Herkes nasıl değerlendirirse değerlendirsin işin o tarafıyla ilgilenmiyorum, bunu baştan söylemeliyim; yukarıda da belirttiğim gibi asla övünmek ya da kendime pay çıkarmak için de söylemiyorum, kabul edilsin edilmesin, o da önemli değil ama Kahramanmaraş'ın kalkınması ve gelişmesine engel durumların, sebeplerin bilinmesi bakımından, izninizle şunu söylemem gerektiğine inanıyorum:
Bizden önceki belediye yönetimlerinden bize gelene kadar
ve bizden sonra, bu yazıyı kaleme aldığım saate kadar (ben demekten utandığım
için biz diyorum), her ne sebepten olmuşsa, özellikle sosyal belediyecilik
açısından, bizim yaptığımız işlerin bir benzeri daha yapılmamıştır bu kentte.
Bunlardan bir kısmı şehrimizde ilktir, bir kısmı da ülkemizde ilktir.
Bir defa yönetici sorumluluğunu aldığı yer kadar
çalıştığı alanı ve ekibini iyi tanımalıdır. Ayrıca işini bilen ya da işini
severek ve inanarak yapan bir ekiple çalışılmalı ve bir yanlışı olmadığı sürece
de yönetici ekibine hem güvenmeli hem de gerekirse arkalarında durmalıdır.
Eğer yöneticiler kamu görevi üstlenmişlerse, işlerini
üstlendikleri halkın ihtiyaçları olan hizmetleri ya tam zamanında yapmalı, ya
da daha ihtiyaç ortaya çıkmadan önce o ihtiyacı sezebilmeli ve tespitini
yapabilmelidirler.
Bir defasında Ramazan paketi dağıtılırken, ekiplere
manevi bir destek olsun diye onlara uğrayıp selam vermiştim. O sırada, bir evde
yatalak bir hasta olduğu bilgisi bana ulaştırılmıştı. Bu bilgi bana ulaştığı
anda, çalışmalarımızda bir alanı boş bıraktığımızı anladım. Hemen orada ve o
anda, arazide çalışan ekipteki arkadaşlara; dağıtım yaparken; bakıma muhtaç,
kimsesiz, hasta, ihtiyar, engelli hatta bir yakına olmasına rağmen yakınlarının
bakmakta zorlandığı kişiler de dâhil her kim varsa, isim ve adreslerinin tespit
edilmesini söyledim. O yılın Ramazan ayı çalışması tamamlandıktan hemen sonra
da elde edilen bilgileri dikkate alarak, bu tespit alanının dışında kalan
kısmın da taramasını yaptırdık. Hatırımda kaldığı kadarıyla bir başkasının
bakımına muhtaç durumda olan yüz doksan kişi, adresleriyle birlikte tespit
edilmişti.
Bu gelişmelerle birlikte yöneticiliğin sorumluluğunu daha
farklı bir şekilde hissettim.
Hizmet Alımı yöntemiyle marangoz, duvarcı, sıvacı,
boyacı, tesisatçı gibi elemanlardan oluşturduğumuz Evinde Bakım Ünitesi 2007
yılında aktif olarak çalışmaya başladı. Bu hizmet yöntemi, kesin olarak
Türkiye'de bir ilkti. Kısa zamanda çok iyi hizmetler üretildi. Halen devam
etmekte olduğunu mutlulukla takip etmekteyim.
Oluşturduğumuz ekip, el attığı her metruk yeri, kısa
sürede lüks denilebilecek hale getiriyordu. Hatta evlerin eski halinden sonra
yeni halini görenler hayranlıklarını gizleyemiyorlardı. Bu ekibe destek veren
bir de kadın ekip vardı. Yapım ve onarım işleri dışında, kişisel bakıma
ihtiyacı olanlardan kadın vatandaşlarımıza kadın ekibimiz, erkeklere de erkek
ekibimiz noksansız hizmet veriyorlardı.
