Tarih: 01.05.2015 10:17

Kahramanmaraş Dosyası 46

Facebook Twitter Linked-in

Benim belediyeden ayrılışımın üzerinde bugün itibarıyla altı yıldan, belediyeye ilk adım atışımın üzerinden de de on altı yıldan fazla bir zaman geçti ve bu dosyayı yazmaya başlayana kadar da belediye dâhil hiçbir kurumla ilgili herhangi bir açıklamada bulunmadım. Bugün itibarıyla bunları anlatmamın sebebi de, bu yazı serisi içerisinde kaç kere söylememe rağmen yine tekrar ediyorum, şayet bir daha söylemem gerekirse yine söylerim; geçmişte yapılanların ya da yapılması gerektiği halde yapılmayanların, kentimize ve hemşerilerimize neler kaybettirdiğine işaret ederek tekrardan aynı hatalara düşülmemesine dikkat çekmektir.

Yönetime seçilenler, yapılması gereken işleri sadece en güzel ve doğru bir şekilde yapma görevini üzerlerine almış olmaktadırlar, bu yüzden hiçbir yönetici istediği gibi ya da gereksiz veya gereğinden fazla tasarrufta bulunma ve harcama yapma, işlem gerçekleştirme  hakkına sahip değildir. Tekrar söylüyorum; makamlar asla keyfilik yeri değildir!

Bir dönemin, üst yöneticisi, Kahramanmaraşspor'a parasal destek sağlamak amacıyla şehir merkezinde kaldırımlara büfe koymak üzere bir karar alınması için konuyu meclise getirmişti. Bu ilk değildi. Aslında böyle bir uygulama için meclis kararına gerek yoktur. Nitekim bir defasında bir yöneticiyi idarecilik görevinden almak için de meclise bir teklif getirilmişti.

Ben üst yöneticiye karşı saygısızlık olmasın diye konuya, doğrudan meclis ortamında itirazda bulunmak yerine üst yöneticiye daha yakın olan Meclis üyesi arkadaşlardan birine, yapılmak istenenin yanlış olduğunu, meclisin, bir elamanın görev yerini değiştirmek, görevden almak ya da göreve getirmek gibi bir yetkisinin olmadığını söyledim. O arkadaşım da bana, üst yöneticiyi kast ederek; "Olur mu, bu işleri çok iyi bilen birisi o." demişti. Hâlbuki o arkadaşım, benim de bu tür işleri gayet iyi bildiğimi, ezbere konuşmayacağımı çok iyi bilenlerdendir. Ancak ben, bazı çevrelerce, belki de dürüstlüğü önemsememden dolayı, o zaman sakıncalı birisi olarak görülmüşümdür. Bundan dolayı seçim öncesi meclis üye listesinin de ancak ortalarında yer bulabilmiş olabilirim.

Seçim sonrası, yapılması zorunlu olan olağanüstü ilk Meclis toplantısında, olağan meclis toplantısına kadar yani o zamanki duruma göre, bir aylığına görev yapacak meclis organlarının seçiminde bana ciddi bir görev verilmemiş, usulen, yani dışarıya karşı, değerlendirilmiş olmak için bir görev verilmişti. Ben o görevi kabul etmek istemediğimde de bir ay sonra yapılacak olağan toplantıda bunun yeniden değerlendirileceği söylenmişti.

Ben kendim için çoğunlukla herhangi bir göreve talip olmayı uygun görmedim. Belediyede de asla böyle bir beklentim de talebim de olmadı. Olağan toplantıda da aynı görevin uygun görülmesi üzerine, sadece kavgalı görünmemek için ben o toplantıya tedbirimi alarak katılmamıştım. Aynı arkadaşımla akşam üzeri çarşıda karşılaşmıştık, o beni görünce, neden toplantıya gelmediğimi sormuştu. Ben de bir sebebinin olmadığını, söyledim. Ancak arkadaşım, benim cevabımdan tatmin olmadı ve bana; "Meclisin tamamı toplantıya katılmasa belki bir şey ifade etmez ama Mahmut Nedim Tepebaşı katılmamışsa çok şey ifade eder!" demişti. Sağ olsunlar arkadaşlarımın genelde bana karşı çok ciddi ve samimi tutum ve davranışları hep olmuştur. Bu vesileyle bir hakkı da teslim etmiş olayım.

Tekrar konuya dönecek olursak, mecliste oy çokluğu ile alınan karara binaen, hemen ertesi gün, söz konusu o eleman hemen düz memurluğa atanmıştı. Ne var ki bir sonraki meclis toplantısına o görevlinin, görevine iadesi için Bölge İdare Mahkemesi'nin yürütmeyi durdurma kararı meclise gelmişti.

