Alevilikte insan gönlü Ehl-i Beyt için lütuf evidir. İnsanda İlahi ışık Hz. Peygamber ve ehl-i beyt sevgisi ile tezahür eder. Çünkü bu sevgiyi Hz. Peygamber vefat etmeden kısa zaman önce söylemiştir: "Gerçekten de ben, sizin içinizde iki emanet bırakmaktayım; Gökle yer arasında uzatılmış bir ip olan Allah'ın kitabı ve soyum, yani Ehlibeyt'im; bu ikisi, havuz kıyısında bana ulaşıncaya dek birbirinden ayrılmaz"(Hadis, Cami',I,s.87).
Bu hadis İlahi vahiylerin görünür anlamından
başka bir de iç(öz) anlamı olduğunu ifade eder. Bu da ancak Ehl-i Beyt'i sevmek
ve onların yolunda gitmekle olur. Gönül ancak bu sevgi ile huzur ve sükûn
bulur. Alevilikte insan bu sevgide yüksele yüksele kutsal amaca yani aşkın aşkına
erişebilir. Onun için Ehl-i Beyt'e yakın olanlar Allah katında çok daha değer
sahibidir. Buna Alevilikte tevella
denir. Bu yol, egemen sınıfın çıkarına karşı İlahi vahyi kullananların yoludur.
Ayrıca zalimlerle mazlumların aynı Allah inancını paylaşmak zorunda
olmadıklarının bir ifadesidir. Buna da Teberra
denir. Hz.Ali'ye biat etmeyenlerden uzaklaşma, uzak durma, çekilme, sevmeyip
yüz çevirme anlamlarına geldiği gibi Ehl-i Beyte zulmedenlerden uzak durma
anlamına da gelir ki bunun en önde geleni Emevi Halifesi Muaviye'nin oğlu Yezid
ile onun soyundan gelenlerdir. Çünkü bunlar Ehl-i Beyt'e zulmetmişlerdir. Bununla da kalmamışlar hicretin 61 inci
yılının ilk ayı olan muharrem ayının ikinci günü Kerbela'da Hz. Peygamberin
torunu ve Hz.Ali'nin oğlu Hz. Hüseyn'in ile ailesini, küçük çocuklarını ve
taraftarlarını yaklaşık yüz kişiyi binlerce askerden oluşan bir ordu ile kırk
gün muhasara altında tutmuşlardır. Kerbela'da çölün ortasında Fıratın suyu
kesilerek hepsi aç ve susuz bırakılmıştır. Daha sonra da Peygamber nesli ve
sevenleri Yezid'e biat etmediği için hunharca kılıçtan geçirilmiştir. Bununla
da kalmamış Hz. Hüseyn'in mübarek bedeni onlarca kılıç ve ok yarası ile işkence
edilerek başı kesilmiş ve Şam'da bulunan Yezid'e getirilmiş, günlerce Şam
sokaklarında asılı tutulmuştur. Tarihte örneği görülmemiş başka hiçbir
peygambere yapılmayan bir zulüm son Peygamber Hz Muhammed(s.a.v)'in nesline
Emevi hanedanınca yapılmıştır. Böylece Hz. Peygamberden ve İslam'dan intikam
alma gerçekleşmiştir. İşte bu zulme ve bu zihniyete mensup olanları sevmemeye
ve onlardan uzak durmaya teberra denir.
İlahi nurun tecelli ettiği ve varlığı sevgisiyle güzelleştirdiği bu evreni
zulümle, kanla, öldürmeyle kirletenlerden uzak durmayı da teberra sözcüğü ifade eder. Bu sözcüklerden biri aydınlığı diğeri
karanlığı temsil eder. Buna göre aydınlık karanlığın içinde gizlidir. Aydınlığa
çıkmak karanlıktan kurtulmakla olur. Bunun için de Ehl-i Beyt'e düşman
olanlardan uzaklaşmakla aydınlığa erişilmiş olur. Çünkü zulmü onlar başlattı,
onlar alkışladı.
Alevilikte
gerekli olan bademin kabuğu değil içidir. Yani Tevella ile kişi İlahi gerçeklere dair düşüncelere daldığı
görülür. Böylece kendi bilincinde kutsal bir aydınlığın parlayacağı ümit
edilir. Kur'an-ı Kerim'de tevella
mertebesine erenler için korku ve hüzün olmayacağı
bildirilmektedir.(Yunus/10:62-63) Teberra
da arınma ve olgunlaşma olduğu gibi insanı yeryüzü tutkularından, gelip geçici
varlıklara bağlanmaktan kurtarıp Yaratan ile bütünleştirmek, özünü arıtmak,
arındırmak, yücelmek de vardır. Bu da olgunlaşmamış, aydınlanmamış, karanlığın
içinden çıkamamış kimselerden uzak kalarak mümkün olur.