Çanakkale
"Savaşları", Türk milletinin hatta İslam dünyasının varlık veya yokluk
mücadelesidir. Bedir savaşı, nasıl imanın küfre karşı ilk direnişi ise,
Çanakkale'de, tabir caizse İslam'ın son karakolunun müdafaasıdır.
Milli
Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un; "Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın" dizeleri ile anlattığı Çanakkale;
dünyanın en büyük donanmasının, en yenilmez ordularının gelip büyük hüsranlarla
geriye döndüğü esrarengiz topraklardır. Düşmanların en gelişmiş teknolojiye ve
donanıma sahip olmasına rağmen, imanın galip geldiğinin ispatıdır; Çanakkale!
Anaların
evlatlarını "Oğlum babanı Dimetoka'da, Dayını Şipka'da kaybettim. Sen benim son
yongamsın. Sen de dönmezsen ben Allah'a emanet. Sen de git! Minareler ezansız,
Camiler Kuran 'sız kalacaksa sen de git!" diyerek ve "bizim köyde kurbanlık
ayrılan koyunlar kınalanır. Bende seni evlatlarımın arasından vatana kurban
adadım. Onun için saçını kınaladım" dedikleri ve kuzularını kınalayıp
gönderdikleri yerdir; Çanakkale!
Çanakkale,
Bigalı Mehmet Çavuş ile Diyarbakırlı Ali Çavuşun, Kosovalı ile Üsküplünün,
Şamlı ile Medinelinin, Kürt ile Çerkesin, Laz ile Avarın, Sunni ile Alevinin
yan yana kefensiz yattığı, ziyaret edenlerin abdest alıp gezdiği kutsal topraklardır.
"Bir devrin battığı yer" olan Çanakkale'yi ve orada ki şeref tablosunu çizen o
ruhu, savaşın Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal'in; "Size Bomba sırtı
Vakasını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe sekiz
metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulamamacasına
kâmilen düşüyor, ikincidekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar şayan-ı
gıpta bir itidal ve tevekkülle, biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya
kadar öleceğini biliyor. Hiç ufak bir fütur bile göstermiyor. Sarsılmak yok.
Okuma bilenler, ellerinde Kur'an-I Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar.
Bilmeyenler kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerlerindeki ruh
kuvvetini gösteren şayan-ı hayran ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki,
Çanakkale Savaşı'nı kazandıran bu yüksek ruhtur" sözleri ile özetleyebiliriz.
İşte bu ruh Seyit Ali Onbaşına 215 kilogramlık top mermisini kaldırma gücü
vermiştir. Bu ruh, Nur-ül Bahir gemisinde nöbet tutmakta olan Vanlı İsmail'e,
Suyu yararak gemiye doğru yaklaşan torpidoyu(deniz altı füze) görür görmez
kendisini denize atarak, torpidoyu göğsünde durdurup zerrelere parçalanarak
gemidekileri kurtarma cesareti vermiştir. Bu ruh, Çanakkale'yi geçilmez
yapmıştır.
Denizden
tepemize top mermileri yağarken, dünyanın dört bir yanından gelen düşman
askerleri sırtlan sürüleri gibi üzerlerimize çullanırken, vatanımızı işgale
kalkışmışken, bir yandan vatanı müdafaa ederken bir yandan da düşmanlarımıza
insanlık dersi verdiğimiz yerdir Çanakkale! Girdiği çatışmada yaraladığı düşman
askerini canını tehlikeye atarak, sırtına alıp düşman siperlerine kadar götürme
cesaretini gösteren Mehmetçik, düşmanın her bir rütbesindeki askerini kendisine
hayran bırakacak kadar asil bir davranış sergileyerek, savaşın yalnızca
öldürmekten ibaret olmadığını tüm dünyaya gösteren bir destana imza atmıştır.
Bu destanın her satırında insanlık onuru vardır. Bu onur, düşmana sadece
silahlı mücadelede değil, verdiği insanlık dersi örnekleriyle de baş eğdiren
ölümsüz kahramanlarımıza aittir.
Çanakkale'de
tarihin kaydettiği en büyük ve en kanlı savunma savaşları verilmiştir.
Çanakkale, bir metrekare toprağa altı bin merminin düştüğü cehennemdir. Yine
Akif'in; "Asım'ın nesli
diyordum ya
nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi
namusunu, çiğnetmeyecek" dizeleriyle tariflediği kahraman Mehmetçik, o
cehennemi göğsünde karşılamıştır. Yarbay Hüseyin Avni Bey komutanlığındaki,
Mustafa Kemal'in "sizlere taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum" emrinden sonra
tüm neferleriyle şehit olan 57. Alay gibi her neferinin sinesinde iman ve
dolayısıyla da vatan aşkı olan Türk Ordusu, yüksek bir iman vecdi ile vatanını
müdafaa etmiş ve muzaffer olmuştur. İşte bu ruhla yokluk varlığı, maneviyat
maddiyatı, özgürlük sömürgeyi yenmiştir.
Bir
şeyin ne kadar sevildiği, gerektiğinde onun için yapılabilen fedakârlık ve göze
alınabilen risk ile ölçülür. Bu bakımdan Çanakkale'de yaşananlar, müthiş bir
vatan sevgisinin en canlı örneğidir. Bizler, mazimizi yüreğimizde canlı tutmak
zorundayız. Unutmayalım ki, mazinin bittiği yerde, millet biter, insan biter.
Millet tarihinden ibarettir. Onu tarihinden ayırırsanız, geriye insan sürüsü
kalır. Milletlerin bekası; hassas duygulu kalbe sahip olan nesiller
yetiştirmekle mümkündür. Bizler de Japon Eğitim Uzmanlarının "10 Hiroşima eder"
dediği o Çanakkale'yi Çocuklarına ninni yapan nesiller yetiştirmek zorundayız.
Çocuklarına Çanakkale'yi ninni yapan nesil muhakkak vatanına, milletine ve
bütün maddi-manevi değerlerine sahip çıkacaktır.
Şuan
rahatça nefes almamızı sağlamak için tertemiz kanlarıyla üzerinde yaşadığımız
toprakları vatan yapan, bağımsızlık ve varlık mücadelemizde üstün ve fedakârca
çaba gösteren kahraman ecdadımızla ne kadar övünsek azdır. Çünkü onlar tarihin
yazdığı en şerefli, en yiğit ve en ölümsüz kahramanlardır.
Bu duygu
ve düşüncelerle bu şeref tablosunun çizimini yapan, başta Başkomutanımız Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Çanakkale Geçilmez!' diyen, 253 bin ölümsüz
kahramanımızı sonsuz saygı ve şükranla yâd ediyor, Cenabı Allah'tan rahmet
diliyorum. Allah Onlardan razı olsun. Aziz ruhları şâd olsun.
Hüseyin
KAYIŞ
Kahramanmaraş Ülkü Ocakları
Başkanı