Hemen herkesin farklı anladığı doğruluk ya da gerçekler, bilinse de bilinmese de, yaşansa da uzak durulsa da kişinin hemen yanı başında duran yani hayatı ile iç içe olan olgulardır.
Hal böyleyken, yani hayatın her anında karşımızda
duran, tanıdığımız, bildiğimiz doğrulara ve gerçeklere neden bu kadar kayıtsız
kalındığını anlamak mümkün değildir demeyeceğim. Eğip bükmeye gerek yok;
doğrular ve gerçekler hemen herkes tarafından bildiği halde bunlara sahip çıkılmaması,
dünyalık çıkar kovalayanların işidir.
Mesela ölüm bir gerçektir ve bunu bilmeyen var mıdır, bunu inkâr etmek, bu gerçeği ortadan kaldırmakta mıdır? Böyle bir şey olmadığına göre, kimi insanlar neden ölüm yokmuş gibi davranabilmektedir? Ölüm varsa hesap da vardır. Her şeyi bilen ve gören bir de Allah vardır. Allah; yapılan her işin karşılığını vermek için insanları hesaba çekeceğini açıkça bildirdiği halde hesap yokmuş gibi davranmak neyin nesidir? Bir başka yönüyle Müslüman toplumların, bugün içinde bulunduğu acıklı ve perişan durumları, dürüst olmadıklarının bir göstergesi değil midir, bu da başka bir da gerçek değil midir?
Dünyada mutlu olmanın ve ahirette kurtulmanın şartlarından biri doğru olmak ve doğrularla beraber olmaktır. Müslüman olduğu halde yalanla iş yapmak, yalan konuşmak, insanları aldatmak neyin nesidir? Bunu yapanlar yani doğru olmayanlar, yalan konuşanlar, yalan ve sahte iş yapanlar, yaptıkları ve konuştukları yalanı Müslümanlığa nasıl adapte etmektedirler! Bu kişiler, sesini çıkarmayan/çıkaramayan insanların, kendilerini kabul ettiklerini zannediyorlarsa bu da yalandır, bu da sahtedir.
Allah, işin, ehil olanlara yani işi bilenlere
verilmesini emrettiği halde kayırmacılık yapmak veya işi kaptıktan sonra, görev
alan kişinin, işin hakkını vermemesi hangi kitapta yazmaktadır?
Ey yalancılar, ey işlerini yalan ve aldatma üzerine kurmuş olanlar, biliniz ki sizin yüzünüzden bir topluluğun başının belaya girmesine kayıtsız kalınmayacaktır, insanlar kayıtsız kalsalar Allah kayıtsız olmayacaktır! Yalana destek verenler biliniz ki; Allah sizden de hesap soracaktır, bunları yazmaz isek bizden de hesap soracaktır.
Ey sahte işler yapanlar, bakınız ; "Allah'a inandım de, sonra dosdoğru ol!" buyuran Peygamberimiz, iman eden kişinin dosdoğru olması gerektiğini işaret buyurmuşlardır. Hem iman etmek hem de eğri büğrü olmak İslam'da yoktur. "Doğruluktan ayrılmayınız. Muhakkak ki doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğru olanı ararsa Allah katında sıddîk'(özü sözü bir olan kişi) olarak yazılır. Yalandan sakının! Çünkü yalan kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleyip, yalanı araştıra araştıra Allah katında yalancı olarak yazılır." (Müslim, Birr, 105) buyuran Peygamberimizin ne demek istediğini bugün anlamayan var mıdır? Anlamayan varsa, bu kadar kafası kalın adamların, bir kısım yerlerde işi nedir?
Düşün bu milletin, bu ümmetin yakasından artık yalancılar, düşün! Bu toplum sizin hamalınız değildir. Yalancıları sırtında taşıyan ahali, siz de bunların hamalı değilsiniz.
Bunları şayet ben yanlış biliyorsam, çıksın birileri
bana izahatta bulunsun ve beni aydınlatsın! Yok, bana söyleyecek sözleri yoksa
yalancılara; "Artık kendinize gelin!" desin.
Hangi tarafa dönsek etrafımızın yalancılarla sarılmış olduğunu, yalan işlerden geçilmediğini görmekteyiz. Bunların sayıları her geçen gün daha da artmaktadır. Çünkü vicdanının sesini duyup da dürüst olmak isteyenler de bu yalan dünyalılara imrenmekte ve nefislerine yenik düşmektedirler, haliyle onlar da dünyalarını yaşamak istemektedirler. Bunun da yolunun yalancıların yaptıklarını yapmaktan geçtiğini düşünmektedirler. Dürüst olma durumunda olanların, bunlara gerçek tepkiyi vermediklerinde ise sevimsiz ve çirkin görüntüler ortaya çıkmaktadır.
Hiç kimse unutmasın ki insanların da bir dayanma gücü vardır.