Gezegenimiz üzerindeki canlı yaşamını bütünüyle tehdit eden iklim krizi, gün geçtikçe derinleşerek etkisini artırıyor. Kalkınmayı yalnızca ekonomi bağlamında dikkate alan politikalar, insanın ihtiyacından fazlasına sahip olmasını merkezine alan sistem ve
Yapılan araştırmalar, toplumun
en kırılgan kesimlerinin yaşamını sürdürdüğü alanların, enerji, maden, ulaşım
gibi projeler sebebiyle en ağır çevresel sonuçlara maruz bırakıldığını ortaya koyuyor.
Tüm dünya süregiden
sosyal adaletsizliğin, çevre adaletinin de sağlanamamasıyla birleşerek daha da
derinleştiğine şahit oluyor. Dünyanın her yerinden çevre aktivistleri ise,
iklim krizinin etkisini azaltmak üzere ormansızlaşmaya, arazi tahribatına,
kirliliğe ve monokültür tarıma karşı mücadele ediyor.
Ancak Uluslararası
Sivil Toplum Kuruluşu Global Witness, 2020 yılında yayımladığı raporda, 227
yaşam savunucusunun yaşam haklarının elinden alındığını açıklamıştı. Kaybettiğimiz
insanların çoğu yerli halklardan ve doğayla uyumlu yaşam sürdüren bireylerdendi.
Türkiye'de de 2017 yılında ormanlarını korumak için verdikleri çevre mücadelesi
nedeniyle uğradıkları silahlı saldırıda Büyüknohutçu çifti hayatlarını
kaybetmişti.
Günümüzde artık afet
boyutuna ulaşan kazalarla (Şebinkarahisar ve Ayvalık'ta maden atık barajı
kazası, vb.) toprağa, havaya ve suya karışan ağır kirleticiler, en temel insan
haklarından olan sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını ihlal ediyor. Yerel halk,
bir yandan çevre tahribatının yol açtığı sağlık sorunları, can kayıpları ve
yoksullukla mücadele ederken bir yandan da yaşam alanlarını korumaya çalışıyor.
Çanakkale'de, Bursa Kirazlıyayla'da, Antalya'da, Muğla Akbelen'de, Maraş'ta,
Şırnak'ta, Bartın'da insanlar, çevre mücadelesinde yer aldıkları için, ağır
maddi ve manevi bedeller ödüyorlar.
Son olarak Aydın'ın
Çine ilçesinde, evlerine 60 metre mesafedeki maden ocağına karşı mücadele eden
Coşkun ailesinin kendi evlerinde silahlı saldırıya uğraması ve tehdit edilmesi
kaygıları daha da artırdı.
Türkiye Anayasası'nın
56. maddesine göre çevreyi korumak sadece bir yurttaşlık görevi değil, herkesin
görevidir. Yine Anayasa'nın 17'nci maddesi gereği herkes, yaşama, maddî ve
manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Ayrıca bir amaca dayalı
ve hedef gözeterek silahlı saldırı düzenlemek sadece suç değil, evrensel hukuka
göre insanlık suçudur.
TEMA Vakfı olarak 950
bini aşkın çevre gönüllümüzle birlikte, her gün çevreyi korumak ve çocuklara
daha yaşanabilir bir ülke bırakmak için çalışıyoruz. 1992 yılından bu yana, her
zaman doğadan, yaşamdan ve yaşatandan yana olduk, olacağız. Yetkili tüm kurum
ve kuruluşları, Coşkun çiftine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Yargının bu saldırıyı
gerçekleştirenlere gereğini yapacağına inanıyor, Coşkun ailesine TEMA Vakfı
olarak geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Umut Yeşertiyoruz! TEMA Vakfı