SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Yıldırım, kanserin tüm dünyada görülen bir sağlık sorunu olduğunu söyledi.
4 Şubat
Dünya Kanser Günü nedeniyle açıklama yapan Prof. Dr. Yıldırım, bulaşıcı olmayan hastalıklar arasında
kanserin, tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde hızla ciddi bir yük haline
geldiğini belirtti.
SANKO
Üniversitesi Hastanesi İç Hastalıkları / Tıbbi Onkoloji Uzmanı da olan Prof. Dr. Yıldırım, "Kanser
araştırmalarında ve kanserle mücadelede yapılan tüm ilerlemelere rağmen
öngörülebilir gelecekte hastalığın tamamen ortadan kaldırılamayacağı bir
gerçektir" dedi.
Kanserin, yüzde 46`sı gelişmiş
ülkelerde olmak üzere, dünya çapında tahmin edilen yılda 10 milyon yeni vaka
sıklığı ile önemli bir küresel sağlık sorunu olduğunun altını çizen Prof. Dr.
Yıldırım, hastalığın yılda yaklaşık 7 milyondan fazla can kaybına yol açtığını
kaydetti.
KANSER
NASIL OLUŞMAKTADIR?
"Kanser, çok eski zamanlardan beri
bilinmesine karşın, nedenleri konusundaki ilk bilgiler yaklaşık 200 yıl önce
elde edilmeye başlamıştır" diyen Prof. Dr. Yıldırım, kanserin oluşumu ile
ilgili şu bilgileri verdi:
"Genel olarak kanserin tek bir
hücrenin malign (kötü huylu)dönüşümü sonucunda geliştiği kabul edilmekle
birlikte, bu olay klinik anlamda karsinogenez (normal hücrelerden kanserli
hücrelerin meydana gelmesi) için yeterli değildir.
Karsinogenez çok basamaklı bir süreçte,
değişik karsinojen (kanser yapıcı) faktörlerin (kimyasal, fiziksel ve viral)
etkisiyle uzun bir sürede gerçekleşir. Kanser hücresinin büyüme ve çoğalma
sürecinde meydana gelen genetik (onkogenler, antionkogenler, vb.)
değişiklikler, konakçı faktörleri ve tümör-konakçı etkileşimi (anjiogenez,
invazyon, metastaz) sonucunda bir tümör kitlesi ortaya çıkar.Kanser gelişim
sürecinde hücrede izlenen yapısal ve fonksiyonel değişiklikler çeşitli
faktörlerin etkisiyle olmaktadır. Kısaca karsinojen olarak adlandırdığımız bu
faktörler başlıca; kimyasal karsinojenler, fiziksel karsinojenler (radyasyon,
UV) ve biyolojik (viral, bakteriyel) karsinojenlerdir.
Sonuç olarak, mevcut bilgilerimize göre
karsinogenez, kesin çizgilerle ayrılmış olmamakla birlikte, birkaç basamakta
gerçekleşmektedir. Kimyasal, fiziksel ve viral karsinojenlerin hücrenin genetik
yapısını etkilemesiyle büyüme ve çoğalmayı artıran ve tümör baskılayıcı
genlerin inaktive olmasının yanı sıra, programlı hücre ölümü baskılanması
sonucunda kontrolsüz çoğalma süreci başlar. Genetik yapıda meydana gelen ek değişiklikler
(karsinojen ajanlar veya herediter bozuklukların etkisiyle) sonucunda kansere
dönüşüm meydana gelir."
ÜLKEMİZDE
SIK GÖRÜLEN KANSER TÜRLERİ
Prof. Dr. Yıldırım, ülkemizde
erkeklerde en sık görülen kanser türlerinin sırasıyla akciğer, prostat,
kolorektal ve mesane kanseri olduğunu, dünyada ise mide kanserinin 4'üncü
sırada yer aldığını, Amerika Birleşik Devletleri'nde ilk sırayı prostat kanserininaldığına
vurgu yaptı.
Kadınlarda ise ülkemizde en sık görülen kanserlerin sırasıyla
meme, tiroit, kolorektal ve uterus kanseri olduğunu anlatan Prof. Dr.
