Kamu Kurumları binalarının, kentin sosyal ihtiyacını
karşılayacak sosyal tesislerin ve halkın temel ihtiyacı olan yapıların
konuşlandırılacağı yerleri belirlemek yerel yönetimlerin en önemli işlerinden
biridir. Bunlar yerli yerince yapıldığı zaman hem kentin gereksinimleri ve
ihtiyaçları karşılanmış hem de çarpık yapılaşma önlenmiş olacaktır. Kent
idaresinde söz sahibi olanların bu işleri zamanında yapmasının bir önemli
faydası daha olacaktır ki; bazı merdivenaltı denilebilecek faaliyetlerin
de peşinen önleri alınmış olacak, hem de onlara gerek kalmayacaktır. Bu işler
hem yapılmayacak, hem yapanlara bir takım hesaplarla göz yumulacak, sonra da
devletin güçleri bu faaliyeti yapanlarla mücadele edecek, şimdi bu olacak iş
mi? Bu durumda enerjinizi boşa harcamış olursunuz, kentinize ve halkınıza yazık
etmiş olursunuz. Bu iş ve işlemler asla ihmale gelmez.
07.07.2014 tarihinde "YORUM GAZETESİ "'nde ilimizin sosyal
ihtiyaçları ile ilgili bir yazı yazmıştım; O yazıda, halen atıl duran, eski
ismiyle SSK, sonraki ismiyle YENİŞEHİR DEVLET HASTANESİ binası idare bölümünün
halkımızın yararlanabileceği şekilde tahsis edilmesinden söz ederek;
"Her toplumun kendini temsil eden bir yaşam şekli vardır,
olmalıdır da. Yaban elleri değemediği sürece, toplumların yaşamı, daha çok
inançlarına göre şekillene gelmiştir. Müslüman oldukları halde modernleşmek
adına Batı'nın yaşam şeklini tercih edenler, Peygamber Efendimizin; "Kim bir
kavme benzerse o onlardandır." buyurdukları hadis-i şeriflerini atlamış
olmaktadırlar.
İnanç ve ibadet bakımından diğer toplumlardan farklı olan
Müslümanları, Peygamber Efendimiz, sosyal yaşam bakımından da kendilerinden
olmayanları takip etmekten men etmişlerdir. Ayrıca Peygamberimiz bu
hadisleriyle Müslümanları diğer toplumlara lider yani öncü bir toplum olmaya da
yönlendirmişlerdir. Bu açıkça şu demektir; Müslüman kişi veya toplum, asla
başkalarının arkasında takipçi olamayacağı gibi diğer toplumlara öncülük yapmak
zorundadır da. Bu hadiste hem çok ciddi bir incelik hem de stratejik bir espri
vardır. Bu misyon, asla basite indirgenecek bir durum değildir. Müslümanlar
eğer bunu başarmak için çalışmıyorlarsa, bir defa vebal yani büyük bir
sorumluluk altındadırlar. Bu ağır yükten kurtulmak için hiç vakit geçirmeden,
kendilerine verilen evrensel görevin başına geçmek üzere derhal çalışmalara
başlamalıdırlar. Buna da güçleri yetmeyecekse, hiç değilse bu sorumluluğu
içlerinde taşımalıdırlar!
Evrensel ve her çağın dini olan İslam'ı kabile dini haline
getirmeye, Müslüman toplumu da kabile topluluğu yapmaya hiç kimsenin hakkı da
yoktur, yetkisi de yoktur. Ancak ne var ki; küçük gruplara iyilik yaptığını
zanneden bir kısım Müslümanlar, yaptıkları ile insanlık âlemine, daha beteri
İslam'a çok fena halde kötülük yapmış olmaktadırlar.
Bilinçli ve kasıtlı politikalarla dehlizlere, kapı-
pencereleri dışa kapalı küçük mekânlara çekilen parçalanmış grupları kontrol
etmenin ve yönlendirmenin zor olmadığını anlayan egemen güçler, genel sosyal
hayattan insanları soyutlayarak, sistemli bir şekilde zafere ulaşmanın yolunu
keşfetmişlerdir. Sundukları bir takım projelerle yönetmek ve emeğinden
fikirlerine kadar her alanda sömürmek istedikleri toplumları, kendi
değerlerinden uzaklaştırarak kontrol altında tutmaya sürekli gayret etmişler,
etmeye de devam etmektedirler.
Şimdilerin moda tabiri farkındalıkla bunları görmek ve
anlamak Müslümanlar için zorunlu hâle gelmiştir. Medeniyette dünya lideri olmak
ya da medeniyeti, toplumuna üst seviyede yaşatmak, yaşanan hayatın her alanına,
insanların ihtiyacı olan hizmetleri götürmek ve verimini kontrol etmekle mümkün
olacaktır. Maddi ve manevi kelimeleriyle ayrıma tabi tutulan hayatın, sadece
maddi yönüne odaklanıp manevi denilen yönünü yani sosyal hayatı ihmal etmek
tümüyle hayatı felç edecektir.
Kabul görür görmez, biz, görebildiklerimizi ve çözüm
olabilecek önerileri sorumluluk bilinci çerçevesinde ifade etmek durumundayız.
Örnekleyecek olursak; ilimiz Karacaoğlan Halk Kütüphanesi'nde müdürlük yaptığım
kısa süre içerisinde, halk kütüphanesinin resmi mesai saatlerine bağlı çalışma
sistemiyle halka kapatıldığını gördük ama prosedür gereği çözüm getiremedik.
