Ekonomi alanında Türkiye`yi neler beklediği, dövizdeki yükseliş ve buna karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin soru üzerine Kaynak, ekonomideki sert dalgalanmanın ABD`deki başkanlık seçimlerinin sürpriz bir netice vermesiyle başladığını, Donald Trump`ın hem seçim kampanyası boyunca hem de seçimden sonra güçlü Amerikan ekonomisi, dışarıdaki yatırımları içeri çağırma politikasının doları bütün ülkelerin parası karşısında çok güçlendirdiğini belirtti. Türkiye`nin bu durumdan bir miktar daha fazla etkilendiğini ifade eden Kaynak, şöyle konuştu: ''Bunun birinci sebebi, bizim aslında 15 Temmuz`dan sonra Bakanlar Kurulunda değerlendirdiğimiz bir hadiseydi. Bu FETÖ, darbe girişimini milletimizin kararlılığıyla ve cesaretiyle başaramadı. Bunun bitmeyeceğini biz öngörüyorduk. Çeşitli yeni varyasyonlarla ülkemize zarar vermeye devam edecekti. İkincisi, Avrupa Birliği`nin maalesef uzun yıllardan beri takip ettiği politikadan vazgeçip daha ırkçı daha radikal bir yöne doğru kayması. Üçüncüsü geçen sene 24 Kasım`da Rusya ile yaşadığımız uçak krizinden sonra turizmde meydana gelen gerilemeler. Buna şunu da ilave etmemiz lazım, gerek DHKP/C`nin, gerek PKK`nın gerekse DEAŞ`ın şehirlerde masum insanlara ve turizme yönelik sabotajlarının da önemli bir miktar payı var.'' Kaynak, benzer bir sürecin 2008-2009 dünya global finansal krizinde de yaşandığını hatırlatarak, o dönemde çok önemli, günlük hayata dokunan önlemlerin alındığını ve Türkiye`nin süreci dünyada en iyi atlatan ülke olduğunu vurguladı.
KARARLARI BAŞBAKAN AÇIKLAYACAK
Kaynak, Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısına da değinerek, ''Ekonomi Koordinasyon Kurulunun neticelerini perşembe günü Sayın Başbakanımız Türkiye ve dünya kamuoyuna açıklayacak. Kararlar alındı ama bu kararlar hemen açıklanmadı. Neden? Mali ve Hazine bürokrasisinin teknik düzenlemeler gerektiren, sermaye piyasalarının, BDDK`nın bir kısım konuları var. Onlar dün ve bugün çalışıldı.'' dedi. Şirketlerin, yüksek faizli borçlanmasının önüne geçecek kararların açıklamada görüleceğini aktaran Kaynak, ''Bu önemli. Dolardaki yükseliş elbetteki önemlidir ama faizdeki yükseliş şirketlerimizi çok çabuk etkiliyor. Bu kurulun temel niyeti şuydu; 2000 yılındaki gibi, onun sonu 2001 krizine gitmişti, şirketlerin etkilenmesi, bu etkinin bankacılık sistemini etkilemesi ve Türkiye`nin maalesef bir finansal kaosa gitmesi. Hep beraber göreceğiz insanımızın günlük hayatına dokunan, şirketlerimizi finansal anlamda ve bankalarımızı rahatlatacak bir tedbirler paketini Başbakanımız açıklayacak.'' değerlendirmesinde bulundu. Bu kararların kısa vadede uygulanacağını vurgulayan Kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bir kısmı cuma günü, bir kısmı 1 Ocak`tan itibaren uygulanacak. İş gücü piyasalarında da istihdamı arttıracak çalışmalar var. Herkesin merak ettiği bir husus daha var; Avrupa`da `Türkiye ile müzakereleri donduralım` tavsiye kararından sonra bizim için iki önemli hadise var. Bir tanesi Gümrük Birliği ne olacak? Biri de Türkiye`de 3 milyon mülteci var. Bunlarla ilgili geri kabul birebir anlaşması ve mali yardım paketi var. Bunlar ne olacak? Gümrük Birliği ile ilgili Ekonomi Bakanımız, Gümrük ve Ticaret Bakanımız, Avrupa Birliği Bakanımız, bilgiler verdiler bu kurulda. Zannediyorum dün Ekonomi Bakanımız Nihat Zeybekçi İsviçre`de Gümrük Birliği ile ilgili gerek Avrupa tarafındaki gerekse Türkiye tarafındaki bakış, bunun her iki tarafın da yararında olduğu, devam etmesi gerektiği ancak revize edilecek alanların tespit edilerek revize edilmesi gerektiğini belirtti. Yani ne Gümrük Birliği`nden çıkmayı konuştuk o gün biz, ne de Avrupa bunu konuşuyor. Bunun revize edilecek alanları var.''
