Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Şube Başkanı Abdülaziz Aydın, Arakan`da yaşanan katliamla ilgili yazılı bir basın açıklaması yaparak Müslümanlara yapılan zulme sessiz kalmayarak tepki gösterdi.
Bugün Myanmar Arakan'da kelimenin tam anlamıyla soykırıma dönüşmüş korkunç bir zulüm ve insanlık trajedisi yaşanmaktadır. Evrensel emperyalizmin Myanmarlı Müslümanlara on yıllardır baskı ve şiddet uygulayan Uzakdoğu kolu, evinden, yurdundan sürüp, servetlerini yağma, toprakları talan ettiği insanları, bu kadarla da yetinmeyip en acımasız bir şekilde katletmektedir.
Hiçbir suçu, günahı olmayan ve son derece kötü fiziki koşullarda yaşamaya mahkum edilmiş insanlar, anlaşılmaz siyasi, ideolojik hesaplarla kadın, genç, yaşlı, çocuk demeden en acımasız, en vahşi yöntemlerle öldürülmektedir. Bütün insanlığın gözleri önünde hiçbir hak, hukuk, adalet ve etik ilkelere itibar etmeksizin işlenen kitlesel cürüm ve cinayetlere başta BM olmak üzere, devletler, siyasetçiler, aydınlar, sanatçılar, gazeteciler, sivil toplum örgütleri özetle bütün dünya sessiz kalmaktadır. Sözde medeni dünya insan hakları ve özgürlüğüne ilişkin tüm ilkelerini çiğnemiş, ayaklar altına almıştır. Öyle ki, bu kesin ve feci insan hakkı ihlalleri karşısında dünya sadece koyu bir sessizliği seçmiyor adeta tepki vermeye, zulme karşı sesini yükseltmeye de çekiniyor gözükmektedir. Zulmü ve zalimleri cesaretlendiren bu duyarsızlık, artık materyalizmin ve modern ideolojilerin egemen olduğu sistemde ahlakın çöktüğünü, vicdanın çürüdüğünü, insani duyguların öldüğünü göstermektedir.
Mazlum ve müdafaasız insanlar acımasız zorbalığın ve zulmün olmayan insafına terk edilmiştir. Bütün dünya mazlumların gökleri parçalayan çığlıkları karşısında tavır olarak sağır, soğuk bir sessizliği seçmiştir. Özetle, daha önce Filistin'de, Gazze'de, Bosna'da ve halen süren Irak, Suriye işgallerinde görüldüğü üzere insanlık yok olmuştur. Neredeyse bütün katliamlara maruz bırakılanların Müslüman' olmaları, evrensel haksızlık, zulüm ve işkencelere karşı gösterilen betondan sessizlik ve duyarsızlığın bilinçli bir tercih olduğunu göstermektedir. Anlaşılan o ki, öldürülen, kanı akıtılan Müslümanlar olunca üzülmeye, önlemeye gerek duyulmamaktadır. İnsan hakları ve özgürlüğü Müslümanlar için işlevini yitirmektedir. Hatta emperyalist amaçların gerçekleşmesi için katliamlar yapılabilir. Srebrenitsa'da olduğu gibi bu katliamların zaman zaman Birleşmiş Milletlerin izin ve gözetimi altında yapılması da zulme teslim olmuş dünyanın medeniyet seviyesini göstermesi adına ibret vericidir. Müslümanlara karşı dünyanın her yerinde sistemli bir şekilde yaygınlaştırılan ve katliamlara dönüşen nefret, evrensel emperyalizmin temel politika ve programı olmuştur.
İşin daha vahim boyutu ve anlatılamaz olan yanı acı ve işkencelere maruz bırakılan kardeşlerine diğer Müslümanların biz Müslümanların duyarsız kalması anlaşılır gibi değildir. Kardeşlerimize insani ve İslâmi sorumluluğumuz gereği siyasi, ekonomik, medyatik yardım yapmamak, bizi kardeş kılan ruhun çürüdüğünü, bizi bir ve beraber kılan imanımızın zayıfladığını göstermektedir. Adaletle emrolunan insanlar zulmün tavrını benimsemekte, sessizlikleriyle adeta onların cürümlerine ortak olmaktadır. Müminler içi boşaltılarak sadece ismi kalmış imanlarıyla küfrün duyarsızlığını yaşama biçimine dönüştürmüş gibidirler. Fiili ve mali desteği bir yana koyalım, dualarda bile kardeşlerimizi hatırlayamayacak kadar acz, atalet ve yabancılaşma içindeyiz. İçinde olduğumuz bu sefil durum bizim felaketimiz ve helak olma sebebimiz olarak yeter! Bizi asıl çökerten bu yabancılaşmadır. Bir an önce, hemen şimdi kendimize dönerek, kim ve ne olduğumuzun bilincini yeniden kuşanarak, kardeşlik duygularıyla silkinip Arakanlı kardeşlerimize elimizi uzatmak zorundayız.
Bu zorlu zamanlar, inanan her insanın ağır sorumluluk ve sınavdan geçtiği süreçtir. Kardeşlerimize bugün destek vermezsek ne zaman vereceğiz? Aile bütünlükleri parçalanarak evlerinden sökülüp atılan, sınırlar ötesine sürgün edilen, zenginliklerine el konulan kardeşlerimize acımasızca öldürüldükleri bugün değilse ne zaman yardım edeceğiz? İslâm kardeşliğinin hayatı saran, kucaklayan yakınlığı, içtenliği ne zaman yaşanacak? Türkiye Dönem Başkanlığını yaptığı İslam Ülkeleri İşbirliği Teşkilatı'nı hemen aktif olarak devreye sokmalıdır. İslâm ülkeleri kendilerini teslim alan ataletten bir an önce kurtulmalı, tarihi, siyasi, ekonomik sorumluluklarını acilen yerine getirmelidir. Sivil toplum örgütleri kardeşlerimizin sorun ve ihtiyaçlarıyla daha yakın, daha yoğun ilgilenmeli, gittikleri her yerde bu zulümlere karşı farkındalık oluşturacak etkinlikler yapmalı, demokratik eylemler yapmalıdır. Bu konu yoğun, etkin bir diplomasi yürütülerek başta BM olmak üzere, uzak yakın tüm ülkelerin gündemine sokulmalıdır. Gerekli önlemler, çareler, çözümler, yaptırımlar hayata geçirilmelidir.
Sadece Arakan'da değil, bütün ümmetin bütün coğrafyasında Müslümanlar küresel emperyalizmin saldırısı altında perişan durumdadır. İnancımız, kültürümüz, kültür değerlerimiz, medeniyet eserlerimiz, kurumlarımız, benliğimiz, özetle bütün bir varlığımız işgal ve yok edilmek istenmektedir. Biz adaleti, insan hak ve özgürlüklerini savunmayı temel ilke edinmiş Eğitim-Bir Sen olarak haksızlığa, hukuksuzluğa, zulme, sömürüye asla rıza göstermedik, göstermeyeceğiz. Gittiğimiz her yerde, bulunduğumuz her platformda mazlum ve Müslümanların meselelerini gündeme taşıyacak, insanlık vicdanını uyandıracağız. Ayrıca buradan, başta siyasi otoriteler olmak üzere Türkiye'de etkili ve yetkili herkesi, sınırları ve sınıfları aşan aidiyet ve kardeşlik duygularımızı hatırlayarak bu zulmü durdurmak, kalıcı barışı sağlamak için ellerinden gelen tüm gayreti göstermeye çağırıyoruz.