Reform
vaadinin üzerinden yaklaşık 3 ay geçti ama reform beklerken "yeni anayasa" ile
karşılaştık. Bu yeni anayasa çağrısı ne anlama geliyor?
Bizim mayıs
ayından bu yana akademisyenler, hukukçularla başlattığımız bir süreç var. 74
maddelik anayasa değişiklik paketi hazırladık. Bu yeni anayasa değil. Sadece
anayasanın sistemi ilgilendiren maddelerinde değişikliklerle güçlendirilmiş
parlamenter sistemi içeriyor. Sıfırdan yeni bir anayasa için öyle bir siyasi
iklim yok, ülkenin şartları da ona çok müsait değil.
"Siyasi
iklim yok" dediniz ama siz de bir anayasa çalışması yapıyorsunuz?
Çok gerilmiş,
kutuplaştırılmış bir toplumsal yapıyla karşı karşıyayız. Tüm anayasa çok geniş.
Türkiye'nin önceliği bir an önce sistemini düzeltmek olmalı. Sistem düzeldikten
sonra, gerçekten güçler ayrılığına inanan, demokrasiye gönül vermiş, yargının
bağımsızlığına inanan bir yönetimin iş başına gelmesi, sosyal toplumsal yapının
da biraz daha kaynaşmış, birbirini anlamaya, dinlemeye hazır hale gelmesi
gerekiyor. Şu andaki iktidar döneminde bunu yapmak zor, çünkü gerginlikten,
kutuplaşmadan, çatışmadan besleniyorlar.
Sizin
çalışma nasıl yürüyecek?
Ben lider
ziyaretlerinin hepsinde bu konuyu açtım. Parlamenter sistemle ilgili çalışma
başlattık, sizin de hazırlıklarınız varsa arkadaşlarımız bir araya gelsinler,
karşılıklı görüşsünler, dedim. İlk ziyaretlerde hepsi "tamam" dedi. CHP, İYİ
Parti kendi hazırlıklarını önemli aşamaya getirdiler. İlk aşamada ikili olacak.
Arkadaşlar yaptıkları hazırlıkları görüşecekler. Ortaya çıkaracağımız metin
"bizim metnimiz budur" değil, istişare için notlar olacak.
Aslında
yeni bir sistem keşfetmeyeceksiniz. Parlamenter sistemin ana unsurları belli
değil mi?
Doğru ama birkaç
kademe aşağı indiğinizde bağlanması gereken hususlar var. Anayasa içinde
yürütme, yasama ve yargı ile ilgili maddeler var. Anayasa dışında da Meclis
içtüzüğü, siyasi partiler ve seçim yasalarını ilgilendiren konular var.
Sizin bu
çalışmaya başlamanız mı iktidarı harekete geçirdi, yeni anayasa çağrısı
yapıldı?
Benim okuyuşum
o. Reform derken anayasa gibi bir gündem yoktu. Biz Kemal Bey'le basın
toplantısında (28 Ocak) "böyle bir süreci başlatıyoruz" diye açıkladık ve
cumhurbaşkanından kabine toplantısı sonrası (1 Şubat) anayasa açıklaması geldi.
Ertesi gün Bahçeli'nin açıklamasında, daha sonra Cumhurbaşkanın açıklamasında
ilave unsurlar var. Belli ki bunlar oturulmuş, konuşulmuş değil. Sanki
alelacele bir gündem oluşturma çabası olarak okudum ben bunu. Kaldı ki, mevcut
anayasaya uyma kaygısı yokken yeni bir anayasa hazırlayalım! Zaten istediğinizi
yapıyorsunuz. Niye uğraşıyorsunuz, zaten uymuyorsunuz ki? Ama biraz daha
detayları öğrenelim. Eğer bir davet gelirse, diğer partilerle de bu işi
konuşmak istiyoruz derlerse
Görüşür
müsünüz?
Önce bir
görmemiz lazım. Kırmızı çizgileri var mı yok mu merak ederiz. Başlarken biz
başkanlık sistemi istiyoruz ve başkanlık sistemini tahkim etmek için bunu
yapıyoruz diyorlarsa zor
Bahçeli
açıklamasında bu kırmızı çizgileri çekti aslında. İlk 4 madde, cumhurbaşkanlığı
sistemi kırmızı çizgi görünüyor. Masaya oturur musunuz?
