Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, gündeme ilişkin değerlendirmelerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu`nun, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin "kontrollü darbe" açıklamasını hatırlatılarak başladı. Kaynak, aslında FETÖ'nün, CHP`nin içine çok daha geçmiş tarihlerde kaçmış olduğuna dikkat çekerek, "CHP, 17-25 Aralık`tan sonra 2014 yılında yargıdaki yapılanmaya karşı getirdiğimiz bütün kanun tasarılarına karşı çıkmıştı. Mecliste fiilen ve resmen bunu yapmışlardı" dedi.
"Bu söylem yeni değil"
Kararnamelerin
kanunlaşması için TBMM`de yapılan görüşmeler sırasında da CHP`nin terör
örgütlerine karşı yapılan mücadeleyi eleştiren, suçlayan yaklaşımlarına şahit
olduklarını aktaran Kaynak, şunları söyledi:
''Ancak bunu tescilleyen o gün Atatürk Havalimanında tankların yol vermesi
oldu.O görüntüler, gazetelerde var. Tankların adeta yol verip sonra yolu tekrar
kapamaları ve kendisinin güvenli bir yerde kalması hadiseyi gösteriyor. Aslında
FETÖ, CHP`nin içine çok daha geçmiş tarihlerde kaçmıştı."
"Bütün kanun tasarılarına karşı çıktılar"
"17-25 Aralık`tan sonra 2014 yılında yargıdaki yapılanmaya karşı getirdiğimiz bütün kanun tasarılarına karşı çıkmışlardı. Mecliste fiilen ve resmen bunu yapmışlardı. Kılıçdaroğlu`nun `kontrollü darbe` demesi bunun öncesinde, `170-180 milletvekilinde ByLock var, şu var bu var` demesi aslında o hain darbe girişimini o şehitlerimizi, o gazilerimizi, milletimizin istikbalinin ne kadar riske girdiğini unutturmaya çalışma gayretidir. Kılıçdaroğlu`nun bu beyanıyla, Almanya İstihbarat Teşkilatı BND`nin ve İngiliz Parlamentosu İstihbarat Komisyonunun söylemleri birbirinin aynısıdır.''
`Evet`in hep, 1-0 önde başladığını gördüm"
Türkiye`de çok fazla kararsız seçmen olduğunu düşünmediğini dile getiren Başbakan Yardımcısı Kaynak, 12 Eylül döneminin tüm depolitizasyonuna rağmen Türk seçmeninin siyasetle çok ilgili olduğunu söyledi. ''Biz doğru bir şey yaptık. AK Parti ve MHP doğru bir şey yaptı'' diyerek sözlerine devam eden Kaynak, "Koalisyon dönemleri ve bunun getirdiği acı sonuçlar, 1970`li ve sonraki yıllarda fazlasıyla yaşandı. Milletimizin oyuna büyük bir saygımız olmakla beraber, hiçbir zaman `evet`leri riskli görmedim. `Evet`in hep, futbol tabiriyle, 1-0 önde başladığını gördüm. Mesele memleket meselesi olduğu için, 1-0 sıfır önde başladığımızı müşahede ettim'' dedi.
"Avrupa`daki sandıklardan Evet' çıkacak"
Yurt dışında kullanılan oylara ilişkin de bilgi veren Kaynak, ''Gurbetçilerimizin sandığa gidişi zannediyorum gümrük kapılarında kullanılanlarla yüzde 50 olacak. Çok iyi bir katılım" dedi. Kaynak, gurbetçi vatandaşların, içinde yaşadıkları ülkelerin kendilerine ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapması ve Türkiye`nin hedeflerin, 15 yıllık macerasını çok iyi gözlemledikleri için ortaya bu katılımı koyduklarını, bunun çok önemsenmesi gerektiğini dile getirerek, Avrupa`da kurulan sandıklardan çok başarılı bir ''evet''in ortaya çıkacağını savundu.
