Kuran'ı Kerimde, Hz. Peygamberin söz ve fillerinde kadına verilen değerin kıymet bulması, İslam medeniyetinin temellerini oluşturmuştur. Bu nedenle İslam toplumunda kadınların; ilimi, dini, ahlaki, sosyal, ekonomik, askeri ve siyasi etkisini daha da artır
Bacıyan[L1] -ı
Rum teşkilatının kurucusu Ahi Evran'ın eşi Fatma Bacıdır. Fatma Bacı; ilmi
konulara hâkim, pratik zekâ ve entelektüel birikim sahibidir. Kadınların;
hayatın her alanında faaliyet imkânı bulmasında önemli katkısı olmuştur. Fatma
Bacı; eğitimci, sosyal, kültürel, edebi ve kurumsal kişiliği ile oluşturduğu
ilkelerle Anadolu kadınları için rol model olmuştur.
Anadolu'nun Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında, Ahi
erkeklerin yanında Ahi Bacıların kurduğu teşkilatlarında etkisi büyük olmuştur.
Anadolu'ya gelen Türkler kadim bir medeniyet oluşturmak için Ahiyan-ı Rum, Fatihan-ı
Rum, Abdalan-ı Rum ve Bacıyan-ı Rum, gibi teşkilatlar kurarak bu topraklarda
insani, ahlaki, sosyal, ekonomik, askeri ve siyasi oluşumlar ihdas etmişlerdir.
Bacıyan-ı Rum teşkilatı; yetim, kimsesiz kızlar ile dul ve
kimsesiz yaşlı kadılara sahip çıkmıştır. Onların barınmasına, evlenip aile kurmasına
yardımcı olmuştur. Yaşlı, bakıma muhtaç ve kimsesiz kadınların bakımlarını
üstlenmişlerdir. Ayrıca; yetim, dul ve kimsesiz kadınların kendi kendilerine
yeterli bir şekilde, hayatlarını idama ettirebilmeleri için çalışıp
kazanacakları iş kollarının oluşmasına katkıda bulunmuşlardır.
Bacıyan-ı Rum da kadınlar; halıcılık, örgücülük,
dokumacılık, iplikçilik, dericilik, dantel gibi el işlerinin yapıldığı üretim
alanlarında çalışmışlardır. Hayvancılık yaparak; yoğurt, süt, yağ ve peynir
gibi gıdaları da üretmişlerdir. Söz konusu ürünleri sadece kendilerine ayrılan
çarşı ve pazarlarda satmışlardır. Bu pazarlarda satıcılar kadınlar olduğu gibi
alıcılarda yine kadınlar olmuştur. Buralara erkeklerin girmesi yasaktı. Tüccar
mallarının alınıp satılması da yasaktı. Her yönüyle buralarda kadınların el
emeği göz nuru yerli mallar alınıp satılmakta idi.
Bacıyan-ı Rum kadınları eşlerinin yanında askeri bir güç
olarak bulunurlardı. Atıcılık, binicilik, okçuluk ve kılıç kullanma sanatında
mahir idiler. Dulkadiroğlularında 30.000 bin civarında bir kadın milis gücünün
bulunduğu kaydedilmektedir. Vatan savunmasında esir düşen ve şehit olanlarda
vardır. Bu anlamda Anadolu'yu işgal eden Moğollara karşı çok ciddi varlık
göstermişlerdir.
Anadolu'nun yurt edinilmesinde Bacıyan-ı Rum geleneğine
sahip; Fatma bacılar, Nene hatunlar, Kara Fatmalar gibi bugünde, eşini, evladını
gözyaşları ile ellerine kınalar yakarak ve alnına kına sürerek bu vatının
dağlarında, Suriye'de ve Irak'ta teröristlerin üzerine gönden bu ruha sahip
analar vardır.
Ahi Bacılar; Ahi tekke ve zaviyelerinde misafirlerin
konaklamasında, barınmasında, misafir edilmesinde görev almışlardır. Buralarda
ilmi, ahlaki ve tasavvufi eğitim faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Kur'an-ı
kerim, fıkıh, hadis, tefsir ve akait derslerinin yanında ev işleri de
öğretilmiştir.
Bacıyan-ı Rum; sadece Anadolu'nun değil, Balkanların ve
Avrupa'nın birçok bölgelerinin Türk ve İslam beldeleri olması yolunda inşa ve
ihya sürecine katkıda bulunmuşlardır. Milli mücadelenin başarılmasında, kar altında
yorganı kendi ve çocuğu üzerine örtmeyip millet malı olan savaş malzemesinin
üzerine örterek fedakârlık gösteren ruh bu ruhtur.
Bu gün vatan topraklarını koruma ve kollamak içi dağlarda,
sınır boylarında, Suriye'de, Irak'ta görev yapan Mehmetçikleri yetiştiren bu
ruhtur. Evladını askere gönderirken eline kına yakıp alnına kına sürüp "Git oğul ya şehit ol ya gazi." diyen
anaları yetiştiren ruh yine o ruhtur. Diyarbakır'da teröristlerin elinden
oğullarını ve kızların kurtarmak için nöbet tutan anaların duruşu bu ruhtur.
Bun gün Bacıyan -ı Rum geleneğinin "Eşine, aşına, işine sahip ol." ilkelerinden ilham alarak günümüzün ve geleceğimizin rol model analarını yetiştirmek görevimiz olmalıdır.
Kahramanmaraş İl Müftülüğü
Eğitim Uzmanı
Mustafa SAYLAK