Bugün için katı
bir tutum ortaya koymak istemem. Ne olursa olsun bu ülke hepimizin, bu konuda
kategorik yaklaşım bugün için doğru değil diye düşünüyorum. Biz her konuda açık
fikirliyiz. Kendi partimizin programı, ilkeleri tamam. Ama böyle bir konuda bir
davet gelirse açık fikirle değerlendiririz. Kabul anlamında değil,
değerlendirmek. Dolayısıyla biraz daha detayını görmek lazım ama ilk gelen
sinyaller cesaret verici değil. Nasıl gelişir bilmiyorum ama biz nasıl yürümek
istediğimizi diğer siyasi partilerle paylaştık.
Parlamenter
sistem için yaptığınız ikili çalışmalar daha sonra bu talepte bulunan tüm
partilerin kamuoyuna ortak bir deklarasyon açıklamasına dönüşür mü?
Bu daha ilk
safhası. Dediğim gibi anayasanın ayrı ayrı 3 bölümü var. Bir de 3 yasal
düzenleme var yapılması gereken. Bunlarla ilgili fikir alışverişinde bulunalım.
Bugünden bağlayıcı bir şeyler söylemek doğru olmayabilir. Bu görüşme trafiğinin
çok faydalı olacağına inanıyorum.
Bu
görüşme trafiği ile ilgili bir takviminiz var mı?
Hayır, şu anda
bir takvim yok ama ilerleyen aşamalarda olabilir. AB, Dışişleri Bakanlığı
sürecinde başka ülkelerin iç süreçleriyle yakından ilgilendim, arabuluculuk
yaptığım çok mesele oldu. Eğer uzlaşı arıyorsanız başlangıç tutumunuzun çok
katı olmaması, takvimi çok erken açıklamamanız lazım. Çünkü bu bir uzlaşı
arayışı. Biz kuruluşumuzda her parti ile diyaloğa açık olacağız, dedik. Bugün
Sayın Bahçeli "Bir görüşsek" dese, görüşürüz, hiçbir problem yok. Siyasi parti
genel başkanı Sayın Erdoğan "bir konuyu görüşsek" dese, görüşürüz. Çekinecek
korkacak bir şeyimiz yok. Biz siyaseti karşıtlık üzerinden yapmıyoruz. Siyaseti
karşıtlık üzerinden yapanlar "onunla görüşürüm, bununla görüşmem" diye
kategoriler sürer. Pozitif gündemleri, çözümleri yok.
Bu tabloyu partiler
arası bayramlaşmada da gördük. İktidar sizinle bayramlaşmadı. Aslında biz
iktidar partisiyle bayramlaşma yapmak istedik, ama "Geçen seneki bayramda hangi
partilerle bayramlaştıysak bu sene de aynı partilerle bayramlaşacağız" diye
yanıt verdiler. Bu yeni kurulan partilerle bayramlaşmayacağız, demekti. Sorun
yok biz 10-11 parti ile bayramlaştık.
Cumhurbaşkanı
önceki günkü açıklamasında kaç kere milli, manevi dedi. O iki kelimeye
tutunmaya çalışıyor. Yani iktidarını o iki kelime, iki kavram üzerinden sürdürmeye
çalışıyor. Peki sormak lazım, en sevmediğiniz komşunuz gelip kapınızı çalsa,
bayramlaşmak istese kapıdan çevirir misiniz? Bu bizim milli manevi
değerlerimizde var mı? Ama hiç önemli değil, biz ona bakmıyoruz, takılmıyoruz.
Bu ülke için çok çalışmamız lazım.
Reform
söyleminin üzerinden 3 ay geçti bir beklentiniz var mı? Bir de bu söylem AB
yaptırım süreci, ABD'deki Biden dönemi ile de ilişkilendirildi. Siz nasıl
yorumluyorsunuz? Reform kapasitesi var mı iktidarın?
Ekonomi
tarafında bazı adımlar atılabilir. Çünkü ekonomide çok büyük sıkışıklıklar var.
Yoksulluk, hayat pahalılığı, işsizlik
Ekonomik tarafta bazı adımlar belki
düşünebilirler ama şunu bilmeleri lazım ki hukuk devleti olmadan, yargı
bağımsız ve tarafsız bir şekilde işlemeden bu ülkenin ekonomik sorunları,
özellikle işsizlik sorunları kesinlikle çözülmeyecek. Dolayısıyla ekonomide bir
sıkışıklık varsa bunun yolu dönüp bu ülkeyi hukuk devleti yapmaktan geçiyor.