Avrupa, Orta Çağ'a geri dönüyor
Avrupa`nın,
insan hakları, hukuk, ifade özgürlüğü, demokrasi üzerine inşa edilmiş olduğunu
anımsatan Kaynak, Avrupa`nın halk oylamasının anlatılması sürecinde
bunlardan ayrılarak, ''Orta çağ Avrupa`sına'' geri döndüğünü söyledi.
Avrupa`da, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya`ya yapılana
değinen Kaynak, söz konusu olayda kadın hakkı, seyahat, ifade özgürlüğü
diye bir şey bırakılmadığını, Türkiye`nin kendi toprakları sayılan konsolosluk
binasına girilmesine izin verilmediğini vurguladı. Türkiye`nin
Cumhurbaşkanının, bakanlarının Almanya`da faaliyetlerine izin verilmezken, PKK
terör örgütünün açıkça hayır' propagandası yaptığına dikkati
çeken Kaynak, şunları söyledi:
"Avrupa, kendi içinde büyük çekişmelere sahne oluyor"
''Biz yapsak derler ki, `Bir devlet, bir başka devletin iç işlerine karışamaz.` Alman Der Spiegel`in falan Türkçe manşetiyle yaptığı işler. Açıkça kampanyanın tarafı oldular. Bundan dolayı Türkiye adına değil, gerçekten Avrupa Birliği adına büyük kaygı duyuyorum. Avrupa 70 yılı savaşsız, iç çatışmasız geçirdi. Maalesef bu süreç, Avrupa`yı yeniden kendi içinde büzülmeye, ulusalcı, milliyetçi akımlara ve birlik Avrupası yerine ulus devlete götüren bir süreç olur. Avrupa Birliği korkarım orta çağdaki yüzyıl savaşları gibi kendi içerisinde büyük çekişmelere sahne olur. Zaten gidişatı hoş değil. Bir yandan Almanya ve Fransa`nın domine ettiği bir Avrupa Birliği var, bir yandan Türkiye`nin yarısı kadar milli geliri olmayan ülkeler, Avrupa Birliği`nin üyesi ve sosyal sorunlar var.''
"Herkesin Diyarbakır'da faaliyet izni istemesi garip"
Sivil
toplum örgütü adı altında Türkiye'de faaliyet göstermek isteyen, ancak izin
verilmeyen kuruluşların olup olmadığına dair yönetilen soruları da yanıtlayan
Kaynak, konuyla ilgili şu açıklamaları yaptı:
"Türkiye`de Suriye`den göç hareketleri başlayınca 48 yabancı sivil toplum
kuruluşu, göç ve göçmen konusunda çalışma yapmak üzere İçişleri Bakanlığı'ndan
izin aldı. Ben, kuşkulandım. Bunların en
çok faaliyet göstermek istediği üç yer var, Hatay, Gaziantep ve Diyarbakır.
Diğer illerde de var faaliyetleri. Hatay, Gaziantep anlamlı, göçün ilk kapısı
ve çok sayıda göçmen var ama Diyarbakır, Türkiye`de göçmenlerin en az olduğu
illerden biri. Herkesin oraya kendi projektörlerini çevirmesi ve orada faaliyet
izni istemesi garip."
Tüm vakıflar hakkında çalışmalar yapılıyor
"Şu anda İçişleri Bakanlığımız tüm vakıflar hakkında bir çalışma yapıyor. Biz de AFAD olarak bir çalışma yapıyoruz. İstiyoruz ki, vakıf faaliyetleri adı altında Türkiye`nin milli birliğini bozucu faaliyetler olmasın. Misyonerlik faaliyetlerine izin vermeyelim. Herkese ideolojisini, kendi görüşünü, meşrebini, mezhebini aşılayacağı bir imkan ortaya koymayalım. Sahadaki yardımları koordine eden, düzenleyen ve öyle dağıtan bir sisteme geçelim."