İNSANİ NOKTADAN BAKIYORUZ
Kaynak, Avrupa ve Türkiye arasındaki anlaşmazlık kötü bir yere giderse, kapıları açmak gibi bir durumun söz konusu olup olmayacağına ilişkin soruya, şu yanıtı verdi: ''3 milyon insan, ama bu insan mülteci. Türkiye bu olaya ilk başta 2011 yılında Esad`ın halkının üzerine bomba yağdırmaya başlamasından sonra insani dram olarak baktı ve kapıları açtı. Kimsenin ırkına, cinsine, dinine bakmadan kapıları açtı. Türkiye buna insanlık dramı olarak baktı. Avrupa Birliği ile varılan mutabakatı düşünürseniz, Sayın Başbakanımız Davutoğlu`nun 18 Mart`ta imzaladığı bir mutabakat metniydi, o tarihte her gün Ege`de 2 bine yakın izinsiz göç hadisesi yaşanıyordu. Bunların bir çoğu maalesef Ege`nin soğuk sularında can veriyorlardı. Bu insanlar Avrupa`ya düzensiz göç etmesinler, bir mutabakata varalım, biz kendi sınırlarımızda, Sahil Güvenliğimizle başka tedbirlerle bunları kontrol altına alalım. Bilsinler ki insanlar izinsiz gittiklerinde zaten iade edilecekler Türkiye`ye. e izinli göçmen gönderelim. Mutabakatın temeli buna dayanıyordu ki insanlar Ege sularında can vermesinler. Olaya insani noktadan bakmaya devam edeceğiz.'' İnsanın, pazarlık unsuru olamayacağını ifade eden Kaynak, 3 milyon mültecinin 900 bininin okuma çağındaki çocuklar, 1 milyon 200 bininin eşini, babasını kaybeden kadınlar olduğunu söyledi. En çok korunmaya muhtaç olan bu insan gruplarının pazarlık unsuru olarak görülemeyeceğini belirten Kaynak, Türkiye`nin, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin ölçülebilir değerleriyle bu meseleye 12,5 milyar dolar harcama yaptığını anlattı. Ölçülebilir hizmetlere bakıldığında, bütçelendirilmeyen 12,5 milyar dolarda, belediyelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve halkın yardımlarının olduğunu aktaran Kaynak, ''Türkiye`nin iddiası şu; bu insanlar Ege`nin, Akdeniz`in sularında boğulmasınlar, Avrupa`da jiletli tel örgülerle karşılaşmasınlar ama bu yükü de insanlığın paylaşması lazım.'' ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE ÇADIR DEVLETİ DEĞİL
Veysi Kaynak, Avrupa`dan ve Birleşmiş Milletler`den mülteciler için Türkiye`ye yapılan yardım tutarına ilişkin, şu bilgileri verdi: ''7 Kasım`da bakanlığıma bağlı kuruluşların bütçelerini sunduğumda verdiğim rakam bütün dünyadan 512 milyon dolardı. Ama bugün bu rakamın sadece Avrupa Birliği bakımından 600 milyon avro ilave edildiğini göreceğiz. Sebebi şu; Birebir anlaşması karşılığında Avrupa Birliği 2015-2016 yılları için mültecilere 3 milyar avro mali yardımda bulunacaktı. Ucu açıktı, bir o kadar da daha sonra ilave edilebilecekti. Bunun müzakere süreci çok uzun sürüyor. Şimdi teknik bir ayrıntı ama Avrupa Birliği 1 milyar 200 milyon avrodan fazla parayı, hesabından çıkardı. Önce sektörler belirlendi. Eğitim, sağlık, belediyelerin altyapısı, Göç İdaresi, Sahil Güvenlik gibi bir kısım kuruluşların güçlendirilmesi...Bu sektörler belirlendikten sonra Avrupa Birliği ile bir sözleşme altına alınıyor. Geldiğimiz nokta itibarıyla 1 milyar 200 milyon avronun nasıl harcanacağının müzakeresi başlıyor. Avrupa Birliği istiyor ki bunu, kendi STK`ları eliyle yapsın. Biz de istiyoruz ki biz bu işte deneyimli bir devletiz. Diyelim ki eğitim sektöründe bizim okul ihtiyacımız var, biz okul yaptıralım. Biz 20 milyon poliklinik muayene, 800 binden fazla cerrahi müdahale yapmışız, Türkiye`de 177 bin çocuk doğmuş. Bunlar hastanelerimizi kullanmışlar, doktorlarımız hizmet etmişler. Biz hastane yapalım istiyoruz. Avrupa Birliği ile sürecin tıkandığı noktalardan biri bu. Biz karşı çıkıyoruz. Biz diyoruz ki; Türkiye çadır devleti değil. Türkiye bu işleri çok başarılı yapan, dünyanın en iyi sağlık sistemini kuran, en iyi hastanelerini, okullarını yapan bir ülke.''
677 BİN EURO YAKRDIM ELDİ
Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, AB`den mültecilere 677 milyon Euro yardım geldiğini açıkladı.
BEDELLİ GÜNDEMDE YOK
Veysi Kaynak bedelli askerlik ile ilgili soruya da ''Benim oğlum ve damadım da aynı soruyu soruyor. Türkiye içeride ve dışarıda çok önemli bir mücadele veriyor. Bedelli askerlik şu an gündemde değil'' diyerek cevap verdi.