Yanlış bir uygulamaya yönetim kadrosu içinden genelde itiraz edilmediğini, zaten kadronun baştan, daha çok itiraz etmeyecek kişilerden oluşturulduğunu, bu işlerle birazcık olsun ilgilenen herkes bilir. Bizim inanç kültürümüzde, yapılacak işlerin görüşülerek en doğru bir şekilde yapılması esas iken, en çok da dindar bilinen yöneticilerin buna yanaşmadıkları bilinen gerçeklerdendir. Sadece kentte değil ülke genelinde de çoğunlukla aynı yöntem uygulanır. Görüşmeye açılan bir konuya, yanlış bulunduğu için itiraz edilmesi durumunda, yönetim kadrosu içinden itirazı uygun bulanlar olsa da, sırf üst yöneticiyle ters düşmemek için haklı itiraza genelde destek verilmediğini, adına kerhen denilen bir davranışla, yanlış olduğu bilindiği halde teklife destek verildiğini veya çekimser kalındığını, karşı olanların veya çekimserlerin, yönetim yanlısı kişiler tarafından tarassut altında tutulduğunu, belediye döneminden önce de gördüm, ancak belediye döneminde daha da çok gördüm. Hâlbuki doğruluğu bilinen ya da anlatılan bir durumun desteklenmesinden, yanlış olanınsa kabul görmemesinden daha doğal ne olabilir? Eğer böyle olmuyor da tersi bir durum oluyorsa o işte bir yanlışlık var demektir.
Bir tarafta, bir hesap kitap işi bağlamında işler bu
şekilde yürürken, gün gelip de o üst yönetici görevden ayrıldığında, geriye
kalan enkazı temizlemekse geriden gelen kişi ya da kişilere düşmekte ya da
enkaz, çöp yığını şeklinde ortada kalmaktadır. Bazen, sonradan gelen yönetim
kadrosu da sütre gerisinde kalmakta, bu defa da yanlışlar kök salmakta, bir
daha da kimse sökememektedir. Olanlarsa
masum ve biçare vatandaşa olmaktadır. Bunların onlarca örneği halen ortada
durmaktadır. Hâlihazır ortada görünen bütün olumsuzluklar, ya yönetici
hatasının eseridir ya da fırsatçı enkazıdır.
Kahramanmaraş merkezindeki yapılaşmada, bu bağlamda
sayılabilecek yönetim hatalarından kaynaklanan öyleleri vardır ki yeni yerleşim
yerlerinde bile bunlar kök salma fırsatı bulabilmiştir. Bunları değiştirmek ya
da düzeltmek her geçen gün daha da zora girmektedir. Herkes birbirini örnek
gösterecek şekilde keyfi uygulamalarda bulunmaktadır. Eski yerleşim yerindeki
süre gelen alışkanlıklar, yeni yerleşim yerlerinde de artarak devam etmiştir.
Bu, kesinlikle sadece bir döneme ait değildir, bu oluşumda yılların ihmali ve birikimi
vardır ancak son dönem uygulamalardaki gevşeklikler bu olumsuzlukları
artırmıştır.
Birçok işyeri kendisine ait toplam alandan daha fazla
alanı, yaptığı kaldırım işgalinde kullanmaktadır. Bu yönde kentte çok kötü bir
çığır açılmıştır. Yaptıkları kaldırım işgalleri, işyerleri sahiplerini ya da
yöneticilerini doyurmamış, ilaveten işgal edilen yerler naylon perdelerle
çevrilerek sahiplenilmeye başlanmıştır. Bu işgallere bir de kılıf bulunmuş,
işgal edilen yerler, binanın kendi malı olarak dillendirilmiştir. Bunlar yeni
midir denilirse cevabımız; hayırdır.
Sadece belediye değil, kurumlar birimleriyle bir
bütündür. Kurum veya kuruluşların bünyesinde farklı birimler olsa da bütün
birimler birbirleriyle bağlantılı çalışmalıdır. Bu, belediyelerde daha bir önem
arz eder. Koordineli çalışmak, belki hiçbir kurumda, hiçbir zaman
gerçekleşmemiştir. Bunun zararını ise tüm ülke görmüştür, görünen odur ki
idareciliğin derin ve güçlü ateşi çok insanı yakacaktır!
Bir birimin başında bulunuyor olmanın sorumluluğu
kapsamında, koordineli çalışmak durumunda olan yöneticilerin, genel sorumluluk
ilkelerini bilmeleri bir tarafa çoğu yetkili, kendi çalışma alanlarının
bilgisine bile sahip olmadan o birimin başında oturmuş ya da oturtulmuştur.