"İnşallah masum nedenlerle buradadırlar"
Mültecilerle ilgili çalışma yapmak için izin alan vakıfların, bu çalışmalarını raporlaştırıp, referandumdan sonra bir noktaya varacaklarını belirten Kaynak, "Bu vakıfların, niyetleri bilinemiyor. Faaliyetleri sorgulanıp, bir neticeye varılacaktır. İnşallah masum sebeplerle buradadırlar diye düşünüyorum ama Türkiye`deki Alman vakıfları ve başka diğer vakıflar hep tartışma konusu olmuştur. Bu Alman vakıflarıyla ilgili İçişleri Bakanlığımızın bir çalışma içerisinde olacağını bekliyorum.''
Bakanlık, 3 vakfın faaliyetlerine son verdi
İçişleri Bakanlığı tarafından 3 vakfın faaliyetlerine son verildiğini de dile getiren Kaynak, "O vakıfların faaliyetine son verilince beni Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı ve ABD`nin Ankara Büyükelçisi ziyaret etti. Avrupa Birliği`nden ziyaretçilerim oldu, bu faaliyetlerin ne için engellendiğini öğrenmek ve bundan sonra çalışmalar için hangi şartlarda çalışmalara izin verileceğini öğrenmek maksadıyla'' dedi.
Bölge, yeniden canlandırılmaya çalışılıyor
Fırat
Kalkanı Harekatı ile Suriye`nin kuzeyinde DEAŞ`tan arındırılan bölgelerin
Cerablus örneğinde olduğu gibi canlandırılmasına yönelik çalışmalar
yapıldığında dair yöneltilen soruyu da yanıtlayan Kaynak, Fırat Kalkanı
Harekatı`nın 24 Ağustos 2015`te Cerablus`tan başladığını, 24 Mart 2016`da El Bab`da
sona erdiğini anımsatan Kaynak, şöyle konuştu:
"Harekat süresince 67 şehit verildi. 300`den fazla Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)
mensubu şehit düştü. 3 binden fazla DEAŞ mensubunun bertaraf edildi. Bölgede
bundan sonra bizim yapacağımız iş, sivil hayatı bir an önce normalleştirmek ve
oraya geri dönüşü hızlandırmak. Bunun içinbir yandan orada her kasabanın, her
ilçenin yerel meclisleri var, onları muhatap alıyoruz. ÖSO`yu, meşru geçici
Suriye hükümetini muhatap alıyoruz. Bunlarla koordineli bir şekilde öncelikle
içme suyu teminine gayret ediyoruz. Tarım tekrar canlandırılıyor. Okullarını
onarıyoruz. Onların kolluk güçlerini eğitiyoruz, donatıyoruz, iç güvenliklerini
sağlama çalışmaları yapıyoruz."
"Türkiye, orada 8 ay mücadele yaptı"
El Bab'tan "Halep`in zenginler kulübünün yerleşim yeri'' olarak bahsedildiğini anlatan Kaynak, şu değerlendirmeyi yaptı:
"El Bab dışındaki bütün alanlarda, bir defa zeytinlik bölge dediğimiz alanda 70 bini çadırlarda, 100 bini açık alanda yaşayan insanlar var. Bunların hayatlarının normalleşmesi için geçici barınma merkezi inşa edilmesi fikrine vardık. Bölgenin eğitim ve sağlık altyapısını şu anda Suriye`deki muhataplarımızla planlamış vaziyetteyiz. Kilis`te, Elbeyli ve Çobanbeyli sınırında bu bölgedeki insanların gıdalarını, ilaçlarını düzenli olarak temin edelim diye depo inşa ettik. El Bab`da öncelikle bilinçli olarak bütün kamu binaları ve Türkiye sınırındaki Türkmen köyleri ve camileri tahrip edilmiş vaziyette. Türkiye, orada 8 ay mücadele yaptı ve orayı DEAŞ ve kısmen PYD teröründen temizledi.Musul ve Rakka`da hem ABD hem Irak ordusu birçok sivil kayba sebep oldu.Sivil kayıplar nedeniyle operasyonu durdurdular. Türkiye`nin bu hususta ne kadar hassas ve samimi olduğunu, asla bir işgal ya da ilhak niyetiyle değil, orayı terörden temizleme niyetinde olduğunu hedefini seçerken ortaya koyması çok anlamlı. Bu, Türkiye, TSK ve ÖSO açısından gurur vesilesidir."