Kontinans Derneği Başkanı Prof. Dr. Tufan Tarcan, kök hücre
tedavisi ve idrar kaçırma üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Kök hücre
tedavisinin idrar kaçırmaya gelecekte çare olacağıyla ilgili bir şey söylemenin
bu noktada çok zor olduğunu belirten Prof. Dr. Tufan Tarcan, "Şu anda
araştırmalar devam ediyor. Ancak tıp alanında hastalar üzerinde henüz rutinde
uygulamaya geçemedik." dedi.
"Kök hücre tedavisinin amacının insan vücudunda işlevini kaybetmiş
bir organı ya da onun spesifik bir işlev gören bir kısmını insan vücudunda veya
laboratuvar ortamında kök hücrelerin istenilen yönde farklılaşmasını sağlayarak
yeniden geliştirmek ve böylece kaybolan organ işlevini yeniden sağlamaktır."
diye açıklayan Kontinans Derneği Başkanı Prof. Dr. Tufan Tarcan, "Kök hücre
tedavisinin günümüzdeki en başarılı ve geçerli örneği kemik iliği
transplantasyonudur. Bunun dışında birçok alanda kök hücre tedavileri üzerinde
çalışmalara devam edilmektedir." diye konuştu.
Fonksiyonel ürolojik
hastalıklarda son 30 yılın araştırma konusu
Fonksiyonel ürolojik hastalıklarda, kök hücre tedavileri ve organ mühendisliği
son 30 yılın araştırma konusu olduğunu ve 3 grupta yoğunlaştığını ifade eden
Prof. Dr. Tufan Tarcan şöyle devam etti:"Erkeklerde sertleşme bozukluğu tedavisi,
idrar tutma yeteneğini kaybetmiş çizgili kastan oluşan dış üretral sfinkterin
tamiri, depolama veya boşaltma yeteneğini kalıcı olarak kaybetmiş mesane yerine
doku mühendisliği ile yeni mesane yapılması şeklinde sıralayabiliriz."
İlk iki maddede araştırmaların klinik uygulama safhasına geldiğini
ancak uzun dönem başarıların henüz elde edilemediğini ifade eden Kontinans
Derneği Başkanı Prof. Dr. Tufan Tarcan, "Bu tür uygulamaları henüz araştırma
safhasında kabul ediyoruz. Diğer taraftan, üçüncü madde yani doku mühendisliği
ile yeni mesane yapılması ise henüz laboratuvar ve hayvan deneyleri aşamasında
kalmış ve klinik araştırma safhasına geçememiştir." diye konuştu.
Prof. Dr. Tufan Tarcan, üretral sfinktere kök hücre uygulamasında
amaçlanan noktayı ise şu şekilde paylaştı: "Bazı durumlarda idrar tutma
mekanizmasının en önemli komponenti olan dış üretral sfinkter zayıflayabiliyor;
hatta tamamen işlevini kaybedebiliyor. Sfinkter yapısı zayıfladığında
hastalarımız öksürmekle, gülmekle, hapşırmakla ya da hareketle idrar kaçırmaya
başlıyor. En çok kadınlarda yaş almakla ve çocuk doğurmakla artan şekilde
gördüğümüz bu durum, erkeklerde de prostat kanseri tedavisi için uyguladığımız
radikal prostatektomi operasyonları sonrası görülebiliyor. Sfinkter zayıflığına
bağlı idrar kaçırma bazen de altta yatan multiple skleroz (MS) veya spina
bifida gibi nörolojik hastalıklarda da görülebiliyor. Hatta, bazen sfinkter
işlevi tamamen kaybolabiliyor ve bu hastalar mesanelerinde hiç idrar
biriktiremiyorlar; devamlı idrar kaçırıyorlar. İdrar toplamak için tasarlanmış
ve üretilmiş mesane pedleri bu hasta grubunda ilk çare olarak göze
çarpıyor.Ancak bizim amacımız hastayı tam kuru hale getirmek olduğundan, bu
konuda uzmanlaşmış merkezlerde komplike ameliyatları gerçekleştirmemiz
gerekiyor. Bu nedenle, kök hücre tedavisi ile sfinkter işlevinin yeniden
sağlanması, stres veya total idrar kaçıran tüm hasta gruplarında büyük umut
yaratıyor. Bu konuda laboratuvar çalışmaları ve hayvan modellerinde belli bir
seviyeye gelindi. İnsanlarda da laboratuvar ortamında geliştirilen kas
hücreleri sfinkter kası içine enjekte edildi. Ancak bu uygulama kısa dönemde
etkili gözükse de uzun dönemde başarısızlıkla sonuçlandı ve hastalarda anlamlı
bir fayda elde edilemedi. Dolayısıyla henüz hastalarımıza güvenle sunacağımız
bir tedavi alternatifi olamadı. Bu konuda daha çok araştırmaya ihtiyacımız
olduğu görünüyor.''
Yeni mesane fikri tüm ürologları
heyecanlandırıyor
Prof. Dr. Tufan Tarcan sözlerine şöyle devam etti: "Laboratuvarda
yeni mesane üretilip hastaya transplante edilmesi fikri tüm ürologları
heyecanlandırıyor. Bu araştırmaları duyan hastalarımız da bekleyiş içindeler.
Ancak ne yazık ki yeni mesane mühendisliği ile ilgili temel ve klinik
çalışmalar başarısız oldu. Başarıya ulaşmak için daha uzun bir zamana
ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Kısaca hangi hastalıklarda doku mühendisliği
ile geliştirilen yeni mesane uygulamasının çığır açabileceğini özetleyeyim.
Özellikle spinal kord yaralanması, spina bifida ve şeker hastalığı gibi
durumlarda bazen de açıklanamayan idiyopatik durumlarda mesane depolama ve
boşaltım işlevini yitiriyor. Ya da mesane kanseri nedeniyle mesaneyi almak
zorunda kalıyoruz. Bu durumlarda bağırsaktan yeni mesane yapmak ve depolama
işlevini böylece kurtarmak mümkün ancak bağırsaktan yapılan yeni mesanede
mesane duyumu olmuyor ve mesane kasılıp idrarı boşaltamıyor. Bu nedenle temiz
aralıklı kateterizasyon yöntemi ile hasta günde 6 kez kendi kendine sondalama
uygulayarak mesanesini boşaltıyor. Bu işlem ömür boyu yapılmak zorunda. Eğer
doku mühendisliği ile mesanenin duyumu ve kasılmasını sağlayan bir yeni mesane
oluşturulabilirse hastalarımız temiz aralıklı kateterizasyon yöntemi ile
mesanelerini boşaltmak zorunda kalmayacak ve normal işeme gerçekleşebilecek.
Maalesef, doku mühendisliği ile henüz hissedebilen ve kasılabilen bir mesane
yapılamadı. Ancak, araştırmalar devam ediyor."