Sadece, bulunduğu yerin patronu olma egosu ile yaşayanlar, hizmetlerin
yürütülmesinde her zaman en büyük engeli oluşturmuşlardır. Politize olmuş
yerlerde bu tür durumların daniskası geçmişten bu yana görüle gelen işlerdir.
Baştan beri sürekli bağlantılı çalıştığım müdürlüklerin
yanı sıra işin akışı gereği kısa süreli bağlantılı çalıştığım müdürlükler de
olmuştur. Geçmiş gün, bu pozisyonda çalıştığımız bir sırada, Cahit Zarifoğlu
Caddesi'nde bir düzenleme yapmaya karar vermiştik. O cadde üzerindeki
işyerlerinin bulunduğu binaların nerede ki tamamının önleri, bir şekilde
çevrilmiş durumda idi. Çevrili olan ve çekme mesafesi olarak adlandırılan
yerlerde bir düzenleme yapmak suretiyle caddede kısmi genişleme sağlamayı, bir
de yayalar için kaldırım oluşturmayı planlamıştık.
Konu üzerinde
çalışma başlatılmasını ilgili birimden istediğimizde ; "Olmaz, o çekme mesafeleri vatandaş
mülküdür." denilmişti. Ben de o zaman, İmar Yasasındaki bir maddeye ilgilisinin
dikkatini çekmiştim. O maddede genel anlamda; binaların zemin katında işyeri
oluşturulmuşsa, çekme payı alanın halkın kullanımına kapatılamayacağı
belirtiliyordu. Buna göre, söz konusu cadde üzerinde, imkânlar ölçüsünde
yaptığımız düzenleme, bugün hâlâ o günkü haliyle kullanılmaktadır. Sadece bir
yerde, o müdürlüğün benimle bağlantısı kesildiği günden sonrasındaki
uygulamadan arta kalan görüntü hâlâ ortalıkta durmaktadır.
Bu, işin bir tarafı, diğer tarafı ise; eğer bir
apartmanın çekme payı, bütün apartmanın tapulu mülkü ise, o zaman neden sadece
zemin kattaki işyeri o alanı tek başına kullanmaktadır? Ayrıca o tapulu yer,
neden duvar gibi bir koruyucu ile etrafı çevrilerek sahiplenilmemektedir?
Bunların makul cevabı yoktur. Bu alanda açılan kötü bir çığır halen devam
etmektedir; o kötü çığırı açanlar da o yolda ilerleyenler de aynı vebali
yüklenmişlerdir!
Bu işlerin nasıl olduğuna zannederim şu örnek açılık
getirecektir; Belediye yönetiminin ciddi
bir şekilde üzerinde durduğu bir uygulamaya aykırı bir durumu, seyir
halindeyken görmüştüm. İlgili birim yetkililerinden birini arayarak konuyla
ilgilenmelerini söylemiştim. Bir süre sonra görev verdiğim kişinin kendisi
bilgi vermeyince ben işin akıbetini sormuştum da; "Bizde çalışan bir arkadaşın
ağabeyi olduğu için işlem yapmadık!" cevabını almıştım. Benim göreve başladığım
ilk zamanlarda birimler maalesef böyle çalışıyordu yani herkes kendi başına,
herkes ayrı bir amir, koordinasyon diye bir şey yoktu. İşlerin böyle
yürütüldüğü bir yer, uygulama yeri değil, bazılarını kollama yerine dönüşmüş
olur maalesef!
Yönetime gelmek isteyen, heveslenen çok kişi olmakla
beraber o makamın gereklerini ve sorumluluklarını bilinçli olarak üstlenecek,
sorunları hak ve hukuk çerçevesinde çözüme kavuşturacak, zorlukları aynı
mantıkla aşacak, bunu da yaparken hak ve hukukun üstünlüğüne riayet edecek
donanım ve azimde olan kişileri bulmak oldukça zordur. Bu ülkenin, bu kentin
yöneticisi de, personeli de risk almayı sevmedikleri gibi muhatap durumundaki
vatandaşlardan hakkına rıza gösterecek kişiler de öyle kolayına
bulunamamaktadır.
Kamuya ait iş ve hizmetleri yönetmek hiç de kolay bir iş
değildir. Uygulamalarda, özellikle de üst yöneticilerin vebal ve sorumluluğu
çok fazladır. Kamu hizmeti görevinde bulunanlar, kamuya ait tasarrufta
bulunurlarken, çok dikkatli olmalıdırlar. İyi yönetici, gerektiği yerde
devletin mal ve mülkünü kendi şahsi mal ve mülkünden daha iyi korumalı, yasa ya
da yönetmelik gibi uygulama talimatları ile belirlenen hakları da ilgililerine
teslim etmelidir. Bunun dışında takip edilen yol ve yöntemlerin yöneticilikle
bir alakası yoktur.