Abdullah Çinkay
beyi 1985 yılında, Kahramanmaraş Ortaokulu Müdürlüğüm sırasında,
beni ikna ederek, istifa ettirip Marmis İplik Fabrikası'nda
yöneticiliğe transfer eden rahmetli Hasan Balcı bey vasıtasıyla tanıdım. O
yıllarda Abdullah bey Marteks İplik Fabrikası'nın genel müdür yardımcısıydı.
Hasan Balcı bey aynı zamanda Marteks'in ortaklarındandı. Onun nüfuzu sayesinde
Marteks'e teklifsiz girip
çıkabiliyordum. Tekstil benim aşina olmadığım
bir sektördü.Yapıyla ilgili ilk bilgileri Abdullah beyden alıyordum. Her
türlü bilgi birikimini cömertçe benimle paylaşıyordu. Bildiğim kadar Reyhanlı'da arazileri olan varlıklı bir ailenin çocuğuydu. Rahmetli Arif Balduk beyle de akrabalığı vardı. Kentimizin saygın
ailelerinden Balduk ailesinin damadıydı.
Muhtemelen tevazu gösterip, ikbal gördüğü tekstil sektöründe, deneyim ve bilgi
birikimi elde etmek için yöneticilik yapıyordu. Rahmetli Mustafa Görgel beyin;
eli, kolu, kulağı, gözü oldu. Uzlaşmacı, barışçı bir kişiliği sayesinde
çok ortaklı Marteks'i ,olduğu dönem itibariyle profesyonelce yönetti. Marteks-
Marmis polemiklerinin yaşandığı dönemde,
sanırım 1985-1986 döneminde işveren
olarak, örgü fabrikası Aral'ı kurarak kendi kurumunun başında oldu. İstikrarlı, tutarlı, emin
adımlarla temayüz ederek iplik fabrikası
gibi kuruluşların sahibi oldu.'' Kendi yolunca giden yorulmaz. '' mantalitesiyle bu günlere geldi. Uyandırdığı
imajla da bu gün Organize Sanayi
Bölgemizin sevk ve idaresini başarıyla
sürdürmektedir.
Abdullah Çinkay'la yollarımız oğulları Arif ve
Alper'in eğitim yıllarında 1987-1988-1989'de Özel Doğu Akdeniz Lisesi müdürlük
yıllarımda tekrar kesişti. Atasözlerimizin engin manası tartışılmaz. 'Bir
insan yedisinde neyse, yetmişinde de odur.'' Arif, öğrencim olarak çocukluk
yıllarımdaki arkadaşım, dayısı rahmetli
Murat Balduk'a çok benzerlik arz ederdi.
Sakin, ağırbaşlı, uyumlu, kurallara uyan ,uyum kabiliyetli bir öğrenciydi.
Alper'e gelince; cıvıl, cıvıl hareketli hemen dikkatleri çeken bir yapısı vardı.
Hemen sevgi ve sempatiyi çekerdi. Zeki, istikbal vadeden bir yapısı vardı. Çocuk sevgisi konusunda
öğrencilerimle aramda daima bir elektriklenme olmuştur. Onlara her zaman bir
baba mesabesinde sevgi ve şefkatimi göstermişimdir. Onlarla aramda sanki bir
kan bağı varmış gibi bir sıhriyet oluşmuştur. İleri yıllarda da onların eğitim
ve öğretim yıllarını uzaktan uzağa izlemiş başarılarıyla gurur duymuşumdur.
İmaj olarak sert bir izlenim bırakmışsam da
bu daha ziyade çizgisinden sapan
öğrencilerimi kazanma noktasındadır.
Belleğimde kalan
bu anılarımın yanında beni en çok mutlu eden şey: Abdullah Çinkay Anadolu
Lisesi'nin açılmasıdır. 'Oduncunun gözü omcada olur.'' derler. Mutlaka
Abdullah Çinkay çalıştığı yıllarda yetişmiş insan darlığından dolayı eğitim ve öğretimin ne denli önemli
olduğunu gözlemiştir. Yaşadıklarıyla da büyük Atatürk'ün ; 'Eğitimdir ki insanları alelade varlıkların üzerine
çıkarır.'' felsefesiyle yaptırttığı bu anıt eserde ortaya koymuştur. Bu tip
hizmetler verenlere gıpta ediyorum. Ne mutlu bu kabil eserleri toplumuna
armağan edenlere. İnsana yönelik yatırımların değerini bizim kuşak daha iyi
anlar. Bizler yoklar Türkiye'sinden bu günlere geldik. 47 yıllık çalışma
hayatımda, bir eğitimci olarak, dünle bu günü kıyas ettiğim zaman, gördüğüm
kazanımlar sayesinde sevinçten sanki kalbim yerinden oynuyor. Son cümleden
olarak; bu eserde mutlaka maddi, manevi
desteği olan, emeği geçen Ülkü hanımefendiyi ve Abdullah Çinkay beyi kutlar
sağlık ve esenlikler dilerim.