GAZİANTEP (AA) - BASİR GÜLÜM/MEHMET AKİF PARLAK - "Asrın felaketi" olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen Gaziantep'in Nurdağı ilçesindeki evinin enkazında eşini ve 3 çocuğunu kaybeden Songül Güneş, olay anını anlatırken hüzünle geçmişi yad etti.
Depremde eşini ve 3 çocuğunu kaybeden, hayatının geri kalanına oğlu Mahmut ile devam edecek olan Songül Güneş, AA muhabirine, enkaz altında yaşadıklarını gözyaşlarıyla anlattı.
Acılı anne, olay anının aklından çıkmadığını ifade ederek, deprem sırasında sarsıntının şiddetinin her geçen saniye daha da arttığını söyledi.
Deprem olmaya başladığında ilk aklına gelen şeyin dua etmek olduğunu vurgulayan Güneş, şöyle devam etti:
"Evimiz yol üstündeydi, araçlar geçtikçe sallanıyorduk zaten. Depremin ilk sarsıntısı olduğunda eşimle el ele tutuştuk hızla çocukların olduğu odaya gitmeye çalıştık. O sırada eşim odaya girebildi ancak ikinci sarsıntı beni geriye doğru fırlattı. İçerideyken çok seslendim ama sesimi duyan olmadı. Ben, kurtulabileceğimi hiç düşünmemiştim. Zaten çocuklarımdan ve eşimden ümidi kesmiştim. Çünkü hiç ses gelmiyordu. Sabaha kadar bağırdım ama hiç ses alamadım. 'Ela, Musa, Resul, Mahmut' diye bağırdım durdum. Ama hiç ses alamadım. Ufacık bir ses alsaydım belki bir şeyler yapabilirdim."
Bir anda evdeki eşyaların üzerine devrildiğini ve evlerinin yıkıldığını aktaran Güneş, "Olduğum yere oturup kaldım. Ayağım demirle fayans arasına geldi ve ayağımdan kan akmaya başladı. O anda Allah'ın hikmeti hiç korkmadım. Hemen çevrede bulunan ne varsa kan kaybından ölmeyeyim diye yaranın olduğu yere attım. Sarsıntı yavaşlamaya başladı. Sürekli dua ettim. Çocuklarımın ve eşimin sesimi duyamıyordum." diye konuştu.
Güneş, yıkıntılar arasından ilk olarak 8 yaşındaki çocuğunun akrabaları tarafından çıkarıldığını belirterek, şunları kaydetti:
"Ben duyuyordum ama onlar beni duymuyordu. Yeğenim ışıkla gezinirken benim olduğum yere geldi ve beni ufak bir delikten fark etti. O sırada bağırdım, duydu beni. Sonra hemen çalışmaya başladılar. Yeğenim betonu az az kırarak yanıma kadar geldi. Yeğenim sıkışan bacağımı çıkarmaya çalıştı. Ben de hiç uğraşmamasını söyledim. Bacağımı oradan çıkarmak için 3 saat uğraştı çocuk. Beni kaldırmak istedi ancak yer dar olduğu için hareket edemiyorduk. Akrabalarımın uğraşı sonrasında enkaz altından çıkardılar. Dışarda yağmur, kar, soğuk herkes donuyordu. Ezilen bacağım çok fena acıyordu. Hastaneye geldikten sonra da hemen ameliyata aldılar."
Songül Güneş, 6 kişilik bir aile olduklarını ve bir kızını, 2 oğlunu ve eşini kaybettiğini ifade ederek, "Onlardan 5 gün sonra haber alabildim. Çünkü yerlerini bilmiyorduk. Ben ayakta olsaydım yerlerini bildiğim için mücadele ederdim. Yerlerini bulamadıkları için hepsinin cenazesi 5 gün sonra çıkarılabildi." dedi.
Eşiyle anılarını anlatırken hüzünlenen Güneş, şunları dile getirdi:
"Eşim sürekli 'Ben öleyim sen kal, sen çocukları toplarsın ben toparlayamam onları. Sen annesin hem çalışırsın hem çocuklara bakabilirsin.' derdi. Onun için mezarı başına gidince neler hissedeceğim bilmiyorum. Ne diyeceğimi de bilmiyorum. Nur içinde yatsınlar. Ameliyattan çıktıktan sonra büyük oğlumu rüyamda gördüm, 'Anne kalsana, anne kalsana.' diyordu. Öbürlerini hiç görmedim."