Ama şu anda Türkiye'yi yöneten zihniyetin güçler ayrımı ile ilgili bir
bağlılığı yok, yargının bağımsız olması gerektiğine inanan bir zihniyet de
değil. AYM'nin gerekçeli kararını okudunuz. Çok üzüldüm ben. Anayasa Mahkemesi,
"Anayasa herkesi bağlar" diyor. Bunu neden söylüyor, demek ki bunu takmayanlar,
uymayanlar var.
Ekonomi tarafında
bağımsız kurum kalmadı. Bu reformlar bunların bağımsızlığını garanti altına
alacak reformlar olur mu? Asla. Yapmazlar böyle bir şey. Kağıt üzerinde
yapsalar fiiliyatta gene olmaz. Çünkü bağımsız kurum olması gerektiğine
inanmıyorlar.
Bu arada
Biden'a kutlama mesajı sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bir dönüş olmadı. Henüz
telefon gelmedi.
Bir tek İbrahim
Kalın ile Biden'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı telefon görüşmesi oldu. Ekip
tamamen yeni olduğu için muhtemelen içeride bir pozisyon oturtmaya
çalışıyorlar. Bir de AB, mart ayına kadar ABD'de yeni yönetimi bekleyeceğiz
dedi. Avrupa ile ilgili kendi aralarında da koordinasyon ihtiyacı olabilir,
çünkü Türkiye-AB ilişkileri açısından da, Türkiye-ABD arasındaki ilişki
açısından kritik bir dönem. O pozisyonları oluşturuyorlardır diye tahmin
ediyorum.
Obama yönetimi
göreve geldiğinde ben Dışişleri bakanıydım. Seçimlerden 6 ay önce süreç
başlattık. Telefonu bırakın, Obama kıtalararası ilk seyahatini Türkiye'ye
yaptı. O günkü iklime bakın bir de bugünkü iklime bakın. Göreve başlayalı kaç
gün oldu hala "bir telefon gelse de 10 dakika konuşsak" yani bu ülke adına
yazık.
Merkez Bankası
Başkanı ve Hazine Bakanı, Bakanlığınız döneminde çalışma ekibinizden isimler.
Yönetim değişti ama politikalar değişecek görünüyor mu? Bu 3 aylık performansı
nasıl değerlendiriyorsunuz. Bu arada faiz artırımı oldu ama geçtiğimiz günlerde
Erdoğan "Arkadaşlar kızıyor ama yüksek faize kesinlikle karşıyım" dedi. Bu ekip
bu tutumla sonuç alabilir mi?
Eğer Merkez Bankası'nın yüksek faizinden şikayet ediyorsa hemen talimat versin
düşürsün, arkadaşlara bahane bulmasın. Başkanlık sistemi var artık memlekette!
Merkez Bankası bağımsızlığı falan yok. Kimi kime şikayet ediyor ki? Herhalde
"bu Recep Tayyip Erdoğan yanlış işler yapıyor" diye kendini kendine şikayet
ediyor. Bu tutarlı, samimi bir davranış değil. "Faiz sebeptir, enflasyon sonuç"
tezi var, "iktisat bilimi önemsiz, ben buna inanıyorum" diyor. O zaman kendi
tezini konuştursun.
Yeni
ekonomi yönetiminin performansı sonuç getirir mi?
Şu ana kadar
atılan tek adım Merkez Bankası'nın politika faizini yüzde 8.25'ten yüzde 17'ye
çıkarmak. Onun haricinde somut adım görmüyoruz. Bu atılan adımlar nereye nasıl
götürür resmin bütününü görmediğimiz için bir şey söylemek zor. Ama şu var ki
Türkiye'de özgürlük sorunu var, demokrasi, hukuk sorunu var. Merkez Bankası
faiz artışlarıyla bu sorunları çözemez. Ekonomide ciddi yapısal sorunlar var.
Merkez Bankası'nın faiz artışı yapısal sorunları çözemez
Bunun bugün için
ülkeye de çok ciddi bedeli, maliyeti var. Giren sermaye yüksek faizi cebine
alıyor ve götürüyor. Bu seneki faiz bütçesi 179 milyar, tüm çiftçilere verilen
destek 22 milyar. 3 aylık bilanço, faizi yükseltmek ve yabancı kısa vadeli
yatırımcıya yüksek faiz bedelini ödeyerek kuru biraz sakinleştirmek. Bu ülkenin
kaynakları fiilen dışarıya yabancı yatırımcılara akıtılıyor.