Belediye Başkan Yardımcılığı yaptığım sırada, Necip Fazıl Kültür merkezinin
Belediyeye devredilmesinin akabinde, Namık Kemal Mahallesindeki kütüphane ile
birlikte o zamanki sayı itibariyle her iki kütüphaneyi de halkın
yararlanabileceği hâle getirdik. Demir masa ve sandalyeleri ahşaplarıyla
değiştirdik, kitap sayısını artırdık, hafta sonu tatillerini kaldırarak
sabah saat 08.00'den gece saat 23.00'e kadar açık tutmak suretiyle hizmete sunduk.
Sonra baktık, bir kafeteryaya ihtiyaç olduğunu gördük. Kütüphaneye gelenlerin
dinlenip bir şeyler yiyip içmesi gerektiği düşüncesiyle bir de kafeterya
yaptırdık. Bunların yanı sıra ebru, resim, takı-tasarım, kilim-aba dokuma,
musikinin hemen bütün dalları ile enstrüman kurslarını başlattık. Bunları,
sosyal hayatta oluşan boşlukları doldurmak için yaptık. Unutmamak gerekir ki
fizik asla boşluk kabul etmez. Bu düşünceyle gerçekleştirdiğimiz projelerden
bunlar sadece bir kısmı, tamamını saymaya gerek yok.
Bunları şunun için yazıyorum;
Toplumun ruhunu diri tutacak olan, milleti millet yapan
kültür ve sosyal hayata gereken önem verilmediği zaman, nelerin olabileceğini
çevremizde yaşananlardan anlıyor olmamız gerekir. Ancak aradan geçen zaman
içerisinde bir kıpırtı görmedik.
Sözü biraz da şuraya getirmek istiyorum; başta kentin, bir
daha değişmeyecek projelere ihtiyacı vardır. Ancak acilen yapılması gerekenler
de vardır. Kent merkezinde insanların oturup dinleneceği, her türlü konuyu
konuşup tartışmak için arkadaşları ile buluşacağı bir yerin olmadığını bir
yakınma olarak çok kişiden dinledim. Şelale Park denilen yerin bu ihtiyaca göre
dizayn edilmesini o zaman söylememize rağmen dinletemedik. Para her şey
değildir ama ne yazık ki o hâle gelmiştir. Üstelik insanların yeni çevreler ve
arkadaşlar edinmeye, ülkenin de entelektüel insanlara ihtiyacı vardır. O halde
bu ihtiyaç nasıl karşılanacaktır?
Yenişehir Hastanesinin Şehir Hastanesine taşınmasıyla şehir
merkezinde bu hizmet için bir imkân doğmuştur. Söz konusu hastanesinin idare
binası bu ihtiyacı şimdilik karşılayacak durumdadır. Bunu epeyce zamandır
dillendirmek istememe rağmen yetkililer görürler diye bekledim. Birkaç
arkadaşıma da söyledim. Ancak orasının Fizik Tedavi Merkezi olacağı ilanını
görünce bunu yazmak durumunda kaldım. Daha önce hastane olarak kullanılan bina,
fizik tedavi merkezi olarak ihtiyacı karşılayacak durumdadır. İdare binasının
ise herkesin yararlanabileceği bir sosyal tesis olarak hizmete sunulması
isabetli olacaktır kanaatindeyim. Üst katı kütüphane, giriş katı da halkımızın
sosyal ihtiyaçlarının karşılanabileceği, kent insanlarının bir araya gelip
sohbet edebileceği, ülke meselelerini konuşabilecekleri bir mekân şekilde
düzenlenebilir. Bizim halkımız Trabzon Caddesi dışındaki yerleri merkez olarak
görmemektedir. Merkezde de böyle başka bir yer yoktur. Bu da bir ihtiyaçtır. Bu
ihtiyacı görmek için merkezdeki sokakların hâlini görmek gerekir.
Sosyal hayatın, kendi öz değerlerimiz ve kültürümüz dikkate
alınarak güçlendirilmesi için gerekenlerin bir an önce yapılmamasındaki
zorunluluğun bizi getirdiği durumu görmekteyiz. Bunu görerek biz, toplumumuz
adına bir talepte bulunuyoruz.
Sosyal hayatın olgunlaşması nispetinde toplumun medeniyeti
de yükselecektir. İnsanın toplum içindeki yaşama biçimi olan sosyal yaşam
standardını yükseltmek ve iyi bir dünya kurmak yönetimlerin ve bilge kişilerin
başta gelen işleri olmalıdır. Bu bir sorumluluktur.
Betonlaşmak medeniyet değildir!" diye yazmışım.
Bu yazıyı yazdığım zamanın üzerinden bir yılı aşkın
bir zaman geçmesine rağmen bugüne kadar olumlu ya da olumsuz herhangi bir tepki
görmedim, duymadım. Şimdilerde o binaların satılacağı söylenmektedir. Şehir
merkezinde böyle bir faaliyetin yürütülebileceği müsait başka bir yer de
hâlihazırda yoktur. Bu bir fırsattır, fırsatlar değerlendirilmediğinde uçup
gidecektir.
Şu anda kent merkezinde Öğretmenevi 'nde başka böyle bir
sosyal yapı yoktur, orası da ihtiyacı karşılayamamaktadır. Her şey para demek
değildir. Bu kadar kamu binasına ihtiyaç varken o binanın neden satılacağını da
anlayabilmiş değilim. Bunu yöneticilerin, yönetime müdahil olanların görmeleri
ve anlamaları zorunludur; bu şehrin bu binaya ve merkez bir yerde sosyal tesis
binasına şiddetle ihtiyacı vardır.