İnsanların yaralarını sarmak, dertlerine derman olmak ve hayata tutunmalarını sağlamak meşakkatli bir iş olduğu kadar kutsal bir görevdir. Bu hizmeti en iyi şekilde ifa eden sağlık çalışanları, aynı zamanda insanların zor ve ıstıraplı anlarında yanlarında
Ancak gecesini gündüzüne katarak hastalara cansuyu
olmak için tüm gayret ve çabayı sarf eden bu isimsiz kahramanlar, şiddetin
kurbanı olmaktan da kurtulamıyorlar. Bu durumda, sağlık çalışanlarının göğüslemek
zorunda oldukları sorun hanesine, şiddet de eklenmektedir. Ancak bu öyle bir sorun ki karşılaşıldığında
veyahut tanık olunduğunda diğer tüm sorun alanlarını unutturduğu gibi
muhatabını zaman zaman da mesleğinin gereğini yapamaz hale getirmektedir. Yapılan tüm uyarılara, caydırıcı cezai işlemlere
ve kamuoyu baskısına rağmen ne yazık ki sağlık birimlerinde şiddetin önüne bir
türlü geçilememektedir. Öyle ki ülke genelinin sağlıkta şiddet tablosuna
baktığımızda, her yeni ayın bir önceki ayı aratır düzeyde ilerlediğine tanık
olmaktayız. O halde, bu hususta yapılması gerekenin sıfır
tolerans temelli, çok yönlü, kapsamlı politika değişikliğine gitmek olduğu
açıktır. Yürütülecek politikanın içinde eğitim
kurumlarından medya organlarına, sivil toplum kuruluşlarından yargı
mekanizmalarına varıncaya kadar her kuruma ve herkese çok büyük sorumluluk
yüklenmelidir. Sağlık çalışanları öbür türlü şiddetin kara
gölgesi altında çalışmaya mecbur kalacaklardır ki buna hiç kimsenin hakkı
yoktur. Sağlık çalışanlarına her türlü hakareti,
saldırıyı ve şiddeti reva görenlerin hasta veyahut hasta yakını olduğu
gerçeğinde, Eylül ayında da değişen pek bir şey olmamıştır. Bir diğer ifadeyle, Eylül ayı verilerine
baktığımızda derman bekleyenlerle şiddet uygulayanların aynı kişiler olduğunu
görüyoruz. Bu trajik tabloda dikkat çeken önemli bir nokta
da Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde olduğu gibi hasta yakınlarının
kalabalık gruplar halinde hastaneyi basarak terör estirdiklerine şahit
olunmasıdır. Bu durumdaki şiddet olaylarının neden olduğu
korku ve zararın, bireysel saldırılardakilerden kat be kat önde olduğunu
görüyoruz. Bu hakikat ışığında, Eylül ayına baktığımızda 23
şiddet olayının kamuoyuna yansıdığını görüyoruz. Bu olaylarda yer alan 191 saldırganın 69 sağlık
çalışanını mağdur ettiğini görüyoruz. 23 olayın 6'sı fiili, 10'u hem sözlü hem
fiili, 7'si ise sözlü olarak gerçekleşmiştir. Yaşanan 23 olayın 14'ünde hasta yakınları yer
alırken, 9'unda ise bizzat hastalar dehşet saçmıştır. Saldırganlara karşı uygulanan adli işlemlere
baktığımızda ise 40 saldırganın ifadeleri alındıktan sonra serbest
bırakıldıklarını görüyoruz. Buna karşın 20 saldırgan tutuklanırken, 131 kişi
hakkında da hiçbir işlem yapılmamıştır.
Yaşanan olaylarda şiddetin yine mekân ayırt
etmediğini görüyoruz. 16 vaka hastanelerde, 4 vaka sahada, 3 vaka ise aile sağlığı
merkezlerinde vuku bulmuştur.
Olaylarda adres ayırt etmeyen şiddetin kimlik
ayrımı yapmadığı gerçeğiyle Eylül ayında da karşılaşıyoruz; 11 hemşire, 8
doktor, 5 112 çalışanı, 4 güvenlik görevlisi ve farklı branşlardaki 41 sağlık
çalışanı gene şiddetin kurbanı olmuştur. Eylül ayındaki şiddet olaylarının en trajik
olanı İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yaşanmıştır. "Maske takın" diye
uyarılan saldırgan, sağlık çalışanı arkadaşımızın bir gözünü kaybetmesine neden
olmuştur. Şiddet olayları esnasında 4 polis, 1 de sivil
vatandaş çeşitli yerlerinden yaralanmışlardır. Eylül ayı süresince adli mekanizmalar, geçmiş
dönemlerde yaşanan şiddet olayları hususunda da çeşitli kararlar vermişlerdir. -Isparta'da bir diş hekimi, çalıştığı hastanede
mobinge ve hakarete maruz kaldığı iddiasıyla Kamu Denetçiliği Kurumu'na
başvurmuştur. Kurum, diş hekimine hakaret ettiği öne sürülen başhekim hakkında,
Sağlık Bakanlığı'nın soruşturma açmasına karar vermiştir. -Mahkeme, geçtiğimiz yıl İzmir'de doktoru
jiletle yaralayan saldırgana, "kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle
öldürmeye çalışma teşebbüsünden" 20 yıl hapis cezasına çarptırmıştır. -Trabzon'da geçtiğimiz Nisan ayında doktor ve
sağlık çalışanlarını darp eden saldırgana konutu terk etmeme cezası verilmişti.
Eylül ayında görülen duruşmada, şahsın konutu terk etmeme cezası
kaldırılarak adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır. Genel Başkan Durmuş: Şiddet Belasından Kurtulmak
Lazım Eylül Ayı Sağlıkta Şiddet Raporu'nu
değerlendiren Sağlık-Sen Genel Başkanı Semih Durmuş, şunları söyledi: ''Maalesef şiddet sağlık birimlerinde kol
geziyor ve önüne bir türlü geçilemiyor. Her türlü zorlukla ve sorunla mücadele
ederek şifa dağıtan sağlık çalışanları, bir de kör şiddetle mücadele ediyorlar.
Kör şiddet diyoruz zira çalışma esnasında şiddetin nereden geldiğini sağlık
çalışanları kestiremiyor. Bazen canlarından oluyorlar, Çapa Tıp Fakültesi
örneğinde olduğu gibi bazen de sakat kalabiliyorlar. Yaşanan acı ve travmalar
da cabası. Sağlık çalışanlarını şiddet belasından kurtarmak lazım. Yasalar
şiddeti tam manasıyla ortadan kaldırmaz. Şiddete başvuran kişiler toplumdan da
dışlanarak cezalandırılmalı. Başta kamu olmak üzere herkese bu hususta büyük
sorumluluk ve görevler düşmektedir."
(*) Bu Rapor, kamuoyuna yansıyan olaylar baz alınarak
hazırlanmıştır.