de o güzergâhta ikamet edipte yaya olarak gidip gelme durumunda olan vatandaşlar yaşamaktadır.

Söz konusu bu bölgede, yağışlı zamanlarda, az biraz hızlı giden arabaların savurduğu yağmur suları, arabaların bir tarafından diğer tarafına dalga gibi aşmaktadır. Bu olumsuzluğu birkaç kere ben de yaşadım. Arabalar neyse ve içindekilere bir şey olmamaktadır. Ancak aynı şekilde savrulan sulardan kaldırımın en kenarından giden insanlar bile sırılsıklam olmaktadırlar. O tarafta yaşayanlar bu çileyi her kış bütün dehşeti ile yaşamaktadırlar. Birkaç gün önce yapılan, az sayıdaki mazgalların çok da isabetli yerlere konulmadığını ve çare olmadığını son yağmurlu günlerde görmüş olduğumuzu da belirtmek isterim.

Bunlar yönetici ile doğrudan ilgili değildir. Bu alanda yetkili ve görevli olanların sahaya inmeyişlerinden dolayı, bir de çalışan ekibin amatör bile denilemeyecek derecede vasıfsız oluşlarından dolayı söz konusu olumsuzluklar yaşanmaktadır ve de devam etmektedir.

Birkaç gün önce (bölümün yazıldığı gün; 14 Şubat 2015) İstanbul'da ikamet eden bir arkadaşım aradı. On gün süreyle Almanya gezisi yaptığını söyledi. Orada bulunduğu süre içerisinde her gün, hem de çok şiddetli yağmur yağdığını fakat kaldırımda yürüyen insanlar bir tarafa, peş peşe giden arabaların bile birbirlerine su sıçratmadığını, yolların ıslanmasıyla arabaların kesinlikle çamurlaşmaya maruz kalmadığını, yağan onca yağmurun nereye gittiğinin belli bile olmadığını söylemesi karşısında kendi kendime suçlanmadım diyemeyeceğim gibi iç geçirmedim de diyemem.

Bu hata, sadece yağmurlama hatlarıyla da ilgili değildir tabi. Bu eksikliğe ilave olarak yolların yapımındaki hatalı kodlama ve asfaltlamadaki hatalı uygulamalar, yaşanan bu zorluklara katkıda bulunmaktadır. Bu durumları bertaraf etme bakımından çok rahat yaşanacak bir konuma sahip olan Kahramanmaraş'ta maalesef coğrafi konum imkânlardan yararlanılamamıştır.

Yollar yapılırken aradaki hafif tümsek denilebilecek yükseklikler tesviye edilmediğinden ve yollara gereken eğimde düzenleme yapılmadığından halkımız, kış aylarında yağmur sularının, yaz aylarında ise toz yığınlarının olumsuzlukları ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu işleri yapmak yani çıplak gözle fark edilemeyecek derecede tatlı bir eğimle su akıntısını mazgallara yönlendirilmek suretiyle rahat yollar yapmak çok mu zordu veya zordur? Sözünü ettiğim Tekerek yolu, şehir merkezinde verilecek örneklerden sadece bir tanesidir. Bu yolun daha kaç yıllık geçmişi vardır ki? Kod alma hatasından dolayı yukarıda anlattığım ve zulüm denilebilecek olumsuzluklar, o bölgede tam anlamıyla yaşanmaktadır.

Bulaşık makinelerindeki yapılandırılma aslında bir mühendislik harikasıdır. Bulaşıklar, makinenin dizayn tekniğine göre yerleştirildiği takdirde, suyun ulaşmadığı ve temizlemediği hiçbir bulaşık kap yoktur. Bildiğim kadarıyla kod alımında belediye en modern cihazlara sahiptir, olmasa bile bunları temin etme konusunda hiçbir yöneticinin itirazda bulunması mümkün değildir. "Bu yıl yağışlar fazla oldu, şehir çok engebeli" gibisinden savunma yapılması, sığınmacılıktan başka bir şey değildir. Yaşanan olumsuzlukların çoğunda mühendislik hatası olmakla beraber bunu sorgulamayan yönetici hatası da göz ardı edilmemelidir.

Şöyle veya böyle bu tür olumsuzluklar kesinlikle görevli hatasıdır. Yöneticinin buradaki kabahati, yapılan işlerde, olumsuzluğu önceden, taslak üzerinde ve zamanında görmemesi ve gerektiğinde müdahale etmemesi ve işini düzgün yapmayan görevlileri yaptığı işten sorumlu tutmamasıdır. Eğer ki yönetici, yapılacak işlerle ilgili bir ön bilgi almamışsa ve işe başlanıldığında işi görmemişse ya da işe yanlış müdahalede bulunmuş, doğru işe mani olmuşsa, o zaman da o yanlış uygulamadan yönetici bizzat sorumludur.

 

 Necip Fazıl Kültür Merkezi kavşağından güney istikametine sapılarak devam eden Tekerek yolunun yılan eğrisi şeklini alması için ne kadar uğraşılmıştır acaba! Bu bozuk yapılanmalar, altyapı hizmetlerini de olumsuz bir şekilde etkilemektedir işte.

Öyle yollar var ki düz giderken aniden düşen koddan dolayı tepe noktaya gelmeden yolun devamı görülememektedir. Bu tür olumsuzluklar ne gelişmiş, ne de gelişmekte olan bir kent görüntüsü vermemektedir. Zaten bu tür yerlerde, doğru düzgün yağmurlama yapılması da ya oldukça zor ya da imkânsızdır. En kötüsü ise bu olumsuzluklardan dolayı Allah korusun bir kaza meydana gelecek olursa, olan kazaya uğrayana olacaktır. Ancak bir de işin ötesi vardır ki işleri gerektiği yapmayanlar burada yakayı kurtarsalar da Allah katında sorumlu olmaktan kurtulamayacaklardır.

Asfaltlama yapılırken, su birikintisini önlemek ve suyu daha düzenli toplamak için yolun her iki tarafına hafif bir meyil verilmesi, yolun her iki kenarında toplanan suyun tahliyesi için de aralıklarla yeteri kadar ızgara yerleştirilmesi halinde yollarda bu olumsuzluklar yaşanmayacak ya da asgariye inecektir.

Asfaltın meyilsiz dümdüz yapılmasına sebep finişer gösterilecek olursa şayet, onun da bir çaresi mutlaka vardır. Sorunların çözümü için iş üzerinde biraz çalışmak ve ilgilenmek kâfi gelecektir.

Gelişmiş bir şehir, başta altyapısı tam anlamıyla bitirilmiş, imarında, insan ihtiyacına cevap verecek elemanların her türlüsü yerli yerince yapılmış, sosyal donatıları aynı titizlikle halkın en kolay ve rahatlıkla erişebileceği ve huzur bulacağı mevkilere kurulmuş, gerektiğinde geliştirilebilecek şekilde yapılaşmış, her yaşatan halkın, sosyal ve kültürel değerlerini yaşamasına imkân sağlanmış bir şehirdir.

Şimdi şehrimiz Kahramanmaraş bu tarifin neresindedir?




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —