Eğt.-Kült.

Eğt.-Kült. Haberleri

Usare Dergisi'nin Bilinmeyenleri

Ebrar Vakfı'nın çıkartmış olduğu Usare, Kültür Sanat Edebiyat Dergisi'nin Sahibi M. Nedim Tepebaşı ile Gazetemizin Haber Müdürü Safa Gayret, Usare'nin okurlarıyla 4. kez buluşması sebebiyle Usare Dergisi hakkında röportaj yaptı.

Usare Dergisi

Safa Gayret: Dilerseniz her söyleşinin temeli olarak benimsenmiş "neden" sorularıyla başlayalım, Neden "Usare"?

M. Nedim Tepebaşı: Büyük çoğunluk tarafından farklı algılansa da kıskançlık asıl itibarıyla iyidir, ama bazen oldukça problemli bir haldir. Bu da kelimenin içeriğine değişik anlamlar yüklenmesindedir.

Kıskançlık iyidir, çünkü değer verileni kıskanmak sevginin, merhametin ürünüdür. Kıskanmanın arkasında, değer verileni koruma isteğinin azim ve gayreti zirve yapmıştır. Evli bir kadın kocasını yabancı bir kadınlardan, erkek de karısını yabancı erkeklerden kıskanır, kıskanmalıdır da, çünkü orada bir aidiyet söz konusudur yani evli şahıslar birbirleri için özelleşmiştir. Bir başka deyişle; her iki eşin de kendisi kadar birbiri için temiz kalması ve mahremiyet bakımından eş olarak kabul ettiği kişinin sadece kendisine eş olması isteği vardır. Erkek olsun kadın olsun, hiçbir kimse, eşinin gönlünde başkasına ya da başkasından eşine yönelik en ufak bir eğilimin olmasını istemez. Bu, çok güzel bir aidiyettir ve saygı duyulması gerekir.

"KISKANÇLIK BİR GÜZELLİKTİR"

Kıskançlığın en mükemmel hâli Allah'a aittir. Hadis-i şerifte; "Allah kıskançtır, mü'min de kıskançtır. Allah'ın kıskanması, mü' minin Allah'ın haram ettiği şeyi yapmasıdır." buyrulmuştur.

Yüce Allah, kullarını neden kıskanmaktadır? Çünkü insan, eşrefi mahlûk yani yaratılmışların en şereflisi, en mükemmeli ve itibarlısıdır. Allah, yarattıkları arasında, bu kadar değer verdiği insanın, yarattığı haliyle temiz kalmasını istemektedir, dolayısıyla insanı dış etkenlerden kıskanmaktadır.

Bu şekli ile yani zarar verecek nesnelerden insanı koruma ve onu sahiplenme şekliyle kıskançlık mutlak bir güzelliktir. Ancak kıskanmanın bir şekli daha vardır ki; işte o hoş değildir. Kıskançlığın bu şeklinde yani kıskançlığın asıl anlamının aksine, nesneyi insandan kıskanma şekli güzelliği öldüren, ona zarar veren zehridir.

Yüce Allah, yarattığı her şeyi insanın hizmetine vermiştir, nesne insan içindir. İşin bu tarafını görmeyenlerin, nesneyi insandan kıskanması adetullaha aykırı bir durumdur. Bunda, bir bakıma, Allah'ın tutuğu yola aykırılık vardır, Allah'ın tercihinin aksine bir tercih söz konusudur!

Bir sanatkâr açısından sanatın kıskanılması yani olumsuzluklardan sanatın korunması, doğal olmanın ötesinde sanata saygıdır. Bulaşması muhtemel virüslerden sanat kıskanılmalıdır ama sanatı ilerletmek de esas olmalıdır, her gün, hatta her an güzelliklerle takviye edilmelidir.

Erişimin engellenmeye başladığı anda sanatta intihar da başlar yani sanatkâr yetişmez olur. Edebiyat alanında da aynı durum yani kıskanmanın ikinci şekli söz konusudur. Bu alanda eser verenler, çalışma yapanlar tarafından, edebiyatın yaygınlaşması ve daha da gelişmesi yönünde gösterilecek titizlik her türlü takdirin üzerinde bir davranıştır. Ancak, zarar verecek her türlü etkene karşı, sanatın korunması adına kıskanırcasına titizlik gösterilmesi yerine, edebiyat alanına yeni girecek olanların veya o alanda olup da herhangi bir sebepten dolayı uzakta kalanların umumi alana girmelerini zorlaştırmak ya da biraz ağır olacak ama engelleme ve yıldırmaya yönelik tavırlarda bulunarak insanlardan sanatı kıskanmak, kabullenilebilecek bir durum değildir. Aslında bu yeni değildir, ta Servet-i Fünun dönemine, hatta daha geriye kadar gider.