Ben şahsen, kin ve nefretle devlet işlerinin yürütülemeyeceğini hep savunmuşumdur, hâlâ da aynı görüşteyim. Hele bir hak söz konusu ise şahsi bütün duygularımı bir taraf koyar, doğru olan ne ise onu yapmaya gayret gösterir ve azmederim.

Meclis kararı gerekmediği halde meclisten karar alınmasında aslında daha farklı bir durum vardır. Asla niyet okuma gibi bir yanlışın içerisinde olmak istemem. Sadece görünenlere ve verilere göre yorum yapıyorum. Bunu da az sonra anlatacağım olaydan herkes anlayacaktır zaten. Bir uygulama sonucu, konu eğer mahkemelik olur veya uygulamada herhangi bir aksilik çıkarsa "Meclis karar verdi!" ya da benzeri savunmalar için bu tür yollara başvurulur genelde.

Büfeler için karar alındığı zamanda kent merkezi de dâhil kaldırımlar bu kadar düzgün de değildi, şimdi de o zamandan daha geniş değildir, sadece bazalt taş döşenmekle düz hâle getirilmiştir, o kadar! Bu sebepten dolayı ben, kaldırımlar üzerine büfe konulmasını doğru bulmadığımı beyan ederek görüşümü açıkça bildirdim ve: bizim kaldırımlarımızın zaten yeterli olmadığını, özellikle akşam saatlerine doğru Kıbrıs Meydanı'ndan Ulu Cami istikametine veya tersi istikamette insanların eşleri ile yürüyemediklerini, mecbur kaldıklarında da insanların akıl almaz olumsuzluklar yaşadıklarını söyledim.

Kendini bilmez, fakat her şeyi bildiğini zanneden bir veya iki kişi, benim bu sözümü saptırarak ve çarpıtarak o zaman yazıya döktüler. Zaten onlardan, olumlu bir şey beklemek fazla beklenti olur! O günlerde bir kadının Zabıta Müdürünü telefonla arayarak: "Ulan p. Orda hangi yüzle oturuyorsun, senin karına birileri (söz konusu güzergâhın adını da söyleyerek)kaldırımda yürürken (tacizde bulunulduğunu ima ederek) … atsa sen ne yaparsın, bizim namusumuz yolda mı yatıyor?" diye veryansın etmiş. Çünkü o zaman kaldırımlar dar olmasından başka bir de işportacılar ve seyyar satıcılar tarafından işgal ediliyordu. Şimdi burada, bu vesileyle yazdığım, o kadının sözünü duyunca, benim sözümü saptırarak dillendiren kişi ya da kişilerin veya bu uygulamayı hayat geçirenlerin vicdanları rahat etti mi? Şayet; "Benim vicdanım rahat" diyorlarsa veya "hata yapmışım" diyemiyorlarsa otursunlar iyice bir düşünsünler. Akıllarının yetmediği işlere de olur olmaz bir şekilde karışmanın ne demek olduğunu, gönlünde zerre kadar vicdan varsa bir değerlendirsinler. Ben, insanların yaptıklarının ve konuştuklarının karşılığını, er ya da geç, bu dünyada da göreceklerine inanlardanım. Zaman ne gösterecek bakalım!

Bizim atalarımız, bacılarımızın peçesine el atılmasına savaşla karşılık vermişlerdir ve iyi de yapmışlardır, o gün o hareket, Milli Mücadele'nin bir bakıma sebebi olmuş ve bize istiklalimizi bağışlamıştır.

Bu olayın yaşandığı zamanlarda Kıbrıs Meydanı'ndan Ulu Cami'ye kadar mesafedeki o daracık kaldırımda sayısı bellisiz işportacı kaldırımı işgal ederdi.

Ben itirazıma karşılık bulabildi mi, hayır! Destek bulabildim mi; hayır! Benim itirazıma karşılık, konu mecliste değerlendirildi mi; hayır!

Teklif, yetkisi olmayan bir konuda meclisten oy çokluğuyla geçti ve kısa zamanda da uygulamaya konuldu.

Bu uygulamayla kimsenin akıl bile edemediği yeni bir rant kapısı resmen aralanmış oldu. Kısa zamanda büfeler "hava parası" ile süratle el değiştirmeye başladı. O günün parası ile kırk bin, elli bin Dolar-Mark karşılığında satışların yapıldığını, daha sonraki zamanda, büfeleri devralanların bizzat kendi ağızlarından dinledik, buna bazı belediye çalışanları da şahit oldular.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —