Kitaplarında ele aldığı konular kadar, ele alış biçimi ve tarihi roman tekniği bakımından okuyucularının büyük beğenisini toplayan Mehmet Işık, yine çok konuşulacak bir romana imza attı. Bilinen ama dile getirilmeyen unutulmaya yüz tutmuş tarihi olayları kahramanları ile birlikte günümüze aktaran Işık, tarihin bir sorumluluk olduğunu ve yazmanın kendisi için bir tiryakilik olduğunu söylüyor.
Daha öncede romanları üzerine söyleştiğimiz Tarihçi Yazar Mehmet Işık, son romanı için Anadolu'yu yaşamak, milli ve manevi duyguları gelecek nesillere aktarmak için yazıldığını söylüyor.
Artık Mehmet Işık'ı tanıyabilir miyiz diye bir soruya gerek duymadan, 'Yeni kitabınız hayırlı olsun, Sancak' kitabınız ne anlatıyor'' diyerek söyleşimize başlıyoruz.
-'Çok şey' diyerek başlıyor ve ekliyor; Osmanlı Devleti'nin son yılları ve henüz Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmadığı hatta TBMM'nin açılmadığı, velhasıl Anadolu'da devlet mefhumunun kalmadığı bir dönemi anlatıyor.
BELGESEL TARİHİ ROMAN
3 yıldır bu kitaba hazırlandığını belirten Işık Hoca, 'Ağır ağır hazırlandığım, mütareke yıllarıyla ilgili belge, makale, akademik kitaplar, romanlar ve hikâyeler okuyarak hazırlandığım ve belgesel tarihi roman olarak yayınladığım bir kitap okuyucularımızla buluşuyor.'' diyor.
ANADOLU'DA DEVLET MEFHUMUNUN KALMADIĞI BİR DÖNEM NE DEMEK?
'Anadolu'da devlet mefhumunun kalmadığı'' açıklamasını biraz açmasını istiyoruz ve sorularla karşılık veriyor;
Mustafa Kemal Paşa'yı Anadolu'ya Sultan Vahdet mi gönderdi?
Mustafa Kemal Paşa rütbe olarak İttihatçı subaylardan düşük rütbede olmasına rağmen nasıl oldu da Anadolu'daki İttihatçı paşalar Mustafa Kemal'e tabi oldular?
Erzurum'da Kazım Karabekir Paşa, payitahttan gelen emre rağmen neden Mustafa Kemal Paşa'yı tutuklamadı, hakkında idam emri olmasına rağmen emri yerine getirmedi?
Erzurum ve Sivas kongrelerinde gerçekten bir milli mutabakat sağlandı mı?
Araplar için İngilizler Lawrence'yi gönderdiler peki Kürtler için görevlendirdikleri kimler vardı?
Kürtlerin Lawrencesi olmak isteyen Binbaşı Edward William Noel kim?
SORUYA SORUYLA CEVAP VERİLİNCE!
Soruya soru ile cevap verilince bir soru daha ekliyoruz üzerine, 'Hocam merak uyandıran sorular bunlar. Okuyucular bu soruların cevaplarını bulabilecekler mi?''
Işık Hoca, 'Ben bu romanda bu sorulara cevap aradım, bazılarına net cevaplar buldum. Bazılarına yarım cevap! Ama neticede okurlarımız birçok konuyu yanlış bildiklerini anlayacaklar.'' diyor.
KAHRAMANMARAŞ'IN AZ BİLİNEN KAHRAMANLARI
Bir diğer sorumuz ise 'Maraş'' üzerine oluyor; 'Maraş Tarihinden bu kitapta ne var?''
Cevap olarak 'Bu kitap Anadolu'nun bilinmeyen bir dönemine, bilinmeyen hayatlara dokunuyor. Tabi ki Maraş'ın İstiklal Mücadelesinin 100. Yılı. Yüz yıl önce 1919 ve 1920 başında Maraş'ta yaşananları, az bilinen kahramanları da ele aldık.'' diyor ve ekliyor, 'Kahramanmaraş'ın Kurtuluşu bir ülkenin geleceğinin ilk adımıdır. Kahramanmaraş'ta kahraman çok ama bilen yok.''
MARAŞ MİLLÎ MÜCADELESİNİ FARKLI BİR PENCEREDEN OKUYACAKLAR
Millet-i Sadık'a dediğimiz Ermenileri, hangi duygular Türklere düşman etti?
Milli Mücadele dönemi Maraş'ta Damat Ferit'e bağlı olanlar kimler?
Aslan Bey, Evliya Efendi, Vezir Fahı, Şeyh Ali Sezai Efendi neyle suçlandılar? İttihatçı mıydılar? Sivas'taki Mustafa Kemal Paşa ve Temsil heyetiyle ilişkileri ne düzeydeydi?
Kılıç Ali, savaş sırasında kaçtı mı? Kürtler ve Aleviler Maraş'ın kurtuluş mücadelesinde ne yaptılar?
İngilizler Binbaşı Noel ile Fransızlar General Keret ile bu coğrafyanın etnik ve mezhepsel yapısı üzerinde neler planladılar?
Fransız işgaline sevinen, Ermeniler ve Fransızlarla ortak hareket eden Türkler oldu mu? Gibi çok sayıda sorular sorarak Maraş bölümünü inşa ettim. Okuyucularımız özellikle Kahramanmaraşlı okuyucularımız Maraş Millî Mücadelesini farklı bir pencereden okuyacaklar.
'ANADOLU'YU ANLAYANLAR DÜŞMANA KARŞI ZAFER KAZANMIŞLARDIR''
Ve son olarak "Anadolu benim duygusunu iliklerine kadar yaşayan, Türkler, Kürtler, Çerkezler, Araplar, Ermeniler, Rumlar, Aleviler ve Sünniler için yazıldı. Zira bu kitabı tüm kimliklerinden bağımsız olarak Anadolu'ya yürekten bağlı kişiler anlayabilir!" arka kapak yazısını sorduğumuzda Işık Hoca hem öneri de bulunuyor hem de uyarıyor!
'Aslında bu cümlelerde her şey açık. Bu coğrafyada sadece Türk anne ve babadan doğanlar Türk olmazlar. Bir insan bu coğrafyada kardeşçe yaşamayı arzuluyorsa ay-yıldızlı al bayrağın altında olmaktan gurur duyuyorsa, vatanımızın ve milletimizin birliği ve beraberliği için gayret gösteriyorsa o kişinin Türklüğü tartışılabilir mi?
Türk, dünyanın bir yerinde mazlum varsa onun yanında merhametiyle, vicdanıyla yer alır. Türk, dünyanın neresinde olursa zalime zalimsin diyen ve karşısında durandır.
100 yıl önce bu coğrafyada devrin en kesif ordularına ve içerideki işbirlikçilerine karşı Albayrak altında birleşen, Türklerin yanında yer alan Anadolu'nun diğer kadim halklarının da haklarını teslim etmek gerektiği için bu cümleleri dile getirdim.
Ayrıca Anadolu'da, Maraş'ta 100 yıl önce Türk'ü Kürt'ü, Alevi'si ve Sünni'si bir olmuş, düşmana karşı koymuştur. Anadolu'yu anlayanlar düşmana karşı zafer kazanmışlardır. Şimdi de içimizde birlik ve beraberliği sağlamak için ülkemiz üzerinde oyunlar oynayanlara dur demek için Anadolu'yu anlamak ve anlatmamız lazım. Bunu da yaparken hırsımızdan egomuzdan, ayrılıkları körükleyen düşünce, tavır ve davranışlarımızdan uzaklaşmamız lazım.''