Bakım yapılan evler, her yönüyle, rahatça yaşanılacak
hale getirilirken, kişilerin diğer ihtiyaçları da diğer ekipler tarafından
karşılanıyordu. Takibe aldığımız kişiler, periyodik olarak berbere, hamama,
doktora gidecekler doktora götürülüyor, ilaçları alınıyor, gerekli hizmetler
yerine getirildikten sonra evlerine bırakılıyorlardı.
Duruma göre, yeteri kadar birkaç günlük yemekleri
çeşitleriyle birlikte yapılıyor, dolaba yerleştiriliyordu. Bu hizmetler sadece
hastalara değil engelli vatandaşlarımıza da aynısıyla veriliyordu.
Sağlık Bakanlığı Evinde bakım Ünitesini 2011 yılında
faaliyete geçirebilmişti. Sağlık Bakanlığı'nın bu alanda başlattığı çalışma ile
bizim başlattığımız çalışma arasında dört yıllık bir zaman farkı vardır.
Üstelik Sağlık Bakanlığının yürüttüğü çalışma sadece sağlık alanında, dar
kapsamlı iken bizim başlattığımız çalışma, yaşamın bütün gereksinimlerini
karşılayan çok kapsamlı bir hizmet şeklinde yürütülüyordu.
Ben belediyeden ayrıldıktan belki iki yıl sonra idi, bir
vakit namazı çıkışında ayaküstü bazı arkadaşlarla sohbet ederken, yakınımıza
gelip duran bir araçtan, engelli bir arkadaş bana seslenerek hâl hatır sormuştu.
Arabanın ön camında da Engelliler Hizmet Aracı' yazıyordu. O arada, birlikte
olduğumuz arkadaşlardan birisi merak ederek işin mahiyetini sormuş, ben de
açıklamada bulunmuştum.
Biz, o günkü şartlardaki dar imkânlarla bizden çok daha
fazla imkânlara sahip olan devlet kurumlarından diğerlerinin vermedikleri
hizmeti veriyorduk, hem de ülkemiz genelinde ilk olarak! Bu işlerin dışında
olmayan arkadaşıma; belki biraz da yeteri kadar anlaşılamamanın verdiği
kırılganlıkla, bu hizmetlerin, devletin diğer kurumlarının yapmadığı hizmetler
olduğunu söyledikten sonra bu hizmetlerin yeteri kadar anlaşılmadığını ve
takdir görmediğini de açıkça söyledim. O da bana: "Yaptıklarınızı Allah bilsin
yeter!" türünden sözler söylemişti.
Amenna, ben de çok iyi biliyorum ki Allah, yapılan her
şeyi, üstelik hakkıyla bilir ve Allah'ın değerlendirmesi açısından Allah'ın
bilmesi elbette ki yeterlidir. Bilineni ayrıca tarif etmeye de gerek yoktur.
Ancak, burada görülmeyen bir şey vardır ki, o da; devlet işlerini yürütme ve
idare etme işi kişilere tevdi edilirken, kısa ifadesiyle ehil kişilere teslim
edilmesi ve iş yapma kabiliyetine sahip olanların tespit edilip
değerlendirilmesi de üst yöneticilerin asli görevlerindendir. Kimseden en ufak
çapta bir iltifat beklemedim ve beklemem de. Ama bir görev verilirken, kim
olursa olsun, mutlaka ehil olan kişilere görev verilmesini beklemek ve istemek
herkes için hem bir sorumluluktur hem de bir haktır. Ayrıca, ehil ve liyakatli
kişilerin önlerine engeller koymak hiç kimsenin hakkı değildir, böyle bir
davranış zulümdür. Her iş ve işlemin bir sorumluluğu ve vebali vardır. Üstelik
hizmetlerin geciktirilmesine de hiçbir kimsenin hakkı yoktur.
Biz burada bunları anlatırken, kentimizin yıllarını nasıl
kaybettiğine bir ışık tutmaya çalışıyoruz. Kentler, üzerinde yaşayan
herkesindir, hiçbir kimse diğerlerinden daha fazla hakka sahip değildir. Bir de
bu yanlış anlayışın çözülmesi gerekir.