Taylan, açıklamasında şunları ifade etti:
"Kudüs ümmet için Mekke ve Medine'den sonra üçüncü haremdir. İsra ve Miraç vakıasından dolayı İslam'da itikadî bir değerdir. Tüm müslümanların sorumluluğunu taşıdığı kutsallarımızdandır. Dolayısıyla Kudüs, ümmet olarak var olmanın izzetidir.
Kudüs'e ilk ayak basan, efendimiz (s.a.v.)dir. Oradan sıdretülmüntehaya uruc (yükselmişlerdir) etmişlerdir. Bizi Allah'la buluşturan ilk mukaddes beldedir Kudüs. Bize kul olmanın izzetini veren, namaz ibadetinin mekanıdır. Orada tüm peygamberler efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e iktida etmişlerdir. Efendimiz (s.a.v.')in Kudüs'ü, peygamberlerden bize emanettir.
Onu ilk feth eden Adalet timsali Hz. Ömer El Faruk (r.a.)dır. Bu fethin adı " Ömeriy Fethi " olarak adlandırılmıştır. Yani bu mukaddes belde, kansız ve savaşsız bir suretle İslam beldesine ilhak olmuştur. Bu fetih dünyaya hoşgörü, kerem, barış ve güven konusunda benzersiz bir örnek sunmuştur. Bundan dolayı Kudüs beldesi selam ( barış ) beldesi olarak bilinmektedir.
Kudüs'ün fethi, siyasi ve askeri bir sürecin sonucunda değil, sahabenin 23 yıl boyunca Resulullah (s.a.v.)'tan almış olduğu eğitim ve terbiye sonucunda meydana gelmiştir. Sahabe 16 ( on altı ) ay kıble olarak Kudüs'e yönelmiş ve onun hasretiyle namaz kılmışlardır. Hayber, Tebük ve Müte savaşları Kudüs için efendimiz (s.a.v.) tarafından bizzat yapılmış, Efendimiz (S. A. V. ) Kudüs'te Rumlar'la savaş için, Hz. Üsame (r.a.) komutasında bir ordu hazırlatmıştır. Yine Efendimiz (s.a.v.)in sekretül mevt halinde mübarek gözlerinin, Mescidülaksaya dönük olduğunu tarih bize bildirmektedir.
Hz. Ömer El Faruk (r.a.) Kudüs'ü Hicri 15 te Miladi 636 yılında fethetmiştir.
Maalesef Miladi 1099'da Kudüs Haçlılar tarafından kuşatılmıştır. Şöyle ki yahudilerden önce Mescidülaksayı kuşatan ve orada ciddi bir zülümle ve vahşetle müslümanların kanına geçen Hristiyan Haçlı ordusu olmuştur. Bu vahşet ve zulüm 88 yıl sürmüştür.
İkinci Kudüs Fatih'i Tikritli bir Kürt Komutan Selaheddin EL Eyyübi'dir. Bu komutan, Kudüs hasretiyle rahat uyumamış ve yüzü hiç gülmemiştir. Onun için bütün her şey KUDÜS olmuş , 2 ekim 1187 cuma günü Miraç Kandili'nde Kudüs'ü fetheden Sultan Selahattin El Eyyübi, Haçlıların tahrip ettiği islamın ilk kıblegahı Mescidi Aksa'yı bizzat elleriyle temizlemiş ve imar etmiştir.
Hayatında arkasında bıraktığı tek mirası Kudüs olmuştur.
Asrı Saadet, Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı yadigarı olan Kudüs, ne yazık ki 1917 de Yahudilerin ayaklarıyla kirlenmiştir.
Osmanlılar gözbebeği gibi 400 yıl Küdüs'e şerefle hizmet etmiş, kanlarıyla korumuşlardır. Şimdi tarihe bakalım; 1917 - 2017 yılları arası 100 yıldır. yahudilerin kirli postalı altında olan bu mükaddes belde 88 yılda hristiyan Haçlıların kirli postalları altında kalmıştır. Öyleyse Mukaddes Kudüs 1200 yıl islamın izzetini taşıyan selam (Barış) beldesi olmuştur. Haçlı ve Yahudilerin ikiyüz yıllık Kudüs tarihi korku, panik, göz yaşı ve kandan ibarettir.
Bugün zaman artık dolmuştur, izzet artık iade olmalıdır. Yüz yıl sonra tekrar bir fetih zaruri olmuştur. Bu fetih sadece Kudüs fethi olmayacaktır, bu fetih ümmet olmanın fethi olacaktır.
Kudüs'ün fetih seyrine baktığımızda, samimi bir azim arkasında Zafer getirir.
Efendimiz s.a.v.'in, Hz. Ömer El Faruk r.a.'ın, büyük komutan Selaheddin El Eyyubi'nin ve Ulu Hakan Abdulhamid Han'ın mirası olan Kudüs, artık o kirli ellerden ve esaretten kurtulmalıdır.
Biz kimin kurtarmasını bekliyoruz?
Kudüs bize, Osmanlı'ya emanetti ve biz onu kaybettik. Bugün Kudüs tekrar bizi bekliyor. Bu İzzet Osmanlı bakiyesi Asil Millet Türkiye Milletine ait olmalıdır. Bizim azimli, vakur duruşumuz ve kardeşlik ruhumuz, bu izzeti iade edecektir. Kürt Komutan Selaheddin El Eyyübi'nin torunları ve Türk Komutan Fatih Sultan Muhammed'in torunları, omuz omuza vererek, yürekli bir direnişle Haçlıları ve Yahudileri topraklarından def edebilirler.
Kudüs artık o kirli postallardan kurtulmalıdır. Korkmayalım biz azim edersek zafer bizimdir. Allah'ın vadi var, " Biz kafirlerin kalplerine korkuyu yerleştirdik "
İnanan ve yaşayan bir millet olarak, birbirimizi sevelim ve Kardeş olalım. Aramızdaki ırksal ve sınıfsal ayrıcalığı kaldırmadığımız müddetçe ümmet olamayız. Ümmet olmadığımız müddetçe hür olamayız. Hür olmadığımız müddetçe mabedlerimiz esaretten kurtulamaz. Mabedsiz bir ümmet İslami şahsiyet üzere olamaz.
İşte bugün Kudüs Yahudilerin, Ayasofya Hristiyanların baskısıyla ve istilasıyla maalesef esir düşmüşlerdir. Mekke ve Medine idareleriyle hain bir yönetimin esaretindedir. Bu iki mabed (Kudüs ve Ayasofya) ümmetin içinde bulunduğu prangalardan kurtuluş anahtarlarıdır. Bu anahtarlar cesaretle derhal kullanılmalıdır. Bu gün buna hazır olan tek ülke hamd olsun Türkiye'dir. Devlet, Hükümet ve Millet olarak buna öncülük edecek bir ruh ve güce sahip tek milletiz. Bu öncülük tüm İslam aleminin birliğine vesile olacaktır.
Tüm İslam topraklarında, bütün mazlumların gönlünü fetih eden, tek ülke Türkiye'dir. Buda bizim için en büyük sermayedir. Yürekleri ve duaları kazanan bir millet hiç bir zaman kaybetmemiştir. Tarih bunun en büyük şahididir.
Yakın tarihimizde kendi topraklarımızda bunu birebir yaşadık. 15 Temmuz dış mihraklı hain darbe girişimi bizim için başarabileceğimizin bir provası oldu. Uçaklar, tanklar ve tüm teknolojik güç o gün iflas etti. Buna da inanmalıyız ki Kudüs'ün savunmasında süper güçler bu inançlı millet karşısında iflas edecektir. Kuran'ı Kerim onları korkak olarak tarif eder, yeter ki biz cesaretli olduğumuza inanalım.
Artık Yahudilerin miadı dolmuştur. ABD kendi ölüm ipini Kudüs'e getirmiştir, onun çekmek bu gün bize bir fırsat olarak doğmuştur. Gelin bu ipi cesaretle çekelim, böylece tüm dünya müslümanları huzura kavuşacaktır. Irak, Libya, Tunus, Yemen, Afganistan, Pakistan, Mısır ve Suriye, bütün bunları birer haber olarak geçiştirdik. Ancak Kudüs bizim için artık son olacaktır.
İsrailin 1917 - 1948 - 1980 hamleleri Kudüsün tamamen yahudi hakimiyeti altına alınması için çok ciddi hamleler olmuştur. Ancak Filistin Halkının mukavemeti onlara hiç rahatlık vermemiştir. Bu son hamle 2017 de Kudüs'ün İsrailin başkenti olarak tanınmasına imkan verilmesi, Filistin Halkının mukavemetini tamamen ortadan kaldırmaktır. Kudüs'ün İsrail'e başkent olarak tanınmasına seyirci kalınması, İsrail'in arz-ı mevudu başarması anlamına gelir. İsrail'in bunu başarması, zayıf, dağılmış ve yorgun düşmüş orta doğuyu ele geçirmesi demektir ve yahudi zaferidir. Şu halde Ümmetin Tek umudu Türkiye'dir.
Allah (cc) ne güzel buyuruyor: "Eğer Allah size yardım ederse, size galip gelecek hiç bir güç yoktur."
Kudüs imandır, onurdur ve şereftir. Kudüs bu ümmetin kalbidir."