Şimdi bu kadar uzun bir girişten sonra sizin sorunuza yönelecek olursak yani "Neden USARE?" sorusuna da iki yönden cevap aramak gerekecektir. Birincisi, aradaki bu olumsuz engelin kalkması gerekir. Edebiyat, çok önemli bir sanat dalı olmasına rağmen bugün çok da rağbet edilen bir tarafı yoktur. Sanatın, olumsuz dış etkenlerden korunması gerekirken, hâlâ katkısı olabileceklerden korunmaya çalışılması, sanatın önünde en büyük engel olarak durmaktadır.

Bir diğer olumsuzluk konusu ise; özellikle edebiyatın taşraya ulaşmaması için İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlere hapsedilmesidir. Bunun bilinçli yapıldığı kanaatinde değilim ama çözüm arandığını da söyleyememem. Bu durumda sanat, sürgün ve esareti birlikte yaşamaktadır.

Anadolu'da çok zor şartlarda yayın hayatını sürdürebilen az sayıda dergi vardır. Onlar da kendi çevrelerinin dışına çıkamamaktadır. Merkez şehirlerde faaliyet gösterenlerden birçokları, Anadolu'dan gelebilecek eserlere ve gelişmelere karşı kendilerini de sahibi oldukları ya da yönetiminde etkili oldukları yayınları kapatmış durumdadırlar.

Biz Vakıf Yönetimi olarak, edebiyat ve düşüncenin geliştirilmesi ve yaşatılması adına Usare Dergisi'nin yayın hayatına girmesine ve taşradan sanat ve edebiyata destekte bulunmaya karar verdik. Edebiyat ve sanat dâhil, yurt çapında hatta evrensel boyutta güzelliklerin ve birlikteliklerin en etkin bir şekilde yaşanmasını ve yaşatılmasını önemsemekteyiz. Bu bakımdan "USARE", sanatkâr ve nitelikli okuyucu sayısının artması için bu kapıyı sürekli açık tutma gayretinde olacaktır.

Bir oluşum veya ekolü sahiplenen kişi ne kadar fazla olursa edebiyat ve sanatın sesi de o kadar güçlü ve gür olacaktır.

Edebiyat ve sanatın, daha dar çevrede kalmasının sebeplerinin en başında gelen etkenlerden birsi ekonomik durum ise biri de olumsuz anlamdaki kıskançlıktır. Özellikle gençlerin etrafı bu kadar olumsuzluklara kuşatılmışken bir de sanatkârın tafrası onları başka alanlara itmemelidir.

Safa Gayret: Derginin hazırlanma aşaması ne kadar sürüyor?

M. Nedim Tepebaşı: Derginin hazırlanma aşaması bizim açımızdan bir sorun teşkil etmemektedir. İyi bir editörümüz, bize yardımcı olan bir matbaacımız vardır. Yazı konusunda da yeteri kadar bizi destekleyen yazarlarımız vardır. Bu dergi Türkiye'nin dergisidir. Her sayı hazırlandığında, elimizde birkaç sayıya yetecek kadar yazı daha bulunmaktadır. Bir sayı basıldığında bir sonraki sayının hazırlığı sürdürülmektedir. Yani bir sonraki sayı, normal yayın akış süresinden önce yayına hazır hale gelmektedir. Çok kıymetli editörümüz Yalçın Yücel Bey inanılmaz bir gayret göstermektedir. Kendisine bu vesileyle şükranlarımı arz ediyorum.

Birinci sayıda bizim de hoşumuza gitmeyen hatalar oldu ama ikinci sayıda bunlar büyük ölçüde düzeltildi, sonraki sayılar ise daha da olgunlaştı.  Bundan sonra daha da güzel olacak inşallah.

Safa Gayret: Usare okuyucularına, diğer dergilerde olmayan neler vaat ediyor?

M. Nedim Tepebaşı: "Usare", dergi olarak yerel anlamında değil, taşradan merkeze doğru yurdun her tarafına ulaşmayı hedeflemektedir. Bir bakıma bu alanda oluşan tekelcilik görüntüsü ve yükünden toplumu kurtarmak ve onlara özgüvenlerini yeniden kazandırmak ya da güçlendirmek için onlara yardımcı olmak istemektedir. Bunun yanı sıra edebiyat ve sanatı sevdirmeyi, ilgiyi artırmayı ve ilgilenenlerin sayısının artmasına katkıda bulunmayı prensip edinmiştir.