Yıldırım,"Dünyada bu sıralamada meme, kolorektal, akciğer ve uterus kanseri
şeklindedir. Amerika Birleşik Devletleri'ndememe, akciğer, kolorektal ve tiroit
kanseri olarak sıralanmaktadır" diye konuştu.
KANSER OLUŞUMUNDA SUÇLANAN FAKTÖRLER
Kanserin herkesi etkilediğini,
hasta, aile ve toplum üzerinde muazzam bir yük oluşturduğuna dikkat çeken Prof.
Dr. Yıldırım, "Kanser ülkemizde ve dünyada ölüm nedenleri arasında ikinci
sırada yer almaktadır. Yaşam kaybının küresel olarak yaklaşıkaltıda biri, ülkemizde
ise beşte biri kanser nedeniyledir" ifadelerikullandı.
Kanserden yaşam
kayıplarınınyaklaşık üçte birininbaşlıcabeş̧ davranışsal ve beslenme ile ilgili
risk faktörlerinden kaynaklandığını bildiren Prof. Dr. Yıldırım, şöyle devam
etti:
"Tütün kullanımı,
yüksek beden kütle indeksi (fazla kilolu ya da şişman olma), meyve ve sebzeyi
az tüketme, yetersiz fiziksel aktivite ve alkol kullanımı.Tütün kullanımı
kanser için en önemli risk faktörüdür ve kanser ölümlerinin yüzde 22'sinden
sorumludur. Hepatit ve insan papilloma virüsü (HPV) gibi kansere neden olan
enfeksiyonlar, düşük ve orta gelirli ülkelerde kanser vakalarının yaklaşıkyüzde
25`inden sorumludur.
Günümüzde kanserin yüzde 30-50'sirisk
faktörlerinden kaçınma ve mevcut kanıta dayalı önleme stratejilerini uygulama
yoluyla önlenebilir. Birçok kanserin iyileşmeolasılığı, erken tanı konmuş̧ ve
uygun şekilde tedavi edilmişse yüksektir. Hangi bölgede olursa olsun kanserle
mücadelede ve kanser hizmetlerinde öncelikler belirlenirken kanser yüküne ve o
bölgede yoğun biçimde görülen kanser türlerine yönelik bilgi esas alınmalıdır."
KANSERDEN
KORUNMADA UYULMASI GEREKEN KURALLAR NELERDİR?
Kanserden korunmada kansere yol açtığı
düşünülen etkenlerden sakınmanın, bunlarla etkileşimi en aza indirmenin ve
prekanseröz (henüz kanserleşmemiş) lezyonların kanserleşmesine engel olmanın
önemine de değinen Prof. Dr. Yıldırım, uyulması
gereken noktaları şu şekilde sıraladı:
"1. Sigara içmeyin, içirmeyin.
2. Haftada 3-5 gün düzenli egzersiz
yapılmalı.
3. Şişmanlamayın.
4. Günde 4-5 porsiyon meyve ve sebze tüketilmeli.
5. Doymuş yağ miktarını diyette en aza
indirilmeli.
6. Günde bir kez düşük dozda aspirin
alınmalı (kolon kanserinde koruyucu etkidedir).
7. Alkol kullanılmamalı,
kullanılıyorsa alkol miktarı azaltılmalı.
8. Güneş yanıkları ve uzun güneş
banyolarından kaçınılmalı."
KANSERDE
ERKEN TANI MÜMKÜN MÜDÜR?
Kanserde erken tanı olanaklarının bazı
kanser türlerinde mümkün olduğunu anımsatan Prof. Dr. Yıldırım, sözlerini şöyle
tamamladı:
"Sonuç olarak, kanserin kontrolünde
korunma ile başlayan süreç, tarama çalışmaları ve sonunda kanserli hastanın
terminal dönemde palyasyonuna kadar uzanmaktadır. Tüm aşamalarda, toplum ve
hekimlerin eğitimi önemlidir. Hastanın yaşam kalitesini artıran destek
tedavileri ile kanser tedavisi ve sonuçlarının izlenmesinde başarı için,
multidisipliner (disiplinler arası) yaklaşım zorunludur."