Büyük
kongreniz bitti "geçmiş olsun" ve de "hayırlı olsun" diyelim. Bundan sonraki
süreç için yol haritanız nedir?
Seçim yasasında
41 ilde teşkilat kurma şartı var. Rekor hızla küçük illeri, ilçeleri
hedefledik. Sayıyı tutturunca hemen büyük kongreyi yaptık ki seçime girme
hakkımızı alıp cebimize koyalım. Çok şükür onu cebimize koyduk. 2021 yılında
iki çalışma alanına odaklanıyoruz. Birincisi saha çalışması, ikincisi politika
üretme. Saha çalışmasında kongresini yapmadığımız 38 ilimiz, yaklaşık 500
ilçemiz var. Bu yıl içinde kalan kongreleri yapacağız. Bir kısmına bizzat
katılacağım. Bu yıl teşkilatlanma ve teşkilatlanma çalışmamız vesilesiyle de
DEVA Partisi farkındalığını, bilinirliğini artırmalı, Türkiye geneline
yaymalıyız. İkinci çalışma alanı politika üretmek. Bizim 13 politika
başkanlığımız var. 5 yıllık kalkınma planları nasıl ülkenin bütün politika
alanlarını kuşatıyorsa 13 politika başkanımıza da "siz hükümetin ilk 90 gününü,
ilk 365 gününü çalışıyorsunuz" dedik.
Hükümet
programını mı hazırlıyorsunuz?
Hükümetin eylem
planını. Hükümet ilk 90 günde, ilk 360 günde ne yapmalı, bunları çalışmaya
başladık. Parti programını somut eylem planına tercüme edecekler. Örneğin çevre
veya eğitim konusunda şu kanun düzenlemeleri, yeni kurum oluşturma ya da ciddi
bir politika değişikliği olabilir. Bizim ülkenin geleceği ile ilgili her alanda
çalışma yapacak, kalifikasyonları çok iyi bir ekibimiz var. 2021 yılı DEVA
Partisi için daha çok sahada olmak, farkındalık ve tanınırlık için daha çok
çalışmak, teşkilatlanma çalışmalarını genişletmek ve ülkemizin yarınları için
sağlam bir hazırlık yapmak olacak. Tabi bir de sistem değişikliği ve geçiş
süreci var.
Konuşmalarınızda
hep bu geçiş sürecinin altını çiziyorsunuz. Bu geçiş süreci neyi içerecek?
Çok önemli.
Öncelikle nasıl bir sistem olacağının netleşmesi lazım ki ona göre bir geçiş
süreci tasarlansın. Herkesin mutabakat sağladığı çerçeve oluştuktan sonra
oturup bu sistemden yeni sisteme ne zaman, hangi basamaklarla nasıl geçeceğiz?
Seçmene anlatmak lazım. Sadece "parlamenter sistem" deyip de, mevcut sisteme
göre cumhurbaşkanı seçilen bir kişi o güçleri elde ettikten sonra ayak
sürüyebilir.
CHP'li
İlhan Kesici bu yetkiler için "evliyayı çıldırtır" demişti.
Onun için hem
yeni sistemin biraz daha detayları konusunda çerçeve oluşturmak hem de
aday(ların) çıkıp "Ben seçildikten sonra şunları yapacağım, ülkeyi parlamenter
sisteme götürmenin liderliğini yapacağım" sözünü veren kredibilitesi olan bir
süreç olmalı. Çok detaya gerek yok 8-10 madde belki. Kendini bağlayacak. Başka
türlü çok zor. İlelebet değişmeyebilir sistem.
Anayasa
profesörü Ergun Özbudun muhalefetin Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimini
alabileceğini ama yüksek ihtimalle mecliste anayasal çoğunluk sağlayamayacağını
söylüyor. Bu durumda da tıkanma olmaz mı? Sistemi değiştirecek çoğunluk
olmayabilir?
O zamanki
seçimin sonucunu görelim. Olabilir ama zaten o noktada mutabakat arayışı
gerekecek. Bir de şu var iktidardayken başkanlık sistemi isterler de iktidardan
düşünce pozisyon değişebilir. Tutarlılık derdinde olmayan insanlardan
bahsediyoruz. Bugün savunduklarının tam tersini 2-3 sene önce savunmuş
oluyorlar. Hiç de problem etmiyorlar. O gün dönüp muhalefete düştüklerinde
başka şeyi de savunabilirler, belli olmaz. Bence o çok erken bir kaygı. Önce
biz idealleri hedefleyeceğiz, o idealler için mücadele edeceğiz.
Bu arada
seçim yasası, seçim kanunu değişikliği de gündemde. Bahçeli barajın aşağı
çekilmesi ve ittifaklara da uygulanmasını önerdi. Bu değişikliğin sonuçları
ittifaklara etkisi ne olur?
Diğer ortaktan
bir şey duymadık. Bu konuyla ilgili somutlaşmış bir çalışma olduğuna dair de
bilgi gelmiyor. Problem şu ki bizi henüz ölçemiyorlar.
Siz
ölçüyor musunuz?
Hayır biz anket
yaptırmıyoruz. Türkiye'nin her yerinde varız. Bu partinin halk açısından
baktığınızda bir karşı cephesi yok. Bize ters bir tavır almış, olumsuz bakan,
nefret dolu bir kesim yok. DEVA deyince kanaat genelde bunlar iyi insanlar. Bu
çok kıymetli bir başlangıç noktası. Önce ev ödevimizi yapalım, dersimizi
çalışalım. Biraz daha ilerleyelim belki kendimize özel yaptırırız, şu anda çok
erken.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan bir kongre konuşmasında "Partimizden ayrılmış olan arkadaşlarımızı
tekrar kazanalım" dedi. Mümkün mü?
Şimdi iktidar
partisi olunca iki duygu egemen oluyor. Bir korku, bir de fayda. İktidar
partisi içinde olmanın faydası, dışında kalmanın da korkusu. Böyle bir çağrıyı
bazıları korkuyla, bazıları fayda sebebiyle yapar ama ilkeler, değerler
açısından o kopuşu yaşayan arkadaşlar açısından baktığımızda o arkadaşların
geri dönmesi mümkün değil. Neden geri dönsünler ki. Kuruluş ilkeleri, değerleri
tamamen ayaklar altına alınmış. "AK Parti'ye dönün" diyor ama AK Parti eski
parti değil ki. Partinin sistemdeki önemi zaten azalmış durumda. Partiye destek
ile Erdoğan'a destek arasında makas var. Bu öyle kendiliğinden de olmamış, amaç
var, her şeyi önemsizleştirme var. Önemli olan tek bir makam ve tek kişinin
kalması. Düşünebiliyor musunuz anayasa değişikliğinde başka hiçbir iş yokmuş
gibi kurumların başındaki "yüksek" ifadesi yok edildi.
HSYK,
HSK oldu evet. Böyle bir yorum duymamıştım.
Hakim ve
Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Hakim ve Savcılar Kurulu (HSK) oldu. Çünkü
"yüksek" nasıl "yüksek" olur. Yüksek bir makam var! Partinin de kurumların da
önemsizleşmesi var. Merkez Bankası'nın önemsizleşmesi, bunların hepsi o
zihniyetin ürünü.
2021
yılında seçim bekliyor musunuz?
Benim kanaatim
Sayın Erdoğan'a kalsa kolay kolay yapmaz. Böyle bir sıkışık bir ortamda, daha
2.5 yılı varken neden elindeki gücü riske atsın. Onu bir şeylerin zorlaması,
mecbur bırakması lazım. Kim mecbur bırakabilir? Ortağı mecbur bırakabilir.
Ortağı öngörülebilir bir ortak değil. Sık sık pozisyon değiştirmiş. Bir gün
çıkıp da, "artık yürümüyor memleketin seçime gitme zamanı gelmiştir" dediği
anda yürütemez. Mecliste çoğunluk düşer. Gerçi meclisi kapatsanız da bir şey
olmaz ama siyasi meşruiyet düşüyor. 50+1 ile seçildiyse herkes biliyor ki MHP
desteği ile oldu. Bir o olabilir, öngörülemeyen bir faktör. Pat diye günün
birinde yapar mı yapar. Ama benim kanaatim ülkede şartların biraz daha
düzelmesini, iklimin biraz daha iktidardan yana olmasını tercih edecektir.
Vakit kendi lehine işleyecek diye düşünüyor olabilir.