Dikkat edilirse ülkemizde hemen her alanda bir tekelleşme söz konusudur. Bu da bir ülkenin kalkınması ve geleceği için kaygı verici bir durumdur. Diğer alanlarda olduğu gibi edebiyat ve sanat da esasta hiçbir kimsenin tasarrufunda olmamalıdır. Ancak, hâlihazır görüntü hiç de öyle değildir. Ülkeyi bu olumsuzluklardan kurtarmak bütün fikir ve sanat adamlarının görevidir.

Safa Gayret: Yazarların tamamı Kahramanmaraş'tan mı?

M. Nedim Tepebaşı: Yazarların tamamının Kahramanmaraş'tan olmadığı dergi incelendiğinde anlaşılacaktır. Ancak nüfusuna göre Kahramanmaraş, il olarak edebiyat ve sanata en çok destek veren, katkıda bulunan şehirlerin nerede ki başında gelmektedir. Gerçekten şair ve sanatkâr ruhlu bir toplumumuz vardır ama bu toplum, gereken desteği bulamadığı gibi hak ettiği ilgiyi de görmemektedir. Bu tür çalışmalar için zaten bir devlet politikası ve desteği olmadığı gibi yerel yönetimler de bu alanda duyarlı davranmamaktadır. Vakfımızın dergi çıkarmadaki maksadı biraz da bu eksikliği telafi etmek içindir.

Aslında bir kent ve hatta ülke için sanatkâr kişilerin her biri bir nimettir. Lisede öğrenciliğimiz yıllarında edebiyat öğretmenimiz bir derste: "Öyle bir toplum ki bu Maraş halkı, işportacısı bile ; "Yüzde yüz naylon çorap beş lira" diye aruz vezninde reklam yapıyor." demişti. Malum bu reklam; "failatün failatün failün " veznindedir. Demem odur ki, bu birikim ve kaynaktan yararlanmak gerekir. Bizim açımızdan yazarların çoğunluğunun, hatta tamamının Kahramanmaraşlı olması hâlinde bile biz sadece bundan onur duyarız.

Safa Gayret: Günümüz edebiyatçılarıyla eskilerin edebiyatçılarını karşılaştıracak olursak, günümüz edebiyatçılarını yeterli buluyor musunuz?

"YAZMAK BİR BİRİKİM GEREKTİRİR"

M. Nedim Tepebaşı: Her dönemin kendine has bir güzelliği vardır. Burada sadece şunu söyleyebilirim; günün şartlarına göre ve dünyalık elde etmek için sanat icra edilmemelidir. Mektubunda arkadaşına; "Kusuruma bakma, kısa mektup yazacak kadar vaktim yoktu." diye yazan kişideki sanatkârlığı, geçmiş zamanda da bugünde de görmek, çok da mümkün değildir, şu zamanda ise daha da zordur. Yazmak bir birikimi gerektirir, bugün bunları görmek öyle kolay bir iş değildir. Birçok iş gibi edebiyat ve sanat alanında ilerleme bir tarafa çok gerileme olmuştur. Edebiyatı, sanatkâr kadar okuyucu da besleyecektir.

Safa Gayret: Şimdiye kadar her şey yolunda mı?

M. Nedim Tepebaşı: Hamdolsun şu ana kadar herhangi bir olumsuzluk yaşamadık, bundan sonra da inşallah herhangi bir olumsuzluk yaşamayız.

Safa Gayret: Dergi'den edinmek isteyenler sizlerle nasıl irtibata geçebilirler?

M. Nedim Tepebaşı: Dergiyi bir bedel karşılığında okuyucuya ulaştırmayı uygun görmedik, bu yüzden de posta ile dağıtımı daha uygun bulmaktayız. Bununla ilgili Dergi'de gerekli açıklama bulunmaktadır yani posta ücretini ödeyenlere dergi posta ile gönderilecektir. Şehir merkezinde bile dağıtımın posta ile yapılması uygun olacaktır.

İstiyoruz ki dergimizi okuyacak olanlar edinsinler. Bu da bizim dergimizin başka bir ayrıcalığıdır.

Safa Gayret: Sorularımızı yanıtladığınız için teşekkür eder, yayın hayatınızda başarılar dileriz. Nice sayılar görmeniz dileğiyle.

M. Nedim Tepebaşı: Ben teşekkür ederim.



1

Kahramanmaraş’ta Tarihi Eser Kaçakçılığı Operasyonu

2

“Her Türlü Afet ve Acil Duruma Hazırız”

3

Kahramanmaraş’ta emlakçılık sektörüne yeni bir boyut geliyor!

4

Sinan Akçıl, Şarkılarıyla Unutulmaz Bir Gece Yaşattı

5

İstiklalspor Basketbol Takımı Fırtına Gibi Başladı! 77-66’lık Zafer